Günümüzde geleneksel medyayı “yavaş”; çok boyutlu bir etkileşime imkân sağlayan sosyal medyayı ise “hızlı” olarak adlandırıyoruz. Hâlbuki geleneksel medyada, sosyal medya ile kıyas edilemeyecek bir zihinsel üretim söz konusudur. Haberler, köşe yazıları, dosyalar, programlar, diziler zihinsel süreçlerin ürünüdür ve başka mecralardaki zihinsel üretimlerle karşılaştırılamayacak kadar hızlı bir akışa sahiptir. Medyada üretimin sürekliliği ve artardalığı, genellikle hızlı ve devasa bir simgeler kümesi ile düşünmeyi zorunlu kılar. Medyadaki üretim mekanizmaları bu kümenin içinden belli kalıp ve klişeleri kullanırlar ve bu kalıpların kim tarafından, hangi coğrafyada, kim için veya ne amaçla üretildiğini pek de sorgulamadan çarkı döndürmeye gayret ederler. Aslında bu tanımlama Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramından yola çıkarak yapılmış bir tanımlamadır. Bourdieu’ya göre nasıl ki toplumların kendi kültürleri ve alışkanlıkları ile şekillendirdikleri habitusları varsa, medyanın da kendi içinde haberleri, dizileri, içerikleri şekillendiren ve insanlara ulaştıran bir habitusu var. Her şey bu habitus içinde belli kurallar manzumesi ile kurgusal olarak ilerler. 

Araştırmalar bize göstermektedir ki, bütün dünyada medya habitusundaki kurgu süreçleri yaş, dil, din farkı gözetmeksizin kadınlar için ayrımcılık üretmekte ve toplumsal cinsiyet kalıpları ve klişeler hiç tereddüt edilmeden kullanılmaktadır. Medyada sorunlu kadın temsili adeta kuralları önceden konmuş ve sıkıştırılmış bir alana tekabül eder. Bu kalıplaşmış temsil, diğer üretim biçimlerine nazaran üst bir hiyerarşiye sahip ve daha nesnel bir dil kullanması beklenen “haberlerde” dahi görülür. Diziler, magazin programları, gündüz kuşağı gibi üretimlerde daha da yaygınlaşır. 

Erkeklere Pembe Dizi: Haberler 

Michael O'shaughnessy, Medya ve Toplum kitabında temsil meselesini irdeliyor ve kelimenin İngilizcesinin başındaki, “re” ekine takılıyor. Kavram İngilizce ifade edildiğinde bir “presentation” var, bir de “representation” var. Yani temsilin kendisini tekrar ifade etme biçimi. Medya bize hiçbir mecrasında doğrudan ulaşılacak bir dünya vermez, birkaç katmanlı olarak verir ve temsilin temsilini oluşturabilir. Genellikle “temsil edilenle” “gerçek” arasında çok büyük bir boşluk bırakır ve aslında salt kadınların değil, erkeklerin temsillerinde de büyük sıkıntılar bulunur.  

Haberlerde kadınlardan bahsedilme oranı yüzde 20 olarak verilirken, erkekler hakkında oluşturulmuş haberlerin, toplam haberlerin yüzde 70’i kadar olduğu biliniyor. Bu eksik temsili, medyanın kadınları dışlaması olarak okumak yerine, kadınların kamusal alandan dışlanmışlığı üzerine okumak daha doğru olabilir, yani doğal haber sağlayıcıların erkek olması ve kamusal alanın erkeklere daha açık olması ile açıklanabilir. 

Çoğunlukla en kıymetli zaman dilimindeki haber anlatısı, kadınlar, çocuklar veya yoksulları barındırmaz, haber dilinin dışında kalır. Dolayısıyla medya, kadınlara, çocuklara, doğaya, yaşlılara, engellilere “öteki” olarak bakarken; siyaset ve ekonomi gibi gündemleri esas alır, reklam verenlerin stratejik hassasiyetlerini öncelikli olarak görür. Zaten haberlerin birincil muhatabı da kadınlar ve çocuklar değil, erişkin, beyaz, orta yaşlı, orta sınıf, evli, beyaz yakalı, engeli olmayan erkeklerdir. Haberler bu gruptaki erkekler için adeta “pembe dizilerdir”. Haber masasında önceden belirlenmiş ittifaklar vardır ve bu masada toplumsal cinsiyet çalışmalarına, kadınların gündemlerine pek yer yoktur. Orada her şey halledilmiştir. Neyin haber olup, neyin olamayacağı belirlenmiştir. Mesela ekonomi çok dar bir kitleye hitap eder ama sermaye sahiplerinin etki alanından beslenir. Kadınların bütün dünyada sermaye sahibi olmaktaki düşük oranını göz önünde bulundurursak, buradaki aktörlerin erkek olması da doğaldır.  

Mağdurlar ve Süper Kahramanlar  

Medyada “kurban, mağdur temsili” olarak kadınların oranının yüzde 19 ve erkeklerin ise yüzde 8 olarak biliniyor. Aslında erkeklerdeki yüzde 8 kurban oranı da konuşulması gereken bir orandır ama genellikle kurban erkekler, kurban kadınlardan daha çok göz ardı edilir ve neredeyse hiç konuşulmaz. Düzenli bir şekilde “kurban” olarak haberlere konu olan kadınlar ve çocuklar daha en baştan konu olma biçimleri ile çeşitli hak ihlallerine maruz kalırlar. Sokakta uğradıkları bir saldırı ekranlarda defalarca gösterilir, taciz ve tecavüz vakalarında olaylar sorumsuzca detaylandırılır ve mağdurlar iki defa hak ihlaline maruz bırakılır. Toplumsal cinsiyet anlamında bu tarz temsil, şiddetin, tacizin önlenmesine değil, bir örnek teşkil edip, adeta yol yordam öğretmesine neden olabilir. Mağdur, muğlak ve şüphe uyandıran bir şekilde konumlandırılabilir. Gece çok karanlıktı, vakit çok geçti, üzerinde dekolte vardı gibi ifadeler suçun meşrulaştırmasına hizmet etmektedir.  Ayrıca bu gibi haberlerde ağır bir şekilde özel hayatın ihlali de söz konusu olabilmektedir.  

Kadınlığın “kurban” şekline büründüğü bir başka üretim alanı olan dizilerde de aptal, suskun, razı, affedici ve açık kurban kadın rollerine rastlarız. Dizilerde; korunmasız kurban ve korumacı olarak bir erkeğe ihtiyacı olan kadınla, her şeyi başaran güçlü kadın, sürekli fesatlık düşünen kriminal kadın gibi hiçbiri normal olmayan ya atanamayan süper kahraman ya fesatlık peşinde şeytan veya korunmaya muhtaç çocuk-kadınlar karşımıza çıkmaktadır. 

Kadın Emekçileri ve Aile  

Medyanın üretme biçimlerinde adeta üçüncü bir göz gibi topluma bakan ve kendi habitusunda ilerleyen bir çarktan bahsettik. Bu çark kendi âleminde sanal bir düzlemde hareket etmemektedir. Bu habitusun emekçileri olan kadınlar hem bu alanın mağduru hem de mağduriyetin üreticisi olabilmektedir.  

Medya yapılanmalarında alt kademelerde çalışan kadın muhabir veya editörler azımsanamayacak kadar fazladır. Fakat yönetim/idare kısmında ve karar vericiler arasında hemen hemen hiç kadın yoktur. Bütün dünyada medyada kaç kadın çalışıyor, eğitimleri neler, kadınların ürettiği eşit işe eşit ücret uygulanıyor mu, istihdam koşulları ve yıllar geçtikçe terfi alma durumları neler, bu konularda yeterli istatistikler üretilmemiştir. Amerika’da 1851 yılından beri yayınlanan New York Times Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeliği’ne ilk defa 2011 yılında bir kadın, Jill Abramson getirildi. 2019 yılında BBC’nin Çin Editörü Carrie Gracie, erkek editörlerle aynı ücreti almadığı gerekçesiyle istifa etmişti.  

Medyada çalışan kadınlar diğer sektörlerde çalışan kadınlara göre kariyerlerine daha sık ara vermektedir. Zaten kadın çalışanların çoğu, kozmetik, reklam ve ilan alanlarında istihdam edilmektedir. Bunun dışında bir de ekranlarda yıldızlaşmış kadın görünürlüğü vardır. Ekran önünde olan bu kadınlar imtiyazlı konumları ve parlak kişisel yaşamlarıyla kendilerinden bahsettirerek kadın kotasını yükseltirken emekçi kadınların sorunlarını gölgede bırakırlar. 

Çocuk bakımı ve aile yaşantısı gibi konulara gelince, medyacılar, garip bir şekilde genellikle gece gündüz dışarıda olmaları gerektiğine inandırılmışlardır ve bu anlamda “ev” ile bağları kopuktur. Belli sosyal ortamlarda gelişen iş ilişkileri, geç vakitlere kadar süren toplantılar, davetler, doğal olarak sadece bekâr kadınların ve erkeklerin iştirak edebileceği bir iş ağı oluşturmaya sebep olur. “İşin doğası” olarak tanımlanan bu çerçeve, evli ve çocuklu kadınları bu süreçlerin dışına itebilmektedir. Ayrıca medya, kadın çalışanların gebelik ve doğum sebebi ile hak gaspının da en üst düzeyde yaşandığı sektörlerdendir. Yani medya İngilizce tabiriyle “family friendly” bir yer değildir. 

Yukarıda değindiğimiz gibi kadın istihdamından başlayarak, kurbanlaştırmanın ve gerçek maliyetlerin büyük datalarla endeksleştirilmemiş olması kadın konusunda sağlıklı bir medya düzeni şeması çıkarılmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca kamusal alanın homojenlik iddiasının baskınlığı sebebiyle başta kamusal alanda gözükmeyen, sermaye paylaşımında ve karar alma mekanizmalarında çok az sayıda olan kadınların medyadaki temsili ve görünürlüğünün de eksik ve sorunlu olması toplumsal yapılardan bağımsız değildir. Bu alandaki iyileştirmeler için akademik çalışmaların yanında medya patronlarından reklam verenlere, siyasi iradelerden kamuoyu araştırmacılarına meseleye biraz daha bütünlükçü yaklaşılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.