Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Mısır ilişkilerini on yıl önceki haline döndürmeye yönelik girişimini sonuçlandırmak üzere Kahire'ye geliyor; Mısır tarafından memnuniyetle karşılanan bu hamle, Mısır ve Türkiye arasındaki çıkar uyumunu ikili ilişkiler düzeyinde ve bölgesel olarak güçlendirmeyi, aralarındaki anlaşmazlıkları azaltmayı hedefliyor. 

Ukrayna savaşı, ABD-Çin rekabeti ya da BAE, Suudi Arabistan ve İsrail üzerinden -Suudi Arabistan, BAE, İran ve İsrail arasında bölgedeki güç dağılımının haritasını yeniden çizen- Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan karayolu taşımacılığı rotası fikri gibi, bu dönemin bazı gelişmeleri hem Mısır'ın hem de Türkiye'nin ekonomik çıkarlarını göz ardı ediyor. Uzun zamandır beklenen bu ziyaretse, uluslararası çatışma ve rekabet ortamındaki gelişmeler nedeniyle bölgedeki durumun yeniden düzenlenmesi konusunda her iki ülkenin birbirine ihtiyaç duyduğu bir dönemde gerçekleşiyor. 

Son Gazze savaşı, Suudi-İsrail ilişkilerinin üçlü Suudi-İsrail-Amerikan anlaşması çerçevesinde normalleştirilmesi gibi bölgesel etkileşimlerin karmaşık bir hale gelmesine sebep oldu. Aynı zamanda anlaşma, Suudi Arabistan tahtının kraldan veliaht prense sorunsuz bir şekilde devredilmesinden sonra, Suudi Arabistan’ın güvenliğini garanti altına alıyor ve şu anda uygulanamayan barış anlaşmasına alternatif olarak ABD'nin Filistin Devleti’yle ilgili gelecekteki vaatlerini yerine getiriyor.  

Türkiye'nin hem Batı karşısında hem de Türk halkının gözünde bölgesel bir güç olarak imajını koruması için Erdoğan'ın bu etkileşimlerde etkili bir rol oynamak üzere Mısır ile koordinasyon içinde olması gerekiyor. Erdoğan, Mısır ve İsrail'i Refah sınır kapısı üzerinden Gazze'ye sembolik bir ziyaret düzenlemeye ikna etmeye çalışırsa şaşırmam, ateşkes sağlanırsa da. Ancak ikisini de mümkün görmüyorum. 

Mısır ve Türkiye gerek batıda Washington ve Batı ülkelerinin başkentleri gerekse doğuda Çin veya Pekin gibi uluslararası karar alma merkezileri ile Orta Doğu arasında bir köprü olma potansiyeline sahip. Bundan dolayı her iki ülke de uluslararası bir rol oynamak ve bölgesel etkilerini en üst düzeye çıkarmak için çabalıyor. Ekonomik kriz, Mısır'ın bölgesel ve uluslararası alanda nüfuzunu kullanmasına dair kısıtlamalar getirmişti, ancak Mısır'ın Türkiye ile iş birliğine geri dönmesi, Mısır’a kapasitesini ve etkisini artırmak için ek kaynaklar sağlayarak, bölgesel ve uluslararası bir güç olarak rol oynamasına fırsat tanıyabilir.  

21. yüzyılın başından itibaren, Amerikan gücünün nispeten zayıfladığı ve Batı liberal sisteminin uyguladığı siyasi ve ekonomik prensiplerin güvenilmez hale geldiği açıkça görülmeye başlandı. 11 Eylül 2001 saldırıları, ABD'nin Afganistan ve Irak'a yönelik başarısız işgali, Batı dünyasının küresel ekonomik krizle başa çıkmak için serbest piyasa prensiplerinden vazgeçmesi, Batı'nın desteklediği Arap Baharı devrimlerinin istenilen siyasi değişikliklere ulaşamaması, son olarak da Rusya'nın NATO'nun Ukrayna'ya doğru genişlemesini reddederek bu genişlemeye karşı savaş açması ve bu çekişmede ülkelerin Batı-Rusya ekonomik ve askeri çatışmasına karşı tarafsız bir duruş sergilemesi, uzun vadeli bir çekişmeye veya nükleer bir çatışmaya dönüşebilecek bir duruma işaret ediyor.  

Türkiye'nin Orta Doğu'daki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında askeri ve ekonomik kapasitesi, bölgesel bir güç olarak etkili olmasını sağlıyor. Ayrıca, büyük uluslararası aktörlerin temel çıkarlarına zarar vermediği sürece bağımsız politikalar izleyebilmesine olanak tanıyor. 

Türk savunma sanayinin ihraç ettiği özellikle insansız hava araçları ve güdümlü füzeler, Türkiye'nin bu etkisinin önemli bir aracını temsil ediyor. Türkiye’nin ihraç ettiği bu silahlar, Libya, Suriye, Azerbaycan, Etiyopya ve Ukrayna'daki askeri çatışmalarda kazanan tarafın lehine belirleyici bir rol oynamasıyla daha da önemli hale geldi. Bölgedeki, özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir ve Fas gibi ülkeler, bu insansız hava araçlarını elde etmek için birbiriyle yarıştı. Katar, Türkiye’nin bölgesel savaş tecrübelerinden faydalanarak geliştirdiği tankların üretimini yapan Türk fabrikasını satın aldı. Türk Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin Mısır'a bu insansız hava araçlarını sağlayacağını ve üretim teknolojisini aktaracağını duyurdu. Bu askeri iş birliği projeleri, Erdoğan'ın Kahire ziyareti sırasında ele alınacak. 

İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmeye devam ettiği mevcut durum, ikili ilişkiler düzeyinde veya bölgesel alanda yetkililer tarafından müzakere edilmesi gereken bir dizi meseleyi ve bunların Mısır'ın çıkarları üzerindeki yansımalarını gündeme getirmektedir. Burada, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Kahire'ye yapacağı ziyaretten Mısır'ın azami fayda sağlayabilmesi için bazı tavsiyelerde bulunacağım. Ayrıca bu önemli ziyaret sırasında Mısır hükümetinin, ticari ve kültürel açıdan bölgesel alanlarda ve ikili ilişkiler düzeyinde her iki ülke için masaya ne koyabileceklerini ele alacağım. 

Bölgesel konular 

Uluslararası sistemin ABD merkezli tek kutuplu hegemonyadan çok kutuplu rekabet dönemine geçmesi nedeniyle, bölgesel güçlerin -özellikle de Türkiye'nin- bölgesel meseleler üzerindeki etkisi ve önemi artmaktadır. Türkiye, birçok çatışma bölgesine ekonomik ve askeri yatırımlar yaparak bu bölgelerde büyük bir nüfuza sahip oldu. Düşüncelerime göre, biz bu bölgelerden Libya, Etiyopya ve Suriye olmak üzere üçüyle ilgilenmeliyiz. 

1-Libya 

ABD ve Batılı tarafların, Türkiye'ye Libya'daki Rus varlığını dengeleme yetkisi veren politikalarını artık değiştirdikleri ve yavaş yavaş Libya’nın Doğu'su ile Batı'sını siyasi uzlaşmaya teşvik eden bir politikaya yöneldikleri açık. Libya, Ukrayna savaşı ve Avrupa pazarlarına yakınlığı nedeniyle petrol ve gaz zenginliğinin kontrol edilebildiği stratejik öneme sahip bir coğrafya.  Bu nedenle Amerikan’ın ve Birleşmiş Milletler elçisinin girişimine tanık olduk. Türk yetkililer, Libya meselesinde Mısır'la ortak tutuma varmak konusunda istekli olduklarını dile getirdi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı Bingazi'deki konsolosluğunu yeniden açma isteğini duyurdu. 

Rusya'nın binlerce paralı Wagner askerini Libya'dan Ukrayna'ya transferi ve daha da fazlasını Sudan ve diğer Afrika ülkelerine taşıma ihtiyacı, Mısır-Türkiye-Rusya anlaşmasıyla tüm paralı askerlerin Libya'dan tahliye edilmesine dair olasılıkları artırıyor. Bu durumda, yaklaşık yüz kadar Türk ve Rus askeri Libya'da kalacak. Bölgenin yönetimi, siyasi bir çözüme ulaşıldığında kurulacak yeni Libya hükümetine bırakılmalı. 

Ne Mısır ne de Türkiye’nin, Libya’nın müttefikliğinden, kaynaklarından aldıkları adil paydan ve yeni hükümetin şekillenmesindeki nisbî ağırlıklarından vazgeçmeyeceklerine şüphe yok. Mısır’ın, Türkiye’nin Serrac ve Dibeybe hükümetleri ile deniz sınırları veya Libya’nın petrol ve gaz sahalarının işletilmesiyle ilgili anlaşmaları reddeden tutumunu değiştirmesine gerek kalmayacak. Mısır, Türkiye ile birlikte Libya'daki siyasi çözümü kolaylaştırabilir ve Libyalı tarafların Mısır, Türkiye, Rusya ve Avrupa'nın çıkarlarını aynı anda göz önünde bulundurarak yeni bir hükümet kurmalarını sağlayan mutabakata varabilir. Libya'nın doğusunda ve batısında gerçekleştirilecek projelerde Mısır ve Türk şirketleri eşit şartlarda iş birliği yapabilir, bu projeler için Libya'nın siyasi desteği alınabilir ve yine bu projelerle Libya’nın finansmanı güvence altına alınabilir.  

2- Rönesans Barajı 

Etiyopya ekonomisi için Türkiye 200’den fazla faaliyet gösteren şirketleriyle Çin’den sonraki en büyük yatırımcı durumundadır. Türkiye, Etiyopya’da yaşanan son iç savaşta hükümete askeri destek vererek siyasi istikrarını sağlamasında yardımcı oldu. Ayrıca Sudan ve Etiyopya arasında sınır anlaşmazlıklarının çözümü için arabuluculuk yapmayı da teklif etti.  

Türkiye'nin, Mısır'ın aracılık ettiği diğer ülkelerle birlikte, Etiyopya hükümetini, Rönesans Barajı sorununda Mısır'la uzlaşıya ikna etmek konusunda da katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. 

3. Akdeniz 

Öte yandan Mısır, Doğu Akdeniz'de hem Yunanistan hem de Kıbrıs Rum Kesimi ile kurduğu ittifak ilişkilerinden faydalanabilir. Ülkelerin büyük çoğunluğu tarafından tanınmayan ve Kıbrıs Türk kesimi üzerinde yüz yıldır devam eden anlaşmazlığın sebep olduğu hukuki tartışmalara girmeksizin Türkiye'nin Doğu Akdeniz sularındaki gazdan pay almasını sağlayacak pratik bir formüle ulaşabilir. Burada aklıma, Lübnan ve İsrail’in diplomatik ilişkileri bile yokken açık denizdeki gaz sahalarını bölüşmek için aralarında imzaladıkları anlaşma geliyor. Bu anlaşma ABD'nin arabuluculuğu, Fransız, İtalyan gaz şirketleri ve Katar Devleti'nin yardımıyla olmuştu.  

Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve Beşar Esed hükümetiyle iş birliğinin geliştirilmesi, Mısır'ı Suriye'deki savaşın barışçıl bir çözümü için müzakerelere katılmaya, mülteci sorununu çözmeye ve Suriye'nin kuzeyinde uluslararası güvenceler sağlamaya yönlendirebilir. 

İkili ilişkiler 

1- İkili ilişkiler düzeyine gelince, Mısır’a -Müslüman kardeşler hükümetinin devrilmesinden önce imzalanan ve Mısır’ın faydalanamadığı- Türk ihracatını ve projelerini finanse etmek için düşük faizli kredi imkânı sağlayan Libor, değeri bir milyar dolar olan Türk kredi fonu anlaşması yenilenebilir. 

Türk yatırımcılarının ve özel şirketlerinin Mısır’daki katı atıkların geri dönüşümü ve gecekondu sorununun çözümünde büyük payı var. Ayrıca, Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Sisi (Mayıs 2013'te Savunma Bakanı iken) Türkiye'nin Mısır'a silah satışını ve iki ülke arasındaki ortak askeri üretim projelerini finanse etmek üzere, 200 milyon doları bulan kredi fonu açılmasına yönelik bir anlaşma imzalamıştı. O tarihten bu yana dondurulmuş olan bu fon, Türk İHA’ları, torpido botları, nakliye araçları ve elektrikli arabalar gibi projelerin Mısır’a ithalatını ve burada üretilmesini finanse etmek için yeniden başlatılabilir.  

2- Mısır, Türk iş adamlarının Mısır'daki tekstil sektöründeki tecrübelerinden faydalanarak Amerika ve Afrika pazarlarına yüz milyonlarca dolar ihracat yapabilir. Mısır'ın Türkiye’yle kamu sektöründeki tekstil fabrikalarının sorunlarını çözecek ortaklıklar yapmasını öneriyorum. 

3- Mısır'daki gazı ve ucuz işgücünü kullanan Türk üreticiler, üretimlerini Mısır pazarına, ayrıca Mısır'ın büyük avantajlara ve gümrük muafiyetlerine sahip olduğu Amerika, Afrika ve Arap pazarlarına satıyor. Bu da Türk yatırımlarının Mısır'da daha fazla artmasına yönelik cazip bir model oluşturuyor. Aynı zamanda, son iki yılda Türkiye'yle yaptığımız sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatı 2 milyar doları aşarak, geçen yıl Türkiye'yle olan ihracat değerimizi 5 milyar dolara yükseltti. Türkiye-Mısır, Mısır-Türkiye arasında yapılan ithalatın değer ise birbirine eşit olup, iki ülke arasındaki toplam ticaret dengesi 10 milyar dolara ulaştı. İşte bu nedenle, sanayiyi yerelleştirmek amacıyla gazı kullanmak ya da gazı ihraç etmek seçeneklerinden birini tercih ederek ekonomik önceliklerimizi belirlememiz gerekebilir. 

4- 2011 yılında Mısır'dan başlayıp Ürdün, İsrail ve Suriye'den geçen Arap doğalgaz boru hattının Türkiye topraklarına ulaşması için yaklaşık yüz kilometrelik bir mesafe kalmıştı. Şimdi, bu Mısır gaz hattını Lübnan'a ulaştırmak için kullanmaya hazırlanıyoruz ve ileriye dönük olarak bu hattın her iki yönde de kullanılması üzerinde çalışıyoruz. Bu çalışmalar, gelecek birkaç yıl içinde büyük miktarda Rus gazı alacak olan Türk şebekesine bağlanmanın önünü uzun vadede açacaktır. 

5- Türk ve Avrupa malları, Suriye savaşı sebebiyle Suriye karayolunun kapatılmasının ardından, Mısır üzerinden Arap körfezine taşınıyordu.  Daha sonra Mısır, Akdeniz'deki Türk ve Mısır limanları arasında kullanılan Ro-Ro nakliye hattını güvenlik gerekçesiyle askıya aldı. Mısır’ın bu hattı kapatması sebebiyle Türkler, İsrail’in Hayfa limanını kullanarak Ürdün üzerinden Körfez’e giden yolu kullanmaya başladılar. Diğer güzergahların alternatifi olan bu hat, Körfez ve İsrail üzerinden Avrupa arasındaki bağlantıyı kara yoluyla sağlıyor. 

Mısırlı uzmanlar, -Mısır’ın askıya aldığı- Mısır limanlarından ve yollarından geçen hattın ekonomik açıdan faydasını kanıtlarsa, Türkiye ve Mısır’ın, ihracatını Avrupa pazarlarına ulaştırmak için yeniden bu yolu kullanması faydamıza olacaktır.  

6-Kültürel iş birliği, Mısır edebiyat ve sanat eserlerinin geniş Türkiye pazarında temsil edilmesine yönelik önemli fırsatlar sunmaktadır. Türkiye 85 milyon nüfusuyla her yıl çeşitli alanlarda 88 bin kitap yayınlarken, Mısır yılda 22 bin kitap, geri kalan Arap ülkeleri ise 18 bin kitap yayınlamaktadır. Yani, 300 milyon Arap, her yıl 85 milyon Türk'ün okuduğu kitap sayısının yarısından daha azını okuyor.  Bu nedenle Arapça'dan Türkçe'ye çeviri hareketinin yeniden canlandırılmasına ihtiyaç var. Ayrıca, Mısır film ve dizilerinin de Türk dizi ve filmlerinin Arap dünyasında sahip olduğu izleyici kitlesine benzer genişlikte bir kitleye sahip olabileceğine inanıyorum. 

7-Türkler çocuklarını Arap dilini ve İslam dinini öğrenmeleri için Ezher’e ve diğer Mısır üniversitelerine gönderiyor. Ancak son yirmi yılda eğitim seviyesinin bozulması nedeniyle Mısır üniversitelerinde eğitim gören Türk öğrencilerin sayısında azalma söz konusu. Bu azalmanın sebebi, üniversitelerdeki eğitim kalitesinin düşmesi, çağa uygun olmayan eğitim müfredatlarının uygulanması ve uluslararası standartlara uygun temiz ve hijyenik üniversite ortamlarının eksikliğidir. Bu sorunlar çözülmesi, Mısır üniversitelerini ekonomik, turistik ve bilimsel açıdan birbiriyle yarışan Ortadoğu’daki ev sahibi üniversiteler arasına yeniden koyacaktır.  Bazı Körfez ülkeleri, çoğunlukla yabancı öğrenciler ve profesörler tarafından üretilen patent sayısıyla son zamanlarda Mısır'ı geride bıraktı. 

İki ülke arasındaki bölgesel ve ikili düzeyde iş birliği fırsatlarının, potansiyel rekabet veya çatışma alanlarından daha fazla ağır bastığı açık; bu nedenle Erdoğan'ın ziyaretinin, iki ülkenin geçmişteki hatalarından ders alarak, aralarında yakın ilişkiler ve ortaklıklar kurdukları yeni bir aşamanın başlangıcı olmasını ümit ediyorum. 

 

Çeviri: Fokus+ / Hande Alparslan