Filistinliler Topraklarını Sattı İddiası Nereden Geliyor?

Yahudi toprak alımları, Theodor Herzl'den II. Abdülhamid dönemine, ardından İngiliz mandası altında gerçekleşen değişimlere kadar uzanıyor.
من وراء كذبة بيع الفلسطينيين أرضهم؟ ما هي الحقيقة؟ Filistinliler Topraklarını Sattı İddasının Arkasında Kim Var (Makale)
31 Ocak 2024

Filistin'deki her krizde ortaya atılan iddialar, Filistinlilerin topraklarını işgalci Siyonistlere sattığı yönündedir. Bu tür iddialar, Filistin meselesinin haklılığını sarsıcı ve tehlikeli bir girişimdir. 

Son zamanlarda Batılılar ve Müslümanlar arasında bu iddiaların artması ise, Filistin topraklarındaki Siyonist işgalini meşrulaştırma çabası olarak yorumlanabilir. 

Yahudilere toprak satışı ve II. Abdülhamid’in politikası  

Siyonist hareketin kurucusu Theodor Herzl, Sultan II. Abdülhamid'e Osmanlı’nın borçlarını kapatmak karşılığında, Yahudilere Filistin'de toprak verme teklifinde bulundu. Ancak Sultan bu teklifi reddetti ve 19. yüzyılın sonlarında Filistin'de toprak satışını ve Yahudilerin göçünü yasaklayan kanunlar çıkardı. II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra ve Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden hemen önce, 1913 yılında bu kısıtlamalar kaldırıldı ve Yahudilere Filistin topraklarını satın alma izni verildi.  

Topraklarını Yahudilere satan aileler  

Siyonistler, Yahudi olmayan ailelerden arazi satın alabilmişlerdi. Bu ailelerin başında Lübnanlı Sursok Ailesi vardı. Sursok Ailesi, Emir Vadisi’ndeki yaklaşık 240 bin dönüm araziyi Yahudilere sattı. Köylüler bu satışlara karşı çıkmak için bir yandan Yahudi yerleşimlerine saldırdı. Öte yandan Osmanlı Devleti'ni protesto ettiler. Aileler tarafından Yahudilere satılan arazi miktarı toplamda 461 bin dönüme ulaşmıştır.  

Yahudilerin Filistin Araplarından satın aldığı toprakların yüzölçümü neredeyse 261 bin dönüme ulaştı. Filistin’in toplam yüzölçümü ise 27 milyon dönümdür. Yani satılan topraklar, Filistin’in %1’inden daha azdır.  

Bu toprakların satılmasının ardındaki çeşitli sebeplerden biri bazılarının mahkeme kararı, bazılarının ise son derece zorlu ekonomik koşullardır. Buna karşılık Filistin halkı topraklarını satanları suçladı ve hatta toprakların Yahudilere satılmasını veya bunun için komisyon alınmasını haram kılan fetvalar bile verildi.  

İngiltere mandası döneminde Yahudilere hibe edilen topraklar  

Siyonistler 1917 yılında Birleşik Krallık hükümetinden, Filistin'i kendilerine vaat eden ve ‘Balfour Deklarasyonu’ olarak bilinen bir söz aldı. İngiltere mandası altındaki Filistin'de, Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlete kayıtlı olan geniş arazilerin mülkiyeti Yahudilere aktarıldı.  

Siyonistler o dönemde toprakların satın alınması ve sahiplenilmesi için özel fonlar kurdu. Bunlar arasında ‘Yerleşim Fonu’ ve İsrail Ulusal Fonu ‘Keren Kayemet’ de bulunuyordu. İngiltere yönetiminden ise Filistin topraklarının 500 bin dönümünü satın aldı, bunların 200 bin dönümü karşılıksız olarak verildi.  

Yahudilerin bölgeye göçü 

Filistin’in İngiltere mandası boyunca (1918-1948) Yahudi göçlerine kapılar ardına kadar açılmıştı. 1918'de 55 bin olan Yahudi nüfusu 1948'de 646 bine kadar ulaştı. 

Yahudi göçmenler Filistin’de Siyonistler tarafından satın alınan topraklarda yerleştirildi. Siyonist Devleti kurulduğunda, yerleşimlerin sayısı 292'ye ulaşmıştı.  

Yahudi nüfusunun artmasıyla birlikte, onları yerleştirmek için çeşitli yollar izlendi, bu da arazi üzerinde hakimiyet elde etmek için farklı taktikler ve hileleri beraberinde getirdi. 

Adaletsiz paylaşım 

Birleşmiş Milletler 1947 yılında aldığı 181 sayılı ‘Bölünme Kararı’ ile Filistin topraklarının %6'sından daha azına sahip Yahudilere, Filistin topraklarının %54'ünü kapsayan bir devlet kurma hakkı verdi. Toprakların çoğuna sahip olan Filistinlilere ise Filistin topraklarının %45'ini verdi ve Kudüs'ü Birleşmiş Milletler denetimine bıraktı. İngiltere’nin Filistin'den çekilmesinin hemen ardından 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti kuruldu.  

“Sahipsiz” Taşınmazlar Kanunu 

İsrail, 1950 yılında Filistinlilerin zorla terk etmek zorunda kaldığı toprakları kolonileştirme hakkı veren bir yasa çıkardı. Bu süreci 770 binden fazla Filistinliyi terörle sürerek ve Deir Yasin katliamı gibi dehşet verici soykırımlar işleyerek gerçekleştirdi. İşgal güçleri 585 köyün 478'ini yıktı ve kayda geçmiş 34 katliam işledi.  

Yahudi gazeteci-yazar Yeşayahu Leibowitz, Siyonist varlığın işgalde izlediği yaklaşımı şu şekilde değerlendirmişti:  

“İsrail’in dünyaya açıklaması gereken bazı gerçekler var. Bunlardan biri Arapları sürmeden, topraklarını ele geçirmeden, duvar çekmeden ne Siyonizm ne yerleşimcilik ne de Yahudi devleti olamayacağıdır.”  

Yahudi hahamlar, Filistin'deki savaşın kutsal bir görev olduğunu ve işgal ettikleri topraklardan herhangi bir kısmını terk etmenin dinen yasak olduğunu söyleyen fetvalar yayınladı. 

İsrail ayrıca Filistinlilerin topraklarını ele geçirmeyi hedefleyen başka birçok yasa çıkardı. 1949'da kabul edilen 'Kapalı Alanlar Yasası', Genelkurmay Başkanı'na askeri tatbikatlar gerekçesiyle herhangi bir toprak alanını kapatma yetkisi verirken, 'Güvenlik Bölgeleri Yasası' da Savunma Bakanı'na güvenlik sebepleriyle herhangi bir araziye el koyma yetkisi veriyordu. 

Arazilere el koyma yöntemleri 

İşgalci İsrail Filistin topraklarına el koymak için birçok yalan, sahtekârlık ve dolandırıcılık yöntemi kullanmaktadır. Bunlar arasında mülkiyet belgelerinin sahteleştirilmesi, toprakların sahiplerinin haberi olmadan devlete ait olarak işlenmesi; topraklardan vazgeçme imzasını almadan diğer resmi işlemlerin yaptırılmaması, Filistinli olmayan bir aracı üzerinden toprak satın alınması ve ölülerin topraklarına el koymak için defnedilmeden önce parmak izlerinin alınması bulunmaktadır.  

Yahudi Avukat Legra Başeko, sahtekarlık belgeleri ve hileli işlemlerin toprak satış anlaşmalarında yaygın olduğunu belirtiyor. Öte yandan işgal zihniyeti hala Filistinlilerin topraklarına zorla el koymak için periyodik olarak yeni yöntemler bulmaya devam ediyor.  

Siyonistlerin yaydığı yalan haberler  

Filistinlilerin topraklarını satma yalanını iyice okuduktan sonra, bu yalanın İsrail'in Filistin'i işgalini yasallaştırmak amacıyla kasıtlı ve düşünceli bir şekilde yayıldığına dikkat etmek gerekir.  

Filistin Yüksek Arap Kurumu Başkanı ve Filistin Müftüsü Şeyh Muhammed Emin el-Hüseyni, İngiliz ve Yahudi istihbaratının dünya çapında sahte iddiaları yaymak için propaganda merkezleri oluşturduklarını belirterek toprakların satılma yalanının da bu sahte iddiaların başında geldiğini söylüyor.  

Süregelen direniş 

Filistinliler, tüm bu olayların başlangıcından itibaren Siyonist işgale karşı direniş gösterdiler. Yıllar içinde gelişim göstererek işgale karşı güçlü bir direniş kaynağı haline geldiler. Aralıklarla patlak veren çatışmalar, toprak sahiplerinin güçlü direnişi ile karşılaştı ve bu direnişi kıramayan işgalci, bu büyük dayanışmayı zayıflatmak için sahte iddialar ortaya attı. Ancak, Batılı güçlerin desteğiyle bile Filistin davasını tüm çabalarına rağmen zayıflatamadı.  

Popüler Haberler
Türkiye-Katar Ortak Yapımı Sinema Filmi İnterpol Hikayesi Sinemada Hayat Bulacak

"Rüzgargülü" ve "Zevcat" filmlerinin yönetmeni Meryem Beyza Er, İnterpol Daire Başkanlığı görevini de yapan Lütfi Çiçek'in hayat hikayesini beyazperdeye yansıtacak.

DSÖ Avrupa Direktörü Kluge Ruh Sağlığı Sorunlarını 'Bir Sonraki Pandemi' Olarak Niteliyorum

Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, ruh sağlığı sorunlarını 'bir sonraki pandemi' olarak tanımlayarak, pandemi döneminde artan kaygı ve uyku problemlerine dikkat çekti.

Türkiye-Kuveyt İlişkilerinin 60. Yılı ve Kuveyt Emiri Şeyh Meşal'in Ankara Ziyareti

Kuveyt Emiri Şeyh Meşal, Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyarette, iki ülke arasındaki 60 yıllık diplomatik ilişkileri kutladı ve ekonomik, savunma ve güvenlik alanlarında iş birliğini güçlendirmek için kararlar aldı.

Gazze, Filistin ve Ertesi Gün 

Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail saldırıları ve ardından geliştirilen "ertesi gün" planları küresel anlamda etkiler yaratmaktadır. Batı'nın eski sömürgeci yaklaşımlarıyla yeniden şekillenen politikalarını ve Filistin'in geleceğini…

UNICEF Nijerya, Dünyada Okula Gidemeyen Çocuk Sayısının En Fazla Olduğu Ülke

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, dünya genelinde okula gidemeyen çocuk sayısının en fazla Nijerya'da olduğunu bildirdi.