İnsanlık tarihi boyunca göç, toplumların kaderini şekillendiren en önemli olgulardan biri olmuştur. Toplumsal değişimden bahsedildiğinde şüphesiz en önemli faktörlerden birinin göç olduğu unutulmamalıdır. Günümüzde de geçmişin izlerini taşıyan ve halen devam eden göç hareketleri, farklı coğrafyalara dağılmış milyonlarca insanın hayatını etkilemektedir. Göç, sadece savaşlar, doğal afetler ya da iklim değişikliği gibi zorlayıcı faktörlerle değil, daha iyi bir yaşam, yüksek eğitim ve kariyer fırsatları arayışı gibi gönüllü nedenlerle de gerçekleşiyor. Suriye’deki iç savaş nedeniyle Suriye’den Türkiye’ye olan göç hareketi, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa’ya göç veya Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti göç olgusuna verilebilecek en iyi örneklerdir.  

Günümüzün hızlı küreselleşme dünyasında, dünyanın dört bir yanındaki insanlar eğitimden iş fırsatlarına kadar her konuda bilgiye daha hızlı ve etkin bir şekilde erişebilmektedir. McLuhan'ın yıllar önce ortaya attığı “küresel köy” kavramı günümüz dünyasında giderek daha geçerli hale geliyor. İnsanlar farklı kültürlerdeki fırsatları daha kolay keşfederek sadece sınırları aşmakla kalmıyor, aynı zamanda kariyerlerinde büyük adımlar atmak için farklı ülkeleri seçiyor. Bu da nitelikli işgücünün özellikle Batı ülkelerine göçünü hızlandırıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren klasik anlamıyla göç hareketine ek olarak daha nitelikli insanların göçü başlamış ve bu fenomene “beyin göçü” denmiştir. Beyin göçü yapan bir kişi, ülkesine döndüğünde bu durum “tersine beyin göçü” olarak değerlendirilmiştir.  

Son yıllarda beyin göçü, ülkemizde son derece tartışılan bir konu haline gelmiştir. Doktoraların, mühendislerin veya diğer mesleklere mensup olan nitelikli insanların yurtdışına göçünü konuşurken, özellikle Türk diasporalardan Türkiye’ye gelen nitelikli insanların “dönüşünü” göz ardı etmekteyiz. Avrupa'da yetişen üçüncü nesil Türklerin Türkiye'ye gelmesi, diasporik dönüş olarak nitelendirilir. Her ne kadar mezkur kişiler Avrupa’da doğup büyümüş olsalar da, Türkiye’ye karşı sahip oldukları duygusal bağ ve anavatan anlayışı nedeniyle Türkiye’ye göç ettiklerinde aslında bir “eve dönüş” söz konusu olur. Dolayısıyla göç literatüründe kullanılan “diasporik dönüş” kavramındaki “dönüş” kavramı da bu şekilde kullanılmakta. Avrupa’da doğmuş, sosyalleşme sürecinin büyük bir kısmını orada geçirmiş, dolayısıyla da oranın diline ve kültürüne vakıf bu kitlenin Türkiye’ye dönmesi hem büyük bir fırsat hem de toplumsal değişimin bir göstergesidir. Peki birçok durumda melez kimliğe sahip olduğu varsayılan, halk diliyle Avrupa’da Türk, Türkiye’de alamancı olan bu insanlar hangi nedenlerle Türkiye’ye dönüyorlar?

Dönüşün motivasyonları: Vatanseverlik, katkı sağlama ve kariyer olanakları  

Avrupa'da doğup büyüyen Türk kökenli gençler eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönmeye karar veriyor. Bunun arkasındaki temel nedenlerden biri vatanseverlik. Avrupa'da doğmuş olsalar da ailelerinden aldıkları eğitim ve kültürel bağları nedeniyle Türkiye'yi anavatanları olarak görüyorlar. Ailenin yanı sıra oradaki fiziksel ve bazı durumlarda geçerli olan zihinsel gettolaşma buna zemin hazırlıyor. Bu gençlerin bir kısmı yerel toplumdan öteki olarak kabul edildiğini varsayarak, kendilerini dışlanmış ve yabancı hissederek, bir karşılıklı ötekileştirme sürecine girmektedir. Bu konjonktürde kendini yabancı gibi hissedenler ise Türkiye’yi anavatan olarak kabul etmeye başlarlar. Dolayısıyla bu durumdaki ötekileştirme ile anavatan algısı arasında bir diyalektik ilişkinin var olduğu söylenebilir. Bu şekilde anavatanlarına duydukları bu bağlılık onları sadece duygusal olarak değil, profesyonel olarak da Türkiye'ye katkıda bulunmak için Türkiye’ye dönmeye itiyor.  

Bunun farkında olan devlet, özellikle 2015 yılından itibaren diasporadaki beşeri sermayeyi ülkemize kazandırmak için birçok program ve hamle başlatmıştır. Milli Teknoloji Hamlesi kapsamında bu gençler özellikle davet edilmiş ve iş olanakları sağlanmıştır. Bu gençler, Avrupa'da edindikleri deneyimler ve aldıkları eğitim sayesinde Türkiye'nin gelişmekte olan teknoloji ve inovasyon alanlarında önemli katkılar bulunma arzusuyla motive olmaktadır.  

Bir diğer önemli motivasyon ise Türkiye'deki kariyer fırsatlarıdır. Avrupa'da profesyonel kariyer yolları bazen belirli sınırlamalarla karşı karşıya kalırken, Türkiye'de daha fazla özgürlük, gelişim ve başarı şansı sunduğu düşünülen alanlar var. Genç profesyoneller daha iyi kariyer fırsatları için Türkiye'ye dönmeye karar veriyorlar. Nitekim kimliği nedeniyle Avrupa topraklarında sahip olamayacağını varsaydığı pozisyonlara Türkiye’de daha kolay elde edebileceğini düşünüyorlar. İşte bu düşünce, vatanseverlik ve katkıda bulunma isteğinin yanında en önemli nedenlerden biri.  

Karşılaşılan zorluklar: Kültürel ve iş yaşamındaki farklılıklar  

Türkiye'ye dönüş, bu gençler için sadece başarılarının arttığı ve çok daha mutlu oldukları bir süreç anlamına gelmiyor. Avrupa'daki deneyimlerinin ardından Türkiye'ye dönen nitelikli insanlar çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Şüphesiz bu zorlukların başında kültürel ve iş hayatındaki farklılıklar geliyor. İş disiplininden çalışma saatlerine kadar birçok alanda Avrupa'dan dönen profesyoneller Türkiye'deki standartlara kıyasla zorluklar yaşamaktadır.  

Buna ek olarak, Türkiye'ye dönen birçok profesyonel belirsiz iş tanımlarıyla karşılaşıyor. Avrupa'da iş tanımları netken, Türkiye'de genellikle belirsizlik ve rol karmaşası var olduğunu ifade ediyorlar. Bu durum profesyonel hayatlarında zorluklara yol açabiliyor ve yurt dışı deneyimleri değerli olsa da bazen dışlanmalarına veya mobbinge maruz kalmalarına neden olabildiğini ileri sürüyorlar. Bu nedenle Avrupa’dan Türkiye’ye dönen nitelikli insanlardan  bahsedildiğine sadece kariyerlerinde bir üst basamağa çıktıklarından değil, aynı zamanda özellikle çalışma ve toplumsal hayatta birçok sıkıntı ile karşı karşıya kaldıklarından bahsetmek gerekir.

Türkiye için yeni bir fırsat: Beşeri sermaye ve küresel bağlantılar  

Avrupa'dan Türkiye'ye dönen nitelikli işgücü, Türkiye'nin kalkınmasına katkıda bulunmak için büyük bir fırsat sunmaktadır. Ancak bu fırsatın kalıcı bir etki oluşturabilmesi için Türkiye'nin bu profesyonellere yönelik halihazırdaki uygulamaları ve teşvikleri yeterli değildir. Bu profesyonellerin uzun vadede Türkiye'de kalmalarını sağlamak için toplumsal ve çalışma hayatındaki uyumsuzlukların giderilmesi kritik önem taşımaktadır. Bu da Türk diasporasından gelen nitelikli kişilerin toplumsal ve profesyonel hayatta karşılaştıkları engelleri aşmalarını sağlayacak politikaların uygulanmasını beraberinde getirir. Eğitim, çalışma hayatına ve toplumsal entegrasyon süreçlerinde atılacak adımlar, Türkiye'nin beşeri sermaye potansiyelinden en iyi şekilde yararlanmasını sağlayacaktır. Türkiye'nin yurtdışındaki Türk kökenlileri çekme çabaları doğru politikalar ve sürdürülebilir uygulamalarla birleşirse, Türkiye sadece yurtiçinde kalkınmasını hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda küresel anlamda güçlü işbirliklerine ve fırsatlara sahip bir ülke haline gelebilir.