Suriye'nin Yeni Siyasal Sistemi

Marwan Kabalan
Araştırmacı Marwan Kabalan, Suriye’de 2025 Anayasa Bildirgesi sonrasında şekillenen yeni siyasal sistemi ve yönetim biçimini Fokus+ için kaleme aldı.
251030ZK_Web_-_Suriye_nin_Yeni_Siyasal_Sistemi-Marwan_Kabalan (1).jpg
30 Ekim 2025

Bir süredir Suriye’deki mevcut siyasi sistemi anlamak ve sınıflandırmak için çabalıyorum. Oysa bu, normal şartlar altında kolay olmalıydı. Bugün dünyada bilinen siyasi sistemler genellikle ya cumhuriyet ya da monarşidir; bu ayrım, iktidarın yoğunlaştığı yer, meşruiyet kaynağı ve iktidarın el değiştirme biçimine göre yapılır. Ayrıca rejimler sivil veya askeri nitelikte olabilir; temsil biçimi ve kuvvetler arasındaki ilişkiye göre de demokratik (başkanlık, parlamenter, karma) ya da otoriter (totaliter, kişisel, teokratik) olarak sınıflandırılır.

13 Mart 2025'te yayınlanan Suriye Anayasa Bildirgesi, mevcut Suriye hükümet sistemini tanımlamayı kolaylaştırmıyor. Bildirge, birinci bölümün birinci Suriye'yi "cumhuriyet" olarak tanımlasa ve üçüncü bölümde "geçiş dönemindeki hükümet sisteminden" söz etse de bu sistemi açıkça tanımlamıyor. Yalnızca, yürütme yetkisinin neredeyse tamamen başkanın elinde toplanmasından hareketle, bunun başkanlık sistemi olduğunu siz kendinizin çıkarmanız gerekiyor.

Çelişki, bildirgenin birinci bölümün ikinci maddesinde “kuvvetler ayrılığından” söz etmesine rağmen, aynı zamanda 24. maddede başkana Halk Meclisini doğrudan veya dolaylı olarak oluşturma yetkisi tanımasıyla ve 47. maddede, başkanın Anayasa Mahkemesi’nin yedi üyesinin tamamını atama yetkisine sahip olmasıyla doruğa çıkar. Oysa bu mahkeme, gerektiğinde başkanı yargılamakla yükümlüdür. Bu yetkiler bizi pratikte, Körfez bölgesi gibi dünyanın sınırlı bölgelerinde hâlâ varlığını sürdüren mutlak monarşi sistemine yaklaştırıyor. Dolayısıyla, biçimsel olarak anayasal bildiriye dayalı bir cumhuriyet gibi görünen bir sistemle karşı karşıyayız. Ancak, özellikleri ve yetkilerin yoğunlaşması bakımından, yine de anayasal bildiriye dayalı bir mutlak monarşiye daha yakın görünüyor.  

Ancak mutlak monarşi kişisel bir yönetimdir; kral kararların tek merciidir, yetkilerin ve yasamanın kaynağıdır. Suriye'deki yönetim sistemi ise tam olarak böyle görünmüyor, çünkü artık bir yönetici grup (bir emir tarafından yönetilse de) karar alma sürecini kontrol ediyor. Bu bizi, tek bir siyasi veya ideolojik eğilime sahip bir grubun iktidarı ele geçirdiği başka bir siyasi sistem türüne (totalitarizm) getiriyor. Ancak, bugün Suriye'de iktidarı elinde tutan grup meşruiyetini halktan almıyor ve onları otorite kaynağı olarak tanımıyor. Aksine demokrasiyi reddediyor ve bizi teokratik bir yönetim sistemine yaklaştıran "dini bir yetki" ile yönetiyor.

Burada karşı karşıya olduğumuz sorun, günümüz dünyasında en belirgin örneği İran olan teokratik bir yönetim sisteminin, dini otoriteyi siyasi iktidarın yanında tutmasıdır. İran’daki “Devrim Rehberi” hem siyasi liderdir hem de “Veliyy-i Fakih”tir (İmam Zaman’ın naibi), dolayısıyla içtihat (hukuki norm) ve yasama yetkisine de sahiptir.  

Suriye’deki durum

Ancak Suriye'de durum böyle değildir; Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, bildiğimiz ve anladığımız kadarıyla siyasi otoritenin ötesinde dini bir yetkiye sahip değildir. Grubu içinde, emir ile din adamı (halka namaz kıldıran dini otorite) arasında net bir ayrım vardır; din adamı bu durumda onun dini konulardaki danışmanıdır. Tüm bu karmaşalar içinde, giderek oligarşik (seçkinler yönetimi) bir sistem şekillenmektedir. 

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara

Bu yapı, yeni bir iktidar elitinin ülkenin tüm güç ve servet kaynaklarını kontrol altına almaya çalıştır. Bu durum, Putin dönemindeki Rusya’yı ya da Erdoğan dönemindeki Türkiye’yi hatırlatmaktadır. Burada “devlet içinde devlet” veya “çift başlı yönetim” görüntüsü vardır: Biri resmî yapı (devlet kurumlarının temsil ettiği görünür otorite), diğeri ise gayriresmi yapı (yalnızca “cemaatin” üyelerinden oluşan, gerçek iktidarı elinde tutan gizli yapı). Ancak Suriye'de ortaya çıkan yeni oligarşinin sorunu, iktidar grubunun dışında, hala silahlarına sarılan ve iktidar ganimetlerinden paylarını korumak için mücadele eden çok sayıda grubun varlığıdır; bu arada azınlıkları dahil etmeye yönelik dış baskılar artmaktadır. Tarih bize, devletin parçalanmasını önlemek için, bir noktada Mehmet Ali Paşa’nın 1811’deki “Kale Vakası”na benzer bir senaryo (iktidarın merkezileştirilmesi için rakip güçlerin ortadan kaldırılması) yaşanabileceğini gösteriyor. Ancak bu durumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, tamamen bölgesel ve yerel koşullara bağlı olacaktır.

Sonuç olarak, Suriye’de önümüzdeki bir iki yıl içinde hangi yönetim biçiminin kalıcı hale geleceğini kestirmek zordur. Çünkü ülke hâlâ büyük bir akışkanlık ve belirsizlik döneminden geçmektedir; yerel ve uluslararası etkenler yoğun biçimde iç içe geçmiş durumdadır. Ancak kesin olan şudur: Eğer devletin biçimi ve yönetim sistemi konusunda geniş bir ulusal mutabakata gidilmezse, herkesin korktuğu kaos ihtimali kaçınılmaz hale gelebilir.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Dünü, Bugünü ve Yarınıyla Suriye- 24-25-26-27-28-29 _ Dr. Mehmet Akif Koç

Dr. Mehmet Akif Koç, Suriye'nin tarihsel ve sosyolojik sürecini inceleyen serinin devamında; İkinci Dünya Savaşı sırasında Suriye ve Lübnan’ın Vichy Fransası ile Müttefikler arasındaki mücadeleye sahne oluşunu, savaşın bölgedeki dengeleri nasıl…

Irak’ta Kader Belirleyici Seçime Doğru 

Gazeteci Muhammet Kurşun, Irak’ın 11 Kasım’da yapılacak kritik seçimleri öncesinde ülkedeki siyasi dengeleri, aktörleri ve olası senaryoları Fokus+ için inceledi.  

Büyükelçi Röportaj

Sudan Ankara Büyükelçisi Nadir Yousif Eltayeb Babiker, Fokus+ röportajında Sudan'daki trajik durumu anlattı.

Mahremiyet mi, Hız mı? Gençlerin Dijital Güvenlik Açığı

Araştırmacı Selman Enes Yücel, üniversite gençliğinin dijital mahremiyet farkındalığının düşük olduğunu ve hız, paylaşım ve görünürlük arzusunun gizlilik bilincini nasıl gölgelediğini Fokus+ için inceledi.

Suriye’de Yeni Dönem Türkiye ve Katar Desteğiyle Enerji Sektörü Yeniden Canlanıyor

Suriye, yıllar süren savaş ve izolasyonun ardından yeniden ayağa kalkıyor. Ülke, imzalanan yeni enerji anlaşmalarıyla birlikte hem siyasi hem de ekonomik anlamda yeni bir döneme giriyor. Artık enerji, Suriye için bir yük değil; kalkınmanın motor gücü…