Haritalar, Sınırlar, Kültürler

Coğrafi ve bedensel sınırların ötesinde serbest kültür paylaşımı devam ederken, politik gerilimler sürüyor. Sınır bölgelerindeki kültürel entegrasyon ve sürekli değişen ulusal sınırların toplumsal etkileri neler? Sınırların değişimi ve kültürel geçiş bölgelerinin dinamiklerini Yazar Ali Ayçil, Fokus+ için kaleme aldı.
Ali Ayçil
22MANS_WEB_-_Haritalar,_Sınırlar,_Kültürler_Ali_Ayçil.jpg
23 Nisan 2024

Özellikle son yirmi yılda entelektüel söylemde “sınır” kavramına yapılan vurgu arttı. Sınırdan artık sadece iki ülkenin, kentin, kasabanın ya da tarlanın birbiriyle ayrıştığı çizgi kastedilmiyor. Çizgi gerileyerek bedene dayandı ve şimdi her beden bir sınır olarak görülüyor. Özneler çağının doğal bir sonucu bu ama aynı zamanda patolojisi de. Bir yandan özneler arasındaki ilişkinin muğlaklığı öte yandan her bir öznenin anbean değişen ruh hali, ihlal edilecek sınırın sürekli yer değiştirmesine sebep olduğu için, ilişkilerin sürekliliği ve bir ilişki kültürünün oluşması güçleşiyor gittikçe. İlginç bir biçimde, ulus devletlerin sınır bölgelerinde de bedene çektiğimiz sınırın sorunlarına benzer sorunlar yaşanıyor birkaç yüz yıldır. Bir taraftan öbür tarafa usulünce ya da kaçak yollarla geçilen, malların mübadele edildiği, kültürlerin iç içe geçtiği bu geçiş bölgelerinde hem garip bir özgürlük havası hem de tedirgin edici bir atmosfer iç içe geçmiştir; Alsas Loren ya da Güneydoğu’da olduğu gibi, mimari bile melezleşmiştir. Almanya’dan Fransa’ya geçerken, Strazburg’a varıncaya kadar tam olarak hangi ülkeye ait olduğu belli olmayan bir “geçiş mimarisi” size eşlik eder.  

Haritalar gerçekte olmayan çizgilerdir. Bir kuş Türkiye’den Yunanistan’a doğru uçar, Dicle kıvrılarak bir ülkeden diğerine akar, bir kanguru birkaç zıplayışta Kenya sınırından Somali sınırını geçiverir. Hayvanlar, bitkiler, sular ve rüzgârların sınırı yoktur. Tabiat bir sınıra mahal bırakacak keskin geçişlere de sahip değildir. Çöl bir ülkede başlar bir diğerinde biter. Haritalar ve sınırlar kesin ve açık bir biçimde Sümer’deki ilk site devletlerinden itibaren bir güce ait mülk alanını belirlemek için ortaya çıktı. Sümer ve Mısır’da geometrinin erken gelişmesinin bir nedeni de sınırların muğlaklığını ortadan kaldırmak ve alan hesabına bir kesinlik kazandırmaktı. Klasik dünyanın tarihi, bir sınır genişletmenin tarihidir. İmparatorluklar çağında yine de sınırlar ulus devletler çağındaki kadar kesin ve ölümcül değillerdi. Ülkeler alınır, ülkeler verilirdi. Aynı bölgenin haftalar, aylar, yıllar içinde defalarca bir sınırdan çıkıp diğerinin içinde girdiğine tanık olmak olağan bir durumdu. Bu olağanlığın bir nedeni de sınırların henüz millileşmiş olması ve ölümcül işaretlere dönüşmemesiydi. Pasaportsuz bir dünyanın kendine göre kuralları vardı.  

Sınır bölgelerinde kültür  

Sınır bölgelerinden, bu bölgelerin netameli havasından ve kültüründen çıkaracağımız dersler var. Bu bölgelerin çelişkisi de “netameli” ve “kültür” sözcüklerinin içinde saklı zaten. Bütün dünyada sınır bölgelerinin melez kültürü on yıllar içinde artık melez olmaktan da çıkıp bir yerellik kazanmıştır. İnsanlar birbirlerinin dillerinden sözcükler, sofralarından yemek tarifleri, renkler, aletler ve giysiler alarak, aralarındaki kültürel farkı dengelemişlerdir. Ardahan’da sınırı geçen bir hayvanı hemen ötedeki komşu getirip sahibine teslim eder; irili ufaklı pek çok yandaşlığın da mekânıdır bu bölgeler. Suriye sınırında olduğu gibi, bazı köyler ikiye ayrılmış, akrabalar tellerin arkasından yeni doğan çocuklarının sevincini paylaşmaya da başlamışlardır. Ama yine aynı sınır hattı askeri gözetleme kulelerinin, savaş planlarının, tatbikatların ve milliyetçi söylemlerin de gözde yerleridir. Bütün bunlar, karşı tarafı sadece politik olarak değil, sosyolojik olarak da netameli bir hale dönüştürür. Aklıma Dino Buzzati’nin ünlü Tatar Çölü romanı geliyor. Kahramanımız Teğmen Drago’nun ömrü Tatar Çölü’nü gözetleyen bir askeri kulede geçiyor; burada rütbesine rütbe takıyor ve her gün düzenli olarak çölden gelecek düşman bekleniyor. Belli ki sınırlar politik/askeri endişelerle, doğaçlama şeklide gelişen kültür arasında ikircikli bir varoluşa mahkûm olmuş durumda.  

Mümtaz Turan, Kültür Değişmeleri’nde kültürler arasındaki ilişkiyi “cebri” ve “serbest” olarak ikiye ayırmıştı. Cebri kültür değişmeleri istilalar, işgaller ve yerel devrimler yoluyla dayatılan kültür formlarında oluşmaktadır. Sömürgeciliğin yaydığı kültür bunun en büyük ayağını oluşturuyor. Postkolonyal dönemde ve “yeni dünya düzeni”nde cebri kültür politikalarının yöntemi ciddi bir biçimde değişti. Artık öznenin kabulünü dayalı dijital mekanizmalar, moda, film endüstrisi, cebriliğinin üstünü kolayca örtebilmekte, her şey öznelerin beğenisi ve takdirine bırakılmış gibi gözükmektedir. Dijital dolaşımda sınır da klasik tanımını ebediyen kaybetmiş görünüyor. Cep telefonlarımız dünyayı cebimize sokmuş durumda. Oysa kültürün bir hiyerarşi ya da politik amaç gütmeden organik yollarla serbest geçiş yaptığı en sağlıklı yerler hala sınır bölgeleridir. Türklerin, Rusların, Gürcülerin, Kafkas halklarının, Azerilerin ve Ermenilerin temas kurduğu kavşakta her şey birbirine ciddi oranda benzemiş görünüyor. Bu ülkelerin folklor ekiplerinin oynadığı oyunlar bunun açık bir kanıtı. Sınır bölgelerini, haritalandırılmış dünyanın en sert bölgeleri haline getiren askeri/politik bakışla aynı bölgeleri yumuşak bir geçiş yeri haline getiren “serbest kültür değişimi” arasındaki çelişki, dünyanın ironilerinden biridir. Bu ironiyi gördüğümüzde, Yunus Emre’nin yetmiş iki millete bir gözle bakan gözüyle de temas kurmuş oluruz. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Ptolemaioslar: Mısır’ın Avrupalı Firavunları 

Büyük İskender'in ardından yükselen Ptolemaios Hanedanı, Mısır'ı yönetirken Yunan kültürünü ve gücünü zirveye taşıdı. İskenderiye Kütüphanesi ve İskenderiye Feneri gibi eserlerle antik dünyanın kayıp hazinesini oluşturan hanedanın trajik sonu,…

Kampüslerde Dayanışma: Üniversiteliler İsrail'in Gazze'ye Yönelik Saldırılarını Protesto Etti

Türkiye'nin çeşitli illerindeki üniversite öğrencileri ve akademisyenler, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı seslerini yükseltiyor. Kampüslerde bir araya gelen öğrenciler, dayanışma ve destek gösterileriyle dünya kamuoyuna…

Çiftçi Samet Aksoy Hafta İçi Dizi Setinde Hafta Sonu Tarlada Mesaide

Manisa'nın Turgutlu ilçesinde çiftçilik yaparken oyunculuk hayalinin peşinden koşan 35 yaşındaki Samet Aksoy, 4 yıl önce bir oyunculuk ajansından yardımcı oyuncu olarak seçildiği Kuruluş Osman dizisinde, "Oğuz Alp" karakterine hayat…

BM İsrail’in Saldırıya Başlamasıyla 80 Bin Kişi Refah'tan Ayrıldı

Birleşmiş Milletler, İsrail'in 6 Mayıs'ta saldırılarını yoğunlaştırdığı Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta 80 bin kişinin bölgeden ayrıldığını bildirdi.

Türkiye-Katar Ortak Yapımı Sinema Filmi İnterpol Hikayesi Sinemada Hayat Bulacak

"Rüzgargülü" ve "Zevcat" filmlerinin yönetmeni Meryem Beyza Er, İnterpol Daire Başkanlığı görevini de yapan Lütfi Çiçek'in hayat hikayesini beyazperdeye yansıtacak.