Türkiye-Kuveyt ilişkileri, son yıllarda giderek derinleşmekte ve kapsamlı bir şekilde gelişen bir sürece sahne olmaktadır. İki ülke arasında artarak devam eden siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik alanlarına da yansıyan olumlu yakınlaşma süreci, bölgesel istikrar ve refahın artırılmasına önemli katkılar sunmaktadır. Bu anlamda Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmet el-Cabir es-Sabah, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmiştir. 16 Aralık 2023’te göreve başlayan Emir Meşal’in Arap dünyası dışındaki ilk ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin önemini ortaya koymaktadır.  

İki ülke arasındaki iş birliğinin derinleşmesini sağlayan en az üç noktanın var olduğu ifade edilebilir. Güvenlik, ekonomi ve siyaset alanlarında Türkiye ve Kuveyt’in karşılıklı olarak katkı sunabilecekleri görülmektedir. Bununla birlikte iki ülke arasındaki yakınlaşmayı mümkün kılan küresel, bölgesel ve yerel dinamiklerden bahsedilebilir. 

Küresel, bölgesel ve yerel dinamikler 

Küresel bağlamda sistemik faktörler baskın şekilde öne çıkıyor. Bu anlamda ABD, Çin ve Rusya gibi küresel oyuncuların bölge siyaseti Türkiye-Kuveyt ilişkilerindeki yakınlaşmayı hızlandırdı. ABD bağlamında öne çıkan birçok gelişme bulunuyor. Bunların başında 11 Eylül saldırıları sonrası ABD'nin Körfez'e bakışı geliyor. 11 Eylül saldırganlarının hemen hemen hepsinin Körfez vatandaşı olması, el-Kaide liderinin Suudi Arabistan vatandaşı olması ve Körfez'den akan fonların bu eylemleri mümkün kılması nedeniyle ABD Körfez'e ve dolayısıyla Kuveyt'e temkinli yaklaşmaya başladı. Kuveyt gibi ABD'nin güvenlik tedarikine bağımlı aktörler için Beyaz Saray'ın bu duruşu kriz oluşturdu. Kuveyt dahil birçok Körfez ülkesi ABD'deki Körfez yatırımını çekmekle Beyaz Saray'ı tehdit etti. Söz konusu durum 2002'de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Orta Doğu ile yakınlaşma vizyonu ile aynı döneme denk geldi. Türkiye, ABD ile problemler yaşayan Körfez ülkelerinin yatırımını getirebileceği ve güvenlik iş birliği yapacakları bir aktör olarak öne çıktı. Benzer şekilde küresel bağlamda Rusya ve Çin'in de Türkiye-Kuveyt yakınlaşmasına tesir ettiği ifade edilebilir. Orta Doğu'da ekonomik, siyasi ve askeri olarak angajmanın artıran Pekin ve Moskova yönetimleri, Türkiye-Kuveyt arasındaki uyumu hızlandırdı. Hem Türkiye hem de Kuveyt'in gerek Çin gerekse Rusya ile yakınlaşma ve kurumsal iş birliği süreçleri neredeyse paralel ilerliyor. Dolayısıyla küresel bağlamda yaşanan gelişmeler Türkiye-Kuveyt yakınlaşmasını hızlandıran ilk dinamik olarak gösterilebilir. 

Bölgesel bağlamda ise daha çok Orta Doğu’ya has bölgesel düzeni oluşturan faktörler Türkiye-Kuveyt yakınlaşmasını hızlandırmıştır. Kuveyt’teki el-Sabah ailesi açısından tehdit görülen İran’ın yayılmacı politikaları, Arap devrimleri ile oluşan devrimler ve siyasal İslam, dönüşen güvenlik algıları gibi parametreler Türkiye-Kuveyt ilişkilerinin gelişmesine vesile olmuştur. Her ne kadar Arap devrimlerine yönelik farklı politikalar benimsemiş olsalar da Türkiye ve Kuveyt ikili ilişkilerde bu süreç nedeniyle krizler tecrübe etmemiştir. Güvenlik tehditlerine karşı ve İran’ın dengelenmesi noktasında ortak politikalar takip eden iki aktör arası ilişkiler yakınlaşmıştır. 

Son olarak yerel dinamiklerin de Türkiye-Kuveyt yakınlaşmasını mümkün kıldığı ifade edilebilir. Bu anlamda Körfez içi rekabetin Türkiye ile yakınlaşma süreçlerine doğrudan tesir ettiği ifade edilebilir. Bölgesel ticaret merkezi (hub) olma hedefi Körfez ülkelerinin ortak hedefleri arasında olmasından hareketle, Birleşik Arap Emirlikleri-Suudi Arabistan-Katar ve Kuveyt’in Orta Doğu’daki ticari hareketlilikte istikrarlı ülkelerle iyi ilişkiler sürdürmeye çalıştığı görülmektedir. Dolayısıyla Kuveyt de BAE, Suudi Arabistan ve Katar gibi Körfez’de ticaretin merkezinde olmak adına Türkiye gibi lojistik ve stratejik açıdan kritik öneme haiz bir ülke ile iş birliklerini artırmayı öncelemektedir. Bu kapsamda son yıllarda Türkiye-Kuveyt ilişkileri birçok alanda gelişmektedir. Gerek Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerekse Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan ve Türkiye’nin Kuveyt Büyük Elçisi Tuba Nur Sönmez’in Körfez ve Kuveyt diplomasisi iki ülke arasındaki yakınlaşmanın kurumsallaştığını göstermektedir. 

Türkiye-Kuveyt ilişkilerinde yakınlaşma ve iş birliği alanları 

Son yıllarda Türkiye-Kuveyt ilişkileri, stratejik ortaklık ve iş birliği alanlarında önemli adımlar atmıştır. Her iki ülke, siyasi diyalog mekanizmalarını güçlendirerek karşılıklı anlayışı artırmış ve ortak çıkarlara dayalı bir ilişki inşa etmiştir. Özellikle Türkiye'nin bölgedeki etkinliğinin artması ve Kuveyt'in buna olumlu yaklaşım sergilemesi, ilişkilerin derinleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. 

Türkiye-Kuveyt ilişkilerindeki iş birliği, çeşitli alanlarda gerçekleşmektedir. Bunların başında ekonomik iş birliği gelmektedir. Bu anlamda iki ülke arasındaki ticaret hacmi her geçen gün artmakta ve ortak projeler hayata geçirilmektedir. Ticaret hacminin geliştirilmesini sağlayan inşaat, emlak, yatırım, enerji gibi birçok sektörden bahsedilebilir. Türkiye’nin terörle mücadeleyle istikrar getireceği Kalkınma Yolu Projesi başta olmak üzere birçok ticari atılımı Kuveyt ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini sağlamaktadır. Ayrıca Türkiye’nin inşaat sektöründeki tecrübesi Kuveyt’in ilgisini cezbetmektedir. Bilindiği üzere, 2016 yılında Türk bir inşaat firması olan Limak İnşaat Kuveyt uluslararası havalimanı yeni terminal inşaatı ihalesini kazanmıştır. Türk müteahhitlerin yurt dışında tek pakette kazandığı en büyük ihale olma özelliğini taşıyan bu ihale, Türkiye’nin Kuveyt inşaat ve alt yapı sektörlerindeki etkisini artırmıştır.  Halihazırda Türk firmaların Kuveyt inşaat sektöründe 10 milyar dolar civarında projeleri üstleniyor olması da hesaba katıldığında, Türkiye-Kuveyt arasındaki iş birliğinin inşaat sektöründe artarak devam etmesi beklenebilir. Ayrıca Kuveyt Emiri Meşal’in Türkiye ziyaretinde inşaat sektörü alanında yeni anlaşmaların da imzalanması tahmin edilebilir.  

Benzer şekilde Kuveyt’in Türkiye’deki enerji ve emlak yatırımları da her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de emlak satın alan yabancılar sıralamasında ilk 10’da yer alan Kuveyt’in Türkiye’de 500’e yakın şirketi faaliyet yürütmekte ve Kuveyt’in Türkiye’deki doğrudan yatırımları da 2 milyar doları bulmaktadır. Bursa, Sakarya gibi birçok şehirde 1980’lerden beri gayri menkul alımı gerçekleştiren Kuveyt, bu alandaki yatırımlarını artırarak devam etmektedir. Dolayısıyla Türkiye-Kuveyt arasındaki dostluk ilişkisi Türkiye’deki Arap karşıtı ırkçı propagandaya rağmen devam etmektedir. Emir Meşal’in Türkiye ziyareti ile gerek turizm gerek karşılıklı yatırımların artırılması ve 1 milyar doları bulmayan ticari hacmin artırılması adına bir dizi anlaşmanın imzalanması beklenmektedir. 

Ayrıca, kültürel ve turizm alanlarında da iş birliği artmaktadır. Kültürel etkinliklerin düzenlenmesi, dil öğrenimi ve kültürel alışveriş programları, insanlar arasındaki ilişkilerin derinleşmesine katkı sağlamaktadır. Türk dizilerine ve Türkçe diline yönelik ilginin arttığı Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Maarif Vakfı, Türk İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) gibi kurumların faaliyetlerinde görülmektedir. Bununla birlikte turizm alanında ise her iki ülkenin turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve turizm sektöründe ortak projelerin hayata geçirilmesi, turist akışının artmasına ve ekonomik büyümeye katkı sağlamaktadır. Nüfusuna oranla Türkiye’ye en fazla turist gönderen ülke olan Kuveyt’in bu alandaki yatırımlarını artırması beklenmektedir.  

Her iki ülke liderlerinin, bakanları ve diğer yetkililer arasındaki düzenli ziyaretler de ilişkilerin sürdürülebilirliğine katkı sağlamaktadır. Bu ziyaretler, karşılıklı görüş alışverişine olanak tanıyarak ortak stratejilerin belirlenmesine ve iş birliğinin daha da güçlenmesine olanak sağlamaktadır. Diplomatik ilişkilerinin tesisinin 60.yılı olması hasebiyle icra edilen toplantılar ve iki ülkenin de meclis başkanları başta olmak üzere siyasi temsilcilerin artan temasları Türkiye-Kuveyt ilişkilerindeki siyasi uyumu göstermektedir. İki ülke arasındaki siyasi uyumun ve bölgesel vizyonun örtüştüğü bir diğer nokta Filistin’dir. İsrail’in Gazze soykırımı karşısında Körfez’de en net duruşu sergileyen ülkelerin başında gelen Kuveyt, Filistin devletinin inşası noktasında Türkiye ile daha yakın çalışmalar yürütebilir. Bu anlamda Emir Meşal’in Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İsrail’in Gazze işgaline karşı ortak adım atması beklenebilir. 

İki ülke arasında iş birliğinin daha da artacağı bir diğer alan da savunma sanayisidir. Bu anlamda Emir Meşal’in Türkiye ziyaretinde gündeme gelecek ilk gündem maddesi güvenlik iş birliğidir. Türkiye başta Libya, Suriye ve Azerbaycan-Ermenistan gibi uluslararası siyaseti meşgul eden askeri çatışma alanlarında oyun değiştirici bir rol üstlenmiştir. Son yıllarda yaptığı yatırımlarla dünya çapında üne kavuşan Türk savunma sanayii ürünleri, Türkiye’nin askeri aktivizminde önemli rol oynamaktadır. Bu anlamda Körfez ülkeleri de Türkiye’de üretilen savunma sanayii ürünlerine ve Türkiye’nin güvenlik tedarikine sıcak bakmaktadır. Örneğin 2014 ve 2017 krizlerinde Suudi Arabistan ve BAE liderliğindeki blok tarafından askeri, ekonomik ve siyasi ambargoya maruz kalan Katar, Türkiye’nin diplomatik ve ekonomik desteği ile ayakta kalabilmiş ve yine Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) askeri desteği ile süreci dengeleyebilmiştir. Kuveyt gerek Saddam işgali gerek Körfez içi rekabet ve gerilim gerekse İran tehdidi ile başa çıkabilmek adına hassas bir askeri vizyon geliştirmiştir. Bu noktada el-Sabah ailesi hükümete tehdit oluşturan unsurlarla mücadele noktasında Türkiye ile askeri iş birliğini önemsemektedir. Suudi Arabistan ve BAE blokunun 2017’deki krizde Kuveyt’in tarafsız politikalarından rahatsızlık duyması ve Kuveyt’e yönelik baskıları artırması, Kuveyt’in askeri iş birliği bağlamında Türkiye ile yakınlaşmasını hızlandırmıştır. Bu anlamda 2018'de gerçekleştirilen Türkiye-Kuveyt Askeri İş Birliği Toplantısı, iki ülke arasındaki savunma iş birliğinde önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur. Bu toplantı, 2019 için belirlenen ortak savunma iş birliği planının imzalanmasına zemin hazırlamıştır. Bu plan, Türkiye ve Kuveyt'in savunma alanında stratejik iş birliğini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Katar’daki TSK üssüne benzer bir üssün Kuveyt’te kurulmasına yönelik söylentilerin çıkması da bu minvalde okunabilir. Ayrıca Kuveyt Türkiye’den silahlı insansız hava aracı (SİHA) satın almak ve yerli-milli savunma sanayisini inşa etme noktasında lojistik, teknik, teknolojik destek de talep etmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Türkiye-Kuveyt arasında savunma iş birliklerinin derinleşeceği, yeni anlaşmaların imzalanacağı tahmin edilebilir. İki ülke arasındaki güvenlik iş birliği sadece konvansiyonel/geleneksel bir bağlamla sınırlı değildir. Bu anlamda Kuveyt Türkiye ile gıda güvenliği, siber güvenlik gibi alanlarda da iş birliğine sıcak bakmaktadır. 

Sonuç 

Türkiye-Kuveyt ilişkilerindeki güçlü iş birliği, çeşitli anlaşmaların imzalanması ve yüksek düzeydeki ziyaretlerin gerçekleştirilmesiyle de teyit edilmektedir. Her iki ülke arasında imzalanan savunma sanayii iş birliği anlaşmaları, enerji sektörüne yönelik iş birliği anlaşmaları ve ekonomik iş birliği anlaşmaları, ilişkilerin resmiyet kazanmasına ve uzun vadeli ortaklıkların kurulmasına olanak sağlamaktadır. Sonuç olarak Türkiye-Kuveyt ilişkileri, stratejik ortaklık ve iş birliği perspektifinden giderek derinleşen ve genişleyen bir süreç yaşamaktadır. Her iki ülke, siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik alanlarında ortak çıkarlar doğrultusunda iş birliği yapmakta ve bölgesel istikrarın sağlanmasına katkı sağlamaktadır. Bu ilişkilerin gelecekte daha da güçlenerek devam etmesi, bölgesel barış ve refahın artırılmasına önemli katkılar sunma potansiyeline sahiptir.