Suriye Halk Meclisi ve Gelecekteki Geçiş Yolu

Esed rejiminin devrilmesinin ardından Suriye Halk Meclisi için yapılacak ilk seçimlerin, Suriyelilerin siyasi yaşamında bir dönüm noktası oluşturması bekleniyordu.
Bu seçimlerin, vatandaşların özgürce katıldığı, temsilcilerini seçtiği ve tiranlık döneminden özgürlük dönemine geçişi sembolize eden bir süreç olması umuluyordu.
Ancak ne yazık ki bu süreç, parlamento içinde gerçek bir tartışma, denetim veya hesap verebilirliğe yer bırakmayacak şekilde kurgulandığı için bu beklenti gerçekleşmedi.
Yeni yönetim, ülke genelinde yaşanan yıkım, kitlesel yerinden edilmeler, seçmen kayıtlarının yokluğu ve ülke içi ile dışındaki kamplarda yaşayan yaklaşık iki milyon Suriyelinin varlığı nedeniyle genel seçimlerin istenilen düzeyde yapılmasının mümkün olmadığını savundu.
Tüm bunlar doğru ve tartışılmaz. Ama tam da bu nedenle, seçimlerin doğrudan veya dolaylı atamalar yerine ertelenmesi daha uygun olurdu.
Anayasa Bildirgesi’nin öngördüğü beş yıllık geçiş dönemi dikkate alındığında, seçimlerin yapılması için gerekli koşullar sağlanana kadar bir veya iki yıl beklenmesi makul bir seçenek olabilirdi.
Mevcut koşullar altında seçimlerin zor olacağı konusunda genel bir mutabakat bulunmasına rağmen, içeriden veya dışarıdan herhangi bir baskı olmadığı için bu zaman dilimi, parlamentonun seçilmesiyle sonuçlanacak normal bir siyasi hayatı başlatmak için kullanılabilirdi.
Ancak tam tersi yaşandı. Parlamento, siyasi hayatın hiçbir tezahürünün bulunmadığı bir ortamda kuruldu.
Çalışmalarını düzenleyecek bir yasa bulunmadığından hiçbir parti veya hareket sahnede yer almadı.
Dahası, adayların plan ve programları hakkında ciddi bir tartışma yapılmadı; sosyal medyada hakaret ve küfür kampanyaları dışında genel bir siyasal diyalog oluşmadı.
Yasaları çıkarmak ve mevcut olanları yeniden düzenlemek için bir yasama konseyine ihtiyaç duyulduğu iddiası da zayıf kaldı.
Çünkü yürütme organı, iktidara geldiği günden itibaren yasama organının görevlerini fiilen üstlenmiş ve kendi hazırladığı Anayasa Bildirgesi’ni ihlal etmiştir.
Üstelik yasama organını atayan ve içindeki her kişiyi aday gösteren de yine yürütme organıdır.
Ancak tüm bu detaylar, önemine rağmen asıl dönüm noktasını oluşturmaz. Çünkü seçimler ulusal bir mutabakat olmadan yapıldı.
Dolayısıyla bu süreç, Suriyeliler arasındaki bölünmeleri derinleştiren, çatışmaları alevlendiren ve çoğunluğu temsil etme iddiasına rağmen önemli kesimleri dışlayan bir adım haline gelmiştir.
Buna rağmen yeni yönetim, itirazlara karşın bu süreci sürdürmekte ısrar ediyor.

Seçime giden yol
Süreç 29 Ocak’ta yalnızca askeri grupların katıldığı “Zafer Konferansı”yla başladı.
Ardından 25 Şubat’ta aceleyle düzenlenen resmi “Ulusal Diyalog Konferansı” geldi.
Bu konferans, geçiş sürecinin yol haritasını ana hatlarıyla belirleyen ve meşruiyet kazandırmayı amaçlayan önceden yazılmış bir bildiri yayımladı.
13 Mart’ta ise yeni yönetimin yetkilerini tanımladığı ve taslağını hukuk uzmanlarına emanet ettiği “Anayasa Bildirgesi” ilan edildi.
Mart ayı sonunda ise istişareye kapalı biçimde, “Teknokrat Hükümet” adı altında “Geçici Hükümet” kuruldu.
Son olarak, karışıklığa, üç ilin hariç tutulmasına ve seçim organlarına üye seçimi için net kriterlerin bulunmamasına rağmen Halk Meclisi oluşturuldu.
Bu durum, aynı mahallede yaşayanlar arasında bile bölünme ve gerginliğe neden oldu.
Sürecin son aşamasının, benzer şekilde ilerlemesi beklenen “kalıcı anayasa” taslağının hazırlanması olacağı öngörülüyor.
Böylece, rejimin devrilmesinin birinci yıldönümünde, yani 8 Aralık’ta, yeni yönetim geçiş dönemi için gerekli tüm düzenlemeleri tamamlamış olacak.
Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Ulusal Kütüphane’deki seçim merkezini ziyareti sırasında yaptığı kısa konuşmada, “Sadece birkaç ay içinde, tarih boyunca başarılarında zirveye ulaşmış Suriyeliler sayesinde bir başarıya imza attık” sözleriyle tam da bunu kastediyordu.
Bu ifade, “tarih boyunca başarılarında yaratıcı olan” Suriyelilere bir övgüydü.
Cumhurbaşkanı Şara’nın sözleri doğru; yaşananlar gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir başarıydı.
Yeni yönetim, tüm zorluklara rağmen iktidarın dizginlerini ele geçirme yolunda tüm aşamaları tamamlamayı başardı.
Böylece, ülkenin birliği, siyasi ve güvenlik istikrarı ve ekonomik toparlanma üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen, yönetim Anayasa Bildirgesi’nde kendisine tanınan beş yıllık sürenin dörtte birine bile ihtiyaç duymayacak.
Ancak eğer yönetim, devletin yeniden inşasında, siyasi sistemin tasarımında ve iktidarın devredilme biçiminde ulusal uzlaşıya dayalı bir yol izlemeyecekse, bunların hiçbiri önemli olmayacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen askeri kargo uçağının kara kutusunun bulunduğunu ve incelemelerin başlatıldığını açıkladı. Erdoğan, 20 askerin şehit olduğu kazada 19 naaşa ulaşıldığını, son askerin aranmasının…

Tunus'ta 84 yaşındaki ana muhalefet lideri Raşid Gannuşi, siyasi tutuklulara destek için cezaevinde açlık grevine başladı. Eski Meclis Başkanı, "devlete komplo" dahil çeşitli davalardan toplam 37 yıl hapis cezası almıştı. İşte detaylar...

Türkiye, Suriye ve Ürdün arasında imzalanan mutabakatla Hicaz Yolu’nun yüksek hızlı tren standardında yeniden canlandırılması planlanıyor. Proje, yük ve yolcu taşımacılığıyla bölgesel ulaşımı güçlendirmeyi, hac ve umre turizmine yeni bir alternatif…

Fransa’nın önde gelen eğitim ve araştırma enstitüsü College de France, Filistin ve Avrupa ilişkilerini konu alan akademik konferansı, “siyasi tarafsızlık” ilkesini gerekçe göstererek iptal etti. Karar, akademik çevrelerde “siyasi baskı” eleştirilerine…
