11 Temmuz 2025
İngiltere’de siyasetin sol kanadı yeni bir döneme giriyor. Eski İşçi Partisi’nin dışlanan milletvekilleri Jeremy Corbyn ve Zara Sultana, uzun süredir dillendirilen bir ihtimali gerçeğe dönüştürdü.
Hem İşçi Partisi içinde uzun zamandır biriken rahatsızlıkların hem de İngiltere siyasetinde artan bölünmenin doğal bir sonucu olan parti, aynı zamanda kurucuları itibariyle Filistin yanlısı bir duruşa sahip.
Sultana’nın perşembe gecesi yaptığı açıklama, partiden ayrıldığını ve Corbyn’le birlikte yeni bir siyasi hareketin kuruluşunu başlattığını duyurdu. Bir gün sonra Corbyn’den daha temkinli bir açıklama geldi ama mesaj netti: “Yeni bir şey yolda.”
Çıkışın sebebi Corby’nin liderliğini yürüttüğü partinin dışına itilmesinden ve sadece bireysel bir memnuniyetsizlikten değil. Arkasında büyüyen bir toplumsal öfke, parçalanan bir sol seçmen kitlesi ve giderek sol politikalardan uzaklaşan İşçi Partisi liderliğinin bir ürünü.
Yeni partinin oynayacağı kartlar ve hedef alacağı kişiler belli: Sistemin dışında bırakılanları, unutulanları ve temsil edilmeyenleri yeniden siyasetin merkezine taşıma iddiası.
Sol popülizmin yeni sahnesi
Sultana’nın partinin kurulacağını duyurduğu açıklamada kullandığı dil oldukça çarpıcı. Westminster sisteminin tıkandığını, servet eşitsizliğinin derinleştiğini ve Gazze’de bir soykırım yaşandığını söyleyen milletvekili, ayrıca İşçi Partisi’nin artık halkın hayatını iyileştirme gibi bir derdi kalmadığını vurguluyor. Açıklamanın en dikkat çekici cümlesi cümlelerinden biri ise “Milyarderlerin zaten üç partisi var. Artık geri kalanımızın da bir partisi olmalı,” demesi.

Bu söylem, açıkça sol popülist bir çizgiye işaret ediyor. Sadece mevcut siyasete değil, onun temsil ettiği elit düzene de bir başkaldırı. Yeni parti, halkı merkeze alan, dışlananları sahiplenen ve barış odaklı bir dış politika öneren bir hat çizmeyi hedefliyor. Ana akımın dışında, başka bir sol tahayyül sunma iddiası var.
Corbyn ise daha dikkatli konuştu. “Yeni türde bir siyasi hareketin demokratik temelleri atılıyor” dedi ama henüz liderlik ya da ortaklık gibi net kavramlara girmedi. Ancak süreç ilerliyor, zemin hazırlanıyor ve kulisler hareketli.
Kimler katılabilir? Yeni sol ittifakın parçaları
Partinin kimlerden oluşacağı henüz kesinleşmedi ama ipuçları fazlasıyla ortada. Sultana’nın açıklamasında da belirtildiği gibi, hedef sadece bireysel bir çıkış değil. 2024 seçimlerinde bağımsız olarak seçilen ve sonrasında “Bağımsız İttifak” adıyla mecliste grup kuran beş milletvekili bu yeni oluşumun çekirdeğini oluşturabilir.
Bağımsız olarak seçilen milletvekilleri, yalnızca seçim bölgelerindeki İşçi adaylarını mağlup etmekle kalmadı, aynı zamanda seçim kampanyalarını Gazze konusundaki güçlü duruşları üzerine inşa ettiler. Shaker Adam, İşçi Partisi’nin önemli isimlerinden Jonathan Ashworth’u mağlup etti.
Ayub Khan, Liberal Demokratlar’dan ayrıldıktan sonra seçimleri kazandı. Adnan Hussein, Gazze’ye yönelik adaletsizlikleri kampanyasının merkezine aldı ve güçlü bir destek kazandı. İkbal Muhammed, kampanyasını ateşkes ve iki devletli çözüm çağrısı üzerine kurarak başarıya ulaştı. Jeremy Corbyn ise İşçi Partisi’nden uzaklaştırılmasının ardından bağımsız olarak yarıştı ve parlamentoya dönmeyi başardı.
Tüm bu isimler, yeni oluşumun doğal adayları arasında.
Ayrıca İşçi Partisi’nden ihraç edilen John McDonnell ve Apsana Begum gibi isimler de gündemde. Hatta daha da ileri gidip Diane Abbott, Rebecca Long-Bailey gibi sol kanada yakın İşçi Partililerle temas kurulması mümkün. Ancak bu isimlerin çoğu, en azından şimdilik, yeni partiye geçmeye sıcak bakmıyor. Özellikle Abbott ve McDonnell, Corbyn'e yakın olmalarına rağmen İşçi Partisi içinde kalmayı tercih ediyor.
Bunun dışında yerel düzeyde çok sayıda bağımsız meclis üyesi ve eski İşçi Partili siyasetçi mevcut. Birmingham, Liverpool ve Southport gibi şehirlerde, Starmer’ın yönetiminden duyduğu rahatsızlık nedeniyle partisinden ayrılmış çok sayıda yerel aktör var.
Corbyn de bu isimlerle temas halinde olduğunu açıkça söylüyor. “Farklı bölgelerde birçok bağımsız grup var. Hepsiyle birlikte çalışıyorum. Ortak bir alternatif görüş ortaya konacak” sözleri, geniş tabanlı bir hareketin sinyallerini veriyor.
Zamanlama: Siyasi hesaplar ne diyor?
Geçtiğimiz cumartesi günü, İşçi Partisi hükümetinin birinci yıl dönümüydü. Yeni bir partiyi bu tarihin hemen öncesinde duyurmak, açıkça hükümete yönelik bir eleştiri ve meydan okuma olarak görülüyor. “Bir yıl geçti ama ne değişti?” sorusunun cevabını kendi cephesinden vermek istiyorlar.
Zamanlamanın bir başka nedeni daha var. Geçtiğimiz hafta İşçi Partisi hükümeti için oldukça sıkıntılı geçti. Starmer, meclisteki bir isyanı bastırmayı başardı ama bunun bedeli büyük oldu. Haftalarca savunduğu bir sosyal yardım yasası geri çekilmek zorunda kaldı. Bu durum hem liderlik tartışmalarını tetikledi hem de partinin içindeki memnuniyetsiz vekilleri daha da hareketlendirdi. Şimdi bu vekillerin bir kısmı, daha radikal bir platforma geçmeye daha açık hale gelmiş durumda.
Yeni partinin etkisi ne olur?
Sağ ve merkez partilere meyleden oyların önünde birçok seçenek ve bu seçeneklerin içinde hizipler mevcut. Yeni bir sol oluşumun da seçim kazanabilir mi sorusunu sormak için önce İşçi Partisi ile aşık atabilecek boya erişmesi gerekiyor. Ancak Corbyn’in liderliğini üstleneceği bir girişimin kısa vadede bile siyaseti etkileme potansiyeli yüksek. Eğer mecliste belirli sayıda sandalye elde edebilirse, özellikle dengeli bir parlamentoda koalisyon pazarlıklarında söz sahibi olabilir.
Daha da önemlisi, Nigel Farage’ın Reform UK örneğinde olduğu gibi, kritik bölgelerde oyları bölerek İşçi Partisi’ne baskı kurabilir. Özellikle refah politikaları, Gazze meselesi ya da kamu harcamaları ve göç gibi başlıklarda, İşçi Partisi’ni sola çekmeye zorlayabilir.
Yeni oluşum henüz kurulmamış olmasına rağmen, kamuoyu yoklamaları dikkat çekici. "More in Common" tarafından yapılan bir ankette, olası bir Corbyn partisi yüzde 10 oy oranına ulaşıyor. Bu, oldukça iddialı bir başlangıç. Aynı ankette, İşçi Partisi'nin oyları 3 puan düşerken, Yeşillerin 9’dan 5’e gerilediği görülüyor. Büyük darbeyi yiyecek olanın İşçi Partisinden ziyade Yeşiller olduğu görülse de Yeşiller’in yeni lider adayı Zack Polanski, Sultana’nın çıkışına olumlu yaklaşıyor. Bu da olası bir “kırmızı-yeşil” seçim ittifakının kapısını aralıyor.
Riskler, fırsatlar ve geçmişin hayaletleri
Her yeni siyasi girişim gibi, bu partinin de önünde büyük engeller var. İngiltere siyasetinde küçük partilerin yaşadığı zorluklar biliniyor. “Change UK” örneği hâlâ hafızalarda. Büyük umutlarla kurulan parti, çok kısa sürede siyaset sahnesinden silinmişti.
Ayrıca yeni partinin duyurusu, biraz karmaşık bir izlenim yarattı. Sultana’nın net çıkışına karşılık, Corbyn’in daha muğlak ve temkinli ifadeleri, içeride tam bir fikir birliği olmadığını düşündürüyor. Bu da başlangıç aşamasında bir dağınıklık görüntüsüne yol açıyor.
Ancak unutmamak gerekiyor ki İngiltere siyaseti artık eskisi gibi değil. Seçmen sadakati zayıflamış durumda, parti aidiyeti de bulanık. Küçük partilerin oy oranları yükselirken, siyasetin zemini daha parçalı hale geliyor. Sistem Avrupa’daki gibi çok partili bir yapıya doğru evriliyor. Bu da yeni girişimlere alan açıyor.
Yeni bir sol dalga mı, geçici bir tepki mi?
Bir iddianın hayata geçebilmesi için yalnızca yüksek sesle konuşmak yetmiyor. Örgütlü bir yapı, net bir program ve güçlü isimlerle birlikte hareket etmek şart. Aksi halde, bu çıkış da İngiltere siyasetinin çabuk unutulan bölümlerinden biri olabilir.
Önümüzdeki aylar hem bu yeni hareketin kaderini hem de İşçi Partisi’nin sola ne kadar alan bırakacağını gösterecek. Bir dönem ülke siyasetini derinden etkileyen Corbyn’in yeni hareketi, şimdiden kendi düşmanlarına da sahip.