Direniş Olmasaydı Nasıl Bir Filistin Olurdu?

07.10.2025 - 16:24 | Son Güncellenme: 07.10.2025 - 16:59
Hamas’ı terör örgütü olarak gören zihniyet Direniş olmasaydı eğer daha müreffeh ve barışçıl bir Filistin olacağı kanısında.
Belki haklılar lakin şimdi anlatacağımız hadiseler yaşanmasaydı eğer;
Filistin’in ilk kan lekesi Hayfa olmasaydı haklılardı!
1937 yazı, Filistin’in kaderine kazınan kara bir leke olarak hafızalara kazındı. Henüz ortada bir “İsrail devleti” yoktu ama onun ruhu, yani işgal, şiddet ve tahakküm arzusu, çoktan şekillenmişti. Hayfa’da yaşananlar, yalnızca bir katliam değil, ileride bütün bir coğrafyayı kana bulayacak zihniyetin ilk provasından ibaretti.
Gözden Kaçmasın
O yıllarda İngiliz mandası altındaki Filistin’de Arap halkı, topraklarının Yahudi yerleşimciler tarafından adım adım gasp edilmesine karşı direniyordu. Hayfa, Akdeniz’in en güzel liman kentlerinden biriydi; ama güzelliği, silah sesleriyle, yanık insan kokusuyla ve korkuyla boğuldu. 1937’deki patlamalar ve silahlı saldırılar, sivil Filistinlileri hedef aldı. Aralarında kadınlar, çocuklar, yaşlılar vardı. İngiliz arşivlerine göre binlerce Filistinli, kimi yerlerde onlarcası bir arada, Yahudi paramiliter örgütlerinin saldırılarıyla öldürüldü.
Haklısınız hanımlar ve beyler Hamas olmasaydı her şey başka olabilirdi…
Şehr-i Selâm’da ilk kurşun sıkılmasaydı haklılardı!
Kudüs…
Yüzyıllardır duaların, ezanların ve çanların bir arada yankılandığı şehir.
Ama 1937’de, bu kutsal şehrin sessizliğini dualar değil, kurşun sesleri böldü.
Filistin halkı o yıl, İngiliz mandasının adaletsiz yönetimine ve Siyonist yerleşimlerin yayılmasına karşı ayağa kalkmıştı. Fakat karşılarında yalnız İngiliz tüfekleri değil, örgütlü Yahudi milislerin gölgesi de vardı. Kudüs sokaklarında silahlar patladı, masumlar vuruldu, pazar yerleri kana bulandı. İngiliz raporları “asayiş olayı” dedi.
Ama bu, bir halkın kaderinin dönüm noktasıydı.
1937 Kudüs Katliamı, sadece bir saldırı değil, sistemli bir korkunun başlangıcıydı. Ve o korku, o günden bugüne bir stratejiye dönüştü: “Filistinliyi öldür, dünyanın vicdanı susar.”
Şairin dediği gibi “Kudüs, Gökte yapılıp yere indirilen şehir. Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri. İfriti dahi insana çeviren şehir” bu kötülük karşısında dilsiz kalmıştı.
Evet, haklısınız Hamas olmasaydı her şey başka olabilirdi, ama Kudüs’ü dilsiz bırakmamış olsalardı!
Yine Hayfa gökten kan yağdırdılar
1938 yazında Hayfa limanına yağmur değil, ateş yağdı.
Bir zamanlar tüccarların, denizcilerin, çocuk kahkahalarının yankılandığı sokaklar, bir anda bombaların ve çığlıkların şehrine dönüştü.
Hayfa’nın kalbinde, pazar yerinde, sivillerin arasında infilak eden o bombalar, yalnızca bedenleri değil, bir halkın huzurunu da paramparça etti. Yüzlerce insan öldü, onlarcası sakat kaldı. Ama ne Londra’dan ses çıktı ne Washington’dan. Filistin’in kanı, daha devlet bile kurulmadan, diplomasi masalarının mürekkebiyle karıştı.
Evet Hamas olmasaydı bambaşka bir Filistin olacaktı, Hayfa’yı kana bulamasalardı…
Nakba’nın habercisi bir katliam Beled el-Şeyh olmasaydı
1947’nin Aralık gecesi…
Hayfa’nın doğusundaki küçük bir Arap köyü, Beled el-Şeyh, uykudaydı. Ama o gece, sessizlik kurşun sesine karıştı. Haganah milisleri köyü kuşattı. Sözde “intikam operasyonu” olarak başlatılan baskın, kısa sürede toplu infaza dönüştü. Evler ateşe verildi, kadınlar ve çocuklar evlerinin içinde diri diri yakıldı. Kurtulabilen birkaç tanık, sabaha kadar süren çığlıkları “gökyüzü bile sustu” diye anlatacaktı.
Filistinliler artık toprak için değil, yaşamak için savaşmak zorundaydı.
Evet Hamas olmasa bambaşka bir Filistin olurdu, Beled el-Şeyh’i kana bulamasalardı.

Nakba olmasaydı…
1948 baharı…
Dünya, savaşın küllerinden barış ararken, Filistin yanıyordu. O yıl, “İsrail Devleti kuruldu” dediler. Ama o devletin temeli, yıkılmış evlerin, yakılmış köylerin ve sürülmüş halkların üstüne atıldı. Filistinliler bugünü “Nakba” yani Felaket diye andı. Çünkü bu bir savaş değil, planlı bir temizliğin, sistemli bir soykırımın adıdır.
500’ün üzerinde köy haritadan silindi. 700 binden fazla Filistinli, bir gecede “mülteci” oldu. Lod, Ramle, Deir Yasin, Safed, Akka… her biri birer mezar taşına dönüştü. Kadınlar sürgün yollarında doğum yaptı, çocuklar açlıktan öldü. Bir halk, bavuluna toprak koyup kaçtı; geri döneceğini sanarak. Ama o bavullar, yetmiş yıldır hiç açılmadı.
Bambaşka bir Filistin olabilirdi eğer Hamas olmasaydı… Tabi ya belki Nakba olmasaydı
Hamas olmasa belki 1946 Bab el-Amud Katliamı, 1947 Abbasiye Katliamı, 1947 Khisa Katliamı, 1947 Hayfa Katliamı, 1947 Kudüs Katliamı, 1947 Şeyh Brik Katliamı, 1948 Deir Yasin Katliamı, 1948 Tantura Katliamı, 1948 Yafa Katliamı dahi olmayabilirdi. Hamas daha kurulmadı dahi diyeceksiniz, düzeltelim Filistinliler olmasa bunların hiçbiri yaşanır mıydı?
1956 Han Yunus Katliamı ile bir halk kumların altına gömülmeyebilirdi!
Madem mesele Hamas değil, bundan sonra düzelterek gidelim. Filistinliler olmasa Han Yunus katliamı da olmayabilirdi!
Gazze Şeridi’nde, küçük bir kasaba: Han Yunus. Mısır ordusu geri çekilmiş, İsrail birlikleri kasabayı kuşatmıştı. Ve o sabah, hiçbir şey “savaş”a benzemiyordu. Her şey bir soykırım için yeterli delile sahipti.
İsrail askerleri, evlerinden çıkardıkları erkekleri duvar diplerine dizdi. Yaşlısı, genci, öğrencisi… kim olduklarının önemi yoktu.
Sokaklarda kan nehri aktı. Çocuklar, babalarının cansız bedenlerine sarıldı. Kadınlar, evlerinin kapısında taş kesildi.
Ve dünya, yine sustu.
Nasıl olsa ölenler “Filistinli”ydi, değil mi?
Ahh şu Hamas olmasaydı… Belki 1967 Kudüs Katliamı, 1982 Sabra ve Şatilla Katliamı, 1990 El-Aksa Katliamı, 1994 İbrahimi Camii Katliamı olmazdı. Doğru bundan sonra Hamas demeyecektik, şu Filistinliler olmasaydı…
Molozların altında vicdanımız kalmasaydı!
Nisan 2002… Batı Şeria’daki küçük bir mülteci kampı, Cenin. Küçük, yoksul, ama dirençli. O sabah İsrail tankları kampa girdiğinde hedef sivillerdi.
On gün boyunca kamp kuşatma altındaydı. Elektrik kesildi, su verilemedi, ambulanslar içeri alınmadı. Ve sonra buldozerler devreye girdi. Evler, içinde insanlar varken yıkıldı. BM raporları yüzlerce ölüden bahseder; ama rakamlar Cenin’i anlatmaya yetmez.
Ahh Hamas, sen hep suçlusun! Ne diye peşine düşersin Filistin kadınlarının iffetinin küçük çocuklarının çığlıklarının… Onlar Filistinli öldürülmek için dünyaya gelmiş Hansagulalar değil miydi?
2008–2009 Gazze Katliamı, 2012 Gazze Katliamı, 2014 Gazze Katliamı, 2018–2019 Gazze Katliamı, 2021 Gazze Katliamı, 2023 Gazze Soykırımı hepsi senin suçun değil mi Hamas? Öyle diyor şu çok bilmiş dünya gazeteleri…
David Ben-Gurion, Irgun / Menachem Begin (Irgun lideri), Yitzhak Shamir, Benjamin Netanyahu veya Yoav Gallant gibi isimler ışığı yansıtıyormuş Ey Hamas…
Gazze…
Bir harita değil artık; bir vicdan aynası. O aynada, yüzleri kül, gözleri kararlı iki adam duruyor: Yahya Sinvar ve İsmail Haniye.
Sizler olmasaydınız, bahsettikleri ışığı bilmeyiz beyim ama Allah’ın nurunu kim yansıtacaktı?
Ve şehit kemiklerinin bakışı bir başka bakış
Artık burada taş bile durmak istemez
Ve Ay’ı görmek istemez zeytin ağaçları
Eğilerek selamlamazlar hilali hurmalar
Artık ne Zekeriya ve ne İsa var
Sararmış bir tomar mı mucizeler
Ölülerin dirilişi şifa veren kelimeler
Ve ne de Miraçtan bir iz
Yerden yükselen kaya
Ve Kudüs şehri.
Artık yer şehri, toprak şehri.
Bakır yaprakların, çelik gövdelerin, acımasız yüreklerin
Demir köklerin, tunçtan ve uranyumdan dalların.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin
Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var
Uçak var gök yok utanç var
Ve kime karşı bütün bunlar
Masum insanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Romanın, Babil'in, Asur'un ve Firavunların
Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından
Zalime olan öcünü mazlumdan almak
Zalim olmak ve en zalim olmak
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var
Tersinden okunan Tevrat hükümleri
Karaya boyanmış Mezmurlar
Ve Kudüs şehri. İçiyle ve ruhuyla suskun
Sezai Karakoç
*Değerli ağabeyim Turan Kışlakçı’ya katkılarından dolayı teşekkür ederim.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





