10 Ocak 2025
Dünya Jeopolitik olarak bir çalkantı içerisinde. İtalyan filozof Antonio Gramsci yaklaşık yüz yıl önce eskinin öldüğünü ama yeninin henüz doğmadığını söylemişti. Mevcut konjonktür de böyle tanımlanabilir. Belirsizlik durumu uzun bir süre devam edebilir. Bir “belirsizlik dönemi” yaşayabiliriz. Her yerde savaşlar, çatışmalar artıyor. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Aralık 2023’te yayımladığı Silahlı İhtilaf Araştırmasında, 2023 yılında dünyada 183 ihtilaf saydı; bu, 30 yılın en yüksek rakamıydı.
Çok kutuplu bir dünyaya giriyoruz ancak hala bir geçiş aşamasındayız. “Belirsizlik dönemi”nin ne kadar süreceği belirsiz. ABD hala merkezi oyuncu konumunda, onu Çin ve Rusya takip ediyor. Ancak yükselişte olan başka devletler de var; orta güçler ya da tahterevalli devletler olarak nitelendiriliyor bu ülkeler. Örneğin, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Türkiye. Bu güçler daha özerk bir politika izliyorlar ve güçler arasında denge oyununu iyi oynuyorlar. Özellikle Batılı aktörler bu güçler ile iş birliği yapmak zorunda. Bu durum da orta güç ülkeleri için fırsatlar doğuruyor.
ABD ve Çin arasındaki jeopolitik rekabet Trump’ın tekrar başkan seçilmesiyle daha da hızlanacak. İş birliği ve kalkınmaya yönelik daha elverişli bir ortam yaratmak için ABD ve Çin'in çabaları, bölgesel güçlerin onayını almaya odaklı.
Koridorlar savaşı
Sınırları ülkeler ve kıtalar arasındaki bağlantı noktalarına dönüştürme fikri son yıllarda Asya ile Avrupa arasında ekonomik koridorlar oluşturmaya yönelik çeşitli projelerin yürütülmesiyle ilgi çekti. En önemli iki örnek Çin'in “Kuşak ve Yol Girişimi” (BRI) ve “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC).
Her ikisi de sınırları aşan entegre ekonomik ağlar oluşturmak için tasarlanmış olsa da jeopolitik rekabetin gerçekliğini değiştirmeleri pek mümkün değil. Aslına bakılırsa BRI ve IMEC; ABD ile Çin arasındaki rekabet, her iki projedeki katılımcılar arasında çıkarların dengesiz dağılımı ve dâhil etme ve dışlama politikaları nedeniyle devletler arasındaki gerilimi daha da arttırıyor.
Hem BRI hem de IMEC koridorlarının geçmesi gereken Orta Doğu'da ister kara ister deniz olsun bölgesel anlamda önemli gelişmeler yaşanmakta. 7 Ekim 2023 ile başlayan süreç, Lübnan’daki gelişmeler ve ardından Esed’in devrilmesiyle sürüyor.
BRI ve IMEC'nin her ikisi de yeni gelişmeler ancak birincisi ikincisinden on yıl öncesine dayanmaktadır. BRI, 2013 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından başlatılan küresel bir altyapı geliştirme projesi. Bazen “Yeni İpek Yolu” olarak da anılıyor. IMEC, Orta Doğu ve Güney Asya'daki ortakları tek bir jeoekonomik blokta birleştirmeyi amaçlayan ABD liderliğindeki bir dizi girişimin sonuncusu ve Çin’in projesine alternatif olmayı hedefliyor.
IMEC, Eylül 2023'te Yeni Delhi'de gerçekleşen G20 Zirvesi'nde ortaya çıktı. BRI ve IMEC, 21. yüzyılın değişen jeopolitik manzarasını yansıtan iki rakip küresel kalkınma vizyonu ve her iki proje de ülkeler ile kıtalar arasında bağlantıları güçlendirmeyi amaçlamakta.
Çin'i altyapı geliştirme ve ekonomik iş birliğinde küresel bir lider olarak konumlandırmayı amaçlayan BRI; Asya, Orta Doğu, Afrika, Okyanusya ve Latin Amerika'ya yayıldı. Çin, bu çabaya dâhil olan ülkelerin ekonomilerine bir trilyon doların üzerinde yatırım yaptı ve bu fonların büyük kısmı geleneksel ulaşım altyapısına (limanlar, kara yolları ve demir yolları gibi) ayrıca enerji projelerine harcandı. 2023'ün sonlarına doğru 155 ülke BRI'ye kaydoldu.
Bu durum, 29,7 milyar dolar ayıran Çin'in Orta Doğu'daki en büyük yabancı yatırımcı hâline gelmesine yardımcı oldu. Ayrıca Mısır, Körfez İş Birliği Konseyi ülkeleri ve İsrail (ABD'nin yeniden değerlendirme yönündeki diplomatik baskısına rağmen) telekomünikasyon altyapısının geliştirilmesi için Çinli şirketlerle anlaşmalar imzaladı.
Pekin'in BRI hedefleriyle çok uyumlu olan büyük bir başarısı, Mart 2023'te İran ile Suudi Arabistan arasında Çin’in aracılığıyla varılan anlaşmaydı. Devam eden Suudi Arabistan-İran uzlaşma süreci, ulaşım yolları ve kritik altyapı da dâhil olmak üzere BRI projelerinin güvenliğini artırmaya hizmet etmeyi planlıyor. Bu koordinasyon potansiyel jeopolitik riskleri ve belirsizlikleri azaltırken enerji iş birliğini güçlendirecek ve önemli BRI rotaları boyunca ortaklıkları çeşitlendirmeyi hedefliyor. Çin hem Tahran hem de Riyad ile ilişkileri geliştirerek ve kendisini bölgede istikrar sağlayıcı bir güç olarak konumlandırmak suretiyle potansiyel olarak ABD'ye bir avantaj elde etmek istiyor.
IMEC ise büyük ölçekli bir ekonomik altyapı projesi. Suudi Arabistan, Avrupa Birliği (AB), Hindistan, BAE, Fransa, Almanya, İtalya ve ABD mevcut deniz ve kara ulaşım yollarını tamamlayan gemiden demir yoluna transit ağının temel taslağını içeren bir mutabakat zaptı imzaladı. Hindistan'ı Orta Doğu üzerinden Avrupa'ya bağlamayı amaçlayan proje iki ayrı koridordan oluşuyor: Hindistan'ı Körfez'e bağlayan doğu koridoru ve Körfez ile Orta Doğu'yu Avrupa'ya bağlayan kuzey koridoru. Fiziksel altyapısı BAE, Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail'i Avrupa'ya bağlayan demir yolu hatlarının yanı sıra dijital bağlantıyı geliştirmeye yönelik veri ve elektrik kablolarını ayrıca Hindistan, Orta Doğu ile Avrupa arasında temiz hidrojen ihracatına yönelik boru hatlarını içeriyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Yeni Delhi'de yaptığı açıklamada, IMEC'in ana altyapısının Emirlikler ile İsrail arasında bir demiryolu bağlantısı olması gerektiğini ve bunun "Hindistan ile Avrupa arasındaki ticareti yüzde 40 oranında hızlandıracağını" söyledi. Hindistan'dan gelen mallar Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'daki limanlarda boşaltılacak, Arap Yarımadası'nı demiryoluyla geçerek İsrail'in Hayfa limanına ulaşacak, ardından Pire (Yunanistan), Marsilya veya Cenova'ya (İtalya) giden gemilere yeniden yüklenecek. Proje aynı zamanda yüksek gerilim hattı, yüksek hızlı dijital bağlantı ve demiryolu hattı boyunca ihracat için düşük karbonlu hidrojen boru hattı inşasını da içeriyor. Bayan von der Leyen bu girişimi "kıtalar ve medeniyetler arasında yeşil ve dijital bir köprü" olarak tanımlıyor.
Suudi Arabistan ve Hindistan en kârlı çıkacak ülkeler mi?
İddialara göre Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (MBS) IMEC girişiminin arkasında yer alıyor ve proje duyurulmadan çok önce bu konuda konuşmuşlardı. Farklı nedenlerden ötürü en çok kazanacak olan da onlar. Pekin'in liderliğindeki BRICS (Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika) grubuna dâhil olan Yeni Delhi, bu girişimin Pekin'in 2013'te Orta Asya üzerinden Çin'i Avrupa'ya bağlamak için başlattığı "Yeni İpek Yolları" ile rekabet edeceğine ve böylece Çin etkisine karşı koyacağına inanıyor.
En önemlisi, IMEC Amerika Birleşik Devletleri tarafından BRI ile rekabet etmesi amaçlanmıştı. BRI, Çin'in, özellikle ABD'nin geleneksel olarak önemli etkiye sahip olduğu bölgelerde ekonomik ve jeopolitik erişimini genişletmesine olanak tanıdı. Kızıldeniz'in hayati su yolları ile Hürmüz Boğazı arasında ideal bir konuma sahip olan enerji zengini Körfez bölgesi, Washington ile Pekin arasında kritik bir rekabet bölgesidir. Suudi Arabistan ve BAE bu perspektifi paylaşmasa da IMEC Washington'a, Pekin'in Körfez bölgesinde hızla gelişen etkisini dengelemek için çok önemli bir fırsat sunuyor. AB ve Hindistan gibi ABD'nin kilit müttefiklerinin IMEC'e katılımı, potansiyel olarak Körfez ülkeleriyle aralarında daha fazla iş birliği ve koordinasyona yol açarak Washington'un Çin'in bölgedeki etkisine daha etkili bir şekilde karşı koymasına olanak tanıması hedefleniyor.
IMEC'in aynı zamanda Mutabakat Zaptı’nı imzalamayan iki ülke olan İsrail ve Ürdün'ü de birbirine bağlayacağı hedeflenmişti. IMEC bir yanda İsrail ile diğer yanda Bahreyn, Fas, Sudan ve BAE arasında imzalanan Abraham Anlaşmalarını temel almaya çalışacak. Buradaki fikir, BRI'ye ABD öncülüğünde bir alternatif sunmaya devam ederken İsrail ile Arap dünyası arasında daha fazla sinerji yaratmak hedefleniyor.
On yıllık bir avantaja sahip olan BRI'nin aksine IMEC henüz başlangıç aşamasında. Merkezî karar alma mekanizmasından yararlanan BRI'den farklı olarak IMEC'in çok ülkeli yapısı karar almayı yavaş ve karmaşık hâle getirebilir. Tek yönlü olması, öncelikle Hindistan'ı Avrupa'ya bağlaması planlanıyor (BRI çok yönlüdür) ve farklı hukuk sistemleri, politikaları, ulaşım protokolleri ve düzenlemeleri olan birden fazla ülkenin anlaşmalarını ve iş birliğini içeriyor. IMEC her birinin kendi çıkarları, öncelikleri ve bürokratik süreçleri olan yaklaşık 20 ülkeyi kapsarken BRI Çin merkezlidir. Üstelik IMEC, BRI ile aynı genişlikte kalkınma fırsatlarını kapsamayabilir.
7 Ekim 2023 kırılması
7 Ekim 2023 Hamas-İsrail savaşı ve ardından yaşananlar, savaşın Lübnan’a sıçraması ve Hizbullah’ın ağır darbe alması, son olarak Esed’in devrilmesi İsrail’in güvenlik politikalarının bir sonucu olarak düşünülse de yukarıda bahsettiğimiz koridorlar rekabetinin de bir parçası olarak değerlendirmek gerekiyor. İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin kurulması, IMEC başarısı için hayati önem taşıyor. İki ülke arasında 7 Ekim 2023'ten önce oldukça ilerlemiş olan yakınlaşma süreci askıya alınmış ancak kesilmedi.
Orta Doğu'da ekonomik koridor projelerinin ilerlemesini birçok faktör engellemekte. Projeler bölgede devam eden siyasi istikrarsızlığa ve altta yatan gerilimlere çözüm bulmakta başarısız oluyor. Bunlar arasında İsrail ile İran arasındaki çatışma, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askerî harekâtının ABD'nin İsrail ile birçok Arap devleti arasındaki ilişkileri normalleştirme çabalarını boşa çıkarması, Suudi Arabistan-İran rekabetini arttırması ve Arap ülkeleri arasında çözülmemiş bazı sınır sorunları yer alıyor. Ayrıca IMEC örneğinde Mısır, Irak, Umman ve Türkiye gibi ülkelerin projelerden dışlanmaları konusunda sorun yaşamaları veya bazen her iki projeye de katılımlarına bakılmaksızın IMEC ve BRI’de Suudi Arabistan ve BAE ile olduğu gibi kendi yollarına gitmeyi seçmeleri olgusunun da dikkate alınması gerekiyor. Temel olarak ister IMEC ister BRI olsun kıtalar arası bir ekonomik koridorun Orta Doğu'ya yönlendirilmesi son derece zor bir görev olmaya devam edecek.
İran ile İsrail arasında devam eden savaş, Orta Doğu'nun istikrarına yönelik tartışmasız en önemli tehdidi temsil ediyor. 7 Ekim sürecinin Lübnan’a, Suriye’ye ve son olarak Yemen’e sıçraması bölgenin ana ticaret yollarının güvenliği konusunda artan belirsizlik ekonomik koridor projelerinin ilerlemesi önünde ciddi sorunlar yaratıyor.
Özellikle BRI söz konusu olduğunda Tahran ile Riyad arasındaki düşmanlığın artması ticaret yollarını bozabilir, nakliye ve taşımacılıkta belirsizlikler yaratabilir. Her ne kadar Çin, İran ile Suudi Arabistan arasında yakınlaşmaya aracılık etse de anlaşma, Tahran'ın devam eden nükleer programının tetiklediği bölgesel bir kriz ile Yemen’deki durum, yatırım kararlarını ve ekonomik ortaklıkları etkileyebilir bu da planlanan altyapı projelerinin ertelenmesine veya terk edilmesine yol açabilir.
IMEC'in durumu da benzer. ABD, IMEC stratejisini İsrail ile Arap komşuları arasında barışın sağlanmasına odakladı. İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme anlaşmasına varılmasına yönelik ilk ivme işaretleri olmasına rağmen 7 Ekim'de Hamas-İsrail savaşının patlak vermesi müzakerelerin askıya alınmasına yol açtı ve IMEC'in devamlılığı konusunda ciddi şüpheler yarattı. Filistin devletinin varlığına ilişkin temel mesele üzerinde fikir birliğinin olmaması ve savaşın yayılma riski bölge ve ekonomik koridor oluşturma planları açısından sorun teşkil ediyor. IMEC'in Mutabakat Zaptı, projenin nasıl hayata geçirileceğine ilişkin ayrıntıları içermediğinden 9 Eylül 2023'teki G20 Zirvesi’nden sonraki 60 gün içinde "ilgili zaman çizelgeleri ile bir eylem planı geliştirmek ve taahhüt etmek için" bir toplantı yapılması planlandı. Ancak Gazze ihtilafı nedeniyle imzacılar planlanan toplantıyı düzenleyemedi. Savaş nedeniyle Orta Doğu'da İsrail karşıtı duyguların yayılmasıyla birlikte İsrail ile Arap dünyası arasında yeni ekonomik ve diplomatik bağların kurulması giderek zorlaşacak.
IMEC'i zayıflatabilecek bir diğer kritik faktör ise Mısır, Irak, Umman ve Türkiye gibi stratejik konumları nedeniyle ekonomik koridorlar için ideal adaylar hâline gelen ülkelerin dikkate değer bir şekilde dışlanması. Türkiye’nin bu projeye Kalkınma Yolu stratejisiyle cevap vermesi de önemli.
Tüm bu nedenlerden dolayı ekonomik koridor projeleri özellikle Orta Doğu gibi istikrarsız bir bölgede çok sayıda karmaşık jeopolitik engelle karşı karşıyadır. Her ne kadar bu tür projeler farklı bölgeleri birbirine bağlamayı ve malların, hizmetlerin ve insanların etkin hareketini kolaylaştırmayı amaçlasa da tam tersi etkiler yaratma riski de taşıyor. Tartışmalı bölgeleri veya hassas sınır bölgelerini kapsayan projeler toprak bütünlüğü ve egemenlik konusunda endişelere yol açabilir. Ekonomik dengesizlikler veya projelerden sağlanan faydalardaki eşitsizlikler de mevcut gerilimleri daha da kötüleştirebilir.
Sonuç
7 Ekim’de başlayan, Lübnan ve Suriye ile devam eden yeni bölgesel durumu bu koridor savaşlarından ayrı görmek büyük resmi görememek demektir. Koridorlar oluşturma; küresel kapitalizmin jeopolitik, jeoekonomik ve sosyo-mekansal tezahürlerinin bu yüzyılda yeniden yapılandırılmasıdır. Orta Doğu, devam eden bu süreçte kritik bir jeostratejik konuma sahiptir. ABD ile Çin küresel rekabetlerini bu hayati ama oldukça sorunlu ve çatışmalarla dolu bölgeye genişletmeye ve Orta Doğu'nun merkezî bir rol oynadığı geçmiş dönemlerin bağlantılarını yeniden canlandırmaya çalışıyor. BRI'nin başlangıcından bu yana Çin'in Orta Doğu ülkeleriyle iş birliği giderek derinleşti. IMEC, Batı'nın BRI'ya karşı yeni doğmakta olan bir tepkisidir ve bölgedeki pazarlar, kaynaklar ve nüfuz konusunda ABD-Çin rekabetinin bir parçasıdır.
BRI, IMEC'ten çok daha hızlı ilerliyor hatta Çin'in aracılık ettiği İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasında olduğu gibi bölgesel uzlaşmayı da teşvik ediyor. Mısır, İran, Suudi Arabistan ile BAE, BRI'ya katılmaları nedeniyle gelişen ticaretin yanı sıra Çin yönetimindeki Şangay İş Birliği Örgütünün diyalog ortaklarıdır ve yeni genişletilmiş BRICS hükûmetler arası yükselen güçler örgütüne katılmanın eşiğindedirler. Orta Doğu ülkeleri stratejik özerkliklerini genişletmeye çalışırken ve etkili bölgesel aynı zamanda uluslararası oyuncular olmak için yarışırken BRI ve diğer Çin projeleri cazip iş birliği modelleri sunuyor.
Bununla birlikte bölgedeki ülkeler her ne kadar Çin'in yükselişinden faydalanmak isteseler de doğrudan Pekin'e yüzde yüz uyum sağlamaları pek olası değil. Orta Doğu devletleri doğal olarak ve reel politik açıdan uluslararası ortaklıklarını genişletme ve çeşitlendirme eğiliminde görünüyor. Muhtemelen bunu Çin ve ABD ile ilişkilerini dengelemek, hatta bazen iki küresel gücü birbirine düşürmek amacıyla yapabilirler. Aslında Orta Doğu ve özellikle Körfez ülkeleri, ABD ve Çin ile ilişkiler konusunda en iyi hareket tarzına dair karar vermeden önce muhtemelen kendi maliyet ve faydalarını tartacaklar.
ABD-Çin arasında yaşanan jeopolitik rekabetin etkileri Orta Doğu’da sert bir şekilde hissediliyor. 7 Ekim 2023 ile başlayan, Lübnan, Suriye ve Yemen ile devam eden krizler silsilesini doğru analiz edebilmek için jeopolitik koridorlar rekabetini iyi okumak ve anlamlandırmak gerekmekte. Bununla birlikte 2025 yılı içerisinde Rusya-Ukrayna savaşından, Çin Tayvan gerilimine, Trump ile ABD müesses nizam arasındaki mücadeleden, AB içindeki ekonomik sıkıntılara, Arktik bölgedeki gelişmelerden, İran’ın nükleer tesislerinin vurulup vurulmayacağına kadar birçok önemli konu gündemi meşgul edebilir. Bu bağlamda 2025 yılı da küresel ve bölgesel politikalarda zorlayıcı bir yıl olacak gibi görünüyor.
devamını oku daha az oku
Şiilik, İran dış politikası gibi konular bulunmaktadır. Teopower Olarak Şiilik ve İran Dış Politikası ve Jeopolitiği Anlamak: Uluslararası Politikalar Yazısı ve Jeopolitik İstihbarat adlı üç kitabı yayımlanmıştır. Ayrıca Uluslararası İlişkiler Tahlilleri, Uluslararası İlişkiler Tahlilleri 2 , İran: Bir Ülkenin Akademik Anatomisi, İsrail: Bir Ülkenin Akademik Anatomisi ve Alanya: Kadim Medeniyetler Kalesi kitaplarının editörlüğünü yapmıştır. Çeşitli mecralarda makale ve analizleri yayımlanmıştır. İngilizce ve Farsça bilmektedir.