Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından oluşturduğu yeni güvenlik doktrini ile terörle mücadeleye yönelik önemli bir paradigma değişikliğine gitti.  Ülke sathında tam saha baskı diyebileceğimiz bir yaklaşımın yanı sıra tehdidi kaynağında yok etmeye dayanan yeni bir stratejiydi bu. Türkiye karşısında büyük güç rekabetinin ve bölgesel vekaletler savaşanının oluşturduğu yeni dinamiklerle oluşan ulusal güvenlik tehditlerine karşı bir adaptasyon ve önleyici hareket tarzı ile bu yeni doktrini oluşturdu. Geriye dönüp bakıldığında ciddi anlamda sonuç alındığı da söylenebilir. Irak’ta gerçekleşen Kararlılık ve Pençe harekatları ile eş zamanlı Suriye’de yürütülen Fırat Kalkanı (FKH), Zeytin Dalı (ZDH) ve Barış Pınarı Harekatlarıyla (BPH), on binlerce km karelik alanda PKK ve alt bileşenleri temizlenirken, güvenlik ve tampon bölgeleri oluşturuldu.  Bu bağlamda ortaya konan pro-aktif mücadele Irak’ta ve Suriye’de alan hâkimiyetlerini hedefleyen sınır ötesi askeri harekatlar ve MİT’in gerçekleştirdiği dekapitsayon süreci terör örgütünü ciddi anlamda zayıflattı. Örgütün eylem yapabilme kapasitesi geriletildi ancak geçmişe nazaran ciddi oranda azalsa da örgütün gerçekleştirmeyi başardığı terör saldırılarına karşı mevcut doktrini tamamlayıcı yeni bir konsept daha geliştirildi: “Cezalandırma Harekatları.”  

Operasyonel dönüşüm ve cezalandırma harekatlarının başlangıcı 

Adına Cezalandırma Harekatları diyebileceğimiz bu yeni yaklaşım örgütün gerçekleştirdiği terör saldırılarının hemen akabinde Irak ve Suriye’de kapsamlı hava harekatları düzenleyerek ciddi bir caydırıcı askeri hamle yapılmasına dayanıyor. İlk kez İstanbul Taksim’de gerçekleştirilen terör eyleminden sonra bu yeni hareket tarzının terörle mücadele kullanılmaya başlandığını gördük. Terör örgütü PKK, Suriye’de elemanladığı bazı unsurlara eğitim verdirerek İstanbul’da bir hücre yapılanması içerisine girmiş ardından da 13 Kasım 2022’de İstiklal Caddesinde bombalı eylem yaparak 6 sivilin hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Saldırının ardından MİT’in saha çalışması ile saldırının arkasından PKK/YPG bağlı terör unsurları deşifre edilmiş ve 20 Kasım’da Türk Hava Kuvvetleri ve MİT’e bağlı SİHA’lar Irak ve Suriye’de PKK/YPG’nin kontrolünde olan bölgelere yönelik Pençe Kılıç adıyla hava harekatları başlattı. Irak’ın Kuzeyinde Kandil, Asos, Hakurk gibi bölgeler hedef alınırken, asıl değerli hedefler ise Suriye’de imha edildi. Ayn el Arap, Tel Rıfat, Haseki gibi alanlar hedef alınırken, karargâh, barınak, mühimmat depoları, elektrik santrallarının yanı sıra petrol kuyu ve rafinerileri de hedef alındı. Burada petrol üretim tesislerinin hedef alınmaya başlaması da yeni bir unsur olarak öne çıkmakta.  

Stratejik hedefler ve güç mücadeleleri  

Yine 1 Ekim 2023’te terör örgütü PKK’ya bağlı 2 terörist Ankara’da İçişleri bakanlığına yönelik bir terör saldırısı gerçekleştirdi. Bu saldırının akabinde de Irak ve Suriye’ye yönelik hava harekatları başlatıldı. Özellikle Suriye’de yoğun şekilde PYD/YPG’ye ait alt ve üst yapılar hedef alınmış, petrol ve doğal gaz tesisleri etkili şekilde vuruldu. Burada ABD bölgedeki sorumlu askeri komutanlığı CENTCOM, Türkiye’nin Suriye’deki hava harekatlarını durdurmaya yönelik pozisyon alarak, önleyici uçuşlar yapmış hatta MİT’e ait bir SİHA’yı da düşürmüştü. Türkiye ise kararlı şekilde hava harekatlarını icra etmeye devam ederek, ABD’nin itiraz ve engelleme çabasını dikkate almadığını gösterdi. 

Türkiye’nin yeni Cezalandırma Harekatları doktrini bağlamında yaptığı üçüncü ve dördüncü harekatlar ise Irak’ta gerçekleşen terör saldırılarından sonra gerçekleştirildi. 24 Aralık 2023’te Hakurk ve Metina’daki üs bölgelerime yapılan terör saldırılarının akabinde Irak ve Suriye’ye yine kapsamlı hava harekatları gerçekleştirildi. 12 Ocak’ta pençe Kilit Harekat alanına teröristlerin sızması sonucunda 9 şehit verilirken, Irak ve Suriye’ye yönelik hava bombardımanının içeren büyük bir Cezalandırma Harekatı başlatıldı. Tel Rıfat, Kahtaniye, Sırrin, Ayn el Arap, Amude ve Kamışlı gibi bölgeler yoğun şekilde vurulurken, kritik alt ve üst yapının hedef alındığı görüldü. Burada Türkiye için Suriye’de nitelikli hedef sayılabilecek olan alanlar havadan imha edilirken, örgütün özellikle gelir kaynakları olan petrol ve doğal gaz üretim işleme ve dağıtım tesisleri vuruldu.  

Bu son harekatlarda 2 unsur öne çıktığı vurgulanabilir. Birincisi ABD/CENTCOM’un artık Türkiye’nin hava harekatlarına ilişkin engelleyici bir pozisyon almakta zorlandığının görülmesi ki son harekatlarda teyit edildiği şekilde Türkiye’nin yeni askeri doktrini ve angajman kurallarını hazmetmek durumunda kalmışlardır. İkinci olarak ise Türkiye’nin özellikle PKK/YPG’nin gelir kaynaklarını hedef alan askeri hareket tarzı. Türkiye ister Türkiye içerisinde isterse Irak’ta kendisine yönelik gerçekleşen herhangi bir terör saldırısından sonra Suriye’deki PKK/YPG varlığını hedef almaya başlamıştır. Bu durum hem PYD/YPG eşittir PKK hakikatini ilgili muhataplarına dayatmakta hem de kendisine yönelecek her terör saldırısı için maliyeti yükseltme stratejisini ortaya oymaktadır. 

Sonuç olarak Türkiye 15 Temmuz kabinde hayata geçirdiği yeni pro-aktif, tehditleri kaynağında bertaraf etmeye yönelik askeri doktrinini daha da geliştirerek Cezalandırma Harekatlarını da eklemlemiş, terör örgütüne gerçekleştireceği terör saldırılarının maliyetini ciddi anlamda yükseltecek bir paradigmayı uygulamaya başlamıştır.