ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin temsilcileri ile Hamas arasında ateşkes konusundaki görüşmelerin bir süre gizli sürdürülmesinin ardından ABD, Hamas ile doğrudan görüşmeler yürütüldüğünü doğruladı.   

Hamas ile görüştüklerini kabul eden Trump, “Bu görüşmelerde İsrail’e yardım ediyoruz” ifadelerini kullandı. 

İsrail’in ABD-Hamas görüşmelerine tepkisi ve sızdırılan bilgiler 

Öncelikle, bu görüşmeleri sabote etmek amacıyla konuyu sızdıranın İsrail olduğu açıktır. Trump yönetimi ile Hamas arasında yapılan doğrudan görüşmeler konusunda İsrail’de büyük bir memnuniyetsizlik var.   

İsrail merkezli Yedioth Ahronoth gazetesinde yer alan bir habere göre ABD hükümet yetkilileri, İsrail’i, Trump yönetiminin Doha’da Hamas’la yürüttüğü gizli müzakereleri sabote etmek amacıyla bu konuda medyaya bilgi sızdırmakla suçladı.   

Trump yönetiminin, ABD vatandaşı İsrailli rehinelerin serbest bırakılması için bu görüşmelerin yapıldığını bildirmesine rağmen, 'bu doğru da olsa' süper bir gücün temsilcileri ile 'terörist' olarak niteledikleri bir hareket arasında doğrudan bir toplantı yapılması Hamas’ın gücünün bir kabulüdür.  

ABD’nin bu adımı, Hamas’a hizmet eden, onun eşitliğini ve prestijini gösteren bir şeydir.   

İsrail’i son derece rahatsız eden ikinci husus ise ABD yönetiminden temsilcilerin doğrudan Hamas ile aynı masaya oturması, işgal devletinin 15 ay süren yıkıcı bir savaşın ardından hareketi ortadan kaldırmadaki başarısızlığının tüm dünya tarafından kabul edildiği anlamına gelmesidir.   

Belki de dikkat çekilmesi gereken üçüncü husus, Trump yönetiminden temsilcilerinin, Hamas ile görüşmesinin İsrail’i bir nevi “atlatmak” olduğudur.   

Trump’ın, Hamas’la doğrudan görüşmelerin İsrail’e yardım etmek amacıyla yapıldığı yönündeki açıklaması, ABD’nin meseleyi kendi başına halletmeye çalıştığını gösteriyor.   

Bu da, Netanyahu’nun bu süreci engellemesini önleyecek şekilde müzakere turlarına zemin hazırlamak olarak görülebilir.   

ABD’nin ateşkes stratejisi: İsrail ile ayrışan Çıkarlar 

Ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına gelince, ABD Başkanı tarafından yapılan çelişkili açıklamalara rağmen, bu doğrudan görüşmeler, Trump’ın rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşmaya varmak ve en azından bir nebze olsun sükuneti sağlayacak yeni bir aşamaya geçmek için hızlı bir şekilde çalıştığının altını çiziyor.   

Öte taraftan, ateşkes anlaşmasının ilk aşamasında serbest bırakılan İsrailli rehineler, geçtiğimiz günlerde Trump ile görüştü. İçlerinden bazıları serbest bırakılmaları konusunda Trump’ın oynadığı rolün Netanyahu’nun rolünden daha önemli olduğunu söyledi.   

Bu da aynı zamanda ABD yönetiminin, İsrail yanlısı olmasına rağmen, Netanyahu’nun kişisel çıkarları ve konumunu korumak için herhangi bir anlaşmanın önünde büyük bir engel olduğunu fark ettiğini gösteriyor.   

Başka bir açıdan bakıldığında, İsrail’de 7 Ekim ve sonrasındaki başarısızlıkta kimin sorumlu olduğuna ilişkin tartışmalar ve karşılıklı suçlamaların boyutu bir sır değil.   

Ülkede, en sonuncusu Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi olmak üzere çok sayıda istifa yaşandı.   

Netanyahu hükümetinin Şin Bet Başkanı Ronen Bar ve hükümetin hukuk danışmanı Gali Baharav-Miara'yı görevden almayı planladığı konuşuluyor.   

Bu sorunlar, işgal devletindeki istikrar konusunda şüpheler uyandırıyor ve ABD’yi müzakere sürecini gerçeklere dayalı olarak düzenlemede daha fazla katılımcı ve katkı sağlayıcı bir rol oynamaya zorluyor.   

Zira ABD’nin Orta Doğu için bir vizyonu var ve İsrail’deki Siyonist sağın çıkarları nedeniyle Orta Doğu’nun daha fazla zarar görmesini istemiyor.   

Bu bağlamda, Trump’ın Netanyahu ile kilit konularda anlaşması beklenmiyor.    

Trump'ın ateşkes anlaşmasının ilk aşamasında ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un aracılığıyla yaptığı gibi Netanyahu’ya baskı yapacağı tahmin ediliyor.   

Bu nedenle ABD’nin, İsrail başbakanlığı için Netanyahu dışındaki adayları, örneğin Naftali Bennett’i desteklemesi pek de ihtimal dışı değil.   

Bu satırları yazdığım sırada, ABD Rehine İşleri Özel Temsilcisi Adam Boehler, Doha’da Hamas’la yaptığı görüşmenin çok faydalı geçtiğini açıkladı.   

Boehler’in açıklamalarından, İsrail işgal hükümetinin bu görüşmelerden büyük endişe duyduğu anlaşılıyordu.   

Aynı zamanda, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile Boehler arasında gergin bir telefon görüşmesi gerçekleşti ve Dermer, ABD’nin Hamas ile Doha’da yaptığı görüşmeden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.   

Trump yönetiminin ise İsrail hükümetini “atlatmak” için çalıştığı ve başta “müzakerelerin süresini uzatmak” olmak üzere İsrail’in tüm tutumlarını benimsemediği açık.   

Boehler konuya ilişkin açıklamasında, “İsraillilerin neden öfkeli olduğunu anlıyorum ancak biz ABD’yiz. İsrail’in ajanları değiliz” ifadelerini kullandı.   

ABD-İsrail ilişkilerinde kırılma: Netanyahu üzerindeki baskı artıyor 

Diğer yandan, Biden yönetiminin son yılında Netanyahu hükümetiyle arasında bir uçurum olduğu biliniyor.   

Netanyahu, yeni ABD Başkanı Trump’ın göreve gelince kendisine “açık çek” vermesini bekliyordu, ancak görünen o ki Trump yönetimiyle işler Netanyahu’nun istediği gibi gitmiyor.   

Medyada, Netanyahu lehine açıklamalar ve tutumlar görülebilir, ama gerçekte farklı bir yol izleniyor olabilir.   

Trump ayrıca Hamas’a yönelik tehdidi de test etmeye çalıştı, ancak bu gerçekleşmeyince Hamas’la masaya oturma süreci yaşandı.   

ABD’lilerin mevcut gerçekleri çok iyi okudukları ve önemli iki faktörün farkına vardıkları açıktır.   

Bunlardan ilki, İsrail’in Hamas’ı askeri olarak ortadan kaldıramayacağı, hareketin güçlü olduğu ve Filistin siyasetinde önemli bir rol oynamaya devam ettiğidir.   

İkinci faktör ise Hamas’ın esnek davranarak, bir ateşkes anlaşmasına varmak istemesidir.