7 Ekim Aksa Tufan’ındaki şok edici darbeye yanıt olarak İsrail'in Gazze'ye yönelik intikam amacı güden ağır hava bombardımanları, bölgede ciddi yıkımlara neden oldu. Benzer şekilde, Suriye'de Esad rejiminin ve Rusya'nın ağır hava saldırıları, muhaliflerin kontrolündeki kırsal alanlar ve şehirlerde büyük tahribata yol açtı. IŞİD kontrolündeki Fırat'ın doğusundaki bölgelerde Amerikan hava bombardımanlarından ağır zarar gördü. Gazze'de binaların yüzde 80'i hasar gördü veya yıkıldı; Suriye'de ise milyonlarca ev kullanılamaz hale geldi. 

Gazze, 17 yıldır abluka altında ve bu süreçte tüm 'yasal' mal girişi İsrail üzerinden gerçekleşti. Gazze'nin elektrik ihtiyacının yarısı da buradan karşılanıyordu. 9 Ekim'de, İsrail, ceza olarak Gazze'ye gıda, ilaç, yakıt, su ve elektrik gibi temel ihtiyaç maddelerinin girişini durdurdu. Bu, direnişi zayıflatmak için açlık ve susuzluğu bir silah olarak kullanma stratejisiydi. Üç ay sonra, Gazzelilerin artık hayvan yemlerini öğütüp ekmek yaparak ve yaşam mücadelesi vererek hayatta kalmaya çalıştığı haberleri geldi. Benzer durumlar, Suriye'de de yaşanmıştı. 

Esad rejimi, muhaliflerin eline geçen bölgeleri uzun süreli kuşatmalarla ve sürekli havadan bombardımanlarla hedef alıyordu, bunu ucuz ve risksiz bir savaş yöntemi olarak görüyordu. Bölgelere özellikle un başta olmak üzere temel gıda ve ihtiyaç maddelerinin girişi engelleniyor, zaman zaman elektrik ve su kesintileri yapılıyordu. Bu durumda, bazen parası olanlar bile yiyecek bulamıyordu. 

Türkiye, Avrupa ve Suriye’nin kuzeyinden gelen mülteciler ve yerinden edilmişlerle yapılan röportajlarda, kuşatma ve bombardıman altındayken ne yedikleri sorulduğunda, ağaç yaprakları, yenebilir otlar, kaktüsler ve hayvan yemi arpa gibi çeşitli yiyeceklerden bahsedildi. Doğu Guta'dan bir kadın, arpa ile kartonu karıştırıp ekmek yaparak yediklerini anlattı. Şam’ın güneydoğusunda, Filistinli mültecilerin de bulunduğu ve büyük bir ilçe haline gelen Yermük Kampı'nda, abluka altında kalanlar için kedi-köpek yenebilir fetvaları verilmişti. Bir genç, kampta yaşarken yenebilecek bir kedi-köpek bile bulunmadığını, bazen günlerce sadece su ve biraz baharatla yetindiğini belirtti. Yermük Kampı'nda, çoğunluğu Filistinli olan yaklaşık 300 kişi açlıktan hayatını kaybetti, hayatta kalanlar ise çok zayıfladı. Azez'e sığınan bir Filistinli genç kız, 2017'de kuşatma altında babasının susuzluktan öldüğünü anlattı. Savaşın diğer bölgelerinde de su aramak için evlerinden çıkan ve bombaların hedefi haline gelen Suriyelilerin sayısı arttı. 

İsrail’in Gazze'ye uyguladığı toplu cezalandırma yöntemlerinin amacı, direniş ile sivil halk arasındaki bağı kopararak, halkın direnişe karşı isyan etmesini sağlamaktı. Böylece direnişin pes edip İsrailli esirleri serbest bırakması ve bölgeyi terk etmesi hedefleniyordu. Ancak bu strateji başarısız oldu; Gazze halkı, ölüm riskine rağmen direnişin etrafında kenetlendi. Esad rejimi ise aynı yöntemleri kullanarak bazı bölgelerde başarıya ulaştı. Bombardıman ve abluka altında, sivil halk ile silahlı muhalifler arasında sürekli sürtüşmeler yaşandı ve sonunda silahlı gruplar teslime ve tehcire zorlandı. 

Dış baskılar sonucu İsrail’in izin verdiği yardımlar, Gazze için son derece yetersizdi. Benzer şekilde, Suriye'de uzun pazarlıklar sonucu içeri girebilen BM yardımları da yetersizdi. Rejim, uluslararası basının önünde belirli sayıda TIR'ın kuşatma altındaki bölgelere girişine izin verirken, geri kalanını engelliyordu. Doğu Guta’da yıllarca kuşatma altında yaşamış bir Suriyeli, kendilerine ulaşan BM yardımının kişi başına düşen miktarının ne kadar az olduğunu, örneğin 2 gram tuz, 100 gram pirinç ve şeker olduğunu anlattı.

Savaş bitse de ölüm her yerde kol gezecek 

Gazze'de savaş sona erse bile, halkın yaşam koşulları zor olmaya devam edecek. İsrail'in abluka uygulaması ve altyapıyı yok etmesi sebebiyle ölümlerin sayısı artabilir. Soğuk, gıda ve su eksikliği, temizlik malzemelerinin olmaması gibi nedenlerle insanlar hastalık ve salgınlardan dolayı hayatını kaybedebilir. Suriye'nin Azez ilçesindeki doktorlar bile, çadırlarda yaşayan insanların ortalama ömrünün 50-55 yaş aralığına düştüğünü belirtiyor, ki bu bölge 2016'dan beri Türkiye kontrolünde olup savaş yaşanmıyor. 

Suriye'de yıllar sonra bile bombalanan binalar ve altyapı harap durumda, uluslararası yaptırımlar zorluk yaratıyor. Silahlar büyük ölçüde susmuş olsa da halk sosyoekonomik zorluklarla mücadele ediyor. Nüfusun %90'ı fakirlik sınırının altında, 12 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. Savaşın sona erdiği yerlerde bile elektrik ve su sınırlı, ısınma büyük bir sorun. Gazze, Suriye'ye göre daha küçük olup, yeniden inşa imkanına sahip, ancak İsrail'in uzun süredir uyguladığı abluka ve yeniden inşaya izin vermemesi bu imkanı zorlaştırıyor. 

İsrail'in Gazzelileri bombardımanla güneye doğru göçe zorladığı gibi, Esad rejimi de muhaliflerden aldığı bölgelerdeki insanlara iki seçenek sundu: Rejime boyun eğmek ya da kuzeydeki muhalif bölgelere gitmek. Reddedenler kuzeye gönderildi, sonra kuzey bombalandı. Rejim, muhaliflerin sığınağı İdlib'i ele geçirerek insanları Türkiye sınırına sıkıştırdı. Rejim şu anda toprakların üçte ikisini kontrol etse de nüfusun sadece üçte biri orada yaşıyor. Çoğu Suriyeli, zor şartlar altında olsa da rejimin kontrolündeki bölgelere dönmüyor. Gazzeliler ise yıkılmış evlerine dönebilmek için bekliyor. 

Savaşta ölüm ve yaralanmaların benzerliği 

İsrail'in sivil alanları kasıtlı olarak vurup kadın ve çocuk ölümlerine yol açması, Suriye'de de benzer şekilde yaşandı. "For Sama" belgeselinin baş kahramanı Doktor Hamza'ya göre, Save the Children'ın 2011-2016 Suriye çalışmasında, saldırılar nedeniyle çocukların ölme ihtimalinin savaşçılara göre yedi kat daha yüksek olduğu belirlendi. Gazze'deki savaşçıların yeraltı tünellerde yaşaması bu oranı daha da artırıyor. 

İsrail'in fosfor ve misket bombası gibi uluslararası hukukta yasaklı silahları kullanarak Gazze'de çok sayıda sivilin yaralanmasına veya ölümüne neden olması, Suriye'de de yaşandı. Hem Suriye rejimi hem de Rusya bu tür silahları kullandı. Suriye'de kimyasal silah kullanımı sonucu çocuklar da dahil birçok kişi hayatını kaybetti. Savaşta kullanılan diğer silahlar nedeniyle vücut bütünlüğünü yitiren veya felç kalan birçok Suriyeli var, benzer durumlar Gazze'de de görülüyor. Rusya'nın Suriye'de son model silahlarını test ettiği, İsrail'in de ABD'den aldığı yıkıcı silahları kullandığı belirtiliyor. 

Hem Suriye'de hem de İsrail'de, sağlık personeli ve arama-kurtarma ekipleri sürekli ölüm tehlikesi altında ve yetersiz teçhizatla çalıştı. Enkaz altında kalan birçok yaralı kurtarılamayarak ölüme terk edildi, sokaklar cesetlerle doldu. Anestezisiz ameliyatlar yapıldı, tedavi imkânı olmayan kanser ve kronik hastalar hayatını kaybetti. Güvenlik birimleri tarafından doktorlar ve sağlık personeli öldürüldü veya işkence gördü. 

Gazze ve Suriye'de, tüm yaş gruplarından insanlar sürekli yenilenen derin travmalarla mücadele ediyor. Her iki bölgede de çok sayıda dul ve yetim var. Gazze'nin Suriye'den en büyük farkı, bazı ailelerin soyunun tamamen tükenmesi. 

Hastaneler, okullar, çarşılar, tarihi eserler ve kütüphanelerin bombalanması 

İsrail, Hamas'ı hedef alırken sivil ve askeri alanları ayırt etmeden, Hamas'ın alt yapısına zarar vermek amacıyla Gazze'deki meskenleri, hastaneleri, okulları ve diğer sivil yapıları bombalıyor. Benzer şekilde, Suriye ordusu da destekçileri İran, Rusya ve ABD ile sivil yapıları hedef aldı. Suriye'de pek çok okul ve hastane yıkıldı. Ancak, Suriyeli sivillerin bir kısmı bombardıman sırasında binalarının bodrumlarına sığınabiliyordu. Gazze'de ise İsrail'in tünel karşıtı bombaları kullanması nedeniyle sivillerin sığınabileceği güvenli yerler sınırlı. Suriye'de savaşın olmadığı bölgelere veya komşu ülkelere sığınma imkânı varken, Gazze'de sivillerin kaçabileceği güvenli bir yer yok. 

Suriye'de, savaş nedeniyle birçok okul, kaçan sivillerin sığınağına dönüşerek eğitim veremez hale geldi. Benzer bir durum Gazze’de de yaşandı; siviller güvenlik umuduyla okullara sığındı. Sık sık yer değiştiren Suriyeli ailelerin çocukları uzun süre eğitim alamadı, bu da eğitimsiz bir neslin oluşmasına yol açtı. 2023-2024 eğitim yılında da Gazzeli çocuklar ve gençler okula gidemedi. Ateşkes olsa bile, Gazze'deki yıkımlar nedeniyle sivillerin yerlerine dönmesi ve okulların eğitime geri dönmesi zor olacak. 

Hem Suriye hem de Gazze'de savaş, tarihi eserleri, kütüphaneleri ve arşivleri yok etti, bu da bölgenin kültürel ve tarihsel hafızasının kaybına yol açtı. Eğitimden mahrum bırakılan genç nesiller ve yok edilen tarihi eserlerle hem gelecek hem de geçmiş tehdit altında. Filistinliler, eğitimin önemini bilerek bu durumdan kaçınmaya çalışıyor. Gazze, şehit düşen birçok eğitimli ve profesyonel kişiyi kaybetti, bu da yeniden yapılanma sürecini zorlaştırıyor. Suriye'de ise rejim, eğitimli ve potansiyel liderleri ülkeden uzaklaştırarak veya öldürerek toplumu zayıflattı. Bu, silahlı ve eğitimsiz grupların güçlenmesine ve yeniden inşa için gerekli insan gücünün eksikliğine yol açtı. 

İki lider profilinin ve rejimlerin benzerlikleri 

İki ülke lideri, İsrail'in Netanyahu ve Suriye'nin Esad, benzer refleksler gösteriyor. Her ikisi de iktidarda kalmak için savaşı uzatıyor ve terörle mücadele ettiklerini iddia ediyor. Ancak önemli bir fark var: Netanyahu, “Büyük İsrail” ideolojisiyle Gazze'yi ve Gazzelileri hedef alırken, Esad kendi ülkesini ve halkını harap ediyor. İki liderin diplomasi ve propaganda yöntemleri de benzer: sürekli yalan söyleme, kendi savaş ve insanlık suçlarını düşmana atfetme, barış girişimlerini sabote etme ve suçu karşı tarafa atma. Bu taktikler, her iki liderin karakteristik özelliklerini yansıtıyor. 

İsrail ve Suriye rejimlerinin ortak yönü, gelişigüzel tutuklamalar yapmalarıdır. İsrail, 7 Ekim'den sonra Batı Şeria ve Kudüs'te 6000'den fazla Filistinliyi tutukladı ve Gazzelileri kitlesel olarak gözaltına alıyor. Suriye'de isyan başladığından beri hapishaneler ve istihbarat merkezleri aşırı doluluğa ulaştı, tutukluların oturacak yeri bile kalmadı. İsrail hapishaneleri geçmişte daha iyi koşullara sahipken, son dönemde Suriye'nin korkunç işkence ve kötü muamele standartlarına yaklaştı. Suriye hapishanelerinde işkence, açlık ve hastalıktan ölenlerin sayısı çok fazla; İsrail hapishanelerinde de Filistinli tutuklular arasında ölüm vakaları artmaya başladı. 

Dünyanın samimiyet testinde sınıfta kalışı 

Suriyelilerin ve Gazzelilerin yaşadıkları trajediler, sayılarla ölçülemeyecek kadar büyük. Gazzeliler, dünya kamuoyunun dikkatini daha fazla çekti. Suriye'de ölen Filistinli mülteciler ise çoğunlukla göz ardı edildi. Hem Suriye'de hem de Gazze'de Filistin mülteci kampları büyük zarar gördü, birçok Filistinli evsiz kaldı. 1948'den bu yana mülteci olarak yaşayan Gazzeliler, topraklarını korumak için direnirken, Suriye'deki Filistinli mültecilerin yarısı ikinci kez mülteci olarak komşu ülkelere veya Batı'ya sığınmak zorunda kaldı. 

Yoğun bombardıman ve açlıkla karşı karşıya kalan siviller, Suriye ve Gazze'de kendi kaderlerine terkedildi. Suriyeli siviller, sayısız zorluklarla karşılaştı. Esad rejimi ve İsrail, dış müttefiklerinden yardım alırken, direnen gruplar gerekli silahları ve ablukayı kaldırma desteğini bulamadı. Bu durum, dış güçlere güvenmek yerine kendi güçlerine dayanmanın önemini ortaya koyuyor. Gazzeliler, kendi silahlarını ve direniş yöntemlerini geliştirerek İsrail ve onu destekleyen güçlere karşı direnmeye devam ediyorlar. 

Gazzelilere yönelik saldırılar dış işgalciler tarafından gerçekleşirken, Suriye'deki çatışma, kendi rejimi ve ordusu tarafından yürütüldü. Suriye'de halk kendi içinde bölündü, hatta aile üyeleri bile birbirine karşı savaştı. Bölgesel ve küresel güçler, Suriye'de kendi çıkarları için müdahale ederek, ülkeyi büyük bir çatışma alanına dönüştürdü. 2012'den sonra Suriye, yerel ve uluslararası güçlerin savaş alanı haline geldi. Muhaliflerin silahlanması, rejim tarafından desteklendi ve bu da çatışmayı daha da karmaşık bir hale getirdi. Suriye'nin bu durumdan toparlanması zor görünüyor. Gazze'nin geleceği ise, ateşkes şartlarının uygulanması ve uluslararası desteğe bağlı olacak.