Dışişleri Bakanı Hakan Fidan G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı kapsamında bulunduğu Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde, Osmanlı döneminden kalan Nur'ul Hamidiye Camii'ne bir ziyaret gerçekleştirdi. Camide gençlerle oturarak çektirdiği fotoğrafı X hesabından paylaşarak tarihi ve kültürel mirasa vurgu yaptı. 

II. Abdulhamid'in adıyla anılan Nur'ul Hamidiye ziyareti sembolik bir ziyaret olduğu kadar aslında Türkiye-Afrika ilişkilerinin yeni kapsamına işaret ediliyordu. Sanki camide bağdaş kurup oturduğu sırada etrafındakiler ziyaretin hedefini gösteriyordu. Çünkü Güney Afrika'da Müslümanlar daha çok Hint asıllı veya Malay kökenli ve melezlerden oluşmasına rağmen camide bulunanlar siyahi Müslümanların bulunması dikkat çekiciydi. 

Güney Afrika, Afrika'nın hub ülkelerinden biri ve Etiyopya ile birlikte kıtanın diplomasi merkezidir. Afrika ülkelerinin diplomatik temsilcileri yılda bir kez Addis Ababa da bir araya gelir, kararlar alırlar ama uygulama merkezleri Güney Afrika'nın yürütme başkenti Pretoria ve Cape Town şehirleridir. Aynı zamanda Güney Afrika PanAfrika politikasının ve Afrika’nın diaspora merkezidir. Siyasetin yanında Afrika ekonomisinin de merkezi Güney Afrika olup enerji ve madencilik faaliyetlerinin ana kumandası bu ülkeden yapılır.

Türkiye - Güney Afrika ilişkileri 

Türkiye ile Güney Afrika arasındaki ilişkiler apartheid sonrası dönemde hızlı gelişmesine rağmen her iki ülkenin de birbirlerine karşı çekingen ve ihtiyatlı davranmaları yüzünden bir model ortaklık geliştirememişlerdir. Oysaki apartheid dönem sonrası Türkiye daha yapıcı ilişkiler geliştirmek istemesine rağmen Güney Afrika hükümeti mesafeli davranmıştır. İlk defa bu "mesafe" her iki ülkenin benzer Filistin politikası ile aşılmış, iki ülke doğrudan birbirini daha yakından tanıma imkanı bulmuştur. Güney Afrika Dışişleri eski Bakanı Bayan Pandor ile Hakan Fidan'ın Filistin'in hak ve özgürlüklerine savunmada birlikte hareket etmesi iki ülkeyi daha da yakınlaştırmıştır.  

Aslında Güney Afrika, Türkiye'nin diplomatik hard ve soft power açısından en güçlü olduğu Afrika ülkesidir. Pretoria da Büyükelçilik, Cape Town'da Başkonsolosluk olup, büyükelçilik bünyesinde eğitim, ticaret, iletişim, din (sosyal), askeri, emniyet müşavirlikleri bulunmakta, TİKA, THY, Yunus Emre Enstitüsü, AA, Maarif gibi kurumlar faaliyetlerini sürdürmekte, DEİK, DTİK, MÜSİAD gibi iş adamları kuruşları çalışmalar yapmakta, Ottoman Heritage Trust SA, Turksay, İHH, AGD gibi sivil toplum örgütleri de kültürel ve sosyal etkinlikler yaprak Türkiye'nin tanıtımında başat bir rol oynamaktalar. 

Peki, Güney Afrika’da bu kadar çok yönlü kuruluşlar olmasına rağmen Somali, Libya, Gambiya, Gine kadar neden etkili değildik? Bu sorunun cevabının iki nedeni vardı: Güney Afrika hükümetinin, Türkiye'yi kendisi için partner olacak bir devlet olduğunu fark edememesi, ikincisi ise Güney Afrika'nın öneminin diplomasi çevreleri tarafından yeterince anlaşılamamasıydı.  

Hakan Fidan'ın kendinden önceki meslektaşlarından ayıran en önemli farkı da Güney Afrika'nın farkındalığını iyi anlamış olmasıdır. Güney Afrika'nın sadece iki okyanusa sahip olması, siyah çoğunluğun beyazlara apartheid dönemde ayrımcılık yapıldığınının bilinmesi, Afrika'nın en fazla golf sahasına sahip ülkesi olduğunu ötesinde sosyal ve kültürel mirasımızın dünyanın bu en güzel ülkelerinin birinde hala dinamik bir şekilde karşılığının varlığıdır. 

Türkiye'ye en uzak Afrika ülkesi olmasına rağmen, yaklaşık 170 yıldır kültürel ve tarihi ilişkimizin devam ettiği ender ülkelerden biridir Güney Afrika. Johannesburg, Cape Town, Port Elizabeth, Kimberley'deki camilerin ismi Osmanlı padişahlarından gelir. Simons Town'daki müzede hala Osmanlı sancağını, simgelerini, fes gibi kıyafetlerini görürsünüz. Ebu Bekir Efendi'yi neredeyse duymayan Güney Afrikalı yoktur. Büyük Osmanlı alimi, kukuçusu, eğitimcisi Ebubekir Efendi'nin soyundan gelen apartheid yönetimin bütün baskısına rağmen Türklük ve Müslümanlıktan vazgeçmeyenler vardır. Öyleki Güney Afrika'nın siyasi, edebi, akademik, eğitim hayatına katkıda bulunmuşlardır. 

Artık Güney Afrika özelinde genelde ise yeni bir Afrika politikasının başladığını söyleyebiliriz. Sayın Hakan Fidan ilk işaretleri, Nijer'le yapılan madencilik antlaşması, Etiyopya-Somali arasında arabuluculuk görevinin üstlenilmesi ve üçüncüsü Cibuti’de Afrikalı meslektaşları ile yaptığı toplantılarla vermişti.  

Hakan Fidan'ın ziyareti 

Güney Afrika’da Nur'ul Hamidiye Camii’nin ziyaret edilmesi rutin bir ziyaretin çok ötesinde. Sosyal medya paylaşımında Güney Afrikalı siyahi Müslüman çocuklarla samimi bir şekilde resim çektirmesi, Afrika insanına bakışı gösterdiği gibi "eşitler üzerinden" bir fotoğraf temsiliydi. Nur’ul Hamidiye Camii’nde o dünya güzeli küçük Şehnaz kızımızla çekilen fotoğraf, bir baba şefkatinin timsaliydi. Şehnaz'ın siyah gözlerindeki o canlılık o gülümseme, siyahi bir Afrikalı çocuğun tüm Afrika'yı temsilinin bir simgesiydi. 

Sayın Bakanın sosyal medya paylaşımında TİKA'yı zikretmesi, sadece kurumun eski başkanlarından olduğu için değildi elbet. Yeni dönemde bütün hard ve soft diplomasi yürüten kurumlarla birlikte, eşgüdüm halinde çalışacağının göstergesiydi. Aslında Dışişleri Bakanlığı böylelikle önemli bir sorumluluk üstlenerek merkeziyetçi bir diplomatik dil benimseniyordu. Afrika da şimdiye kadar kurumların eşgüdümü arasında bir sessizlik vardı. Fakat bu sessizliği aşan Etiyopya, Somali, Sudan gibi ülkeler de olmuştu geçmişte. Afrika’da artık herkesin patronu Dışişleri Bakanı ve dolayısı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Aslında bu durum Cumhurbaşkanlığı sisteminin göstergelerinden biridir.  

Yeni Afrika politikasının ikinci farklılığı ise yatay politikadan dikey politikalara geçiş olacaktır. Afrika'nın sanırım 44 ülkesinde büyükelçilik var. TİKA 20'den fazla, Maarif Vakfı 30'dan fazla Afrika ülkesine yayılmış durumda. Artık Afrika'da yatay dış politika tamamlanmıştır. Yeni kurumların açılması belki daha olmayacak ama var olan kurumların güçlendirilmesine çalışılacaktır. Türkiye genişlemeden ziyade bulunulan yerlerde daha güçlü diplomasi yürütmeye girişecektir. Bu dikey yayılmada bazı ülkeler mikro modeller olarak öne çıkacaklardır; Somali, Gine, Gambiya gibi. Fakat artık bölgesel ittifakların ve dayanışmanın da önü açılacaktır. Güney Afrika ile Güney Afrika ülkeleri arasında iş birliği, Kenya ve Etiyopya ile Doğu Afrika, Senegal ve Nijerya ile batı Afrika. Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Ruanda ile Orta Afrika.  

Türkiye’nin yeni Afrika politikasında "arabuluculuk" daha da belirleyici olacak. Türkiye, Etiyopya-Somali uzlaşmasında iyi bir sınav verdi ki, -Sayın Hakan Fidan'ın da Afrika'daki ilk diplomatik başarısıdır. Sudan da arabuluculuk için kapımızı çalacak ülkelerden biri olacaktır. Afrika'da 22 devletin birbirleri ile sınır, güvenlik, göç gibi sorunları vardır. Bu sorunların aşılması da Türkiye'nin katkısı ile sağlanabilecektir.  

Sayın Fidan'ın, Güney Afrika da Müslümanların siyasi ve ekonomik etkisinin ne kadar güçlü olduğunun farkında olduğu görünüyor. Güney Afrika'da üç topluluğun politik ve ekonomik gücü bulunuyor. Beyazlar, siyahiler ve Müslümanlar. Beyazlarla kurulacak ilişki politika üzerinden olmayacak, spor ve ekonomi üzerinden devam edecektir. Zaten bir süredir beyazların etkin olduğu Batı Kap eyaletinde bir diplomasi trafiği yürütülüyor. Siyahiler ile de hem ekonomik ve hem politik iş birliği partiler aracılığı ile gerçekleşebilir. Afrika Ulusal Kongre Partisi (ANC) zayıflamış gözükse de hala siyahiler üzerinde en etkili partidir. Nihayetinde Güney Afrika'daki hükümet bir parti hükümetidir. ANC ile AK Parti arasında güçlü ilişkilerin kurulması önem kazanacak ve belirleyici olacaktır. 

Güney Afrika da Müslümanlar hem ekonomik hem de politik güce sahipler. Müslümanlar göz ardı edilerek, ilişkileri güçlendirmek mümkün değildir. Fakat Müslümanlarla kurulacak ilişkiler politik bir dil üzerinden değil, sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkiler üzerinden olacaktır. Suudi Arabistan ve İran çekişmesi Güney Afrika'daki Müslümanlar arasındaki ayrışmayı sağlamışken Türkiye birleştirmeyi sağlayacaktır. Güney Afrika'daki Müslümanlar Türkiye'nin diasporası olmaya hazır bir şekilde gözükmekte. Efendi ailesinin üyelerine Türk vatandaşlığı verilmesi doğru karalardan biriydi. Kökenleri 1860'lı yıllara dayanan Efendi ailesi Türkiye ile Güney Afrika arasında bir köprü vasıtası görecektir. 

Türkiye, küresel adaletsizliğe karşı Güney Afrika ile birlikte çalıştı yeni dönemde. Ayrımcılığa karşı ortak bir tavır sergilendi, küresel terörizme karşı benzer bir dil kullanıldı. Artık yeni Afrika politikasında siyasi ve kültürel mirasa sahip çıkarak güvenlikten enerjiye, eğitimden Afrika'nın yeniden yapılanması ve küresel hegemonyaya karşı birlikte direnç gösterme dönemi başlamıştır.  

Hakan Fidan'ın Nur'ul Hamidiye Camii’ni ziyareti "golf" politikasından "birikim" politikasına geçişin ilk adımlarıdır. Artık sporun yanı sıra daha kapsamlı kültürel, sosyal, tarihi, diplomatik birikim, Türkiye-Afrika ilişkilerinde belirleyici olacaktır. Türkiye ve Güney Afrika ile Afrika'da kazanan ve kazandıran ülke olacaklardır. 

Not: Burada golf politikasından amacımız; sporun diplomasi de önemli bir işlevi olduğunu belirtmek içindir.