Batı Meydanlarından Filistin’e Özgürlük Aramak

Müslüman toplumların Filistin davalarındaki tarihsel katkıları ve Batı meydanlarında yükselen Filistin'e özgürlük çağrılarına eleştirel bir bakış açısı ile yaklaşan Peren Birsaygılı Mut, Batılı eylemlerin aşırı övgüsüne karşı çıkarken, aynı zamanda Müslüman toplulukların göz ardı edilen çabalarını ön plana çıkarıyor. Müslüman toplulukların rolünü ve önemini yeniden hatırlatan yazıyı Peren Birsaygılı Mut Fokus+ için kaleme aldı.
Peren Birsaygılı Mut
04HC_WEB_-_Batı_Meydanlarından_Filistin’e_Özgürlük_Aramak-__Peren_Birsaygılı_Mut.jpg
5 Mart 2024

Filistin’e dair konuşulacak öyle çok şey var ki. Filistin’de 100 senedir süren haysiyet kavgasının bizim üzerimizdeki yansımalarına dair günler, haftalar boyunca konuşabiliriz. Şimdiye kadar sayısız katliama tanık etmiştik ancak  dört ay gibi kısa bir sürede yaklaşık 30.000 insan şehit edildikten sonra aynanın karşısına geçerek yüzleşmemiz gereken çok fazla nokta var artık. Onlarca büyük hatanın yükü omuzlarımızda duruyor. Düşmanımızı yeterince tanımamak, Filistin davasını salt slogan ve hamaset düzeyine indirgeyerek bilgiden yoksun mücadele etmeye çalışmak ya da mekân ve kavram hazcılığının Filistin’e katkı sunacağını düşünmek gibi. Her biri hakkında sayfalarca yazmak mümkün. Konuşuyoruz ve yazıyoruz zaten. En çok da yeni hataların önüne geçmek için yapmaya çalışıyoruz bunu. 7 Ekim’den bu yana Gazze’de süren büyük soykırım, Filistin’e bakışımızda yeni bazı hataların da ortaya çıkmasına sebep oluyor çünkü. 

Son zamanlarda bizler açısından çok dikkat çekici hale gelen bir durum var. Batı meydanlarında Filistin’e özgürlük aramak. Filistin konusunda müslümanlardan neredeyse tamamen umudu kesmek ya da Müslümanların yapıp ettiklerini ikinci plana atarak, Batılı eylem repertuarını abartılı şekilde övmek. Müslümanlar şimdiye kadar Filistin konusunda hiçbirşey yapmamış gibi tepeden bakmak onlara. Batının kurgulamış olduğu Doğu temsiliyle örtüşen, oryantalist bir bakış açısı bu aslında tamamen. 

Sadece oryantalist bir bakış açısı değil Filistin davası konusunda ne kadar büyük bilgi eksikliğine sahip olduğumuzu da gösteren bir şey maalesef. Zira Filistin’deki direnişin tarihini ve geçirdiği dönemleri bilen herkes, Müslümanların bu konudaki büyük mücadelesini de anlar. Ve 1917 senesinde Balfour Deklarasyonu’nun imzalanmasının ardından nasıl büyük bir kavganın orta yerine atıldıklarını, ne kadar ağır bedeller ödediklerini görür.  

Filistin direnişinin unutulmaz kahramanları 

Şehit İzzeddin el Kassam’ın Hayfa İstiklal Camii’nin kürsüsünden başlattığını haysiyet isyanını, Hacı Emin el Hüseyni’nin günler geceler boyu süren çare arayışları ve inadını, 1929 senesindeki Burak Duvarı İsyanı’nın ardından idam edilen Fuâd Hicâzî, Muhammed Cemcûm ve Atâ ez-Zîr’i, şehit şairler Nuh İbrahim ve Abdürrahim Mahmud’un gündüzleri şiir yazıp geceleri İngiliz birliklerine ve Siyonist yerleşimlere baskın düzenlediklerini, Muhammed İzzed Derveze’yi, Abdülkadir el Hüseyni’yi ve hepsinin isimlerini bir yazıya sığdırmamızın imkanı olmayan, Filistin davasının en başlangıç noktasında yer alan bütün o onurlu savaşçılarını tanır. Aynı zamanda 100 yıldan beri süren bu davanın sadece Filistin’den ibaret olmadığını, çevre Arap ülkelerinden ve diğer Müslüman toplumlarından binlerce gencin Filistin’in özgürlüğü uğruna kendini nasıl da feda ettiğini ve Filistin davasınının sadece bugün Gazze’de gördüğümüz acı tablo üzerinden okunamayacağını ve şimdiye kadar dökülen Müslüman kanının muhakkak bir karşılığı olacağını bilir.  

Batı meydanlarındaki Filistin yanlısı gösterilerin önemini kim inkar edebilir? Hiç şüphesiz katılımcıların önemli bir kısmı orada yaşayan müslümanlar olsa da büyük bir anlama sahip. Siyonist vahşet, ilk kez böylesi geniş bir katılımla tescilleniyor dünya halklarının gözünde. İlk kez böylesi büyük bir ahlaki mağlubiyet yaşıyor İsrail. Bugün Gazze’de binlercesini gördüğümüz o güzeller güzeli Filistinli çocukların gözlerindeki meydan okumayı ilk kez bu kadar yakından görüyor dünya halkları. Batılı değerlerin ya da Batı felsefesinin gerçek yüzü ilk kez böylesine sert bir tokat olup çarpıyor kendi halklarının yüzüne.  

Filistin’e bakışımızda başka bir hataya daha düşmemek için batı meydanlarında gördüğümüz bütün o insanların, aslında büyük bir enkazın ortasından, ağır yaralı olarak seslendiklerini anlamamız gerekiyor bizlere. Filistin, onurlu bir şekilde hayatlarına devam edebilmeleri için köprüden önce son çıkış adeta. Neredeyse bir asırdır süren büyük bir haysiyet mücadelesine yeni şahitlik etmeye başlıyorlar. Şahitlikleri kıymetli olmakla birlikte, asla öncü bir rol biçilmemesi gerektiği de çok açık. Aksine Londra’da, New York’ta ya da diğer Batı şehirlerinde izlediğimiz İsrail karşıtı protestolar, Filistin davasına daha fazla katkı sunması ve istikrarli bir hal alabilmesi için önderliğe muhtaç. Ve Filistin’deki mücadeleyi 100 sene önce kimler başlattıysa, bugün bu önderliği yapacak olanlar da onlar değil midir?

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
 İsrail, Mısır ile Arasındaki Barış Anlaşmasını İhlal Etti

İsrail'in Mısır ile imzaladığı barış anlaşmasını ihlal ederek Gazze'deki Refah Sınır Kapısı'nı ele geçirmesi, bölgesel gerilimi tırmandırdı. Mısır, İsrail'in bu hareketini kınayarak, iki ülke arasındaki gerilimin artışına ve bölgesel…

İletişim Başkanlığı ve AA, Cezayirli Gazetecilere Yönelik Eğitim Programı Başlattı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Anadolu Ajansı iş birliğiyle Cezayirli gazetecilere yönelik 3 günlük "Gazetecilik Eğitim Programı" düzenleniyor.

Katar Devlet Bakanı Al Khater ile Türk Bakan Yardımcıları Mersin’de Buluştu

İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Katar Dışişleri Bakanlığında Uluslararası İşbirliğinden Sorumlu Devlet Bakanı Lolwah Rashid Al Khater ile Mersin'de bir araya geldi.

Çad’daki Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Gerçek Bir Demokrasi mi, Yoksa Formalite mi?

Çadlılar, siyasi değişim ve gerilimlerin gölgesinde sandık başına gitti. Darbe sonrası gerçekleşen ilk seçim, uluslararası çatışmaların ve iç siyasi rekabetin kesişmesiyle dikkat çekiyor.

Türkiye'nin Gazze Stratejisi Nasıl Şekilleniyor

Türkiye, İsrail'in Gazze'deki şiddet politikasına karşı güçlü bir diplomasi ve ticari ambargo ile karşılık veriyor. Hamas'ı terör örgütü olarak değil, ulusal kurtuluş hareketi olarak tanımlayarak farklı bir yaklaşım sergiliyor.