Sentez Yorgunluğu

Halen akademyadan entelektüellere, aydınlardan siyasilere neredeyse bütün okumuşlar, sentez yönteminin dışına çıkarak, bağımsız bir fikir geliştirebilme yeteneğinden uzaktır.
Ali Ayçil
Sentez Yorgunluğu- Ali Ayçil
31 Ocak 2024

Batı tarihinde Sanayi Devrimi’yle zirveye varan bir dizi gelişme, orta çağ boyunca imparatorluklar/milletler arasındaki toprağa dayalı ve birbirine yakın seyreden dengeyi bozmuş, bir “eş zamansızlık” durumu ortaya çıkarmıştı. Batı dışı toplumların zamanla belirginleşen ve birkaç yüzyıldır devam eden bu eş zamansızlığı algılanması ve telafi yöntemleri de bulundukları coğrafyanın konumuna göre farklı tecelli etti. Rusya, Türkiye, İran, Çin ve Japonya örneğin, Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan durumu ve çıkmazı çözebilmek için kendilerine özgü yöntemler geliştirdiler. Türkiye de Avrupa’nın kıyısında bir coğrafya ve imparatorluktan ötürü topraklarını batıya doğru genişletmiş bir ülke olarak, her gün daha bariz hale gelen “tarihsel açık”ı kapatmak için kendine özgü bir modernleşme/yenileşme serüvenine girdi. Osmanlı siyasi aklı bazı tereddütler taşısa da bir dizi modernleşme çabasının önünü açmaktan başka çaresi olmadığını erken bir zamanda kavramıştı. Ancak toprağa dayanan ve sanayi altyapısı bulunmayan bir ülkenin modernleşme arzusu, pek çok çapraşık durumdan ötürü öyle kolay gerçekleşecek gibi görünmüyordu, nitekim bu çapraşıklık ve karmaşa bugüne kadar devam etti.  

 Osmanlı siyasi ve entelektüel aklı Batıda ortaya çıkan gelişmeleri, -sonrasında Ziya Gökalp Bey’de bir formüle dönüşeceği gibi- “teknik” ve “kültür” olarak ikiye ayırma konusunda ısrarcı oldu. Doğu-İslam uygarlığı kökeni böyle bir ayrımı da zorunlu kılıyordu. Formüle göre batının medeniyet unsurları alınacak ancak kendi kültürümüz (hars/ekin) korunacaktı. Bu konuda öylesine titiz davranılıyordu ki, Paris’te açılan Osmanlı Mektebi’ne gönderilen öğrencilerin başına dindar bir görevli verilmiş, öğrencilerin ecnebi kültürüne dâhil olmadan eğitimlerini sürdürmeleri konusunda fazlasıyla titiz davranılmıştı. Osmanlı aklının “uygarlık araçları” olarak belirlediği bölge ise zaten tartışmaya kapalıydı. Askeri teknikler, malzemeler, imalat yöntemleri vs. tarihi hızlandırıcı, hak/batıl denkleminden uzak gelişmelerden ibaretti. Ancak kültür/uygarlık ayrımı, etle kemik gibi birbiriyle ilişkili olan bu kavramları birbirinden uzak tutmaya yetmedi. Kısa bir süre sonra Osmanlı başkentinde ve Selanik, İzmir gibi batıya açık merkezlerde Alafranga tipler ortaya çıkmaya başladı. Uygarlığın enstrümanları, ithal edildikleri toplumların kültürünü de bir biçimde yanında taşıyorlardı.  

 Alafranga – Alaturka tartışmaları 

Osmanlı yenileşmesi sadece kültürel bir filtrenin imkânsızlığını ortaya çıkarmadı, doğal olarak bu yenileşme yine birkaç yüzyıldır devam eden Alafranga – Alaturka yönelim, düşünüş ve yaşantının zeminini oluşturdu. Uygarlık unsurları oldukları gibi taşınabiliyordu ama içeri sızan kültürel unsurlar mevcut kültürel unsurlarla karşılaşıyor, bir çatışma ve bulanıklık kaçınılmaz hale geliyordu. Genç Osmanlılar’dan başlayarak düşünce dünyamızın ana tartışma konusu bu iki farklı kültürün çatışması, bu çatışmanın yorumlanması oldu. Gerilimi azaltmak ve değişime bir üslup kazandırmak arzusuyla olsa gerek, zaman içinde “sentez yöntemi”ne sıkça başvurulmuş, yenileşmeci Osmanlı aydını ve onun ardılı Türk aydınları sentezleyerek düşünmeyi bir “düşünme biçimi” haline getirmiştir. Halen de akademyadan entelektüellere, aydınlardan siyasilere neredeyse bütün okumuşlar, sentez yönteminin dışına çıkarak, bağımsız bir fikir geliştirebilme yeteneğinden uzaktır. Her konu ve kavramın bir batıda bir de bizde olan görüntüsü/içeriği söz konusu edilmekte, bu karşıtlıktan/karşılaştırmadan bağımsız bir zihin tecrübesine kolay kolay girilememektedir.  

 Bir toplumun düşünsel imkânlarının ve hümaniter çözümler üretme kabiliyetinin en önemli ölçüsü “çevrilebilirlik”tir. Çevrilebilirlikten kastımız Türk düşünürlerinin, entelektüellerinin, psikanalizcilerinin, sosyal bilimcilerinin eserlerinin başka dillere çevrilebilmesi ve başka coğrafyalardan insanların da bu çevirilerde kendilerini ilgilendiren bir şeyler bulabilmesidir. Bir başka deyişle “buradan konuşanın oradan duyulması”dır. Ancak bir krater halini almış bulunan sentez pratiği, çevrilebilir bağımsız düşünmeyi neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Batı düşünüşünün zararsızlaştırılarak Türkiye’ye uyarlanma çabası, yıllar içinde “Biz ne düşünüyoruz?” sorusunu anlamsız hale getirmiş, “Biz onların düşündükleri hakkında ne düşünüyoruz?” eğilimi entelektüel tarihimizin ana meşgalesi haline gelmiştir. Her sentez, her taşıma fikir sonunda bir yorgunluğa/zihinsel atalete yol açar. İlk hevesi bir başka coğrafyada yaşanmış bilgilerin, onu sonradan alıp kullananlara yaşattığı bir kaderdir bu. Bilim/düşünce de sanat gibi yaratıcılığa, kendi organik zeminine dayandıkça taze hevesler ve söylemler doğurabilir. Başta Türkiye olmak üzere, sonradan modernleşme yoluna girmiş bütün ülkelerin entelektüel/düşünsel cemaatlerini verimsiz ve hatta bitkin düşüren bu “sentez yorgunluğu” aslında dünya için verimli sözler söyleyebilecek kültür bölgelerinin imkânlarını da berhava etmektedir. Umudumuz, sentezlemenin dışına çıkarak düşünme evresine geçilmesidir; çünkü “tarihsel açık” ve “eş zamansızlığın” sentezleme yoluyla kapatılamayacağını tecrübe etmiş bulunuyoruz. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
İsrail ve ABD, Gazze'deki Ateşkes Müzakerelerini Uzatmak İçin Zaman Kazandığı Belirtiliyor

Filistinli siyasi analist Süleyman Beşşarat, İsrail ile Hamas arasındaki dolaylı müzakerelerin, Tel Aviv yönetiminin, daha fazla zaman kazanmayı istemesi nedeniyle "mümkün olduğu kadar uzun süre devam edeceği" değerlendirmesinde bulundu.

İtalyan hukukçuya göre, Türkiye'nin UAD'deki İsrail Davasına Müdahilliği Daha Fazla Devleti Harekete Geçirecek

İtalyan hukukçu Dr. Luigi Daniele, Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'ndaki İsrail davasına müdahalesi, daha fazla devleti harekete geçirerek davanın uluslararası boyutta daha geniş bir ilgi görmesine neden olabilir.

Ptolemaioslar: Mısır’ın Avrupalı Firavunları 

Büyük İskender'in ardından yükselen Ptolemaios Hanedanı, Mısır'ı yönetirken Yunan kültürünü ve gücünü zirveye taşıdı. İskenderiye Kütüphanesi ve İskenderiye Feneri gibi eserlerle antik dünyanın kayıp hazinesini oluşturan hanedanın trajik sonu,…

Kampüslerde Dayanışma: Üniversiteliler İsrail'in Gazze'ye Yönelik Saldırılarını Protesto Etti

Türkiye'nin çeşitli illerindeki üniversite öğrencileri ve akademisyenler, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı seslerini yükseltiyor. Kampüslerde bir araya gelen öğrenciler, dayanışma ve destek gösterileriyle dünya kamuoyuna…

Çiftçi Samet Aksoy Hafta İçi Dizi Setinde Hafta Sonu Tarlada Mesaide

Manisa'nın Turgutlu ilçesinde çiftçilik yaparken oyunculuk hayalinin peşinden koşan 35 yaşındaki Samet Aksoy, 4 yıl önce bir oyunculuk ajansından yardımcı oyuncu olarak seçildiği Kuruluş Osman dizisinde, "Oğuz Alp" karakterine hayat…