10 Kasım 2025
Enerji artık tek başına hareket etmiyor. Sınırların belirsizleştiği, yetkilerin çatıştığı bölgelerde enerji; aynı zamanda tanınma, meşruiyet ve stratejik hizalanma anlamını taşıyor. Orta Doğu ve Afrika’daki çatışma sonrası dönemde boru hatları ve enerji iletim hatları sadece altyapı değil, birer niyet beyanı niteliğinde. Enerji artık tek başına istikrar sağlayıcı değil; egemenlik ve barışın müzakere edildiği bir dil.
Kırılgan bölgelerde tarafsızlık çoğu zaman teknokratik bir varsayımdır. Mühendisler şebekelere ve kapasiteye, finansçılar getiri ve riske odaklanır. Ancak çatışmalı alanlarda her sözleşme siyasi bir eylemdir. Kuzey Suriye’deki bir güneş enerjisi tesisi, Lübnan’a uzanan bir iletim hattı ya da Gazze’deki bir arıtma tesisi, hangi otoritenin tanındığını gösterir. Sezar Yasası yaptırımlarının bütünüyle kaldırılmasına yönelik çabalar, Suriye’de sınırlı enerji ticaretine alan açarken insani iyileşme ile siyasi onay arasındaki gerilimi de gözler önüne seriyor. Sudan’daki ASCENT girişimi, meşruiyet sorununu çözmeden parçalanmış bir zemine geri dönüyor.
Filistin’de enerji hem bir sembol hem de bir mücadele alanı. Gazze’deki çatışma, bölgesel işbirliğini yeniden şekillendiriyor. Ürdün’ün İsrail ve BAE ile yürüttüğü su-karşılığı-enerji anlaşmasını 7 Ekim sonrası askıya alması, teknik fizibilitenin siyasi güvensizlik ortamından ne kadar süratle aşınabileceğini gösteriyor. Temiz enerjinin, egemenlik çatışmaları altında sürdürülebilirlik kazanması zor. Tarafsızlık bile belirli bir netlik gerektirir.
Barışın sermayesi: Yatırım, tanıma ve dalgalanma
Çatışma, statükoyu bozmak suretiyle stratejik yeniden konumlanma için alan yaratır. Ateşkesler uzlaşma değil, esasen yeniden tahsis sürecini başlatır. ABD–Suudi görüşmeleri, Riyad’ın sadece petrol istikrarı sağlayıcısı değil, aynı zamanda barışa bağlı yatırımların garantörü olma potansiyelini de gösteriyor. Washington’un Mısır, Ürdün ve İsrail’i birbirine bağlayan Körfez merkezli bir koridor kurma çabası, Çin ve Rusya etkisine karşı bir denge arayışı mahiyetinde. Körfez ülkeleri için bu, geniş kaynaklarını yumuşak güce dönüştürmek anlamında hem bir sorumluluk hem de bir kaldıraç vazifesi görüyor.

Ancak barışın da kendi istikrarsızlığını beraberinde getirdiği aşikar. 1991 Körfez Savaşı sonrası petrol fiyatları 100 gün içinde %33 düştü. 2003 Irak işgali sırasında %10 gerileyip sonra toparlandı. Gazze, Sudan ve Kızıldeniz’i de etkileyecek bugünkü ateşkes düzenlemeleri benzer dalgalanmalara yol açabilir. Piyasalar risk primlerini, sigorta maliyetlerini ve güzergâh istikrarını yeniden değerlendirir. Barış da tıpkı savaş gibi piyasalarda yeniden yapılandırıcı bir etkide bulunur.
Enerji artık sadece petrol ve gazla sınırlı değil. Bölgenin gelecekteki kaynakları su, rüzgâr, hidrojen ve veri gibi egemenlik açısından kritik unsurları içeriyor. Su tarımı, direnci ve etkiyi besleyen sıvı formda bir enerji. Güneş ve rüzgâr, karbon sonrası diplomasinin para birimi. Hidrojen koridorları, üreticileri Türkiye ve Levant üzerinden Avrupa’ya bağlar. Fiber optik, bulut ve yapay zekâ gibi dijital enerji siber gücü devlet gücüyle birleştirir.
Çatışma sonrası bölgelerde yatırım bir tanıma biçimidir. Sermaye akışları meşruiyeti de şekillendiriyor. Suriye’de Körfez yatırımları, temkinli bir normalleşmeye işaret ederken, Sudan’da yatırım, arabuluculuğun yerini alıyor. Gazze’de yeniden inşa taahhütleri, ABD–Suudi mutabakatı ve Mısır’ın koordinasyonuna endekslenmiş durumdadır.
Körfez’in egemen fonları (PIF, Mubadala, ADQ, QIA) eskisi kadar pasif bir görünüm arz etmiyor. Artan oranda barışı koruma araçları olarak işlev görüyorlar. Altyapı yatırımları ve uluslararası işbirlikleriyle bölgesel angajmanın yeni bir sayfasını açıyorlar; himaye yerine ortaklığı önceliklendiriyorlar.
Türkiye’nin sessiz diplomasisi: Altyapı olarak güven
İyileşme ve toparlanmanın genel olarak birbirine bağlı beş unsura dayandığı tespiti yapılabilir:
- Yaptırımların seçici çerçevesi: Uygulanmaları veya askıya alınmaları siyasi niyetin sinyali niteliğindedir. Suriye ve Lübnan enerji koridorlarında görüldüğü gibi.
- Sermaye olarak koşullu güven: Bağışçı zamanlaması ve şeffaflığı, hangi tarafın ivme kazandığını belirler. Güven finansallaşır.
- Diplomasi olarak tasarım: Modüler projeler, gerilim yaratmadan etkileşim sağlar. Esneklik hayatta kalmanın anahtarına dönüşür.
- Bölgesel bağlantı olarak sigorta: Türkiye, Irak ve Körfez üçlüleri gibi ortaklıklar, tahakkümü azaltır ve dayanıklılığı artırır.
- Altyapı olarak güven: Toplumlar için meşruiyet, soyut ilkelerle değil; elektrik, temiz su ve iş imkânlarıyla somutlaşır. Tarafsızlık, ancak sahada atılan adımlarla, sağlanan hizmetlerle ve kapsayıcı yatırımlarla görünür olur.
Çatışma risk primlerini artırır; barış onları düşürür. Uluslararası Denizcilik Örgütü, aktif çatışma dönemlerinde sigorta maliyetlerinin %500’e kadar artabileceğini tahmin ediyor. Kızıldeniz ve Gazze’deki ateşkesler, lojistik ve yeniden inşa için likidite serbestliğine katkıda bulunur.
Bu “barış temettüsü” üç yönde hareket eder: taşıma ve sigorta maliyetlerinin düşmesi, yeni yatırım fırsatları ve enerji, su ve teknolojide sektörler arası yeniliklerin entegre sistemlere dönüşmesi. Esas sınama, dalgalanmayı değere dönüştürmek; kırılgan ateşkesleri, enerji güvenliğini ve toplumsal dayanıklılığı artıran kalıcı ortaklıklara çevirebilmektir.
Türkiye’nin enerji diplomasisi sessiz ama etkili. LNG merkezleri, elektrik bağlantıları ve rakip bloklar arasında arabuluculuk yoluyla Ankara, Körfez’i Avrupa’ya, Levant’ı Orta Asya’ya bağlayabilecek potansiyele sahip. Bu ihtiyatlılık tereddütten ziyade stratejik bir ayarlama olarak tanımlanabilir. Değişen ittifaklar arasında Türkiye, pragmatik güven ve altyapı sürekliliği sunabilme kapasitesiyle ön plana çıkmakta.
Ortadoğu’da enerjinin geleceği sadece yakıtla ilgili değil. Kaynak yönetiminin barış yönetimine nasıl dönüştürüldüğü meselesidir. Tarafsızlık artık aktif tasarım gerektirmekte. Bir diğer ifadeyle insanı siyasetin önüne koyan sistemler, meşruiyeti satın almak yerine yeniden inşa eden ortaklıklar
Enerji uzun süredir baskı, ödül ve tecrit aracı olarak kullanıldı. Ancak bölünmüş bir bölgede artık birleştirici bir potansiyele sahip. Bir zamanlar ayıran boru hatları şimdi bağlayabilir. Kontrolü simgeleyen şebekeler birlikte yaşamı teşvik edebilir.
Enerji kolektifleştiğinde, su adil dağıtıldığında ve yenilik sınırları aştığında barış artık bir hedef değil, altyapıya kodlanmış bir gerçekliğe dönüşür. Gücü paylaşanlar, diplomasiyi yalnızca konuşmaz; onu yaşatmış da olur. Enerji, doğru ellerde çatışmasız, kapsayıcı ve birleştirici bir dile dönüşür.





devamını oku daha az oku
edinmiştir. Orta Doğu'daki siyasi, sosyal ve ekonomik dinamikler hakkında kapsamlı bilgi ve birikim edinmiş, Suriye ve Filistin ihtilafları özelinde, insani veçhe ve jeopolitik etkileri dahil olmak üzere, analitik çalışmalarda bulunmuştur. Ayrıca, insan hakları ve bölgesel siyasi gelişmeler konusunda uzmanlaşarak çok taraflı diplomaside görev almıştır. Katkıları arasında, STK'lar ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde diyalog ve müzakere yoluyla barış ve istikrarı teşvik etmek için öneriler bulunmaktadır. Halihazırda Orta Doğu bağlamında çalışma ve faaliyetlere katılmakta, danışmanlık yapmakta ve uluslararası medya kuruluşlarında yorum ve makaleleri yayınlanmaktadır.