Doğu Kongo’da Barışa Dair Yeni Bir Umut

Araştırmacı Esin Güzel, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusunda M23 isyancılarıyla hükümet arasında Katar arabuluculuğunda varılan anlaşma çerçevesinde, kalıcı barış ve istikrar arayışını Fokus+ için inceledi.
Esin Güzel
Doğu_Kongo’da_Barışa_Dair_Yeni_Bir_Umut_-_Esin_Güzel

23.07.2025 - 16:26  |  Son Güncellenme: 05.09.2025 - 11:53

Doğu Kongo, yıllardır süren çatışmalarla yıpranmış, doğal zenginliklerine rağmen istikrarsızlığa mahkum edilmiş bir coğrafya. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusunda yer alan bu bölge hem kıtanın hem de dünyanın en karmaşık güvenlik krizlerinden birinin merkez üssü konumunda. Uzun süredir devam eden çatışmalar yeraltı kaynakları üzerinde dönen küresel rekabet, silahlı grupların bölge halkı üzerinde kurduğu baskı ve etnik-dini gerilimler, bu krizin temel yapı taşlarını oluşturuyor. 

2012’de yeniden silahlanan 23 Mart Hareketi (M23) isyancı grubu özellikle Kuzey Kivu’da hükümet güçlerine karşı yoğun saldırılar gerçekleştirerek bölgedeki kırılgan dengeleri daha da bozdu. Grup, kısa sürede geniş toprakları kontrol altına alırken, bu ilerleyişin en ağır bedelini her zaman olduğu gibi sivil halk ödedi. Çatışmalar nedeniyle milyonlarca insan yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kaldı. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar; yani en korunmasız kesimler, şiddetin gölgesinde hayatta kalma mücadelesi verdi. Eğitim kurumları kapanırken, sağlık hizmetlerine erişim neredeyse tamamen durdu. Tarlalar boş kaldı, köyler yakıldı, altyapı çöktü. 

Bütün bu tablo, bölgeyi uluslararası insani yardım kuruluşlarının raporlarında “sürekli acil durum bölgesi” haline getirdi. Ancak 2025 yazı itibarıyla bu acı döngüyü kırabilecek yeni bir gelişme yaşandı. Katar’ın arabuluculuğunda yürütülen diplomatik temaslar sonucunda, KDC hükümeti ile M23 isyancı grubu arasında 19 Temmuz 2025’te  İlkeler Bildirgesi imzalandı. Bu bildirge, ilk bakışta tarafların silah bırakma ve düşmanlıkları sona erdirme taahhüdünden ibaret gibi görünse de, aslında bölgenin geleceğini şekillendirme potansiyeline sahip çok katmanlı bir uzlaşıyı barındırıyor. Bildirgede, çatışmalardan etkilenen sivillere insani yardımların kesintisiz ulaştırılabilmesi için özel yardım koridorlarının açılması, taraflar arasında doğrudan temas mekanizmalarının kurulması ve uluslararası gözlemcilerin sahada aktif görev alması gibi maddeler yer alıyor. Özellikle Katar’ın sunduğu lojistik, mali ve diplomatik destek anlaşmanın sadece kağıt üzerinde kalmaması için önemli bir dayanak oluşturuyor. Bu destekler, Katar’ın son yıllarda küresel diplomaside artan ağırlığını Afrika krizlerinde de göstermesi açısından dikkat çekici. 

Katar arabuluculuğunda imzalanan bildirge, yaşanan ihtilafa barışçıl ve kalıcı bir çözüm bulunması yönünde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor  

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) ile silahlı isyancı kuruluş M23 arasında Katar’ın aracılığıyla imzalanan İlkeler Bildirgesi’ni memnuniyetle karşıladığını duyurdu. Bakanlık açıklamasında, bu bildirgenin KDC'nin doğusundaki çatışma ortamına kalıcı ve barışçıl bir çözüm yönünde önemli bir katkı sunduğu vurgulandı. Ayrıca, Katar’ın yanı sıra Doğu Afrika Topluluğu ve Güney Afrika Kalkınma Topluluğu gibi sürece aktif destek veren diğer tarafların Büyük Göller Bölgesi’nde istikrar ve kalkınma çabalarının takdirle karşılandığı belirtilerek; Türkiye’nin Afrika kıtasında barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik desteklerini sürdüreceği taahhüt edildi. 

Katar’ın bu barış sürecindeki rolü, Afrika’daki çatışmalara yönelik alışılmış diplomatik aktörlerin dışında kalan yeni bir profilin yükseldiğini gösteriyor. Körfez ülkesi, ekonomik gücü ve jeopolitik arabulucu kimliğiyle son dönemde öne çıkmaya başladı. Katar, KDC ile M23 arasında süren müzakerelerde tarafsız ve güvenilir bir kolaylaştırıcı olarak kabul gördü. Bu güvenin oluşmasında, geçmişte Sudan, Lübnan ve Afganistan gibi kriz bölgelerinde oynadığı diplomatik rollerin de etkisi büyük. Doha’da gerçekleşen görüşmelerde, taraflara uzun vadeli çözüm modelleri, teknik danışmanlıklar ve güven artırıcı mekanizmalar önerildi. Katar’ın sürece yaklaşımı, klasik müzakere formatlarının ötesine geçerek çok taraflı diplomasiye uygun esnek bir zemin sundu. 

M23’ün silah bırakma konusunda ikna edilmesi politik ve sosyolojik bir süreç gerektiriyor. Bölge halkıyla ilişkileri karmaşık olan grup, zaman içinde silahlı güç olarak bu bölgede güvenlik ve yönetim boşluğunu dolduran bir yapıya büründü. Bu nedenle, barış sürecinin kalıcılığı için silahsızlanmanın ötesinde, eski militanların topluma yeniden entegrasyonu, yerel halkın güvenini kazanacak adımların atılması ve geçici değil, kurumsal reformların yapılması gerekiyor. Katar’ın arabuluculuğu bu noktada sürecin finansal ve teknik sürdürülebilirliğini sağlayacak adımlardan biri olarak devreye giriyor. Doha’nın önerdiği güven inşa programı, silah bırakmış militanların eğitim ve meslek edindirme yoluyla topluma kazandırılmasını amaçlıyor. Ayrıca Katar, kadınlar ve çocuklar gibi çatışmalardan etkilenen gruplara yönelik insani yardım projelerine doğrudan destek sunacağını açıkladı. 

Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun görevi yeni başlıyor 

Bildirgenin imzalanması her ne kadar kritik bir eşik olsa da esas sınav şimdi başlıyor. Tarafların anlaşmaya sadık kalmasını sağlamak ve ihlalleri belgeleyerek uluslararası topluma gerçek zamanlı bilgi sunmak Birleşmiş Milletlerin üstlenmesi gereken bir misyon. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres yaptığı açıklamada, imzalanan İlkeler Bildirgesi'ni memnuniyetle karşıladığını söyledi. Bu gelişmeyi, ülkenin doğusunda süregelen çatışmaların sona ermesi yolunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendiren Guterres, Birleşmiş Milletlerin hem ulusal hem de bölgesel ve uluslararası ortaklarla birlikte barışın tesisi, sivillerin korunması ve istikrarın sağlanması yönündeki çalışmalarını sürdüreceğini vurguladı. Ayrıca, Katar’ın bu süreci kolaylaştırmadaki rolünü takdir ettiğini belirtti.  

Ancak geçmiş deneyimler, barış süreçlerinin çoğu zaman ilk aşamalarda bozulduğunu gösteriyor. Taraflar arası güvenin hala çok kırılgan olduğu bir ortamda, uluslararası toplumun sürekli ve tarafsız desteği büyük önem taşıyor. Bununla birlikte, Doğu Kongo’daki barış askeri ve diplomatik düzeyde olduğu kadar toplumsal düzeyde de inşa edilmeli. Çatışmalardan zarar görmüş topluluklar arasında yeniden diyalog kurulması, genç nesillerin eğitime erişiminin artırılması ve ekonomik kalkınmanın tabana yayılması, bu sürecin uzun vadeli başarısı için elzem. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.