Şara'nın Türkiye Ziyareti: Suriyeli Araştırmacılar Ne Düşünüyor?

Suriyeli araştırmacılar, Ahmed eş-Şara'nın Ankara ziyaretini iki ülke arasında stratejik işbirliğinde "yeni bir dönem" olarak değerlendiriyor. Öte yandan güvenlik, askeri ve ekonomik alanlarda artan işbirliği, Suriye'nin yeniden inşasında Türkiye'nin kilit rol oynayacağını gösteriyor.
Tasaheel Abukmeil
Şara'nın Türkiye Ziyareti Suriyeli Araştırmacılar Ne Düşünüyor
7 Şubat 2025

Suriyeli araştırmacılar, Suriye’nin geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın Ankara ziyareti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmelerin ardından iki ülke arasındaki ilişkileri stratejik işbirliğinde “yeni bir dönem” olarak nitelendirdi.   

2011’de devrimin patlak vermesinden bu yana bir Suriye cumhurbaşkanın Türkiye’ye yaptığı bu ilk ziyaret, 13 yıldır devam eden gerginliğin ardından iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden inşasında önemli bir adım teşkil ediyor.   

Suriyeli araştırmacılara göre bu adım, iki ülke arasında özellikle güvenlik, askeri ve ekonomi alanlarındaki güçlü işbirliğinde yeni bir başlangıç olarak görülüyor.   

Türkiye kilit bir ortak   

Suriyeli araştırmacı ve güvenlik işleri uzmanı Ahmed Abazeid, Suriye’nin geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Şara’nın Türkiye’ye yaptığı ziyaretin, bölgede yaşanan dönüşümler açısından stratejik bir öneme sahip olduğunu söyledi.   

Konuya ilişkin Fokus Plus’a konuşan Abazeid, Şara’nın dış politikasının, tek bir ülke ya da bölgesel eksene bağlı kalmadan, başta Suriye devriminin müttefikleri olmak üzere tüm ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya dayandığını dile getirdi.   

Şara’nın geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan ve ardından Türkiye’ye yaptığı ziyaretin de bu stratejiyi yansıttığını ekledi.   

Güvenlik ve askeri konular öncelikli   

Suriyeli araştırmacı, Türkiye’nin ulusal güvenliğinin yanı sıra yeni Suriye devletinin ülkenin tam kontrolüne yönelik bir tehdit olan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) oluşturduğu tehlikenin sonlandırılmasıyla, Ankara ile Şam arasındaki görüşmelerin ana başlıklarından biri olan güvenlik ve askeri işbirliğinin ilk meyvesini vereceğini söyledi.   

Şara’nın SDG’nin varlığını sona erdirmek için müzakere edilmiş bir çözümden yana olduğunu söyleyen Abazeid, Türkiye’nin pozisyonuyla tam olarak uyuşmayabileceğini vurguladı.   

Abazeid, “Ancak yeni Suriye yönetimi, Beşşar Esed’in devrilmesinden üç ay sonra, iki müttefik ülkenin hedeflerini gerçekleştirecek bir askeri caydırıcılık olmadan, SDG milislerinin Şam’ın taleplerine ya da Ankara’nın endişelerine yanıt vermeyeceğini anlamaya başlamış gibi görünüyor.”   

Abazeid, iki taraf arasındaki görüşmelerin ana kazanımlarından birinin Suriye’deki Türk askeri varlığının devam etmesi olduğunu dile getirerek, kurtarılmış bölgelerdeki durumun istikrara kavuşturulmasını sağlamak üzere Türkiye'nin yeni Suriye ordusunun eğitimi ve inşasındaki rolünün genişletileceğini ekledi.   

Suriye ordusunun askeri kabiliyetlerinin zayıflığı karşısında İsrail’in tehditlerinin artmasıyla, Şam’ın Ankara’dan Suriye topraklarındaki askeri varlığını güçlendirmesini istediğini de belirtti.   

Siyasi ve bölgesel boyutlar   

Fokus Plus’a konuşan bir diğer araştırmacı olan Harmon Araştırmalar Merkezi Direktörü Samir Saifan ise, Şara’nın ilk yurtdışı ziyareti olarak Suudi Arabistan’ı seçmesinin, Arapların yeni Suriye hükümetine yönelik “açıklık” eğilimini yansıttığını söyledi.   

Saifan, Şara’nın, Türkiye’nin de 2011’den bu yana Suriye meselesinde oynadığı önemli rol nedeniyle Riyad’ın hemen ardından Ankara’yı ziyaret ettiğini vurguladı.   

Ankara’nın hem siyasi, hem de askeri açıdan Suriye’nin yeniden şekillendirilmesinde kilit bir rol oynadığını ifade eden Saifan, bunun da Ankara’yı bir sonraki aşamada stratejik bir ortak haline getirdiğini de sözlerine ekledi.   

Ekonomi ve yeniden inşa konusunda işbirliği   

Şam ve Ankara arasındaki ekonomik işbirliğinin iki taraf arasında öne çıkan önemli konulardan biri olduğunu dile getiren Saifan, “Önümüzdeki dönemde iki ülke yetkililerinin ekonomik anlaşmalar imzalamak üzere karşılıklı ziyaretler gerçekleştirmesi bekleniyor” diye konuştu.   

Saifan, Suriye’deki savaşın neden olduğu büyük ölçekli yıkıma dikkat çekerek, inşaat malzemeleri ve ağır ekipman sağlayarak bu sektörde çalışmaya hazır Türk şirketleri olduğu için Türkiye’nin yeniden yapılanmada önemli bir rol oynayacağının altını çizdi.   

Türkiye ve Arap ülkeleri arasında yeniden inşa projelerini desteklemek üzere daha geniş bir ekonomik işbirliği yapılmasını beklediğini ifade eden Saifan şunları ekledi:   

“Bu süreç, Suriye’ye uygulanan uluslararası yaptırımlara bağlı olmaya devam ediyor. Bu yaptırımlar hafifletilmeden veya kaldırılmadan büyük projeler hayata geçirilemez.”   

Yatırım çekmek için yaptırımların kaldırılması   

Uluslararası yaptırımların ekonomik işbirliğinin önünde engel teşkil ettiğine vurgu yapan Saifan, “Türkiye, Suudi Arabistan ve muhtemelen Katar ile işbirliği içinde, Suriye’ye uygulanan yaptırımların hafifletilmesi ya da kaldırılması için baskı yapmaya çalışıyor” dedi.   

Harmon Araştırmalar Merkezi Direktörü, Avrupa ülkelerinin, yaptırımların kaldırılması fikrine, bu konudaki ana oyuncu olmaya devam eden ABD’den daha açık göründüğünü belirtti.   

Aynı zamanda, yaptırımlar kaldırılmadan, mali transferler ve SWIFT sistemi ile ilgili karmaşıklıklar nedeniyle Suriye’ye yatırım çekmenin zor olacağına, bunun da büyük ölçekli yeniden inşayı engelleyebileceğine dikkat çekti.   

Askeri işbirliği   

Erdoğan ve Şara’nın görüşmesinde, Türkiye’nin Suriye’de iki yeni askeri üs kurmasına ilişkin fikrin gündeme geldiğini belirten Saifan, bunun önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki askeri işbirliğini arttıracak bir hamle olduğunu vurguladı.   

Fırat’ın doğusunun özel bir stratejik öneme sahip olduğunu ve bu konunun iki düzeyde ele alındığını dile getiren Saifan ayrıca şunları söyledi:   

“Bunlardan ilki PYG/YPG üzerindeki askeri baskıyı arttırarak, onları Suriye hükümeti ile müzakereye zorlamaktır. İkincisi ise, Suriye devletinin kendi toprakları üzerinde yeniden tam kontrol sahibi olmasını sağlamak amacıyla PKK örgütüne mensup teröristlerin ülkeden çıkarılmasıdır.”   

Türkiye-Suriye yakınlaşmasına ilişkin uluslararası tutum   

Saifan, Suriye-Türkiye yakınlaşmasının uluslararası güçlerin tutumlarına da yansıdığını söyledi.   

Bu bağlamda, Türkiye’nin Suriye’de önemli bir rol oynamasına ABD’nin bir itirazının olmadığını, ancak terör örgütü olarak sınıflandırdığı Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) ile ilişkisi konusunda hala tereddütleri olduğunu ifade etti.   

İran’ın ise bu yakınlaşmadan duyduğu rahatsızlığa dikkat çeken Saifan, Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunu kendi nüfuzuna karşı güçlü bir rakip olarak gören İran’ın, daha önce Esed rejimine Ankara ile yakınlaşmaması için baskı yaptığını söyledi.   

Rusya’nın bu yakınlaşmaya daha anlayışlı yaklaştığını dile getiren Saifan, “Rusya belki de en başından beri Suriye sahnesinin yeniden şekillendiğinin, bazı bölgesel güçlerin etkisinin azaldığının farkındaydı” dedi.   

Harmon Araştırmalar Merkezi Direktörü açıklamasının sonunda, “Suriye-Türkiye yakınlaşması, önemli siyasi, ekonomik ve askeri sonuçlar doğuruyor” dedi.   

Türkiye’nin Suriye’nin geçiş sürecinde hem askeri, hem de ekonomik düzeyde kilit bir rol oynamayı hedeflediğini vurgulayan Saifan, uluslararası yaptırımlar ve bölgesel dengelerin bu yakınlaşmanın başarılı olup olmayacağını belirleyen ana faktörler olmaya devam ettiğini de sözlerine ekledi.