Güney Afrika’da Düzenlenen Ulusal Diyalog Kongresi Yeni Bir Sürecin Başlangıcı mı?

12.09.2025 - 17:00 | Son Güncellenme: 12.09.2025 - 17:05
Güney Afrika, demokrasi tarihinin en kapsamlı girişimlerinden biri olarak gösterilen Ulusal Diyalog Kongresine ev sahipliği yaptı. 15-16 Ağustos 2025 tarihlerinde Pretorya’daki Güney Afrika Üniversitesi’nde (UNISA) gerçekleşen kongre, ülkede giderek derinleşen ekonomik kriz, toplumsal kutuplaşma, işsizlik ve yolsuzluk sorunlarına çözüm arayışıyla düzenlendi. Başkan Cyril Ramaphosa’nın himayesinde başlatılan diyalog süreci, aylar sürecek yerel toplantıların da yol haritasını çizmesi açısından kritik görülüyordu.
Ramaphosa açılış konuşmasında, “Ülkemizde birçok şeyin bozuk olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bir araya gelip konuşarak, ortak akılla çözüm bulabiliriz,” diyerek umut verici bir ton yakalamaya çalıştı. Ancak kongreye yönelik toplumsal ve siyasi tepkiler, bu girişimin daha ilk adımlarında ne denli zorlu bir sürece girildiğini ortaya koydu.
Kongrenin amacı neydi?
Ulusal Diyaloğun temel amacı, halkın her kesiminden temsilcilerin bir araya gelerek Güney Afrika’nın geleceği için ortak bir vizyon belirlemesiydi. Ramaphosa, bu sürecin cesur ama uygulanabilir bir ulusal görüş üretmesini istediğini söyledi. Gündemdeki başlıca sorunlar arasında yüzde 33’ü aşan işsizlik, derinleşen eşitsizlik, yüksek suç oranları, kadınlara yönelik şiddet ve toprak reformu bulunuyordu. Apartheid sonrası dönemde aradan geçen otuz yıla rağmen tarım arazilerinin çoğunun hala beyaz azınlığın elinde olması, sosyal adalet tartışmalarını canlı tutan en kritik başlıklardan biri olarak öne çıktı.
Gözden Kaçmasın
Kongreye binin üzerinde delege katıldı. Siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, dini liderler, akademisyenler ve sanatçılar salonda yer aldı. Ancak en dikkat çekici ayrıntı, bazı önemli aktörlerin yokluğuydu. Eski devlet başkanı Thabo Mbeki başta olmak üzere birçok köklü vakıf ve kuruluş, aceleye getirilen hazırlık süreci, bütçeye dair belirsizlikler ve hükümetin kontrolü artırma çabaları gerekçesiyle kongreye katılmadı. Örneğin Steve Biko Vakfı, Desmond ve Leah Tutu Vakfı, Oliver ve Adelaide Tambo Vakfı gibi kuruluşlar, ortak bir bildiride “Vatandaşların öncülüğünde başlaması gereken bir süreç, hükümetin kontrolüne kaydırıldı. Aceleye getirilen bu kongre, sembolik olmaktan öteye geçemeyecek” ifadelerini kullandı. Bu durum, kongrenin daha ilk gününde geniş kesimler tarafından eksik görülmesine yol açtı.
En dikkat çeken tepki ise koalisyon ortağı Demokratik İttifak’tan (DA) geldi. Beyaz Güney Afrikalıların güçlü desteğini alan iş dünyası yanlısı DA ile siyasi anlaşmazlıkların mevcut olduğu biliniyor. DA başkanı John Steenhuisen, diyaloğa katılmayı reddederek süreci “700 milyon değerinde pahalı bir sohbet kulübü” olarak tanımladı ve sadece gösterişten ibaret dedi.

Cyril Ramaphosa çağrı yaptı
Başkan Ramaphosa, diyaloğun bir tartışma ortamı yarattığını ve aynı zamanda bir eylem çağrısı olduğunu vurguladı: “Eğer neyin bizi böldüğünü bilirsek, birleşebiliriz. Eğer neyin canımızı acıttığını anlarsak, iyileşebiliriz,” diyerek kongreye katılanlara seslendi. Ramaphosa ayrıca kadınların güvenliği, çocukların geleceği, sağlık sisteminin zayıflığı ve su kesintileri gibi somut sorunların açıkça tartışılması gerektiğini söyledi. Ona göre diyaloğun en büyük katkısı, zor soruları sormaktan kaçınmamak olacaktı. Ancak eleştirmenlere göre Ramaphosa, sorunları dile getirmekle yetindi, somut bir yol haritası ortaya koymadı. Muhalefet partisi ActionSA’nın temsilcileri, “Bu bir ulusal yenilenme projesi değil, şikayet toplantısıdır. İnsanlar devleti suçladı ama ortada çözüm yoktu” diyerek sert çıktı.
Bütçe tartışmaları
Kongrenin en tartışmalı başlıklarından biri de 700 milyonluk bütçe oldu. Ulusal Kongre Sözcüsü Zwoitwaho Nevhutalu, bu bütçenin hükümet tarafından resmen tahsis edilmediğini, hazırlık komitesi tarafından önerilen geçici bir rakam olduğunu açıkladı. Nevhutalu’ya göre bütçenin yüzde 60’ı kamu kaynaklarından, yüzde 40’ı ise bağışçılardan ve sivil toplumdan karşılanacaktı. Ayrıca kiliseler ve belediyeler gibi kurumlar mekan sağlayarak sürece katkı verecekti. Ancak ekonomik durgunluk, işsizlik ve kamu hizmetlerindeki çöküş düşünüldüğünde, kamuoyunun bu rakama tepkisi sert oldu. Birçok akademisyen ve sendika, bu para yoksullara, işsizlere, sağlık sistemine harcanmalıydı diyerek kongreyi eleştirdi.
Bununla birlikte kongre iç politikada önem taşıdığı kadar dış politikada da önem taşıyordu. Güney Afrika’nın BRICS içindeki rolü özellikle 2024’te blokun genişlemesiyle yeni bir önem kazandı. Çin ve Hindistan gibi devlerle aynı masada oturan Güney Afrika, kıtada ve küresel düzeyde varlığını güçlendirmeye çalışıyor. Uzmanlara göre eğer Ulusal Diyalog somut ekonomik reformlara dönüşmezse, BRICS üyeliği sembolik kalacak. İşsizlik oranının yüzde 33’ü, genç işsizliğinin ise yüzde 50’yi aştığı bir ülkede, dış ilişkilerdeki başarılar halkın hayatına yansımadığı sürece anlamlı olmayacak.
Halkın beklentisi
Kongrede gençlerin ve kadınların sesi çok güçlüydü. Birçok genç, “Artık boş vaat istemiyoruz, iş istiyoruz” diyerek öfkesini dile getirdi. Kadın örgütleri ise kadın cinayetlerinin ve cinsiyet temelli şiddetin neden hala çözülemediğini sordu.
Delegelerin ortak kaygısı bu diyalog sürecinin de geçmişteki birçok girişim gibi sadece konuşulup az icraat ile sonuçlanmasıydı. Ramaphosa ise endişeleri gidermek için bu sürecin milyonlarca diyalog doğuracağını belirtti, “Her şehirde, her mahallede insanlar konuşacak. Amaç, ortak bir ulusal vizyon yaratmaktır” diyerek kapsamlı çözümlerin zamanla gerçekleşeceğini söyledi.
Eminent Persons Group üyesi Lindiwe Mazibuko, kapanış konuşmasında, “Bu diyalog halkın diyaloğudur. Zor olacak ama geleceğimiz için bu yolu yürümek zorundayız” dedi. Mazibuko’ya göre süreç, kadınlara yönelik şiddetten eğitime, işsizlikten sosyal uyuma kadar pek çok başlıkta kalıcı çözümler üretebilir. Ona göre asıl mesele, diyaloğun süreklilik kazanması ve yalnızca bir “etkinlik” olarak kalmaması.
Ülke, yüksek işsizlik, derinleşen yoksulluk, eşitsizlik, suç oranları ve kurumsal çürüme ile sarsılmış durumda. Eğer bu diyalog, somut eylem planları ve bağlayıcı mekanizmalarla sonuçlanmazsa, milyonlarca Güney Afrikalı için hayal kırıklığı olarak hafızalarda yer alacak. Fakat tüm eleştirilere ve risklere rağmen Güney Afrika’nın ulusal diyaloğu ülkedeki umutsuzluğu aşmak için tarihi bir fırsat olarak görülüyor. Başarıya ulaşırsa, çeşitlilik içinde birlik fikrini yeniden canlandırarak ülkeyi önümüzdeki otuz yıl için yeni bir yola sokabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





