Türkiye-Somali Anlaşması: Kazanımlar ve Bölgesel Sınamalara Etkileri

Türkiye- Somali stratejik iş birliğinde iki ülke arasındaki savunma ve ekonomi anlaşmalarının, bölgesel istikrar ve güvenliğe katkıları neler? Özellikle Türkiye'nin Somali'nin güvenlik güçlerini etkin kılma misyonu ve ülkenin jeostratejik konumundan kaynaklanan ekonomik fırsatlara ve Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nda genişleyen etkisine dair, Afrika politikasındaki yeni fazın önemini Dr. Tunç Demirtaş Fokus+ için kaleme aldı.
Tunç_Demirtaş.jpg
Türkiye Somali Anlaşması Kazanımlar ve Bölgesel Sınamalara Etkileri Tunç Demirtaş.jpeg
19 Mart 2024

Geçici Federal Hükümet'in sona ermesinden sonra, mevcut geçici Federal Anayasa uyarınca 20 Ağustos 2012’de kurulan Somali Federal Hükümeti uluslararası sistemdeki varlığını, önemini ve etkisini yavaş ama istikrarlı şekilde artırıyor. Bununla birlikte günümüzde Somali, geçmişte yaşanan olumsuzluklardan kaynaklı olan “çökmüş devlet” imajından sıyrılarak uluslararası sistemde yerini sağlamlaştırma çabası içinde. Sahip olduğu jeopolitik önem itibarıyla da bu çabasını gerçekleştirme yolunda potansiyellerini kullanmakta. Ancak bu süreçte Somali’nin terörün yanı sıra günümüzde küresel ve bölgesel meydan okumalardan kaynaklı sorunlarla mücadele ettiği de bir gerçek. 

Somali’de devletin kurumsal yapısında ve buna bağlı olarak ekonomi, güvenlik, savunma ve yönetişim gibi konularda tedrici olarak iyileşmeler yaşanmakta. Ancak bu süreçte zaman zaman sorunlar yaşansa da Somali yönetiminin ve halkının zorluklar karşısındaki çabaları özellikle bölgesel sorunlar karşısında Somali’ye özgüven sağlıyor. Bu bağlamda yabancı ülke askerlerinden oluşan ve 17 yıldır Somali’de önce Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM) sonra ise Afrika Birliği Somali Geçiş Misyonu (ATMİS) olarak görev yapan görev güçlerinin süresi Somali’de 2024 yılı sonunda bitecek. Bu süreçten sonra ise yani Somali’den ATMİS güçleri çıktıktan sonra Somali topraklarının korunması ve güvenliğinin sağlanması tamamen Somali ordusuna ait olacak. Bu noktada Somali’ye belki de en büyük destek Türkiye’den gelmekte. Uzun yıllardır on binden fazla Somali elit askeri kuvvetlerini (Gorgor) eğiten Türkiye’nin Somali ordusunun inşasına yönelik desteği bu noktada öne çıkıyor. 

Ayrıca Somali, 17 yıl süre ile BM silah ambargosuna en uzun süre maruz kalan ülkelerden biri. Bu kapsamda ülkede terörle mücadele kapsamında el-Şebab’a verilen mücadeleye yönelik Türkiye’nin Somali ordusuna hava unsurları ile desteği de bulunuyor. Nitekim Türkiye’nin, kara ve hava unsurları ile Somali’de devletin güvenlik kurumlarının kapasitesinin inşasına desteği son yıllarda öne çıkmakta. Dolayısıyla Somali’nin uluslararası sisteme yeniden entegrasyonu konusunda birçok konuda önemli destek sağlayan Türkiye’nin Somali ile ilişkileri uzun süredir tabandan ilerlemekte. Bu bağlamda Türkiye-Somali iş birliğinin karşılıklı olarak her iki ülkeyle birlikte bölgenin huzuru ve istikrarına ve küresel sorunlara yönelik de çeşitli kazanımları beraberinde getiriyor. 

Ekonomiden güvenliğe Somali’nin muhtemel kazanç alanları 

Türkiye ve Somali arasında imzalanan Savunma ve Ekonomik İş Birliği Çerçeve Anlaşması oldukça ses getiren bir anlaşma oldu. Ancak bu anlaşma Türkiye’nin Somali ile yaptığı ilk anlaşma olmamakla birlikte tek anlaşma da değil. Nitekim Somali ile Türkiye arasında askeri konular da dahil olmak üzere çeşitli anlaşmalar 2012’den beri yapılıyor. Söz konusu 8 Şubat’ta Savunma Bakanları’nın imzaladığı ve sonrasında aynı gün Somali parlamentosu ve Bakanlar Kurulu’nca onaylanan anlaşmanın zemininin daha önceden hazırlandığı muhtemel. Bunun yanı sıra anlaşmanın zamanlama açısından Etiyopya-Somaliland Mutabakat Zaptı’nın (MoU) imzalanmasından sonrasında yapılması anlaşmanın “Etiyopya’ya karşı mı yapıldığı” sorusunu gündeme getirmiş olsa da bu kaygının yersiz olduğu açıkça görülmekte.  

Nitekim anlaşmadan sonra 7 Mart’ta iki ülkenin Enerji Bakanlarının imzaladığı yeni Anlaşma ve mutabakat zaptı ekonomik boyutu ön plana çıkarıyor. Öte yandan savunma boyutuna bakıldığında ise Türkiye’nin Somali’nin yanı sıra bölgede Etiyopya ile de 2021’de imzalanan “Askeri Çerçeve Anlaşması ve Madencilik ve Hidrokarbon Alanlarında İş birliğine Dair Anlaşma” mevcut. Bu perspektiften bakıldığında aynı durumun 2021’de Somali ya da Afrika boynuzu ülkeleri için bir tehdit olarak algılanmadığını vurgulamak gerekir.  

Ancak Somali açısından bakıldığında toprak bütünlüğü ve bağımsızlığına tehlike olarak gördüğü durumlar karşısında bu anlaşma oldukça güven verici görünüyor. Zira Somali’nin uzun yıllardır ülke topraklarında el-Şebab terör örgütü ile mücadele etmekte ve aynı zamanda karasularında korsanlıkla mücadele etmesinin yanı sıra deniz yolu üzerinden illegal silah transferi, kaçak balıkçılık, kirli atıklar ve kimyasallar atıkların Somali karasularına dökülmesi Somali açısından birçok olumsuzluğu beraberinde getiriyor. Ayrıca bu durumlar Somali ekonomisine de olumsuz yansıyor. Dolayısıyla anlaşma ile Somali donanmasının oluşturulmasına ve deniz kuvvetleri personelin eğitilip donatılmasına yönelik destek verilmesi Somali’nin güvenliği ile ekonomik kazancını artırarak ekonomik refah seviyesine olumlu etki etmesi beklenmekte. 

Aden Körfezi’nden Hint Okyanusu’na Türkiye’nin muhtemel kazanç alanları 

Deniz güvenliği Somali için en hayati konular arasında. Bu bağlamda Somali karasularının Somali topraklarından daha fazla alan kapladığını belirtmek gerekiyor. 3330 km uzunluğunda kıyı şeridine sahip olan Somali’nin kara parçası toplam alanının 637.657 km2 yüzölçümüne sahip. Öte yandan Somali, sahip olduğu karasularının başladığı hattan itibaren 200 deniz millik alanı olan Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) açısından 830.389 km2 ile karada sahip olduğu yüzölçümünden daha fazlasına sahip.  

Bulunduğu konum itibarıyla hem Aden Körfezi’ne hem de Hint Okyanusu’na kıyısı bulunan Somali jeopolitik açıdan oldukça önemli bir konumda yer alıyor. Dolayısıyla hem Aden Körfezi hem de Hint Okyanusu’nda Türkiye’nin faal olması beklentiler arasında. Ayrıca Somali ile yapılan anlaşmanın yanı sıra yine ilişkilerin arka planının bir yansıması olan Cibuti ile imzalanan Askeri Anlaşmalar son dönemde Kızıldeniz ve Aden Körfezi güvenliği açısından önem arz ediyor. Kaldı ki Türkiye’nin bu bölgedeki varlığı zaten BM gücü çerçevesinde bulunuyor. Ancak bu anlaşma ile spesifik varlığı da daha mümkün hale gelebilir.  

Ancak Kızıldeniz’de günümüzde küresel bir sorun yaşandığı göz önünde bulundurulduğunda, Husilerin küresel ticaret yolları üzerinde neden olduğu riskin hızlı ve diplomatik yollardan çözülmesi oldukça önemli. Aksi takdirde krizin daha fazla büyüyerek bölgesel bir riski ortaya çıkarması da muhtemel. Ancak Etiyopya ile Somali’nin günümüzde yaşadığı sorun Husilerin neden olduğu sorundan çok daha farklı konumda yer alıyor. Kızıldeniz’in girişinde Aden Körfezi’ne uzun bir kıyısı bulunan Somali’nin Somaliland bölgesi ile Etiyopya’nın imzaladığı MoU Somali’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğine zarar veren nitelikte. Aynı zamanda uluslararası hukuka da aykırılık teşkil eden bir yapıda. Ancak anlaşma, tek başına Kızıldeniz bağlamında değerlendirilemeyecek kadar öneme sahip. 

Somali’nin jeostratejik açıdan Aden Körfezi’nin yanı sıra Hint Okyanusu’nda etkisi bulunuyor. Bu kapsamda Türkiye’nin Hint Okyanusu kıyısında mavi ekonomi kapsamında izleyeceği faaliyetler Türkiye’ye yeni tecrübeleri katma potansiyeline sahip. Nitekim okyanus ekonomisi bağlamında Türkiye’nin Somali kıyılarında edinecek olduğu tecrübeler balıkçılık, okyanus enerjisi, okyanus temelli projeler ve okyanus endüstrisi gibi oldukça büyük bir ekosistemde potansiyel faaliyet alanları ile ekonomik, deneyim ve bilgi gibi çeşitli konularda kazanım alanlarını karşılıklı olarak artırma şansına sahip olacak. 

Türkiye’nin Afrika politikasında 2. faz 

Etiyopya gibi diğer tüm karayla çevrili ülkelerin denize erişim için aynı süreci uyguladıklarının tahayyül edilmesi durumunda mevut küresel kaos ortamının çok daha fazla yayılma riski ortaya çıkacaktır. Bu nedenle sorunun egemenlik haklarına saygı duyarak, usule uygun şekilde, federal hükümeti göz ardı etmeden ve federal hükümetin rızasının da olduğu bir Anlaşma ile sorunun çözülmesi en makul yöntem. Bu süreçte Etiyopya-Somaliland mutabakat zaptı bölgesel bir test olarak okunabilir. Ancak bu test bölgesel istikrarın bozulmasına neden olabilecek bir risk unsuru olarak 2024 yılının ilk çeyreğinde kendisini gösterdi. Bu noktada Türkiye’nin bölgede istikrarın sağlanmasına katkı sunan, çatışma ve istikrarsızlık potansiyellerini önlemeye yönelik uluslararası hukuka uygun, meşru ve rasyonel her türlü iş birlikleri ile barışa katkı sunan bir aktör olarak varlığı içinde olduğumuz kaos çağında bölgesel ve küresel sistemin güvenliği açısından oldukça önemli nitelikte.  

Afrika Boynuzunda süreç nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın şu ana kadar Somali’nin uluslararası hukuk çerçevesinde oldukça başarılı bir süreç yönettiği de aşikâr. Bu noktada Türkiye’nin Somali’de kurumsal devlet kapasitesinin inşasına yönelik on yıldan fazla zamandır devam eden istikrarlı desteğinin geçmişte ‘çökmüş bir devlet’ olarak anılan Somali’yi nasıl siyasi, diplomatik, güvenlik ve ekonomik açıdan güçlendirdiği de belirgin şekilde görülmekte.  

Genel olarak Somali ile Türkiye ilişkisinin ikinci on yılında stratejik biçimde ikinci faza geçmiş olduğu görünüyor. Bundan sonra Türkiye’nin özellikle Afrika Boynuzunda artan varlığı ve istikrara yönelik katkı sağlama çabaları devam edecek görünüm sergilemekte. Afrika kıtası ile ilişkilerin temel yapı taşları ve anlayışı bir taraftan devam ederken yeni fazda Afrika’da daha mikro ve odaklı politikalar ile iş birliklerinin artması da beklentiler arasında.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Türkiye'ye Yönelen Uluslararası Yatırımcıların İlgisi Artmaya Devam Ediyor

Ekonomi yönetimince atılan adımlar ve Orta Vadeli Program hedeflerine olan bağlılığın devam etmesiyle Türkiye ekonomisine ilişkin belirsizlikler azalırken, Türk lirası varlıklara olan ilgi de artıyor.

Körfez Ülkeleri Arasında “Petrol Sonrası Gelecek” Konusunda Rekabet Artıyor 

Körfez ülkelerinin petrol sonrası döneme odaklanarak ekonomik ve diplomatik rekabeti artırması dikkat çekiyor. Katar, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler, stratejik projeler ve yatırımlar aracılığıyla küresel sahnede etkilerini genişletmeye çalışıyor.…

 İsrail, Mısır ile Arasındaki Barış Anlaşmasını İhlal Etti

İsrail'in Mısır ile imzaladığı barış anlaşmasını ihlal ederek Gazze'deki Refah Sınır Kapısı'nı ele geçirmesi, bölgesel gerilimi tırmandırdı. Mısır, İsrail'in bu hareketini kınayarak, iki ülke arasındaki gerilimin artışına ve bölgesel…

İletişim Başkanlığı ve AA, Cezayirli Gazetecilere Yönelik Eğitim Programı Başlattı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Anadolu Ajansı iş birliğiyle Cezayirli gazetecilere yönelik 3 günlük "Gazetecilik Eğitim Programı" düzenleniyor.

Katar Devlet Bakanı Al Khater ile Türk Bakan Yardımcıları Mersin’de Buluştu

İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Katar Dışişleri Bakanlığında Uluslararası İşbirliğinden Sorumlu Devlet Bakanı Lolwah Rashid Al Khater ile Mersin'de bir araya geldi.