Kadın istihdamını artırmak, doğurganlık hızını korumak ve çocukların nitelikli biçimde yetişmesini sağlamak… Türkiye’nin çeşitli politika belgelerinde aynı anda altı çizilen bu üç hedef aslında birbiriyle yakından bağlantılı. Ancak bu hedeflerin aynı anda gerçekleşebilmesi için en kritik alanlardan biri çocuk bakım hizmetlerinin çeşitliliği ve erişilebilirliği.

Şekil 1’de gösterildiği gibi, 0–6 yaş arası çocuğa sahip olmak, ebeveynlerin iş piyasasındaki kararlarını (tam zamanlı, yarı zamanlı, esnek çalışma ya da çalışmama) doğrudan etkiliyor. Aynı zamanda, seçilen bakım modeli de hem ebeveynin çalışma hayatını hem de çocuğun gelişimini şekillendiriyor. Yani burada üçlü bir ilişki var: çocuğun varlığı ↔ ebeveynin iş kararı ↔ seçilen çocuk bakım alternatifi. Eğer bakım seçenekleri sınırlı veya erişilemezse, özellikle anneler işgücü piyasasından çekilmek zorunda kalıyor veya çocuk sahibi olmaktan imtina ediyor. Eğer seçenekler çeşitlenirse hem kadın istihdamı hem de çocukların gelişimi güvence altına alınabiliyor.

Şekil 1.  

Bugün aileler 0–6 yaş arası çocukların bakımında çeşitli alternatifler arasında karar vermek durumunda. Çocuk bakım alternatiflerinin farklı artıları ve eksileri var.  

Ebeveyn bakımı: Çocuğun özellikle anne tarafından evde bakılması, gelişim açısından en çok tercih edilen yöntem gibi görünse de bu durumda ebeveynin bir süre işgücü piyasasından uzak kalması kaçınılmaz oluyor. Oysa bazı meslekler -örneğin tıp, hukuk veya bilişim gibi bilgi güncelliğinin kritik olduğu alanlar- uzun süreli ara vermeyi zor tolere ediyor.

Akraba desteği: Türkiye’de sıklıkla anneanne ve babaanneler torun bakımında devreye giriyor. Bu hem kültürel açıdan güçlü bir bağ kuruyor hem de aileye güven veriyor. Ancak yaşlı bireylerin sağlık sorunları, günlük olarak her zaman müsait olmamaları ve kendi yaşamları bu modelin sürdürülebilirliğini sınırlıyor.

Kreş ve anaokulu: Daha kurumsal bir yapı sunuyor, çocukların sosyalleşmesine katkıda bulunuyor. Ancak maliyet açısından birçok aile için ulaşılmaz durumda. Kreş ücretleri arasında da büyük farklar var, aylık 15.000 TL’ye de 190.000 TL’ye de kreş bulmak mümkün.  

Dadı modeli: Bakım veren kişinin çocuğun evine gelmesi bazı aileler için esnek ve güvenli bir çözüm olabiliyor. Ne var ki, bu model çoğunlukla yalnızca ekonomik olarak güçlü ailelerin karşılayabileceği kadar pahalı. Çünkü bakım veren kendi evinden çocuğun evine gitmek için bütün yolu tepmek zorunda ve ebeveyn işten geç çıktığında da, dadının kendi evine çok daha geç varması anlamına geliyor. Elbette bu zor çalışma şartları dadı ücretlerini de artırıyor. İstanbul ve Ankara’da tam gün bakım veren dadı ücretleri 25.000-30.000 civarında seyrediyor.  

Peki başka seçenek yok mu?

Aslında var: Komşu Anne (childminder) modeli. ABD, İngiltere, Kanada ve neredeyse tüm Avrupa’da kullanılan bu sistemde, belirli bir eğitimden geçen kişiler kendi evlerinde sınırlı sayıda çocuğa bakabiliyor. Yani, güvenlik ve kalite standartları devlet tarafından denetlendiği sürece, bir annenin evindeki çocuk bakım emeği, başka anneler için bir hizmet haline geliyor.

Şekil 2.  

Bu sistemin avantajları oldukça belirgin:

Esneklik: Ev ortamında, daha küçük gruplarla birebir ilgi sağlanabiliyor. OECD verilerine göre Türkiye’deki istihdam piyasasında 40 saatten fazla çalışmak yaygın olduğu için, çocuk bakım sisteminin de esnek olması önem arz ediyor. Bu hizmeti veren kişiler kendi evlerinde olduğu için, ebeveynin işindeki bir aksama dolayısıyla çocuğu biraz daha geç alması çok büyük sorun teşkil etmeyebiliyor, fakat eğer dadı hizmet veriyor olsaydı, ebeveyn işten geç geldiğinde dadının kendi evine gitmesi çok daha geç bir saate tekabül edecekti. Kendi evinde hizmet veriyor olmak, komşu annelerin biraz daha esnek hizmet vermelerine imkan tanıyor. 

Ekonomik olarak erişilebilirlik: Kreş veya dadıya göre daha uygun maliyetli olabiliyor. Çünkü kreş bakım hizmeti vermek için bir yeri kiralamak zorunda iken komşu anneler kendi evlerinde hizmet verdiği için kreşin katlanmak zorunda olduğu maliyetlere katlanmak zorunda değil. Bu sistem birden fazla çocuğun komşu anne tarafından bakımına dayandığı için de genelde tek çocuğa hizmet veren dadıya göre daha az maliyetli olabiliyor.  

0-36 aylık çocuklar için bir alternatif: Kreşler özellikle küçük yaş grubu çocuklara hizmet vermekte zorlanıyorlar çünkü bu yaş grubu çocukların bakımı için çok sayıda personel istihdam edilmesi gerekiyor, bu da maliyetleri yükselttiği için kreşler için cazip bir grup olmuyor. Halihazırda ülkemizde 0-24 yaşa hizmet veren sadece 28 adet kreş bulunmaktadır. Komşu anne sistemi ile kreşlerin çok hizmet vermediği bu yaş grubu çocuklara hizmet verebilmek mümkün olabilecektir.  

Mahalle içi çözüm: Bu sistem ile küçük çocukların sabahın erken saatlerinde kreşe taşınması ile ilgili sorunları minimize etmek mümkün oluyor. Ayrıca, çocuğun evine yakın yerde bakım alması ile mahalle içinde güven ilişkilerini güçlendiriyor, ebeveynler arasında destek ağları kuruyor.

ABD, İngiltere, Danimarka, Belçika, Hollanda gibi daha bireysel kültürlerde başarıyla uygulanan bu sisteminin görece daha kolektivist olan Türkiye’de başarı ile uygulanmasının önünde aslında bir engel yok.  

Zaten birçok çalışan kadın çocuğunu komşularından destek alarak büyütüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı komşu anne sistemi ile, halihazırda yürüyen bu sistemin kayıt altına alınması ve bu hizmeti sağlayan kadınların eğitim alması ve böylece çocuklara daha nitelikli bakım hizmeti vermesi mümkün olacak.  

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı komşu anne sistemi ile çocuk bakım sorununa bir çözüm getirdiği için Türkiye için bir sosyal inovasyona imza atmış olacak. Her sosyal inovasyon gibi, “komşu anne” sistemine de bazı çekincelerle yaklaşılması muhtemeldir. 

Türkiye’nin önündeki zorluk, kadın istihdamını artırırken çocukların bakım ve gelişim hakkını güvence altına almak. Bunun için tek bir “doğru” model yok; aksine, farklı ailelerin ihtiyaçlarına uygun çeşitli seçeneklerin olması gerekiyor. “Komşu anne” modeli, bu seçenekler arasında önemli bir boşluğu doldurabilir.