Lesotho’da Baraj Krizi Büyüyor: Jeopolitik Kazanç mı Yerel Kayıp mı?

26.09.2025 - 17:07 | Son Güncellenme: 26.09.2025 - 17:15
Lesotho’nun kuzeydoğusundaki Mokhotlong bölgesinden yükselen itiraz sesleri, Afrika’nın en büyük sınır aşan su transfer projelerinden biri olan Lesotho Highlands Water Project’in (LHWP) ikinci aşamasını yeniden dünya gündemine taşıdı. Polihali Barajı ve bağlantılı altyapı çalışmalarının yarattığı yıkıcı etkiler nedeniyle 18 köy topluluğu, Afrika Kalkınma Bankası’na (AfDB) başvurarak inşaatın durdurulmasını ve uğradıkları zararın telafi edilmesini istedi.
LHWP’nin ikinci aşamasının en kritik bileşeni ve yüksekliği yaklaşık 165 metreyi bulacak olan Polihali Barajı tamamlandığında Katse Barajı’na yaklaşık 38 kilometrelik bir transfer tüneliyle bağlanacak ve böylece Güney Afrika’ya taşınacak su miktarı önemli ölçüde artacaktır. Aynı zamanda hidroelektrik üretimini de güçlendirmesi beklenmektedir.
Ancak barajın yapımı evleri sarsıp duvarlarda çatlaklar oluşturdu, tarlaları erişime kapadı ve temiz su kaynaklarının kirlenmesine neden oldu. Tartışmaların merkezinde sadece fiziksel hasarlar değil, kimin faydalandığı ve kimin bedel ödediği sorusu var. Lesotho hükümeti bu projeyi, ülkeye döviz girdisi ve enerji kapasitesi sağlayacak stratejik bir yatırım olarak sunarken, köylüler bunu atalarının topraklarını elinden alan ve günlük yaşamlarını alt üst eden bir problem olarak görüyor.
Tarihsel ve jeopolitik arka plan
Lesotho, Afrika kıtasında denize kıyısı olmayan küçük bir dağ krallığı olmasına rağmen coğrafi özellikleri sayesinde bölgesel su stratejilerinde merkezi bir yere sahiptir. Ülkenin yaklaşık yüzde 80’i dağlık arazilerden oluşur ve Senqu/Orange nehri havzasının kaynağı yine Lesotho sınırları içindedir. Bu durum Lesotho’yu Güney Afrika için adeta bir su kulesi haline getirmiştir. Güney Afrika’nın ekonomik kalbi olan Gauteng bölgesi (Johannesburg ve Pretorya’yı da kapsayan alan) ciddi kuraklık riskleriyle karşı karşıya kaldığında, su ihtiyacını karşılayacak en güvenilir kaynak Lesotho’nun yüksek dağlarından akan nehirler olmuştur.
1986’da imzalanan ikili anlaşmayla başlayan LHWP, aslında bu jeopolitik zorunluluğun bir ürünüydü. Güney Afrika apartheid döneminde uluslararası izolasyon altındayken bile Lesotho ile su paylaşımı anlaşması yapabilmiş böylece ekonomik çıkarların siyasi ayrışmaların önüne geçtiği görülmüştür. Bu durum projenin mühendislik, diplomasi ve jeopolitik açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Projenin ilk aşamasında Katse Barajı gibi dev altyapılar inşa edilmiş, yılda yaklaşık 780 milyon metreküp su Güney Afrika’ya aktarılmıştır. Lesotho ise bu süreçten sınırlı bir hidroelektrik üretim kapasitesi ve gelir payı elde etmiştir. Ancak kırsal toplulukların yaşam koşullarında köklü bir iyileşme sağlanamamıştır.
Gözden Kaçmasın
İkinci aşama yani Polihali Barajı ve ona bağlı tünel, yollar ve enerji nakil hatları, Güney Afrika’nın artan su talebini karşılamayı hedeflemektedir. Fakat burada temel çelişki şudur: Johannesburg’daki endüstrilerin ve şehir halkının su güvenliği güçlendirilirken, Lesotho’nun köylüleri kendi içme sularına erişmekte zorluk çekmekte, tarlalarını kaybetmekte ve yeniden yerleştirme belirsizlikleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Yani bir ülkenin su güvenliği, diğerinin kırsal halkının yaşam güvenliği pahasına sağlanmaktadır.
Böylece LHWP, jeopolitik açıdan iki farklı gerçekliği yansıtmaktadır; bir yanda Güney Afrika’nın hayati çıkarları yer alırken, diğer yanda Lesotho köylülerinin toplumsal ve ekonomik hakları bulunur. Bu gerilim, bugün AfDB’ye taşınan şikayetin tarihsel arka planını oluşturmaktadır.
Göç, geçim sıkıntısı ve adaletsiz tazminatlar
Lesotho’nun kuzeydoğusundaki Mokhotlong bölgesinde yaşayan yaklaşık 1.600 kişi, Afrika Kalkınma Bankası’nın da finansörleri arasında bulunduğu milyarlarca randlık Lesotho Highlands Su Projesi’nin inşaatı nedeniyle tarlalarının zarar gördüğü, su kaynaklarının kirlendiği ve evlerinin hasar aldığı gerekçesiyle resmi şikayette bulundu. Oysa ironik biçimde bu proje Güney Afrika’ya su sağlamak amacıyla yürütülmektedir. Lesotho yerlileri kendi köylerinde suya ulaşmak için kilometrelerce yürüyüp saatlerce kuyruğa girmek zorunda kalırken, barajın temel işlevi başka bir ülkeye su transferi yapmak olmuştur. Toplam 18 köyü kapsayan başvuru, zorunlu yer değiştirmeler ve tazminat sürecinde yeterli bilgilendirme yapılmadığı, patlatmalar sonucu evlerde çatlaklar oluştuğu ve kaya düşmelerinin arazilere erişimi engellediği iddialarını içeriyor. Yaklaşık 54 milyar rand (2,28 milyar sterlin) maliyetle 2029’da tamamlanması öngörülen proje, 2021’de AfDB’den 1,3 milyar rand kredi almıştı. Köylüler, bağımsız başvuru mekanizmasından projeyi askıya alma tavsiyesi talep ederken, yetkililer su kalitesinin kabul edilebilir düzeyde olduğunu ve hasar tespit edilen hanelere onarım veya tazminat sağlandığını savunuyor. Buna karşılık topluluk temsilcileri, düşük tazminatlar, yeterli danışma yapılmaması ve barışçıl protestolara karşı keyfi gözaltılar nedeniyle hak ihlalleri yaşandığını öne sürüyor.
Polihali Barajı ve beraberindeki dev tünel projeleri, yaklaşık 5.600 hektarlık bir alanı doğrudan etkiliyor. Projenin fiziksel olarak çok geniş bir alanı kapsaması, köylüler için hayatın her yönünü belirleyen ve geçim kaynaklarını içeren bir bölge anlamına gelmektedir. Yüzyıllardır süregelen tarım ve hayvancılık pratikleri, otlakların kullanımı, su kaynaklarının paylaşımı ve hatta şifalı bitki toplama gelenekleri bu arazilerin varlığına bağlıdır. Ancak baraj inşaatı nedeniyle topraklara el konulmuş, köylüler göç etmek zorunda kalmış ve bazı ailelere yeterli tazminat verilmemiştir.
Tazminat meselesi köylülerle proje yetkilileri arasındaki en büyük çatışma noktalarından biridir. Köylüler, aldıkları ödemelerin evlerini yeniden inşa etmeye veya hayvanlarını beslemeye yetmediğini söylemektedir. Bazı durumlarda verilen yeni araziler, geleneksel hayvancılık faaliyetleri için elverişli olmamış, bu da köylülerin gelirlerini yok etmiştir. Dolayısıyla hem toprağın fiziksel kaybı hem de ekonomik bağımsızlığın kaybı söz konusudur. Bu durum yoksulluğun daha da derinleşmesine ve göç baskısının artmasına yol açmaktadır.
En çok etkilenen gruplar arasında kadınlar bulunmaktadır. Tazminat süreçlerinde erkek hane reisleri ön plana çıkarılmış, kadınların ekonomik katkıları çoğunlukla göz ardı edilmiştir. Üstelik proje nedeniyle ortaya çıkan ekonomik kayıplar gelecek nesilleri de etkilemektedir. Eğitim masraflarını karşılayamayan ailelerin çocukları okulu bırakmakta, işsizlik artmakta ve kırsal alanlarda yeni bir yoksulluk döngüsü oluşmaktadır. Bu bağlamda LHWP’nin ikinci aşaması, Lesotho yerlileri için toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren bir süreç olarak değerlendirilmelidir.
Ekolojik açıdan bakıldığında geleneksel tıbbi bitkilerin yetiştiği alanlar yok olmakta, ormanlar kesilmekte, nadir kuş türleri ve vahşi yaşam tehdit altına girmektedir. Dahası, proje alanında atalara ait mezarlıkların ve kutsal sayılan kaynakların da tehdit altında olduğu belirtilmektedir. Bu tür alanların kaybı köylüler için kimlik duygusunu sarsmaktadır dolayısıyla çevresel ve kültürel tahribatın uzun vadeli etkileri göz ardı edildiğinde var olan sıkıntıların artarak devam edeceği görülmektedir.
Kurum açıklama yaptı
Lesotho Highlands Kalkınma Kurumu (LHDA), köylülerin ileri sürdüğü ihlallere karşı savunma yaptı. Kurum, hiçbir hanenin kapsamlı istişare olmadan taşınmadığını belirterek özel mülkiyet tazminatının yüzde 93’ünden fazlasının tamamlandığını söyledi. Gecikmelerin ise çoğunlukla aile içi anlaşmazlıklar, miras ve eksik belgelerden kaynaklandığını vurguladı. Çevresel etkiler konusunda toz ve gürültü kontrolü, erozyon önleme ve biyolojik çeşitliliğin izlenmesi gibi önlemler aldıklarını; bağımsız denetimlerin hava ve su kalitesinin kabul edilebilir seviyelerde olduğunu doğruladığını ifade etti. 2012’den bu yana yüzlerce toplantı yaparak resmi şikayet mekanizmaları oluşturduklarını bildirdi. 2,1 milyar dolarlık genişleme paketinin parçası olan Polihali Barajı’nın hem Güney Afrika’ya ek su sağlayacağını hem de Lesotho için hidroelektrik üretimini artıracağını hatırlatan LHDA, inşaatın planlandığı şekilde sürdüğünü ve 500 metrelik alt çıkış tünelinde eylül başında önemli bir kazı aşamasının tamamlandığını duyurdu.
Köylüler ise AfDB’nin vereceği yanıtı bekliyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





