Macron, Kendisini Napolyon'un Vücut Bulmuş Hali Olarak Mı Hayal Ediyor?

Salih Yılmaz, Fransa-Rusya ilişkileri, Macron'un politik değişimleri, Ukrayna'ya yönelik desteği ve Rusya'nın Avrupa ve dünya üzerindeki etkilerini Fokus+ için değerlendirdi.
Salih Yılmaz
Macron, Kendisini Napolyon'un Vücut Bulmuş Hali Olarak Mı Hayal Ediyor
20 Mart 2024

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, France 2 televizyonuna verdiği röportajda ülkesinin Rusya ile yüzleşmeye hazır olduğunu ve "Rusya'nın kazanmasını engellemek olan asıl hedefe ulaşmak için her türlü yolu kullanmaya hazır olduğunu" söyledi. Emmanuel Macron, verdiği röportajda Ukrayna'nın AB'den daha fazla desteklenmesi gerektiğini belirtti. Ona göre Rusya'nın kazanmaması gerekiyor. Aksi takdirde Avrupa'nın otoritesi hızla azalacak ve güya güvenliği tehdit altına girecek. 

Emmanuel Macron retorik bir tavırla, "Rusya bu çatışmayı kazanırsa Avrupa'ya olan güven sıfıra inecek. Buna izin veren güçlü Avrupa Birliği'nin ve üyelerinin otoritesi ne olacak? Polonyalılar, Litvanyalılar, Estonyalılar, Letonyalılar, Romenler, Bulgarlar, en azından bir saniyeliğine bile barış içinde kalabileceklerini mi düşünüyorsunuz? Ve bugün AB'de olmayan Moldova'dan bahsetmiyorum bile. Tam olarak tehdit altında olacaksın" diyerek durumu özetledi. Fransa Cumhurbaşkanı, Ukrayna'nın yeniden Kırım'ı kontrol etmeden kalıcı barıştan söz edilemeyeceğini de kaydetti. Macron sözlerini şöyle tamamladı: "Bizim sorumluluğumuz Avrupa birliğini korumaktır. Birliği sürdürmek, caydırıcılık için güçlü olmak, direnmek için güçlü olmak, güvenliğimiz için güçlü olmak demektir." 

Macron’un Haziran 2022'de dile getirdiği "Rusya'yı küçük düşürmeme" önerisinden şu anda uzaklaştığını görüyoruz. Aslında Macron'un "şahin" kampına geçişi 1 Haziran 2023'te Bratislava'da başladı. Burada Fransa Cumhurbaşkanı Ukrayna'nın NATO'ya erken katılımı lehinde konuştu. Putin'e net bir sinyal göndermek için Avrupa Birliği'nin genişleme hızını artırmak istediğini söyledi. Fakat bu söylemler Rusya’yı durdurmadı.  

Macron’un Ukrayna’ya asker gönderme, askeri teçhizat konusunda ve hedefler konusunda artık sınır tanımama önerileri Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere Rusya’da Ukrayna’daki savaşın yeni bir evresinin başlangıcını temsil ediyor. Macron, kendisini eleştirenleri açıkça korkaklık ve çekingenlikle suçladı. "Avrupalıların pes etmemelerinin ve korkak olmamalarının önemli olduğu bir zaman kesinlikle gelecektir" diye çıkıştı.  

Macron’un bu yeni çıkışının altında yatan gerçekler nelerdir?  

Öncelikle tarihe baktığımızda Fransa ve Rusya arasında Avrupa’da bir liderlik yarışı olduğunu görebiliriz. 

Rusya iki yüz yıldır kolektif Batı'ya açıkça karşı çıkıyor.  19. yüzyılın başlarında Napolyon Bonapart'ın Fransa'sı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya'sı ve sonrasında ABD bir şekilde Rusya ile mücadele edememişlerdir. 

19. yüzyılda Fransa tarafından temsil edilen kolektif Batı, küresel hegemonya arayışındaydı. Rusya’yı hedef seçti fakat yenildi. Bu yenilgi Fransa’nın Batı’nın liderliğini ele geçirme fırsatını başarısız hale getirdi. Şimdi bu fırsat Macron tarafından kullanılmaya çalışılıyor. Macron, Almanya’nın AB liderliğinin zayıflaması, İngiltere’nin yeni bir stratejiyle Orta Doğu’ya yönelmesi sonrası kendi liderliği için Rusya’yı hedef seçiyor.  

Fransa, Rusya’ya karşı başarılı olursa Doğu Avrupa, İskandinavya ülkeleriyle birlik olabileceği gibi Orta Doğu ve Afrika’daki sömürgelerindeki kontrolü de yeniden ele geçirebileceğini düşünüyor. Fransa diğer taraftan da Ermenistan üzerinden Rusya’yı çevrelemeye çalışıyor. Fransa’nın Ermenistan’a yaptığı silah yardımları her ne kadar Azerbaycan’a yönelik olarak açıklansa da bunun asıl nedeni Rusya hakimiyetine karşı Ermenistan’ı güçlendirmek ve en sonunda Ermenistan’da bulunan Rus üslerini kapatmak olacak. 

Macron, kendisini Napolyon'un vücut bulmuş hali olarak hayal ediyor ve Avrupa liderliğine oynuyor diyebiliriz. Atlantik'in her iki yakasındaki tüm gösterişli söylemlere rağmen, Ukrayna'nın geleceğinin Ukraynalılar için bir hayatta kalma meselesi olduğu açıktır. Amerikalılar ve Avrupalılar için ise Rusya’yı zayıflatmak hedeftir.  

Fransa’ya göre Rusya ülke içinde Marine Le Pen üzerinden propaganda yaparak Fransa’nın birliğini parçalamak istiyor. 2024 yılında Korsika’da çıkan isyan girişimlerinde de Rusya’yı sorumlu tutuyor. 12 Şubat 2024’te Paris, Portal Combat adında 193 siteden oluşan bir Rus ağının varlığını ortaya çıkardığını iddia etti. Bu sitelerin amacının Fransızca sosyal ağları Ukrayna'daki çatışmayla ilgili yanlış bilgilerle doldurmak olduğu duyuruldu. 22 Şubat 2024’te Fransa Silahlı Kuvvetler Bakanı Sebastien Lecornu da Rus hava savunma sisteminin Karadeniz üzerinde uluslararası hava sahasında uçan Fransız keşif uçaklarını "düşürme tehdidinde bulunduğunu" söyledi. Tüm bu gelişmeler Fransa’yı artık sinirlendirmiş ve çaresiz göründüğü algısını güçlendirmiştir. Fransa bu görüntüsünden sıyrılmak istiyor. 

Macron, Ukrayna’da "Fransız askerlerinin veya diğer ülkelerin askerlerinin varlığının Ukrayna topraklarının bazı kısımlarını potansiyel olarak koruyacağı" umudunu taşıyor. Başka bir deyişle, savaş bölgesindeki Fransız ordusu bir canlı kalkan haline gelecek. Macron, Rusya ile mücadeleyi AB’nin varlığına dayandırarak kendi kamuoyunun ve diğer ülkelerin desteğini alacağına da inanıyor. Soğuk Savaş döneminde başarılı olan “Komünizm-Sosyalizm gelecek” algısı şimdi de Rusya tüm AB’yi ele geçirecek algısına dönüştü. Bu propagandanın başarılı olacağını söylemek gerekiyor.  

ABD ve Avrupa gerçekten Ukraynalıları mı düşünüyor? Eğer gerçekten Ukraynalıları düşünseydi Ukrayna’ya gönderdikleri cephaneye kısıtlama koymazlardı. Ukrayna ordusunun orta ve uzun menzilli füzeye sahip olmasına, Rusya içerisinde güçlü saldırılar yapmasına, Kırım Köprüsünü füze ile vurmalarına izin verilmiyor. Tank, tüfek ve küçük SİHA’lar ile Rusya’yı yenebileceklerini düşünerek büyük hataya düştüler.  

Fransa, Afrika’ya yeniden güçlü dönmek istiyor olabilir mi?  

Rusya, Batı'nın hegemonik emellerine başarıyla direniyor. Ancak bir nüans var. Rusya, özellikle Afrika’da Fransa’nın sömürgeleştirdiği ülkelerin bir kısmını yeniden bağımsız hale getirmeyi ve Fransa’yı bölgeden kısmen uzaklaştırmayı başardı.  

Rusya, Orta Doğu’da ve Yemen’de de İran ile ABD ve diğer müttefikleri rahat hareket edemez hale getirdi. Orta Doğu'da, özellikle Mısır'dan Irak'a kadar uzanan bölgede şu anda ortaya çıkan mücadele İslam ülkelerini Rusya ve Çin’e daha çok yaklaştırıyor.   

İsrail’in katliamlarına ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin sessizliği İslam ülkelerinin Rusya ile tıpkı SSCB dönemindeki gibi blok kurmasına giden yolu açtı. Bunu gören Fransa ve ABD başkanlarının son dönemde İsrail aleyhine açıklamalarını görüyoruz. 

Soğuk Savaş döneminde 1965'ten sonra iktidara gelen SSCB yönetimi Orta Doğu'da ve Afrika’da olup bitenlerin öneminin farkına varamadı. Doğu ve Orta Avrupa'ya odaklandı ve Arap bölgesine ve Afrika’ya fazla önem vermedi. Bu süreç SSCB’nin zayıflamasına neden oldu ve yıkıldı. Putin yönetimi ise bu stratejiyi ileriye götürerek başta Afrika ülkeleri olmak üzere Orta Doğu’da önemli güç elde etti. ABD, burada yeni bir stratejiyle Fransa’ya destek olarak aslında Rusya karşıtı cepheyi genişletiyor. Bu genişletme bir yandan ürkek davranan Almanya’yı da Rusya karşıtı cephede kararlı durmaya itmeye çalışmaktır. ABD üzerinden gelebilecek böyle bir hamle Rusya’nın çift kutuplu dünya stratejisini haklı çıkaracağından bu hamlede Fransa’nın rol aldığını söyleyebiliriz. 

Fransa, Rusya’nın Ukrayna’da savaşı kazanması halinde Afrika’da daha da güçleneceğinin farkındadır. Rusya eğer Ukrayna’da bir yenilgi veya başarısızlık sağlarsa Afrika’dan çekileceğini düşünüyor.  

Rusya, Fransa’yı Afrika’dan çıkarıyor. Siber uzayda yeni strateji yürütüyor. Birleşmiş Milletler'de Küresel Güney ülkelerini, Moskova ve Pekin'in yanı sıra onların sağ kolu İran ve Türkiye tarafından ortaya atılan bir proje etrafında bir araya getirmeye çalışıyor. 

Rusya bir şekilde Batı'yı marjinalleştirerek ve uluslararası düzeni yeni güçlü güçlerin çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmek istediğini ifade ederek taraftar buluyor. AB’nin Türkiye’yi birliğe almaması, ABD’nin müttefiki Türkiye’ye karşı olumsuz tavırları büyük hatalardı. Bu hatalar, NATO’nun Türkiye kanadını zayıflattı. Belki büyük bir iddia olacak ancak NATO ve AB, Türkiye olmadan Ukrayna’daki savaşta başarılı olamayacağı gibi AB’nin dağılmasıyla sonuçlanacak bir yeni sisteme hazırlık yapmalıdır. Türkiye, bu süreçten sonra Rusya karşıtı bir tavır almayacaktır. Çünkü Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri geri dönülemez bir sürece doğru ilerliyor.  

Macron, AB kontrolü için Almanya’dan rolü devralmak mı istiyor? 

Ukrayna’daki savaşla birlikte Doğu Avrupa ülkeleri artık bölgede yeni ve daha önemli bir rol oynuyorlar. Emmanuel Macron ise Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde onlardan destek almak istiyor. 

Avrupa Parlamentosu'nun Cumhuriyetçilerden üyesi Arnaud Danjean, "Gerçek an, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra gelecek. İşte o zaman, bunun başka bir seçim beyanı değil, gerçek bir stratejik değişim arzusu olup olmadığını göreceğiz" dedi. Diplomatik çevrelerden bir kaynağa göre Emmanuel Macron, yeni Rusya politikasına karşı çıkan herkesi Münih kampına sürerek, Ukrayna meselesini seçim amaçları için kullanıyor. O, öncelikli olarak Avrupa'nın lideri, kral rolüyle ilgileniyor. 

Rusya, Ukrayna’daki savaşa uyum sağlarken Batı kendi arasında anlaşmazlığa düşerek “Avrupa Medeniyeti” algısının çökmesine neden oluyor.

Ukrayna’daki çatışma şu anda üçüncü yılına giriyor ve Rusya lideri Putin giderek kendinden emin görünüyor. Rus komutanlar bir dizi ilk hatadan ders aldı ve inanılmaz bir hızla savaşa uyum sağlıyor. Rusya, güçlü bir savunma endüstrisi aracılığıyla ordu genelinde sistematik olarak yenilik yapma yeteneğine sahip bir ülkedir. Rus ordusunda yapılan reformlar ile büyük ateş gücüne ve topçulara ağırlık veren düşük teknolojiliyle Sovyet tarzı bir ordu kuruldu. İran’dan alınan SİHA teknolojisi geliştirilerek Ukrayna’ya uyumlu hale getirildi.  

2024 Ocak ayında Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Rusya'nın "beş ila sekiz yıl içinde" bir NATO ülkesine saldırabileceği uyarısında bulunurken, Danimarkalı mevkidaşı Troels Lund Poulsen, Rusya'nın yeniden silahlanma hızının NATO yetkililerini önceki tahminleri yeniden gözden geçirmeye zorladığını söyledi. Ocak ayında İngiliz ordusu komutanı General Patrick Sanders, İngiliz kamuoyunun Rusya ile olası bir çatışmaya hazırlıklı olması gerektiği konusunda uyardı. Tüm bu öngörüler, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı kazanması halinde durmayacağı ve Macaristan ile Slovakya arasında bir ittifak oluşturacağı fikrine dayanıyor. Batılı analistlere göre bu gerçekleşirse Macaristan, Slovakya ile gönüllü Moldova, Estonya, Letonya, Litvanya ile de savaş ile yeni bir Varşova Paktı oluşabilecek.  

Estonya istihbaratı açısından Moskova, savaşa hazırlanıyor. Estonya'nın dış ve askeri istihbarat başkanları 13 Mart 2024’te yaptıkları toplantıda Ukrayna'da tam kapsamlı savaşın başlamasından iki yıl sonra, Kremlin'in önümüzdeki on yılda NATO ile çatışma beklentisiyle ordusunu yeniden inşa ettiğini ve genişlettiğini söylediler.  

Nükleer savaş mümkün, ancak kolay değil

Rusya lideri Putin’in resmî açıklamalarında sık sık tekrarladığı gibi Batı'nın amacı Rusya'yı yok etmek ya da bölmek değil, zayıflatmak, kanatlarını kırmak ve küresel rekabetteki konumunu zayıflatmaktır.   

Putin'in nükleer silah kullanımına ilişkin sözlerine de bakacak olursak Rusya, devlet olarak varlığının tehdit altında olduğunu hissettiği takdirde bu tür silahları kullanmaktan çekinmeyecektir. Rusya’nın nükleer doktrini, Rusya'ya saldırılmadıkça bu silahların kullanılmasına izin vermiyor. Ancak “Rusya'nın bir devlet olarak varlığı tehdit altındadır” tezi yoruma açıktır. Fransa ve ABD’nin de nükleer doktrinine göre hazırlık yaptığını görüyoruz. Emmanuel Macron, "Biz hazırız, bir doktrinimiz var ve nükleer meseleler söz konusu olduğunda fazla söze gerek yok. Nükleer yeteneklerimiz, Fransızlara dünyada çok az ülkenin sahip olduğu bir güvenlik düzeyi sağlıyor" dedi. Tüm bu sözler nükleer bir savaşın çıkabileceği endişesini güçlendirse de iki taraf için de bu kolay değil.

Batı tarafından yapılan bir nükleer simülasyonda Rusya’ya yapılacak bir nükleer saldırıda 45 milyon insan hayatını kaybedecek. 50 milyon insan da sakat veya yaralı olacak. Rusya’nın yapacağı saldırıda ise 50 Milyon insanın ölmesi bekleniyor. Ancak böyle bir savaşta Rusya diye bir ülke kalmayacak. Ancak Batı hala ayakta durabilecek. Rusya’nın nükleer saldırısı ancak tıpkı tarihte Napolyon’un Moskova kapılarına dayandığı gibi NATO ordusunun Moskova kapılarına dayanması ile mümkün olacaktır. Diğer türlü Rusya’nın bu riski alması düşük bir ihtimal olacaktır.  

Pek çok kişi hâlâ bunun sadece bir kriz, bir spazm olduğunu umuyor. Ancak sonuç ne olursa olsun Ukrayna'daki çatışma burada bitmeyecek. Rusya kaybederse intikama susayacak. Kazanırsa da intikama susayacak. 

Yenilgi aslında Putin için bir seçenek değil.               

“Kaynayan sudaki kurbağa" hikayesini bilir misiniz?  

Bir kurbağanın kaynar suya atıldığında hayatını kurtarmak için dışarı atlayacağı bilinen bir gerçektir. Ancak kaba ılık suya koyarsanız ve kabı ısıtmaya devam ederseniz kurbağa dışarı atlamayacak ve çok geç olana kadar suda kalacaktır. Ölene kadar kendini tehdit altında hissetmeyecektir. NATO, Rusya'nın Avrupalı ​​bir "ağaç kurbağası" değil de bir "ayı" olduğu gerçeğini gözden kaçırıyor. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
BM İsrail’in Saldırıya Başlamasıyla 80 Bin Kişi Refah'tan Ayrıldı

Birleşmiş Milletler, İsrail'in 6 Mayıs'ta saldırılarını yoğunlaştırdığı Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta 80 bin kişinin bölgeden ayrıldığını bildirdi.

Türkiye-Katar Ortak Yapımı Sinema Filmi İnterpol Hikayesi Sinemada Hayat Bulacak

"Rüzgargülü" ve "Zevcat" filmlerinin yönetmeni Meryem Beyza Er, İnterpol Daire Başkanlığı görevini de yapan Lütfi Çiçek'in hayat hikayesini beyazperdeye yansıtacak.

DSÖ Avrupa Direktörü Kluge Ruh Sağlığı Sorunlarını 'Bir Sonraki Pandemi' Olarak Niteliyorum

Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, ruh sağlığı sorunlarını 'bir sonraki pandemi' olarak tanımlayarak, pandemi döneminde artan kaygı ve uyku problemlerine dikkat çekti.

Türkiye-Kuveyt İlişkilerinin 60. Yılı ve Kuveyt Emiri Şeyh Meşal'in Ankara Ziyareti

Kuveyt Emiri Şeyh Meşal, Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyarette, iki ülke arasındaki 60 yıllık diplomatik ilişkileri kutladı ve ekonomik, savunma ve güvenlik alanlarında iş birliğini güçlendirmek için kararlar aldı.

UNICEF Nijerya, Dünyada Okula Gidemeyen Çocuk Sayısının En Fazla Olduğu Ülke

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, dünya genelinde okula gidemeyen çocuk sayısının en fazla Nijerya'da olduğunu bildirdi.