Endülüs mültecilerinin Kuzey Afrika'ya göçü, bölge tarihindeki en önemli kültürel değişimlerden biriydi. 1492'de Gırnata'nın düşüşü ve ardından gelen İspanyol Engizisyonu sonrasında, binlerce Müslüman ve Yahudi İspanya'dan sürüldü. Bu hareket, Kral III. Felipe'nin Moriskolar’ı- zorla Hristiyanlığa döndürülmüş Müslümanları- sürgün etme emriyle 17. yüzyılın başlarında yoğunlaştı. 

Bu sürgünlerin çoğu, özellikle Fas, Cezayir ve Tunus'ta sığınak aradı. Bu göç dalgası, sadece demografik bir değişim değil, aynı zamanda zengin bir kültürel mirasın aktarımını da temsil ediyordu.

Moriskolar kimdir?

Moriskolar, İspanya'nın İslami döneminin son temsilcileriydi. Reconquista sonrası dönemde, Hristiyan yönetim altında yaşamaya zorlanan bu topluluk, dış görünüşte Hristiyanlığı kabul etmiş olsa da, evlerinde ve gizli toplantılarında İslami geleneklerini yaşatmaya devam etti. Bu ikili yaşam, onların hem İslami hem de Hristiyan kültürüne dair derin bir anlayış geliştirmelerine yol açtı. 

Moriskolar, yüksek eğitim düzeyleri ve çeşitli zanaatlardaki ustalıklarıyla tanınıyorlardı. Tarihçi Bartolomé Bennassar'ın araştırmalarına göre, 1609-1614 yılları arasında 300.000'den fazla Morisko İspanya'dan sürgün edildi.

Demografik ve istatistiksel etki

Endülüs göçünün yarattığı demografik değişim, Kuzey Afrika şehirlerinin sosyal ve ekonomik yapısını derinden etkiledi. Fas’ın Fes şehrinde, 17. yüzyılın başlarında nüfusun yaklaşık %30’u Endülüs kökenli olmuştu. Bu göçmenler, özellikle Al-Mallah Al-Andalusi (Endülüs Mahallesi) gibi bölgelerde yerleşmiş ve bu mahalle, günümüzde hala tarihi bir öneme sahiptir. 

Ayrıca, Tetouan şehri neredeyse tamamen Endülüs mültecileri tarafından yeniden inşa edilmiştir ve bu şehir, Endülüs kültürünün izlerini taşıyan önemli bir merkez haline gelmiştir. Tunus’ta ise 80.000’den fazla Morisko yerleşmiş ve bu yeni gelenler, tarım ve zanaat alanlarında getirdikleri yeniliklerle şehre büyük katkı sağlamıştır. Cezayir’in Kasabası’nda ise binlerce Endülüs mülteci yerleşmiş ve bu mülteciler, şehrin ticaret ağlarının gelişmesinde ve mimarisinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu veriler, Endülüs göçünün Kuzey Afrika şehirlerinin kentsel ve ekonomik gelişimine olan etkisini gözler önüne sermektedir.

Endülüs'ün mimarlık ve şehir planlaması üzerindeki etkisi

Endülüs mimarisi, Kuzey Afrika’nın şehir dokusunu kalıcı olarak değiştirdi. Dar ve kıvrımlı sokaklar, iç avlulu evler, kapalı çarşılar ve bedestenleri, mahalle hamamları ve gelişmiş su dağıtım sistemleri, Endülüs şehir planlamasının karakteristik özellikleriydi. Bu şehir yapıları, özellikle sıcak iklim koşullarına uyum sağlamak amacıyla gölge sağlayacak şekilde tasarlanmıştı ve havalandırmayı maksimize etmek için dar sokaklar ve iç avlular kullanılıyordu. Fez ve Rabat gibi şehirler, Endülüs tarzında yeniden inşa edilerek bu planlamanın örneklerini sundu.

Dini mimaride, camilerin tasarımından süslemelerine kadar Endülüs etkisi görülüyordu. Endülüslü mülteciler, önemli cami ve medreseleri genişleterek, kendilerine özgü mimari stillerini bu yapılarla entegre ettiler. Fez’deki Karaviyyin Camii ve Cezayir’deki Büyük Camii gibi yapılar, Endülüs sanatının geometrik desenlerini, at nalı kemerlerini ve renkli zellige çini işçiliğini barındıran örneklerdir. Ayrıca, Endülüslüler, gelişmiş sulama tekniklerini Kuzey Afrika’ya getirerek bu bölgelerdeki su yönetimini iyileştirdiler. Bu teknikler, Fez’deki Jnan Sbil Bahçesi ve Tunus’taki Bardo Bahçeleri gibi yeşil alanların gelişimine de katkı sağladı. Bu bahçeler, Endülüs-İslam cennet vizyonunu yansıtarak, simetri, akan su ve çeşitlilik gösteren bitki örtüsüne vurgu yapıyordu.

Endülüs mültecilerinin müzik ve sanattaki rolü

Endülüs müzik geleneği, Kuzey Afrika’nın klasik müzik mirasının temelini oluşturdu. Tunus’ta Maluf, Cezayir’de Gırnati ve Fas’ta Andalusi gibi klasik müzik formları, Endülüs müzik geleneğinin devamı niteliğindeydi. Bu müzik türleri, karmaşık makam sistemleri, zengin usul yapıları ve şiir-müzik ilişkisine dayanan performans gelenekleriyle karakterize ediliyordu. Ud, rebab, kanun, ney gibi müzik aletleri, bu zengin müzik geleneğinin vazgeçilmez unsurlarıydı. Endülüslü mültecilerin Kuzey Afrika’ya getirdiği en kalıcı miraslardan biri müzik alanında oldu. Tarab Andalusi olarak bilinen klasik Endülüs müzik geleneği, Kuzey Afrika müzik kültürünün temel taşlarından biri haline geldi. Bu gelenek, farklı ülkelerde kendine özgü formlar geliştirerek yeni müzik tarzlarına evrildi.

Tunus’ta Maluf, Endülüs Nuba sisteminden türeyerek Tunus klasik müziğinin ana unsurlarından biri oldu. Cezayir’de Gırnati, özellikle Tlemcen ve Cezayir şehirlerinde gelişerek Endülüs müziğinin lirik ve melodik yapısını korudu. Fas’ta ise Nuba formu, geleneksel yapısını muhafaza eden en karmaşık ritmik ve melodik sistemlerden biri olarak varlığını sürdürdü. Endülüslüler sadece müzikal formları değil, aynı zamanda müzik aletlerini de Kuzey Afrika’ya taşıdılar. Ud, kanun ve rebab gibi enstrümanlar, bölgenin müzik kültürüne zenginlik kattı. Ayrıca, Endülüslülerin güçlü şiir geleneği, tasavvufi şiir ve Mağrip edebiyatını derinden etkileyerek müziğin yanı sıra sözlü kültüre de katkıda bulundu.

Endülüslü mültecilerin ekonomik katkıları 

Ekonomik alanda, Endülüslü mülteciler Kuzey Afrika’ya yeni teknikler ve ticaret ağları kazandırdı. İleri tarım ve sulama teknikleri, zeytincilik, narenciye üretimi ve bahçecilik alanlarında getirdikleri yenilikler, bölge ekonomisine büyük katkı sağladı. El sanatlarında, özellikle deri işlemeciliği, dokumacılık, çini üretimi ve metal işçiliğinde Endülüs teknikleri, yerel zanaatları zenginleştirdi. Akdeniz ticaret ağlarının geliştirilmesi ve yeni ticaret yollarının oluşturulması da onların önemli katkıları arasındaydı. Endülüslü mülteciler Kuzey Afrika’nın ekonomik yapısını önemli ölçüde dönüştürdü ve güçlendirdi.

Tarımda, özellikle Fez, Tunus ve Cezayir çevresinde, gelişmiş sulama yöntemleriyle verim artırıldı ve narenciye, zeytin, üzüm gibi mahsullerin üretimi büyük ölçüde genişledi. Moriskoların tarımsal teknikleri, bölgenin tarım ekonomisini modernleştirdi ve bazı ürünlerin ticari olarak Avrupa pazarlarına ulaşmasını sağladı. 

Zanaatkârlıkta, Endülüs’ten gelen ustalar özellikle deri işleme, seramik, halıcılık ve kuyumculuk gibi alanlarda Kuzey Afrika’daki üretim kalitesini yükseltti. Fez ve Tunus gibi şehirler, bu zanaatkârların katkıları sayesinde, deri ve tekstil üretiminde Akdeniz’in en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Ticarette, Endülüslü tüccarlar, Kuzey Afrika’nın Akdeniz, Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa ile olan ticari bağlantılarını güçlendirerek yeni pazarlar açılmasına yardımcı oldu ve ekonomik büyümeye katkıda bulundu.

Dini ve entelektüel katkılar

Dini ve entelektüel alanda, Endülüslü alimler Kuzey Afrika’nın düşünce hayatını derinden etkiledi. Tefsir, hadis, fıkıh ve kelam gibi İslami ilimlerde yeni yaklaşımlar getirdiler. Tasavvuf literatürüne önemli katkılarda bulundular. Astronomi, tıp ve matematik alanlarındaki bilgi birikimleri, bölgedeki bilimsel çalışmaları ileri bir seviyeye taşıdı. Medreseler, zaviyeler ve kütüphaneler aracılığıyla bu bilgi birikimini gelecek nesillere aktardılar. Endülüslü mültecilerin entelektüel ve dini katkıları son derece büyüktü.

İspanya’dan kaçan birçok alim, fakih ve ilahiyatçı Kuzey Afrika’ya sığınarak İslami düşüncenin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Fez, Tunus ve Cezayir, Endülüslü alimlerin katkılarıyla büyük birer ilim merkezi haline geldi ve Fez’deki Karaviyyin Üniversitesi gibi kurumlar bu alimlerden büyük ölçüde faydalandı. Ayrıca, Endülüslü mülteciler Şaziliyye ve Ticaniyye gibi tasavvufi ekollerin yayılmasına ve gelişmesine katkıda bulunarak Kuzey Afrika’daki manevi hayat üzerinde kalıcı bir etki bıraktılar. Yahudi mirası açısından da Endülüslü Yahudi mülteciler Kuzey Afrika’daki Yahudi geleneklerini zenginleştirdi ve özellikle Fez ve Tunus, Yahudi ilim ve ticaretinin önemli merkezleri haline geldi.