Yunanistan Başbakanı’nın Türkiye Ziyareti: İki Komşu Arasında Yeni Sayfa

Fatih Kocaibiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Miçotakis'i Ankara'da ağırlaması ve bu ziyaretin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri nasıl etkilediğini Fokus+ için inceledi.
Fatih Kocaibiş
Yunanistan Başbakanı’nın Türkiye Ziyareti: İki Komşu Arasında Yeni Sayfa
14 Mayıs 2024

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün Ankara'da Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis'i ağırlayacak olması iki NATO komşusu arasında ısınan ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olma potansiyeli taşıyor.   

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daveti üzerine yakın zamanda Türkiye'ye yaptığı ziyaret, kısa süreli yapılan ve sonuçsuz kalan diyaloglar, istikrarlı bir şekilde gerilimin sürdüğü diplomatik ilişkiler ve istikşafi görüşmelerin ardından bir iyimserlik havası yarattı. Zira uzun süredir karşılıklı bu kadar olumlu bir atmosferde bulunulmamıştı.  

Yunan Başbakanı ziyaret ile alakalı verdiği röportajda, “Yunan-Türk ilişkileri karmaşıktır, ve tarih ve duygularla doludur. Bu asla değişmeyecek. Değiştirilebilecek şey bakış açısıdır, imkansız bir bulmacayı görmek yerine olumlu bir gündeme odaklanmalı, ve iki ülke ve halklar arasında işbirliği içinde aramalıyız” ifadelerine yer verdi.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Yunan mevkidaşını Ankara’da ağırlayacak olmasına ilişkin, “Hedef basit; sorunları çözerek dostluğumuzu pekiştirmek, ikili ilişkilerimizin düzeyini tarihte görülmemiş bir şekilde ortaya çıkarmaktır. Bunun için Türkiye olarak son dönemde samimi ve etkin adımlar attık ve buna da devam etmek niyetindeyiz” diye konuştu.  

Liderlerin verdiği bu demeçlerin yanı sıra, Yunanistan Başbakanı Miçotakis, geçtiğimiz aralık ayında gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretine karşın, böyle bir ziyaretin gerçekleştirilmesiyle yumuşayan siyasi iklimin aynı istikamette devam etmesini istediğini göstermektedir. Dolayısıyla, her iki tarafın da doğrudan ve üst düzeyde diyaloğa girme istediği, uzlaşma sağlanması gereken ve geç kalınmış bütün konu başlıklarını ele alacakları geniş bir görüşme zeminini hazırlamış oldu.   

Olumlu gelişmelere rağmen anlaşmazlıklar sürüyor   

Her ikisi de NATO üyesi olan Yunanistan ve Türkiye, tarihsel süreçlerinden miras kalan geleneksel kodlara sahip olmakla birlikte; yoğun şekilde gerçekleşen diplomatik çatışmalara rağmen, Türk ve Yunan halkı arasında siyaset kadar gerilimli bir ilişki bulunmamaktadır. Buna örnek olarak, yakın zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti sonrası Yunanistan'ın, Türk vatandaşlarına Ege'deki 10 ada için 7 günlük turist vizesi vereceğini açıklaması verilebilir. Bu adımdan sonra,  Adalara Türk turistlerin gerçekleştirdiği ziyaretlerin on katına kadar çıktığı ve hem Yunan işletmecilerin hem de Türk turistlerin bu durumdan memnun olduğu, yapılan açıklamalar ve istatistiklerle de desteklenmektedir.   

Ancak, turizme katkı sağlayan ve iki ülkenin halkları için oldukça memnuniyet verici olan bu durum, sadece bir başlangıç niteliğinde. Zira Türkiye ve Yunanistan, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları, Ege hava sahası, Kıbrıs sorunu ve Türkiye içerisinde faaliyet gösteren terör örgütlerinin Yunanistan’ı güvenli bölge olarak kullanmaya başlaması gibi birçok orta ve yüksek düzeyde siyasi anlaşmazlık içine girmiştir.  

Bu krizlerin çözülememesinde rol oynayan en önemli faktörler arasında; iç kamuoyu etkisine girerek zedeleyici açıklamalar yapan siyasi isimler, göçmenlik krizi, her iki ülkenin medya organlarının birbirlerine karşı sert ve kışkırtıcı içerikleri, üçüncü tarafların Türk-Yunan ilişkilerini daha da kötüleştiren adımları ve geleneksel sorunların hala varlığını sürdürmesi gibi unsurlar yer almaktadır.  

Üçüncü ülkelerin dahil olması katkı sunmuyor  

Özellikle 2020 yılında Doğu Akdeniz’de Türkiye tarafından yürütülen sismik gemi faaliyetleri ve sonrasında Yunanistan’ın bu deniz faaliyetlerine hak iddia ederek karşı çıkması, mevcut problemler arasında gündemi işgal eder bir vaziyete evrildi. O dönem Türkiye tarafından öne sürülen “Mavi Vatan” doktrini uzun süre gündemde kalmış, iki tarafın da karşılıklı sert adımlar ve açıklamalar yaptığı, geri adım atmadığı bir deniz yetki alanları krizi yaşanmıştı. Ankara ve Atina, 1970'lerden bu yana en az dört kez bu derece yüksek tansiyonlu bir anlaşmazlığa maruz kalmıştı.   

Vuku bulan bu son krizde, Türkiye'nin Doğu Akdeniz suları üzerinde egemenlik iddiasında bulunma hususunda önceki yönetimlere göre daha agresif ve cüretkar hareket etmesi kayda değerdir. Ancak, durum ne olursa olsun, Ankara'nın bölgede maruz kaldığı diplomatik izolasyon nedeniyle neredeyse tek başına etki oluşturmaya çalışmıştır. Buna karşın, Yunanistan'ın Türkiye'yi siyasi olarak çevrelemek ve yalnızlaştırmak amacıyla bölgesel ve bölge dışından ortaklarla ilişki kurarak ortak politikalar üretmeye çalışmıştır. Özellikle bu ortaklıklar nedeniyle krizin etkileri bölge sınırlarının ötesine taşınmıştı.  

Krizin boyutu ve niteliği, AB üyesi dahil olmak üzere birden fazla ülkeyi ilgilendirdiği için özellikle AB'nin yakından izlediği ve müdahil olduğu bir süreç yaşandı.  
Türkiye uzun süredir beklediği AB üyeliği konusunda yıpranmış olmakla birlikte AB ülkelerinin ve bürokratlarının Yunanistan lehine bir politika izlemesiyle tekrar hayal kırıklığına uğradı. Bu süreçte Yunanistan, Türkiye'yi "saldırgan bir tavır ile askeri güç kullanma tehdidiyle egemenliğini hedef almakla" suçlarken, AB üyesi ülkelerden, Ankara'ya karşı pozisyon almalarını istedi.   

Fransa, Yunanistan'ın destek çağrısına ilk yanıt veren AB üyesi ülke oldu. Türkiye’nin, Suriye kuzeyindeki adımları ve Libya’daki politikaları nedeniyle zaten gergin olan Fransa, Yunanistan’a destek amacıyla Doğu Akdeniz’deki askeri etkinliğini artırarak Yunanistan ile ortak askeri tatbikatlar düzenledi. Kıbrıs ve Yunanistan ile açıkça Türkiye’nin tezlerine karşı pozisyon alan Fransa, krizin ardından Rafael uçaklarını Yunanistan’a satmasıyla taraflı tutumunu pekiştirmiş oldu. Yunanistan, ilişkilerini zayıf olan ülkelerle yakınlaşarak bu süreci Türkiye'nin pozisyonunu zayıflatmak amacıyla, Mısır ile çeşitli anlaşmalar imzalayarak Libya'da daha etkin olan Türkiye'nin konumunu sarsmaya çalıştı. 

Ancak Almanya’nın başını çektiği Macaristan, İtalya ve İspanya gibi ülkeler Türkiye lehine pozisyon almasalar bile gerilimin tırmanmasına yönelik tutum sergilediler. Dolasıyla pek çok konuda olduğu gibi bu krizde de farklı tutumlarda olabilen AB ülkeleri, ağırlıklı olarak Yunanistan lehine politikalar izledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’nin bu tutumunu milli bir birliktelik yaratmak maksadıyla iç politika gündemi haline getirmiş, doğrudan Miçotakis’i AB ülkelerine güvenerek pervasızca hareket etmekle suçlamıştı. Sonuçta üçüncü bir taraf olarak değerlendirilebilecek olan AB; gerilimi arttırıcı, çekimser davranarak ciddi bir etki sunmayan ve temkinli davranarak krizi yumuşatmaya çalışan üyeleriyle Türkiye’nin talep ettiği tarafsız arabulucu rolü beklentisini boşa çıkarmıştır.  

ABD’nin daha yapıcı bir role bürünmesi bekleniyor   

Aynı ara buluculuk beklentisini ABD için de yinelemiş olan Ankara, Amerikan yönetiminden de beklediği tavrı alamadı. 2017'de ABD'nin uyarılarına rağmen, Türkiye'nin Rus S-400 füzelerini satın alması, Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihinin en düşük seviyesine düşmesine neden oldu ve potansiyelinin çok altında kaldığı bir süreci işaret etti. Bu durum, ilişkilerin farklı bir konuda yeniden gerilmesine yol açtı. ABD Başkanı Joe Biden’a seçim sonrası ilk tebrik telefonunu açan lider Miçotakis’in , mevcut Amerikan hükümetiyle Türkiye’ye nazaran daha yakın ve koordineli bir biçimde hareket etmesi de olağan olarak görülmelidir.   

Aynı şekilde senatörlük döneminde Yunanistan lehine çok sayıda çalışması olan Joe Biden’ın da buna iştirak etmesi şaşırtıcı değildir. Türkiye’yi gerilimi tırmandıran adımlardan kaçınmaya davet eden Biden yönetimi, Yunanistan ile 1990’da imzaladığı askeri iş birliği anlaşmasını yenileyip daha fazla genişleterek Dedeağaç’a askeri sevkiyatlar gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu konudaki rahatsızlığını, “Sadece Dedeağaç değil, Yunanistan’ın kendisi ABD’nin bir üssü haline gelmiştir. Şu anda Yunanistan’ın içindeki ABD üslerinin sayısını ben saya saya bitiremedim” sözleri ile dile getirmişti.   

ABD, krize diplomatik yollarla yoğun bir şekilde müdahil olmamış ve bu durumda da Fransa'nın gerisinde kalmıştır. Ancak, Yunanistan'a  yeni ABD üslerinin kurulması ve adaların silahlandırılması Ankara tarafından tepkiyle karşılanmıştır. ABD'nin özellikle askeri hamleleri Türkiye kamuoyu ve yönetimi nezdinde tehditkar olarak değerlendirilmiştir. Aynı şekilde ABD, 1987 yılından bu yana yürürlükte olan silah ambargosunu kaldırma kararını alması ve bu süreci devam ettirmesi yine dengeleyici bir adımdan ziyade denge bozucu bir adım olarak görülmüştür. Bu faktörlerden dolayı Biden yönetimi, iki komşu ülke ve NATO üyesi olan Yunanistan ile Türkiye’nin gerilimini yatıştırmak yerine Yunanistan’a yaptığı askeri sevkiyatlarla Ankara’nın endişelerini daha da arttırmıştır. Dolayısıyla NATO liderliği yapan ABD’nin uzlaştırıcı bir tutum ile birlik üyelerinin tansiyonunu düşürmekte işlevsiz kaldığı ve sorumluluk almadığı vurgulanabilir.    

Başkanlık makamı harici Senato ve Temsilciler Meclisinde Türkiye’nin zayıf lobi gücünü fırsat bilen Yunan tarafının, Amerikan yasamasını da kendi lehine çektiğini söyleyebiliriz. Örnek vermek gerekirse, Türkiye kamuoyunun tarafından bilindik bir figür olan ve 2021 yılından geçtiğimiz yıla kadar Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı olarak görev yapan ve yolsuzluk soruşturması neticesinde koltuğundan olan Demokrat Senatör Bob Menendez, çalışmaları Türkiye’nin rakipleri tarafından desteklenmiş, konumunun etki alanlarını onlar için memnuniyet verici bir şekilde kullanmıştır. 

GKRY, Yunanistan ve Kıbrıs'tan bu memnuniyeti ifade eden yüksek dereceli sivil nişanlar alan Menendez, Türkiye’nin F-35 programından çıkartılmasında da rol oynamakla kalmayıp, Biden ile Erdoğan’ın prensipte anlaştığı F-16 anlaşmasını engelleme adına faaliyet göstermiştir.  Ayrıca, Türkiye tarafından tanınan bir figür olmasına karşın Menendez, Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan çatışmalarda denge bozucu nitelikte taraflı adımları destekleyen tek senatör değil. Medendez’in aksine bir Cumhuriyetçi olan Senatör Frank Pallone'un, girişimiyle 30 senatör tarafından Biden'a mektup yazılarak Türkiye’ye F-16 satışı yapılmasını engellemek adına çalışma yaptıklarını kamuoyunun bilgisine sunması, ABD yasamasının Yunanistan lehine faaliyetler içinde bulunmaya devam edeceğinin işaretiydi.   

Tüm bu sorunlarla birlikte, göçmenlik kriziyle ilgili iki ülkenin tekrar anlaşmazlık içine düşmesi, uzun yıllardır DHKP-C ve PKK terör örgütü üyelerinin Yunanistan'da kalması ve orayı güvenli bölge olarak kullanması gibi ek konular Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından istikrarlı bir şekilde eleştirilip dile getirilmişti. Bu konularda da üçüncü tarafların Türkiye’ye tatmin edecek bir rol oynadığı söylenemez.  

Ziyaretler dönüm noktası olacak mı?  

Miçotakis’in ziyareti elbette çok boyutlu ve derinleşmiş olan bu sorunları çözemeyecek.  

Eski problemler bir kenara, son olarak Yunanistan'ın Ege'de çevre amaçlı olduğunu söylediği bir deniz parkı inşa etme planı Türkiye'nin tepkisini çekmiş olup, Yunan makamları da Türkiye’de onlarca yıldır müze olarak kullanılan antik Kariye kilisesini camiye çevirme kararından rahatsız oldu.  

Ancak bu gibi küçük çaplı problemlerin üzerinde çekişmeler yaşayan bu iki NATO müttefiki, hava sahası, deniz yetki alanları da dahil olmak üzere pek çok konuda anlaşmazlığa düşmüş durumda olup, ABD, NATO ve AB gibi üçüncü tarafların bu konularda yapıcı bir tutum almaması ve Türkiye’yi daima rahatsız eden bazı taraflı adımları azaltmalıdır.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Miçotakis’in basın toplantısı, Erdoğan’ın; Yunanistan’ın “terör örgütü" olarak tanımladığı Hamas’ı "terör örgütü değil; direniş örgütü olarak gördüğünü" söyleyip Miçotakis’e bu konuda sitem etmesi sonucu taze bir krizin kapısı aralanacakken, “sivil ölümlerine sebebiyet veren çatışmaların son bulması” konusunda iki lider mutabık kalması durumu yumuşattı.   

Türkiye ve Yunanistan’ın ilişkilerinin hak ettiği seviyede olmadığı ve karşılıklı iyi niyet gösterilerinin yapıldığı bu dönemde üçüncü taraflar yüzünden ilişkilerin yıpratılmaması için tarafların çaba göstermesi mühimdir.   

Aynı çaba ve niyetle taraflar mutabık kalınmayan problemleri iç siyaset malzemesi yapmayı azaltmalı, provokatif açıklamalardan kaçınmalı ve buna iki ülkenin basın yayın organlarının da özen gösterip ılımlı havaya iştirak etmelidir. Özellikle Yunan basınının Türkiye ile yaşadıkları sorunları abartı bir şekilde Yunan halkına servis etmesi ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret içerikli manşet atan Dimokratia gibi gazetelerin söz konusu bu sürece katkı sağlamadığı açıktır. Bu ziyaretten sonra iki taraflı yıkıcı olan bu tutumların en azından bir süreliğine azalması öngörülebilir.   

Bu konuda gösterecekleri çabaya ek olarak siyasi olmayan beşeri konularda da en azından asgari bir seviyede ortak hareket edilmesi iki taraf içinde yararlı olacaktır. Taraflarda böyle düşünüyor olacak ki, her zaman gelişim içerisinde olması gereken turizm, sağlık, ulaşım, kültür gibi alanlarda ortak eylem planlarıyla hareket edilmesinde mutabık kalındığı görülüyor. Bu durum, ortak ticaret hacmini 10 milyar dolar olarak hedefleyen bu iki ülke için geç kalınmış bir süreç.  

Yunan muhalefetinin sert eleştirileri eşliğinde Ankara'yı ziyaret eden Miçotakis'in bu ziyareti ve iki Akdeniz ülkesi arasındaki gerilimin azalması, özellikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası faaliyetlerini arttıran NATO'nun, Güney kanadının istikrarlı bir çizgide kalması açısından NATO ülkeleri ve ABD içinde memnuniyet verici olmalıdır. Halklarının birbiriyle siyasileri kadar çatışmadığı iki komşunun girdiği bu yeni dönemden kimlerin ne kadar memnun olacağını, liderlerin bu ortamı ne kadar muhafaza edecekleri, üçüncü tarafların, mevcut krizler ve gelecekte oluşabilecek yeni krizlerde daha dengeleyici bir rol üstlenip üstlenmeyeceğini zaman gösterecek. 

Popüler Haberler
İtalya, 10 Yıl Aradan Sonra Suriye'ye Büyükelçi Göndermeyi Planladığını Açıkladı

İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, ülkesinin 10 yıllık aranın ardından Suriye'ye yeniden büyükelçi göndermeyi planladığını söyledi.

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar Gazze'yi Gördükten Sonra, 'Sıfır Asker' Yaklaşımını Asla Kabul Etmeyiz

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs'ta iki devletin işbirliği olmadan ve Türkiye'nin garantörlüğünden vazgeçmeden herhangi bir anlaşmanın mümkün olmadığını belirtti. Gazze'deki durumu gördükten sonra 'sıfır asker' yaklaşımını…

Venezuela'da Halk Yarın Devlet Başkanlığı Seçimi İçin Oy Kullanacak

Güney Amerika ülkesi Venezuela'da halk, 6 yıl sonra yeni devlet başkanını seçmek için yarın sandık başında olacak.

Venezuela Seçimlerinde Sonucu Katılım Belirleyecek

Anadolu Ajansı foto muhabiri Lokman İlhan, pazar günü yapılacak Venezuela seçimlerini değerlendirdi.

Faslı Filozof Taha Abdurrahman Artık Baktığımızda Bütün Dünya Aslında Bir Gazze'dir

Arap dünyasının önde gelen düşünürlerinden Faslı filozof Prof. Dr. Taha Abdurrahman, başkent Ankara'da "Mutlak Kötülük ve Sınır Boylarında Fikir Nöbeti" başlıklı konferans verdi.