Geçtiğimiz asır boyunca oldukça inişli çıkışlı ilişkilere sahip olan Türkiye ve Mısır, 2005’te imzalanan serbest ticaret antlaşması ile ciddi bir yakınlaşma sağladı. 2011’de Mısır eski cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesi sırasında ve hemen akabinde, Ankara ülkedeki demokratikleşme adımlarına tam destek verdi. Geçiş hükümeti esnasında Kahire’ye giden Erdoğan, yoğun bir ilgiye karşılandı.  

2012’de yapılan seçimlerin ardından Müslüman Kardeşler’e yakınlığı ile bilinen Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanı olması, âdeta ilişkilerde bir bahar dönemi yaşanmasına vesile oldu. Ancak, 2013’te Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın desteğiyle o dönem genelkurmay başkanı olan Sisi’nin Mursi hükümetini devirmesi, binlerce göstericiyi katlettirmesi ve on binlerce aktivisti hapse attırması sebebiyle iki ülke arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi.  

Erdoğan için Mısır’daki darbe “rabia” hareketiyle birlikte bir iç siyaset malzemesi hâline gelirken Mısır’da da Sisi için Türkiye karşıtlığı bir meşruiyet devşirme aracına döndü. Tüm bunlara ek olarak Libya ve Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı başta olmak üzere çok sayıda bölgesel meseledeki anlaşmazlık, ilişkilerin onarılmasının önünde engel olarak kaldı.  

Türkiye-Mısır ilişkileri küllerinden doğuyor 

2021’den itibaren tedricî bir iyileşme sürecine girildi. Katar’ın dünya kupası diplomasisi sayesinde Erdoğan ve Sisi ilk defa Doha’da bir araya geldiler. Ardından, Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükrü geçtiğimiz yılın şubat ayında Ankara’yı ziyaret etti. İade-i ziyaret babında da o dönem Türkiye dışişleri bakanı olan Mevlüt Çavuşoğlu Kahire’ye gitti. Büyükelçiler karşılıklı olarak yeniden tayin edildiler. Anadolu Ajansı da Kahire bürosunu yeniden işler hâle getirdi. Bu esnada, Mısır’ın en çok rahatsız olduğu konuların başında gelen Müslüman Kardeşler üyelerinin Türkiye’de bulunması ile ilgili de Ankara’dan bazı adımlar geldi. Müslüman Kardeşler’e yakın El Mükamilin televizyon kanalının yayınlarına son verilirken Türkiye’de bulunan bazı önde gelen isimlere Mısır’a yönelik eleştirilerini azaltmaları talebinde bulunuldu. İsrail’in Gazze’de düzenlediği katliamların ardından bölgede diplomasi mekiği dokuyan Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz Ekim ayında Kahire’ye giderek Sisi başta olmak üzere üst düzey Mısırlı yetkililerle görüştü.  

İlişkilerin başka bir aşamaya taşındığını gösteren son önemli adım da Türkiye’den geldi. Geçtiğimiz hafta bir televizyon kanalına konuşan Fidan, Mısır’a insansız hava aracı satılabileceğini belirtti.  

Peki ne oldu da birbirine karşı çok sert ithamlarda bulunan bu iki ülke yeniden ilişki kurma yoluna gitti?   

“Stratejik inatçılıktan stratejik iletişime” 

Türkiye-Mısır ilişkileri sadece iki ülke için değil bölge için de kritik öneme sahip. Zira, iki ülke arasındaki ilişkiler Körfez’den Libya’ya Sudan’dan İsrail-Filistin sorununa kadar birçok ülkeyi etkiliyor. Dolayısıyla, iki ülke arasındaki ilişkileri bölge bazında değerlendirmek gerekiyor. Arap Baharı ile başlayan süreçte Katar hariç Körfez ülkeleri oldukça korumacı bir tavır takınarak Arap dünyasındaki demokratikleşme hamlelerinin önüne engeller koydular. Tunus’ta Kays Said’in başa gelmesiyle birlikte ülkenin en köklü hareketlerinden olan Nahda siyasette oyun dışına itilirken Sudan’da General Hemeti, Libya’da ise Halife Hafter gibi parti siyaseti yerine gayr-ı resmî ordularının gücünü kullanan figürler desteklendi. Sisi de aynı şekilde ordunun kaba gücüne dayanarak Körfez’in malî desteği ile başa geldi. Bu esnada Türkiye ise bu ülkelerin hemen hepsinde siyasî faaliyet ile başa gelen aktörleri destekledi. Hatta, bu amaçla Libya’da Hafter’e karşı uluslararası meşruiyete sahip hükümeti askerî olarak destekledi.  

Gelinen nokta itibariyle, Türkiye de Körfez de Mısır da bölgede olmazsa olmaz dedikleri belli başlı hususlardan taviz verir hâle geldiler, zira mevcut şartlardaki çözümsüzlükler bütün aktörler için yorucu olmaya başladı. Milli Savunma Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Mehmet Özkan da bu durumu “stratejik inatçılıktan stratejik ilişkiye geçilmesi” olarak değerlendiriyor. Özkan “Arap Baharı sonrası Türkiye ve Mısır’ın inatla savundukları belli başlı hususlar vardı. Fakat değişen şartlar, artık bu inatların nispeten kırılmasına sebebiyet veriyor. Elbette, iki ülke arasında kurulan ilişkilerin ne derece verimli olacağını zaman içinde göreceğiz,” dedi.  

7 Ekim sonrası iletişim ihtiyacı 

Öte yandan, 7 Ekim itibariyle İsrail-Filistin meselesinde yeni bir dönemin başlaması da Türkiye-Mısır ilişkilerine etki eden hususların başında geliyor. İsrail’in Gazze halkına dönük katliamı bir yandan devam ediyor bir yandan da milyonlarca insanın Mısır sınırına yığılmasına sebep oluyor. Saldırıların ilk gününden itibaren İsrailli yetkililer, Gazze’nin tahliye edilmesi ve Gazzelilerin Mısır sınırlarında kalan Sina Çölü’ne taşınması ihtimali üzerinde duruyor. Mısır tarafı ise şiddetle bu teklifi reddederken hemen yanı başında süregiden insanî kriz karşısında da tamamıyla aciz kalmış durumda. Son bir hafta içinde İsrail’in Refah sınır kapısına dayanmış Gazzelileri de hedef almaya başlaması, Mısır üzerinde iyiden iyiye bir baskı oluşturuyor.  

Özkan’a göre 7 Ekim sonrası Orta Doğu’daki aktörler arasında bir “iletişim ihtiyacı” hasıl olmuş durumda. “Artık mesele İsrail meselesine döndü. İster istemez bir iletişim alanı açıldı. Dolayısıyla da Türkiye-Mısır ilişkilerindeki normalleşme süreci hızlanmış oldu,” dedi.  

Bu fiilî durumun getirdiği mecburiyetin yanı sıra, Özkan’a göre bu normalleşme süreci Türkiye’nin izlediği dış politika ile de ilgili: “Mayıs ayındaki seçimlerin ardından Sayın Fidan’ın göreve gelmesiyle Türk dış politikasında yakın çevre ile iyi ilişkiler kurma düşüncesi ağır basmaya başladı. Yunanistan ve Irak ile yapılan son görüşmeler de bunun bir işareti. Mısır ile olan süreç de bunun bir parçası.” Ancak, Özkan’a göre her iki taraf da hâlâ birbirine karşı ihtiyatlı davranıyor. “Geçtiğimiz 10 sene içinde oluşan ciddi bir güven krizi var. Bu krizi aşmak için iki taraf da çaba sarf ediyor. Yine de bu sürecin bir iş birliğine varıp varmayacağını görmek için beklemek gerekiyor,” diyen Özkan Türkiye’nin Mısır’a insansız hava aracı satışı ihtimalini de bu kapsamda değerlendiriyor. “Türkiye’nin Mısır’a savunma sanayii araçlarını ve hatta teknolojisini vermeyi kabul etmesi, işte tam da bu güvensizliği kırma çabasının bir parçası. Bununla birlikte, Türkiye muhtemelen, bölgesel barış itibariyle Mısır’ın güvenliğini de önemsiyor.”