Körfez Ülkeleri Arasında “Petrol Sonrası Gelecek” Konusunda Rekabet Artıyor 

Körfez ülkelerinin petrol sonrası döneme odaklanarak ekonomik ve diplomatik rekabeti artırması dikkat çekiyor. Katar, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler, stratejik projeler ve yatırımlar aracılığıyla küresel sahnede etkilerini genişletmeye çalışıyor. Körfez'deki bu dinamikler, geleceğin ekonomi ve politika haritasını yeniden şekillendiriyor.
Körfez Ülkeleri Arasında “Petrol Sonrası Gelecek” Konusunda Rekabet Artıyor 
9 Mayıs 2024

Körfez ülkelerinin petrole olan bağımlılıklarını azaltma çabaları, bölgede siyasi ve ekonomik bir rekabet ortamının oluşmasına neden oluyor. Bu durum, yatırımlardan diplomatik girişimlere, arabuluculuk faaliyetlerinden çeşitli çatışma bölgelerindeki yumuşak güç kullanımına kadar, söz konusu ülkelerin bölgesel ve uluslararası düzeydeki son dönem hamlelerinde açıkça gözlemlenebiliyor. 

2030 Vizyonu

Suudi Arabistan Orta Doğu’da ticaret merkezi olma yolunda ilerliyor  

Suudi Arabistan'ın "2030 Vizyonu" çerçevesinde, bölgenin ekonomik merkezi olan Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) güçlü bir rakip olarak çıkmasıyla rekabet yeni bir boyuta taşındı. Suudi hükümeti, 2021 yılı başında, bölgesel merkezlerini Suudi Arabistan’a taşımayan şirketlerle olan sözleşme prosedürlerini askıya aldığını açıklayarak bu rekabeti daha da artırdı. 

Suudi Arabistan, BAE'nin uluslararası şirketlerin bölgesel şubelerine ev sahipliği yapma rolünü zayıflatmaya çalışırken, büyük avantajlar sunarak "altındaki halıyı çekmeye" çalışıyor. Bu durum, Suudi Arabistan'a taşınan şirketler için Dubai ve Abu Dabi'den ayrılarak milyarlarca dolar kaybetmek anlamına geliyor. Uluslararası ilişkiler uzmanı Ammar Fayed, Fokus+'a verdiği demeçte hem Suudi Arabistan hem de BAE'nin kendilerini Körfez'in bölgesel ekonomik ve ticari merkezi olarak gördüklerini belirtti ve BAE'nin bu rekabeti sıfır toplamlı bir oyun olarak gördüğünü ifade etti. 

Ammar Fayed, Suudi Arabistan'ın nüfus yoğunluğu ve coğrafi konumunun genişliği nedeniyle Orta Doğu'nun ticaret merkezi olmaya aday olduğunu ve hidrokarbon kaynaklarının yoğunluğunun, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ekonomik projeleri için önümüzdeki yıllarda bol kaynak sağlayacağını belirtti. Ayrıca, BAE'nin de Dubai gibi son 20 yıldır uluslararası şirketler için uygun altyapı sağlayarak teşvikler sunduğuna dikkat çekti. Fayed, Suudi Arabistan'ın bölgede bir merkez olması gerektiği mesajını verirken, BAE'nin bölgesel liderliğinin bölünmez olduğuna inandığını ifade etti. 

Bölgesel liderlik için artan rekabet  

Körfez ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan ve BAE arasında, ortak nüfuz alanlarında jeopolitik rekabet giderek belirginleşiyor. Yemen ve Sudan gibi konularda iki ülke arasındaki ihtilaflar yıllarca gizli tutulduktan sonra, son zamanlarda açıkça görülmeye başladı. Ammar Fayed'e göre, bölgedeki jeopolitik rekabetin kökeni, Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın iç rekabeti çözerek hükümdarlığının onlarca yıl süreceğine olan inancıyla rakiplerini etkisiz hale getirmesi ve ülkesinin bölgede liderlik etme arzusunu güçlendirmesiyle ilgilidir. Bu durum, gelecekteki nüfuz haritasını çizmeye başlamasını da kapsıyor. 

Fayed'in açıklamasına göre, Muhammed bin Selman, BAE'nin zengin olmasına rağmen yeterli kaynaklara, coğrafi derinliğe ve insan kaynağına sahip olmadığı için bölgede liderlik rolüne uygun olmadığına ve küçük bir ülke olarak kaldığına inanıyor. Bu görüş, onu BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed ile doğrudan çatışmaya soktu. Muhammed bin Selman, çatışmayı doğrudan sınırlayarak ve olası yansımaları kontrol edilebilecek şekilde rekabeti yönetmeye kararlı. 

Uluslararası ilişkiler uzmanına göre, BAE'nin Yemen'in güneyini kuzeyden ayırma gündemini takip ettiği bir dönemde Yemen'deki çatışma, Suudi Arabistan ile BAE arasındaki büyük bir ihtilaf konusunu oluşturuyor. BAE'nin bu politikası, Yemen'in birliğini "ulusal güvenliğinin bir parçası" olarak gören Suudi Arabistan'ın çıkarlarıyla çelişiyor. Tarihi nedenlerden dolayı Suudilerin çıkarı, Suudi Arabistan'a bağlı, birleşik ama zayıf bir Yemen'e sahip olmak yönünde devam ediyor.

Diplomatik rekabetin bir aracı olarak arabuluculuk  

Körfez ülkeleri arasındaki rekabet sadece ekonomik düzeyde değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası düzeyde de büyük bir diplomatik harekete sahne oluyor. Katar’ın öncülük ettiği arabuluculuk rolü, diğer Körfez ülkelerinin de benzer atılımlar gerçekleştirmesini teşvik ediyor. Körfez ülkeleri uzmanı Betül Doğan Akkaş’a göre, Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan ve Umman hariç) küresel olarak “Mahir devlet” olarak sınıflandırılıyor ve bu nedenle başta arabuluculuk olmak üzere yumuşak güç kullanarak çıkarlarını korumaya çalışıyor. Bu ülkeler, askeri açıdan güçlü olmalarına rağmen ulusal güvenliklerini tek başlarına koruyacak bir güç olamadıkları için güçlü ülkelerle kurdukları ortaklıklar ve arabuluculuk yoluyla güç kazanmaya çalışıyor. 

Katar ile Kuveyt arasındaki rekabet herhangi bir çatışma belirtisi göstermezken, Katar ile BAE arasındaki rekabetin doğrudan çatışmaya dönüştüğü 2017-2021 yılları arasındaki "Körfez boykotu" sırasında açıkça görüldü. 2021'deki El-Ula Zirvesi'nde Suudi Arabistan'da yaşanan uzlaşmaya rağmen, iki ülke arasındaki ihtilaf henüz sona ermedi. Akkaş, Körfez ülkelerinin arabuluculuk rollerinin farklı olduğunu belirtiyor; Katar, Rusya-Ukrayna savaşı ve Gazze'deki çatışmalar gibi küresel çatışmalarda arabulucu olarak hareket ederken, BAE'nin rolü daha çok Somaliland ve Somali arasındaki bölgesel anlaşmazlıkları çözmeye yönelik kalıyor. 

Bir başka rekabet alanı: Yabancı yatırımlar  

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani'nin geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Doğu Asya gezisi kapsamında Nepal, Bangladeş ve Filipinler'i ziyaret ettiği belirtildi. Bu ziyaretler sırasında, ekonomik yönü ağır basan birçok anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalar, Katar'ın Körfez'deki ekonomik rekabet çerçevesinde Doğu Asya ülkelerine yönelmesinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. 

Öte yandan, Suudi Arabistan Temmuz 2023'te düzenlenen Doğu Asya ülkeleriyle Körfez Zirvesi ve Ekim 2023'te düzenlenen Suudi Arabistan-Afrika Zirvesi başta olmak üzere son yıllarda birçok ekonomik zirveye ev sahipliği yaparak, dünyanın birçok ülkesinde milyarlarca dolarlık yatırımlar yaptı ve çeşitli ekonomik anlaşmalara imza attı. BAE ise dünya çapında 40'tan fazla ülkede bulunan 75'ten fazla deniz limanını işleterek, küresel konteyner trafiğinin yüzde 10'unu kontrol ediyor ve yılda yaklaşık 70 bin gemiden gelen 70 milyon konteyneri elleçleyerek, Asya, Afrika ve Orta Doğu'daki liman operatörleri listesinin başında yer alıyor. Ayrıca, yabancı yatırım hacmini artırmayı hedefleyen BAE, 2023 yılında yaklaşık 240 milyar dolarlık yatırım hacmiyle yurtdışında doğrudan yabancı yatırım açısından 15. sırada yer alıyor. 

Yeni saflar  

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun'un, adını vermediği bir Arap ülkesini, parasını dünya çapındaki gerilim merkezlerine yatırmakla suçlayarak üstü kapalı olarak eleştirilerin birkaç hafta sonrasında, Katar merkezli Baladna şirketi, Cezayir'in güneyindeki Adrar bölgesinde süt tozu projesi kurmak için 3,5 milyar dolarlık bir sözleşme imzaladı. Bu anlaşmayı, Katarlı Devlet Bakanı Lolwah Al Khater ile Cezayir’in Doha Büyükelçisi Salah Attia arasında Doha'da yürütülen diplomatik istişareler takip etti. Bu gelişmeler, Doha'nın siyasi ve ekonomik kararlarını Suudi Arabistan ve BAE'den bağımsız olarak sürdürme arzusunu ve Arap stratejik ortakları arama çabasını yansıtıyor. Ayrıca, Libya'nın toprak bütünlüğü ve İsrail'in Gazze'de yürüttüğü savaşı kınamak gibi konularda iki ülkenin görüşlerinin örtüşmesi, Katar ile Cezayir arasındaki potansiyel ortaklığı daha da önemli kılmaktadır. 

2022 yılının ilk yarısında, Sudan hükümeti 1,31 milyar dolar değerindeki altın ihracatını başka bir yere kanalize etmek için arayışa girdi; bu altının tamamını BAE satın almıştı. Hartum, 2023'te Sudan'da iç savaşın patlak vermesinin ardından BAE'yi çatışmayı körüklemekle suçladı ve mart ayında, BAE'nin Sudan ordusuna karşı Hızlı Destek Kuvvetleri'ni finanse ettiğini öne sürerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne şikayette bulundu. Bunun ardından bu ayın başında, Sudan'ın Doha'da bir altın rafinerisi kurmak için Katar'la anlaşma yapması, Körfez rekabeti çerçevesinde yeni bölgesel ittifakların oluştuğunu gösteriyor. Bu süreçte, Katar'ın Doğu Asya, Cezayir ve Sudan ile olan ilişkileri derinleşirken, Suudi Arabistan da Sudan krizini çözmek amacıyla Cidde'de müzakerelere ev sahipliği yaparak ve çeşitli zirveler düzenleyerek bölgesel etkisini sürdürüyor.

Kalkınma Yolu Projesi

Kalkınma Yolu Projesi  

Geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Katar ziyareti sırasında, BAE, Türkiye, Irak ve Katar arasında Kalkınma Yolu Projesi’nde iş birliği yapmak üzere dört yönlü bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu proje, Irak toprakları boyunca 1200 kilometre uzanan kara yolları ve demiryollarını kapsayarak Avrupa ile Körfez ülkeleri arasında mal taşınmasını hedefliyor. Ancak, projeye ilişkin harita Suudi Arabistan, Umman ve Kuveyt'in projenin dışında kalacağını gösteriyor, bu da Körfez'deki rekabeti daha da artıracak. Körfez ülkeleri, petrole bağımlılıklarını azaltma çabaları çerçevesinde ihracatlarını artırmak ve küresel pazara daha fazla açılmak istedikleri için Kalkınma Yolu Projesi büyük bir önem taşımaktadır.  

Popüler Haberler
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde Ordu, Darbe Teşebbüsünü Engelledi

Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde, ordu, sabah saatlerinde başlayan bir darbe girişiminin güvenlik güçleri tarafından bastırıldığını duyurdu.

Myanmar'daki Çatışmalar, Arakanlı Müslümanları Tekrar Yerlerinden Ediyor

Myanmar'da yerinden edilen ve Bangladeş sınırındaki Buthidaung kentine sığınan binlerce Arakanlı Müslüman (Rohingya), ordu ile etnik silahlı gruplar arasında artan çatışmalardan dolayı kenti terk etmek zorunda kalıyor.

İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin Konvoyunda Bulunan Bir Helikopter Kaza Yaptı

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin konvoyundaki helikopterlerden birinin kaza yaptığı bildirildi.

Kuveyt'in Turistik Cazibe Merkezi Üçüz Kuleler

Seyir küreleriyle süslenmiş benzersiz tasarıma sahip üçüz kuleler günümüzde Kuveyt'in simgeleri arasında yer alıyor.

Umman'ın Tarihine Tanıklık El Alem Sarayı'nın 200 Yıllık Hikayesi

Umman'ın başkenti Muskat'taki El Alem Sarayı, ülkenin tarihine şahitlik eden, kentin en önemli sembollerinden sayılıyor ve 200 yılı aşkın bir tarihi olan saray Sultan Kabus'un önemli misafirlerini ağırlıyor.