Batı Avrupa’nın Tüm Müslüman Nüfusu Neden ve Nasıl Yok Edildi?

Şener Aktürk
Batı Avrupa'da tarih boyunca Müslüman nüfusunun sistematik olarak nasıl yok edildiğini ve bu sürecin arkasındaki nedenlerini Prof. Dr. Şener Aktürk Fokus+ için kaleme aldı.
Batı Avrupa’nın Tüm Müslüman Nüfusu Neden ve Nasıl Yok Edildi
17 Haziran 2024

11. yüzyılın başlarında Sicilya nüfusunun çoğunluğunun Müslüman olduğu, adanın Hristiyan Norman hanedanının eline geçtiği 1090’lı yıllardan 1220’li yıllara kadar en az 130 yıl daha bu Müslüman çoğunluğun devam ettiği konusunda pek çok kaynak hemfikir. Örneğin Sicilya’yı ziyaret eden İbn Cübeyr, Palermo şehrindeki camilerin çokluğundan ve saymanın imkânsız olduğundan bahsetmiş. Hristiyan yönetiminde bile uzun süre Arapça bir nevi resmi dil statüsünü korumuş. İtalya’nın güney ve orta bölgelerinde, Bari ve Lucera gibi şehirlerde de binlerce Müslümanın on yıllarca yaşadığı biliniyor. Günümüzde Malta’nın iki resmi dilinden birisi olan Maltaca (diğeri İngilizce), Sicilya Arapçasının günümüze kadar ulaşabilmiş tek versiyonu. Fakat bugün artık bırakınız Palermo’daki sayısız camiyi, asırlarca çoğunluğu Müslüman olan Sicilya’nın tamamında veya İtalya’nın geri kalan herhangi bir yöresinde Orta Çağ’dan günümüze ulaşabilmiş tek bir cami veya hayatta kalabilmiş tek bir Müslüman topluluk veya aile bile yok. Müslümanların çok daha uzun süre yönettiği Portekiz’de de Orta Çağ’dan günümüze hayatta kalabilen tek bir Müslüman topluluk yok. En çok çalışılmış ve en iyi bilinen örnek olan, bir zamanlar ezici çoğunluğu Müslüman olan ve geçmişte çok sayıda farklı krallıktan oluşan İspanya’nın hiçbir yöresinde de o dönemden bu yana hayatta kalabilmiş bir Müslüman topluluk yok. Çok daha az bilinen Güney Fransa’da yaklaşık yüzyıl varlığını sürdürmüş Müslüman kolonisinden de geriye tek bir cami veya aile kalmamış. Osmanlılardan yüzyıllarca önce 13. yüzyılda Macaristan’da yaşamış Müslüman nüfustan da geriye kalan yok. Kısacası, sadece Malta, Sicilya veya Güney İtalya’da değil, sadece Portekiz’de, Aragon, Kastilya, Navarra’dan oluşan İspanya’da veya Macaristan’da değil, Katolik hanedanların yönetimindeki tüm Batı Avrupa’da yüzlerce noktada, bazıları asırlarca çoğunluğu oluşturmuş Müslümanlardan numune veya vitrinlik dahi olsa tek bir Müslüman topluluk veya aile hayatta kalmamış, daha doğrusu hayatta bırakılmamış. Çok sayıda hanedan, devlet, prenslik, gibi yönetimi kapsayan, adeta kıtasal ölçekte böylesi kapsamlı ve “kusursuz” bir etnik-dini temizlik nasıl gerçekleştirilebilmiş?   

Akademik bir muamma: Batı Avrupa Müslümanlarının yok edilişi neden çalışılmadı?  

Batı Avrupa’da sadece tüm Müslümanların değil, tüm Yahudilerin ve Katolik olmayan diğer bazı toplulukların yok ediliş süreci Batılı ve Avrupalı kimliğinin tek din ve hatta tek mezheple sınırlı olarak inşa edilmesi açısından kritik önemde bir gelişme. Bu açıdan, Batı Avrupa’daki tüm devletlerin, gerek krallık, prenslik veya imparatorluk olsun, yönetimleri altındaki tüm Müslüman nüfusların sistematik olarak yok edilmiş olmasının bugüne dek herhangi bir akademik araştırmanın esas sorusu olmaması bile akademik bilgi üretimi açısından başlı başına eleştirel bir şekilde tartışılması gereken bir konu…   

Katolik Hristiyan olarak kabul edilmeyen tüm grupların yok edildiği bu süreç, etnik temizlik ve soykırım üzerine akademik çalışmalar için de büyük bir muamma ve meydan okuma. Çünkü günümüzde akademik çalışmalarda egemen yaklaşım etnik temizlik ve soykırımı modern dönemlerde ortaya çıkan, ulus devlet inşası süreçlerinin birer sonucu olarak değerlendiriyor. Oysa Batı Avrupa’nın tüm Müslümanlardan ve Yahudilerden temizlenmesi daha 13. yüzyıl başlarında kitlesel olarak başlayan bir süreç. Örneğin tüm Sicilya Müslümanlarının adadan sürülerek, İtalya içlerindeki Lucera şehrine zorla yerleştirilmesi 1220’lerin başlarında gerçekleşiyor. Son aşamada, nüfusu 20,000 ila 40,000 arasında tahmin edilen Lucera Müslümanları, ki bu Orta Çağ için azımsanmayacak kadar büyük bir nüfus, 1300 yılında Angevin hanedanı tarafından tamamen yok edilmiş. Örneğin bu tarihler, etnik temizlik, soykırım ve modern milliyetçilik çalışanlar açısından sistematik nüfus mühendisliği ve topyekûn yok etme süreçleri için olağanüstü erken dönemler. Hakeza 1209’da başlayıp yaklaşık yirmi yılda tüm Güney Fransa’da Roma Katolik Kilisesinin dini otoritesini kabul etmeyen ve sonraki dönemde “Katarlar” olarak anılan muhalif din veya mezhebin mensuplarının tamamen yok edilmesi de öyle. Toulouse başta olmak üzere bugün Fransa’nın güneyinde yer alan çok sayıda şehir ve kasabada çok popüler olan bu din veya mezhepten bugün geriye tek bir topluluk veya ibadethane bile bırakılmamış.   

Papalık ve Ruhban Sınıfı Katolik olmayan tüm nüfusu yok ettirdi  

Papalık liderliğindeki ruhban sınıfı, Müslümanlar ve Yahudiler başta olmak üzere Roma Katolik Kilisesi’nin onayladığı şekliyle Hristiyan Katolik mezhebine mensup olmayanların yok edilmesi için, Katolik hanedanların yönetimindeki tüm Batı Avrupa ülkelerinde asırlar boyunca çok kararlı ve uzun vadede çok başarılı bir şekilde baskı uyguladı. Müslümanları yok etmemekte direnen Hristiyan hükümdarlar aforoz edildi, yönettikleri ülkeler din hizmetlerinden mahrum bırakıldı ve hatta üzerlerine haçlı seferleri düzenlendi. Papalık ve emrindeki ruhbanlar, Dominiken ve Fransisken tarikatları ve çeşitli askeri tarikatlar (Tapınak Şövalyeleri gibi) dahil çok çeşitli unsurları bu amaç için seferber etti. Bu başarılı baskı sonucunda, irili ufaklı çok sayıda siyasi yapının yer aldığı Batı Avrupa, o güne dek dünyanın başka hiçbir bölgesinde ulaşılamayan emsalsiz bir dini ve mezhepsel türdeşliğe ulaştı: Batı Avrupa’da nüfuslarının tamamı Katolik mezhepli Hristiyan olan çok sayıda komşu devlet ve hatta bir devletler sistemi oluşturuldu. Yanlış anlaşılmaması için vurgulamakta fayda var: Hanedanın, askeriyenin veya belli bir seçkin, yönetici zümrenin din ve mezhep mensubiyetinden bahsetmiyorum. Tüm Batı Avrupa’da faal tek bir cami veya sinagog, kamusal alanda Müslüman veya Yahudi olan tek bir topluluk bile hayatta bırakılmadı.   

Yaklaşık olarak son on yıldır, Batı Avrupa’daki tüm Müslümanların, Yahudilerin ve diğer Katolik olmayan toplulukların yok edilmesinin sebeplerini bir bütün olarak araştırmaya odaklandım. Yukarıda çok kısaca özetlediğim ana iddiayı 2016’dan bu yana uluslararası konferanslar başta olmak üzere farklı mecralarda sundum. Bu uzun süreçte karşılaştığım bazı yorumlar, raporlar ve müdahaleler, başka yazılara konu olabilecek ibretlik deneyimler... Batı Avrupa’da Hristiyan olmayan tüm nüfusun yok edilişini açıklayan makalem geçtiğimiz haftalarda International Security dergisinde “Hiç Masum Değil: Ruhbanlar, Hükümdarlar ve Batı Avrupa’nın Etnik-Dini Temizliği” başlığıyla herkesin erişime açık olarak yayınlandı.   

Batı Avrupa’nın “mezhep devletleri” sömürge imparatorluklarıyla dünyayı şekillendirdi  

Batı Avrupa ülkelerinin sadece Katoliklerden oluşan nüfusları, Protestan Reformuyla kısmen çeşitlenir gibi görünse de pek çoğu Westfalya Antlaşması ile Katolik veya Protestan devleti veya bölgesi olarak tanımlandı. Yani aslında Protestan Reformu da Batı Avrupa’yı Batı Hristiyanlığının alt kümeleri ve düşman kardeşleri olarak yeniden organize etti. Bu tek dinli ve tek mezhepli mirasın modern dünyaya yansımaları ise kısa bir yazıya sığamayacak kadar çok ve çeşitli. Hristiyan olmayan tüm azınlıklarından arındırılan Batı Avrupa ülkelerinden dört tanesi, Fransa, İngiltere, İspanya ve Portekiz, kurdukları deniz aşırı sömürge imparatorluklarıyla Amerika kıtası, Okyanusya ve Sahra-altı Afrika başta olmak üzere dünyanın büyük kısmını şekillendirdi. Batı Avrupalı sömürgeciler, kendi dil, din ve mezheplerini Amerika ve Okyanusya’da neredeyse tüm halka benimsettiler ve benimsemeyenleri yok ettiler. Daha eski medeniyetlerin, kadim dinlerin ve dirençli toplumsal yapıların olduğu Asya ve Afrika’nın belli kesimlerindeki sömürgelerde ise Batılı dil, din, mezhep ve kültüre sahip seçkin sınıflar ve onlara müzahir yerli kompradorlar türetildi. Dahası, dünya çapında ilham kaynağı olarak taklit edilen ilk modern demokrasi ve ilk modern ulus devlet örnekleri de İngiltere ve Fransa başta olmak üzere bu Batı Avrupa devletleri ve ABD gibi tamamen Batılı yerleşimciler tarafından kurulan devletler arasından çıktı. Özetle, modern siyaset ve toplumun modeli olan ve imparatorlukları aracılığıyla Amerika kıtası başta olmak üzere dünyanın büyük kısmını şekillendirmiş olan Batı Avrupa, aynı zamanda yüzyıllarca süren bir etnik-dini temizlik sonucu tüm Müslümanların, tüm Yahudilerin ve hatta Katolik Hristiyan olmayan pek çok başka dini grubun da tamamen ortadan kaldırıldığı bir siyasi ve toplumsal yapının devamı niteliğinde.   

Batılı modernleşme ile etnik temizlik ve soykırımın ilişkisi nedir?  

Batı Avrupa’da Hristiyan olmayan ve hatta Katolik olmayanların çok erken bir dönemde yok edilmiş olması rahatsız edici bazı başka soruları da akla getiriyor. Eğer bildiğimiz anlamda modernite, siyasal ve toplumsal boyutlarıyla, Batı Avrupa kaynaklı bir tarihsel gelişmeyse ve eğer bu gelişmenin öncesinde ve hatta belki de kökeninde dalgalar halinde tüm Batı Avrupa’yı şekillendiren bir dini temizlik varsa, nüfus olarak çok çeşitli mezhepleri ve hatta dinleri barındıran toplumlarda da Batılılaşma veya en azından Batılı tarzda modernleşme beraberinde etnik temizlik ve soykırımları getirir mi? Batı Avrupa’daki emsalsiz dönüşümün kökeninde Papalık liderliğindeki ruhbanların yürüttükleri nüfus mühendisliği olduğu gerçeği, dini kurumların devletten tam bağımsızlığını, Batı modelinin üstün bir özelliği olarak gören ve örnek gösteren çok sayıda düşünür ve akademisyen için bir (öz-)eleştiri vesilesi olabilir. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Avrupa Kuzey Afrika’daki Türk Varlığından Neden Endişe Ediyor

Gazeteci Taha Emin, Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki artan etkisini, Avrupa Birliği’nin bu duruma yönelik endişelerini ve bölgedeki stratejik çıkarların çakışmasını Fokus+ için inceledi.

İsrail Kuzey Gazze'de Neyi Hedefliyor

Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhan Afacan, İsrail'in Gazze'nin kuzeyinde artan saldırılarını ve bölgeyi işgal politikalarını değerlendirdi.

İran'ın Güneybatısındaki Rafineride Yangın Meydana Geldi

İran’ın güneybatısındaki Şuşter ilçesinde bir petrol rafinerisinde meydana gelen yangında 1 kişi hayatını kaybetti, 4 kişi yaralandı. Yangının, bir petrol tankerinin benzin depolarına çarpması sonucu çıktığı bildirildi.

Fransa İsrail, Unıfıl'e Saldırarak Uluslararası Hukuku İhlal Etti

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, İsrail’in UNIFIL’e yönelik saldırılarının uluslararası hukukun "açık bir ihlali" olduğunu vurguladı ve İsrail'i kınadı. İsrail ordusu, 10 ve 13 Ekim tarihlerinde Lübnan'daki UNIFIL tesislerine…

Savaşın Bedeli İsrail Ekonomisine Ne Oluyor 

Doç. Dr. Zeynep Burcu Uğur, Gazze’de büyük bir insani krize neden olan ve katliamları sürdüren İsrail’in ekonomisinin durumunu ve beklentileri Fokus+ için kaleme aldı.