Araplar ve Türkler, tarihi, kültürel, dini ve coğrafi açıdan uzun ve ortak bir tarihe sahip olduklarından dolayı, günümüzde kendilerini siyasi ve ekonomik açıdan bir araya getiren hususun ne olduğunu anlamaya ihtiyaç duymuyor. Ancak bunun anlaşılması ve harekete geçilmesi önemli; çünkü Arap dünyasının, komşu ülkelerin, özellikle de Türkiye ve İran'ın karşı karşıya kaldığı ortak zorluklar var.  

Geçtiğimiz yıllarda, bölgede çok sayıda ordu ve teçhizat olmasına rağmen, güvenliğin ancak Batılı ülkelere başvurarak sağlanabileceği açıkça ortaya çıktı. Bölgedeki ülkelerse güvenliği sağlamak için dış mihraklara güvenmenin bedelini ödedi ve hâlâ ödüyor. Aynı şekilde, bölgede doğal kaynakların, insan potansiyelinin ve ekonomik fırsatların bolluğuna rağmen, bölge ekonomilerinin bölge dışındaki büyük ülkeler ve diğer bloklarla ilişkilerindeki zayıflıkları da ortaya çıktı.  

Akdeniz, Arap Körfezi ve Kuzey Afrika'daki ülkeler bölge meselelerinde, birlik olup ortak bir pozisyon alabilselerdi, coğrafyalarının kaderini belirleyici konuları kendi çıkarlarına uygun bir şekilde kontrol edebilirlerdi. Örneğin; Araplar ve Türkler, Akdeniz'deki doğalgaz ve bölge ülkeleri arasındaki deniz sınırlarının belirlenmesi konularında, ikili anlaşmalar ve sonrasında yaşanan anlaşmazlıkların yerine, en başından itibaren birbirleriyle koordinasyon içinde olsalardı çıkarlarını uygun gelişmeler elde edebilirlerdi.  

Şu anda Gazze halkına karşı sürdürülen soykırıma karşı, bölgedeki başlıca ülkeler, özellikle de Mısır, Türkiye, Suudi Arabistan ve İran ortak bir dış politika ve tutum sergileselerdi, şu an hala bu savaş devam ediyor olur muydu? Ya bu ülkeler veya bunlardan bazıları BRICS, Dünya Ticaret Örgütü ve diğer uluslararası blok ve kuruluşlar gibi uluslararası platformlarda ortak bir tutum gösterselerdi yine de savaş devam eder miydi?  

Arap ülkeleri ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin desteklenmesi önemli bir adımdır, ancak bu ilişkilerin sadece güçlendirilmesi değil, daha yüksek bir hedefe, yani çok taraflı Arap-Türk iş birliğine doğru inşa edilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Dünyanın dört bir yanında, üyelerinin ortak çıkarlarını gerçekleştirmek için çalışan güçlü birçok birlik bulunmaktadır ve bu birliklerin çoğu Araplar ve Türkleri bir araya getiren güçlü bağlara sahip olmasa da, Arap-Türk iş birliği için bir model oluşturabilirler.  

Araplar ve Türkler için çok taraflı ortak iş birlikleri, uzmanlaşmış bloklara dayalı yeni eylem yolları ve mekanizmaları aramanın zamanı gelmiştir. Eğitim, bilim, kültür ve turizm gibi iş birliği yapılabilecek pek çok alan bulunmaktadır. Belki de Araplar ve Türkler bu alanlarda ortak bloklar oluşturmaya başlarlarsa, bir gün ekonomik, siyasi ve askeri olarak birleşebilirler.  

Eğitim ve kültürde iş birliği 

Eğitim ve kültür üzerinde de durmam gerekiyor. Artık Arapların ve Türklerin yüzyıllarca süren bilgi ve medeniyet etkileşimini kolektif iş birliği projeleri aracılığıyla yeniden başlatmasının zamanı geldi.  

Türklere Arapça, Araplara Türkçe öğretilmesini teşvik etmenin, Türkçe- Arapça ve Arapça- Türkçe çeviri hareketlerini desteklemenin ve bu çevirileri edebiyat ve düşüncenin yanı sıra sosyal, siyasi ve ekonomik kitapları da kapsayacak şekilde genişletmenin zamanı gelmiştir.  

Türkler, Kuran'ın ve İslam medeniyetinin dili olarak Arapçaya her zaman değer vermişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun birçok döneminde üst düzey görevlere başvurmak için Arapça yeterliliği şart koşulmuştur. Türk üniversitelerindeki Arapça bölümlerin ve Arap üniversitelerindeki Türkçe bölümlerin güçlendirilmesi ve genişletilmesi önemlidir. Ayrıca Türk ve Arap üniversitelerinde Arap-Türk kültürel, sosyal, siyasi ve tarihi çalışmalarında ortak programların oluşturulması da önemlidir.  

Tarihçiler ile tarih, arkeoloji ve coğrafya bilimlerine yönelik akademik dernekler arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesi son derece önemlidir. Arap ve Türk tarihçilerinin bölgenin tarihini kendi kaynaklarına ve Osmanlı arşivine dayanarak yeniden yazmalarına duyulan ihtiyaç oldukça büyüktür. Acilen, Türk kütüphanelerinde bulunan binlerce Osmanlı el yazmasının incelenmesi ve yayımlanması gerekmektedir. Ayrıca, bu kaynakların anlaşılması ve bilimsel araştırmalarda kullanılabilmesi için Osmanlıcanın öğrenilmesi de son derece önemlidir. 

Sanatta ortak mirasın yeniden inşası 

Arap-Türk iş birliğinin, Türk dizilerinin Arap dünyasında inşa ettiği başarıdan yola çıkarak sanat alanına da yayılması ve özellikle düşünce, kültür ve tarih alanlarında ortak sanatsal üretime önem verilmesi önemlidir. Bu çalışmaları yalnızca Türk ve Arap halkı arasındaki ilişkileri güçlendirmek için değil, ortak entelektüel, kültürel ve siyasi geçmişe sahip olan Arap ve Türk halkının medeniyet mirasına ve kültürel ögelerine dair yurtdışında hâkim olan stereotipi değiştirmeye katkıda bulunmak için yapmalıyız.