Donald Trump, bugün ABD Başkanı olarak ikinci dönemine başlarken, ilk döneminden çok farklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu sefer hem iktidar hem de "muktedir" konumunda olan Trump'ı ne davalar ne de teknoloji devlerinin tehditleri, Demokles'in kılıcı olarak rahatsız edecek. Aksine, teknoloji dünyasının devleri şimdiden kendisiyle yakın ilişki kurmak için adeta sıraya girmiş durumda. Elon Musk bu "dönüşüm" hikâyesinde öncülerden biri oldu. İkilinin "dostlukları" ve birlikte yapacakları bir kenara dursun, diğer teknoloji devleri de bu yeni dönemde yerini almak için harekete geçmiş durumda. 

Teknoloji dünyasının en güçlü isimleri, Trump'ın yeni döneminde yanında yer almak için adeta birbirleriyle yarışıyor. Apple'ın Tim Cook'u, Google'ın Sundar Pichai'si ve OpenAI'nin Sam Altman'ı, Meta'dan Zuckerberg ve Amazon'dan Bezos'a katılarak Trump'ın açılış fonuna birer milyon dolar bağışta bulundu. Financial Times'a konuşan Washingtonlu bir lobici durumu çarpıcı bir şekilde özetliyor: "Birçoğu sol eğilimli olan über zengin, yaratıcı CEO'ların Trump'ı sineye çekmesi ve onunla anlaşması kolay değil. Ama başka ne seçenekleri var ki?"

Meta ve Zuckerberg'in Dönüşümü

Çağın ruhu, yani "Zeitgeist" bu sefer Trump'tan yana esiyor ve o da bunun fazlasıyla farkında. Nitekim Trump'ın sözleri bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor: 

"İlk dönemde herkes benimle kavga ediyordu. Bu dönemimde ise hepsi arkadaş olmak istiyor." 

 

Bu yeni CEO dostları arasında en dikkat çekici isim ise hiç şüphesiz Meta'nın CEO'su Mark Zuckerberg. 2021'de Trump'ın hesabını askıya alan ve 2020'de Trump'ın kendisini ömür boyu hapisle tehdit etmesine neden olan Zuckerberg'in bu dönüşümü, Trump'ın bir suikast girişiminden kurtulmasını övmesiyle başladı. 

Meta platformlarında yaşanan değişim de bu yeni dönemin en belirgin göstergelerinden biri. Facebook ve Instagram'da bilgi teyitleme ve ifade kısıtlaması uygulamalarının kaldırıldığı açıklandı. İçerikleri değerlendirenlerin önyargılı ve taraflı davrandığından yola çıkarak, Meta çatısı altındaki tartışmalı paylaşımları inceleyerek teyit eden merkezleri kaldırdığını duyurdu. Bundan böyle hatalı ve zararlı içerikleri raporlama süreçlerini kullanıcılar "Topluluk Notları" (Community Notes) yöntemiyle "kendi aralarında" halletmek durumunda kalacak.

Bu radikal değişim, platformun temel işleyişini kökten değiştiriyor. İfade özgürlüğü adına eskiden izin verilmeyen konular da aynı duyuru ile serbest bırakıldı. Bunlara diğer kullanıcılara gösterimi algoritma marifetiyle düşürülen politik paylaşımlar; hatta nefret söylemleri de dahil. İlginç bir tesadüfle hizmete devam edecek çekirdek denetim operasyonu Meta'nın merkezi California'dan Elon Musk'ın merkez üssü Texas eyaletine taşındı. Bu hamle, şirketin politik duruşundaki değişimi sembolize eden önemli bir adım olarak görülüyor.

Bu kararın ruhunu bir devlet metaforuyla düşünürsek Meta, adeta anayasayı ve kolluk gücünü lağvedip vatandaşlarına "Sorunları kendi aranızda çözün. En iyi siz bilirsiniz. Bizi meşgul etmeyin" demiş oldu. Zuckerberg'in "Köklerimize döneceğiz" açıklaması da aslında bu yeni yaklaşımın bir manifestosu niteliğinde. Bu söylem, sosyal medyanın gücünün fazlasıyla farkında olan bir CEO'nun pragmatik yaklaşımını yansıtıyor. Trump da bu fırsatı görüyor ve hem geleneksel medya hem de sosyal medyada etki gücünü artırmak için stratejik hamleler yapıyor.

Trump’ın medyadaki etkisi büyüyor

Geleneksel medya dünyasında da rüzgar artık Trump'tan yana esmeye başladı. Bu değişimin en çarpıcı örneklerinden biri, Washington Post'un Pulitzer ödüllü karikatüristi Ann Telnaes'in yaşadığı deneyim. Telnaes, milyarderlerin Trump'a yakınlaşmasını eleştiren çiziminin reddedilmesi üzerine istifa etti. Bu olay, medyanın yeni dönemde nasıl bir otosansür mekanizması geliştirdiğinin açık bir göstergesi. Diğer yandan Disney'in sahibi olduğu ABC News'in, Trump'a yönelik iftira davasında "davacı tarafından veya adına kurulacak bir başkanlık vakfı veya müzesine" 15 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etmesi de bu yeni düzenin bir başka çarpıcı örneği.

Medya kuruluşlarının bu tavır değişikliği, aslında daha derin bir dönüşümün habercisi. Trump'ın "basını düzeltmek" söylemi altında medyaya yönelik yasal işlem tehditleri, daha şimdiden etkisini göstermeye başladı. Büyük medya kuruluşları, yeni döneme uyum sağlama çabası içinde pozisyonlarını yeniden belirlemeye çalışıyor.

Medya ve teknolojinin yeni ittifakı

Toplumsal sistemin iki temel aktörü olan medya ve siyaset arasındaki bu yeni denge, Trump'ın ikinci döneminde çok daha farklı bir görünüm kazanacak gibi görünüyor. Medyanın bireylerin bilgi, kanaat, tutum ve davranışları üzerindeki etkileme gücü, artık yeni bir patronun kontrolünde şekillenmeye hazırlanıyor. Bu değişim, sadece medya organlarının içerik politikalarını değil, aynı zamanda toplumsal algı ve düşünce yapısını da derinden etkileyecek gibi görünüyor.

Bu yeni dönemde teknoloji devleri ve medya kuruluşlarının Trump'la kurduğu ittifak, Amerika'nın demokratik kurumlarının geleceği açısından da kritik sorular ortaya çıkarıyor. Bilgi akışının kontrolü ve sosyal medya platformlarının yönetimi konusundaki bu radikal değişim, toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirebilecek potansiyele sahip. Ancak görünen o ki, büyük teknoloji şirketleri ve medya devleri için ekonomik çıkarlar ve politik gerçeklik, demokratik kaygıların önüne geçmiş durumda.