Fransa–Cezayir İlişkilerinde Dip Noktası Neresi?

21.08.2025 - 14:09 | Son Güncellenme: 21.08.2025 - 14:15
Cezayir ve eski sömürgecisi Fransa arasındaki ilişkiler nadiren iyi oldu, ama şu an farklı bir dip arayışında. Geçtiğimiz hafta Fransız yargısının, eski bir Cezayirli diplomat hakkında uluslararası yakalama kararı çıkarması, iki ülke arasındaki ipleri bir kez daha gerdi. Kararın merkezinde, Paris’te Cezayir Büyükelçiliği’nde birinci sekreter olarak görev yapmış olan Salaheddine Selloum bulunuyor. Selloum, rejim karşıtı çıkışlarıyla tanınan ve sosyal medyada “Amir DZ” adıyla bilinen Cezayirli YouTuber Amir Boukhors’un kaçırılmasına karışmakla suçlanıyor.
Üstelik karar, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cezayirli diplomatlara yönelik vize muafiyetini kaldırmasının hemen üç gün sonrasına denk geldi. Bu zamanlama, ilişkilerde zaten yükselen tansiyonu yeni bir seviyeye taşıdı. Amir DZ’nin kaçırılma dosyası artık sadece bir ceza soruşturması olmaktan çıkıp Paris ile Cezayir arasında diplomatik bir hesaplaşmanın parçasına dönüşüyor.
Geçtiğimiz senelerde her seferinde bir tarihi dip daha keşfeden kötü ilişkilerin akıbeti, Akdeniz’in ve Afrika’nın geleceğine etki edecek konulardan.
Kolonyal Geçmişin Gölgesi
Fransa ile Cezayir arasındaki gerginlik, yüzeyde diplomatik krizler ve siyasi tartışmalarla görünse de aslında kökleri iki asra yaklaşan kolonyal geçmişte yatıyor. 1830’da başlayan Fransız işgali, 1962’de sona erdi. Fakat bu 132 yıllık süreç sadece bir sömürgecilik hikâyesi değil, hem Fransa hem de Cezayir için kalıcı yaralar bırakan kanlı bir dönemdi.
Fransız kayıtlarına göre işgal ve bağımsızlık savaşı sırasında 25 bin Fransız askeri hayatını kaybetti. Cezayir tarafı ise 1 milyondan fazla insanını kaybettiğini söylüyor. Tarihçilerin çoğu gerçek rakamın 300 ile 400 bin arasında olduğunu kabul ediyor. Buna rağmen “bir milyon şehidin ülkesi” söylemi, bağımsız Cezayir’in ulusal kimliğinin en önemli parçalarından biri oldu.
1962’de yapılan bağımsızlık referandumunda halkın yüzde 99,72’si özgürlük için oy verdi. Bu sonuç, sadece Fransa için değil tüm sömürgecilik tarihi açısından da dönüm noktasıydı. O tarihten itibaren ekonomik ve kültürel bağlar güçlü şekilde devam etti. Bugün Fransa’da yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 10’u Cezayir kökenli. Bu diaspora hem köprü hem de zaman zaman gerilim kaynağı oldu.
Siyasi ilişkiler ise hiçbir zaman tam anlamıyla istikrara kavuşmadı. Cezayir’in temel talebi açık: Fransa, kolonyal suçlarını resmen kabul etmeli ve özür dilemeli. Ancak Paris bu adımı atmaktan hep kaçındı.
Bitmeyen Hesaplaşma
İki ülke arasındaki tansiyonu yükselten en önemli konu, geçmişle hesaplaşma meselesi oldu. Fransa’daki sağ siyasetçiler Cezayir’i tarihi sürekli “Fransa karşıtlığına” indirgemekle suçladı. 2021’de bu söylem daha da sertleşti. Paris’ten gelen açıklamalarda Cezayir yönetiminin “geçmişi sömürerek varlığını sürdürdüğü” dile getirildi.
Cezayir, büyükelçisini geri çağırdı, Fransa’yı soykırımla suçladı ve Fransız askeri uçaklarına hava sahasını kapattı. Bu, iki ülke ilişkilerinde alışılmadık bir sertlikti. Bir yıl sonra Macron’un Cezayir ziyaretiyle gerginlik azaldı. Macron, kolonyal dönemde “işlenmiş suçları” kabul etti. Fakat bu ifade, Cezayir’in beklediği düzeyde bir özür ya da tam kabul anlamına gelmiyordu. Denge geçici oldu.
Batı Sahra Krizi: Kopuş Noktası
İlişkileri kopma noktasına getiren gelişme, Fransa’nın 2023’te Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması oldu. Batı Sahra, Afrika’nın “son sömürgesi” olarak anılan, BM tarafından “kendini yönetemeyen toprak” statüsünde tutulan bir bölge. Eski İspanyol kolonisi olan Batı Sahra’nın büyük kısmı bugün Fas’ın kontrolünde. Geri kalan kısımlar ise Cezayir’in desteklediği Polisario Cephesi’nin elinde.
Cezayir, on yıllardır Polisario’ya ev sahipliği yapıyor ve on binlerce Batı Sahralı mülteciye kapılarını açıyor. Fransa’nın bu kararını “ihanet” olarak algılamasının sebebi de burada. Paris, Batı Sahra konusunda İspanya, ABD ve İsrail’in çizgisine yaklaşmayı seçti. Bu adımla Kuzey Afrika’daki nüfuzunu korumayı, Sahel’de terörle mücadele işbirliğini güçlendirmeyi ve Fas ile ekonomik ilişkilerini toparlamayı hedefledi. Ancak Cezayir açısından bu adım bir dostluk değil, düşmanlık göstergesiydi. Büyükelçi geri çağrıldı, ilişkiler yeniden kopma noktasına geldi.
Diplomatik Çatışmalar Zinciri
Batı Sahra krizi, Fransa ile Cezayir arasında yeni bir gerilim dalgasının fitilini ateşledi. Nisan 2024’te Fransa’da savcılar, siyasi sığınmacı bir Cezayirli muhalifin kaçırılmasına karıştıkları gerekçesiyle üç Cezayirliyi suçladı. Sanıklar arasında bir konsolosluk görevlisinin bulunması, Cezayir açısından büyük bir skandal olarak görüldü. Bunun üzerine Cezayir, 12 Fransız diplomatı sınır dışı etti. Paris de aynı sayıda Cezayirli diplomatı göndermekle kalmadı, büyükelçisini de geri çağırarak tepkisini gösterdi.
Gerilim kısa sürede farklı alanlara da sıçradı. Temmuz 2024’te Cezayir’de yaşayan Fransız kökenli bir yazar, Fas lehine yaptığı açıklamalar nedeniyle “ulusal birliği zedelemek” suçlamasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bir başka Fransız spor gazetecisi de yaptığı röportaj yüzünden “terör propagandası” suçlamasıyla 7 yıl hapis aldı. Paris yönetimi bu kararları hukuksuz ilan etti ve iki vatandaşının derhal serbest bırakılmasını istedi.
Bir diğer kriz başlığı ise göç meselesi oldu. Fransa uzun süredir, sınır dışı edilmesi gereken Cezayir vatandaşlarının ülkelerine geri kabul edilmediğini dile getiriyordu. Şubat 2025’te, sınır dışı girişimleri 14 kez başarısız olan bir Cezayirlinin Paris’te bıçaklı saldırı düzenleyerek bir kişiyi öldürmesi, göç tartışmalarını patlattı. Fransız iç siyasetinde göçmen karşıtı baskılar artarken, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Cezayir’in 60 vatandaşını geri almasını istedi. Aksi takdirde 1968 tarihli göç anlaşmasının gözden geçirileceğini açıkladı. Cezayir bu talebi reddedince, Paris karşı hamle olarak Cezayirli diplomatik pasaport sahiplerine vize muafiyetini kaldırdı.
İtalya’nın Yükselen Rolü ve Gelecek Senaryoları
Fransa ile bağların zayıfladığı dönemde Cezayir, İtalya ile ilişkilerini hızla geliştirmeye başladı. Roma, daha pragmatik ve çatışmadan uzak yaklaşımıyla öne çıkıyor.
2025’in ilk dört ayında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 4,79 milyar avroya ulaştı. Bu rakamla İtalya, Fransa’yı geride bırakarak Cezayir’in en büyük Avrupa ticaret ortağı oldu. Enerji alanında da Cezayir, İtalya’nın kritik bir doğalgaz tedarikçisi haline geldi. Roma’nın Mattei Planı kapsamında İtalyan şirketleri Cezayir’de altyapı projelerine büyük yatırımlar yaptı.
Her yeni Paris–Cezayir krizi, Cezayir’i biraz daha Roma’ya yaklaştırıyor. Bu durum sadece ikili ilişkiler açısından değil, Avrupa’nın Kuzey Afrika’daki nüfuz haritası açısından da önemli bir dönüşüm anlamına geliyor.
Göç, Batı Sahra ve diplomatik teamüller konularındaki anlaşmazlıklar yapısal nitelikte ve çözülmesi kolay olmayan konuların başında geliyor. Kısa vadede tarafların birbirine sert hamlelerle yanıt vermeye devam etmesi muhtemel görünüyor.
Orta vadede, Avrupa içindeki rekabet Cezayir’in tercihlerini belirleyecek. İtalya ile artan yakınlık, Fransa’nın bölgedeki geleneksel rolünü zayıflatıyor. Eğer Paris, geçmişle hesaplaşma ve daha dengeli bir ortaklık yaklaşımını geliştiremezse, Cezayir’in stratejik yönelimi Roma ve diğer aktörlere kayabilir.
Uzun vadede ise mesele yalnızca ikili ilişkiler değil, Avrupa’nın Afrika’daki etkisinin nasıl yeniden dağıtılacağı sorusuna dayanıyor. Cezayir, tarihsel hafızasını ve jeostratejik konumunu kullanarak bu yeniden yapılanmada elini güçlendirmeye çalışıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





