Napolyon’un Taç Giyme Törenindeki “Kavuklu Gölge”: Hâlet Efendi’nin Trajedisi

Araştırmacı Mehmed Mazlum Çelik, Napolyon’un taç giyme töreninde resmedilen “kavuklu” figür üzerinden Hâlet Efendi’nin kişisel trajedisiyle Osmanlı’nın iç çöküşünü ve modernleşme sancılarını Fokus+ için inceledi.
Mehmed Mazlum Çelik
Napolyon’un-Taç-Giyme-Törenindeki-“Kavuklu-Gölge”--Hâlet-Efendi’nin-Trajedisi.jpg

10.10.2025 - 16:49  |  Son Güncellenme: 10.10.2025 - 16:52

Tarihi resmetmek yalnızca büyük sahneleri çizmek demek değildir; çünkü bazen asıl hikâye, sahnenin kenarında, ışığın tam dokunmadığı köşede kalmış gölgede saklı olabilir. 

Bu bağlamda 1804 yılı Paris’inde, Notre-Dame Katedrali’nde, Napolyon Bonaparte imparator ilan edilirken, sahne ışıldıyordu. Ama sahnenin karanlık kenarlarında başka bir hikâye cereyan ediyordu: Osmanlı’nın, modernleşme sancılarının ve bir adamın düşüşünün hikâyesi.

Bu ışıltılı sahnede Napolyon tacı papanın elinden almayacaktı; bizzat elleriyle kendi başına koyacaktı. 

Bu sembolik bir darbeydi: “Ben kilisenin otoritesine muhtaç değilim.”

Jacques-Louis David’in’in fırçası bu meydan okumayı ölümsüzleştirdi. Ancak dikkatli bakan gözler görecek ki resimdeki figürler zamanın akışına direnir gibi daha genç, daha idealize. Papanın kaşları çatık; kilisenin sınırları yeniden çiziliyor. 

Ama bize göre en gizemli detay, bir kavuklu figürdür.

Kim o kavuklu?

O kavuklu, Osmanlı’nın en tartışmalı simalarından Hâlet Efendi’dir. 

Sultan III. Selim, Sultan IV. Mustafa ve II. Mahmut dönemlerinin şahitliğini yapmıştı. Saray çevrelerinde Mevlevihane nüfuzu, Şeyh Galip’in himmetiyle yükselmişti; dil bilen, Batı’yı tanıyan bir bürokrat olarak devletin kapılarını aralamıştı.

Bu muhteşem hayatı kendi idamıyla da taçlandırmıştı Halet Efendi…

Ama Paris’teki günleri, Osmanlı tarihine kara bir leke olarak geçti. Devletin itibarını zedeleyen bir cürüm işledi: Napolyon’dan borç para istedi. 

Evet, yanlış duymadınız. Bir Osmanlı elçisi, imparatorun kapısını çalıp dilendi. Üstelik devletin ona emanet ettiği paraları hangi zevkhanede tükettiği de muammaydı.


Batı düşmanlığı sonu oldu!

Hâlet Efendi’nin kusurları bununla bitse sorun olmayacaktı. 

Korkunç seviyelere ulaşan Batı düşmanlığı ve Paris’teki en ufak hadiseyi büyük bir kıyamet şeklinde İstanbul’a bildirmesi Devlet-i Ali’nin itibarını Paris’te hayli zedeleyecekti.

Hâlet Efendi, İstanbul’a döndükten sonra asıl yıldızı parlayacağı döneme girecekti. Hâlet Efendi’nin hırsının sınırı yoktu. Nice şeyhülislamlar, veziriazamlar ve valiler onun komplolarının kurbanı olacaktı. Nitekim Hâlet Efendi nihayet padişah buyruğu ile kendi başını da yedikten sonra ardından şu dizeler yakılacaktı:

“Ne kendi eyledi râhat ne halka verdi huzûr 

 Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i kubûr”

Hâlet Efendi fitne ü fücurda ne denli maharetliyse, değişen dünyayı okumakta o kadar basiretsizdi. Bilhassa İkinci Mahmut’un devrimlerine karşı cephe alması ve eski düzenin yanında yer alması gözden düşmesine neden oldu. 

En stratejik hatası da Yeniçeri Ocağı yanında yer almasıydı. Vaka-i Hayriye öncesi bu tutum devlet ricalinde kabul edilebilir bir durum değildi. 

Tepedelenli Ali Paşa isyanı sonrası Hâlet Efendi gözden iyice düşmüş ve hedef tahtasına oturtulmuştu. 

Hâlet Efendi, önce Bursa’ya ardından Konya’ya sürüldü. Ardından boğduruldu ve kafası gövdesinden kesildi. Vücudu Konya’ya, Napolyon Bonaparte’ın taç giyme merasiminde görünen başı İstanbul’a getirildi ve padişaha sunuldu. 

Napolyon’un ihtişamlı tablosu, sadece Batı’yı değil, Osmanlı’nın parçalanmasını da yansıtır. Çünkü o tabloda Batı, kendi kudretini parlatırken, Osmanlı’nın aczi ve iç entrikaları da satır aralarında görünür hale gelir. Bir köşede kavuklu bir figür; işte o figür, aslında devletin içten çürüyüşünü temsil eder. Hâlet Efendi’nin kavuklu silueti, Osmanlı’nın yalnızca dışarıdan değil, içeriden de yıkıldığının somut bir simgesidir. O kavuklu figür semboldür: İktidarın gölgesinde büyüyen entrikanın, günü kurtaran hırsların ve zamanın ruhunu okuyamayan devlet adamlarının simgesi.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.