Alaska Zirvesi: Rusya-Ukrayna Savaşında Kritik Hafta ve Olası Senaryolar

Araştırmacı Enes Kılıç, Trump ve Putin’in Alaska’daki buluşmasının Rusya-Ukrayna savaşında olası ateşkes, toprak tavizleri ve güvenlik garantileri üzerinden şekillenen kritik diplomatik senaryoları Fokus+ için inceledi.
Enes Kılıç
Alaska-Zirvesi--Rusya-Ukrayna-Savaşında-Kritik-Hafta-ve-Olası-Senaryolar.jpg

14.08.2025 - 16:35  |  Son Güncellenme: 04.09.2025 - 16:31

Zirvenin önemi ve ilk izlenimler 

Bu hafta cuma günü Alaska’da Donald Trump ve Vladimir Putin aynı masaya oturacak. Rusya-Ukrayna savaşında iki liderin aylar sonra ilk kez yüz yüze görüşecek olması, uluslararası arenada dikkatle izleniyor. Kimi çevreler bu buluşmayı yeni bir sayfa olarak görürken, kimileri de uzun sürecek yeni bir oyalama taktiğinin başlangıcı olarak değerlendiriyor.  

Avrupa ise masada değil, Ukrayna lideri Volodimir Zelenski de davet edilmedi. Putin, baştan Zelenski’nin gelmesini istemediğini net bir şekilde ortaya koydu. Bu durum bile zirvenin kolay geçmeyeceğine bir işaret.  

Alaska’ya giden yol 

Geçtiğimiz hafta çarşamba günü Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff, Moskova’da Putin’le dördüncü kez görüştü. Görüşme, Washington’da “ateşkese giden yolda büyük ilerleme” olarak duyuruldu. Trump, hemen ardından Avrupa’daki müttefikleri ve Zelenski’yi arayarak Putin’in bazı “kırmızı çizgilerinden” vazgeçmeye hazır olduğunu anlattı. Amerikan başkanına göre plan basitti: Ukrayna, Donetsk ve Luhansk’ı Rusya’ya bırakacak; karşılığında Moskova Zaporijya ve Herson’dan çekilecek ve bu iki bölge Kiev’e geri verilecekti. 

Bu öneri, Avrupa’da kısa süreli bir iyimserlik yarattı. Rusya’nın dört işgal bölgesini kendi anayasasına dahil ettiği düşünüldüğünde, ilk kez bir taviz verdiği izlenimi oluştu. Ancak bu hava uzun sürmedi. Ertesi gün Avrupa liderleri Witkoff’la ayrı bir görüşme yaptı. Ukrayna konusunda sınırlı bilgiye sahip olduğu görülen Witkoff, detaylı soruları yanıtlayamadı. 

Tavizler, kazanımlar 

Cuma günü tablo netleşti. Putin’in sunduğu asıl teklif, Ukrayna’nın Donetsk ve Luhansk’tan tamamen vazgeçmesi karşılığında Rusya’nın Zaporijya ve Herson’da saldırıları durdurması ve Kiev’i bombalamayı bırakmasıydı. Toprak iadesi yoktu. Güvenlik garantisi de yoktu. Ukrayna açısından bu, büyük tavizler karşılığında neredeyse hiçbir somut kazanım anlamına geliyordu. Donetsk hâlâ iki büyük kente ve milyonlarca insana ev sahipliği yapıyor. Bu bölgeler Ukrayna ordusunun kontrolünde değil ve geri alınması yıllar sürebilir. Rusya ise bu topraklar için hâlâ ağır kayıplar veriyor. Böyle bir durumda Kiev’in elindeki kozları bırakması, tarihsel olarak tehlikeli bir ödün olarak görülüyor. Avrupa başkentlerinde bu planın İkinci Dünya Savaşı öncesi Südet Krizi’ne benzetilmesi boşuna değil. 

Avrupa’nın karşı hamlesi 

Cumartesi günü Avrupa liderleri, Zelenski ile birlikte karşı bir plan hazırladı. Bu taslak üç temel kırmızı çizgiye dayanıyor. İlk olarak ateşkes, müzakerelerden önce sağlanmalı. Yani Putin’in istediği gibi toprak tavizleri ateşkesin ön şartı olmayacak. İkinci olarak toprak pazarlıkları karşılıklı olacak; Ukrayna bir bölgeden vazgeçerse, Rusya da eşdeğer bir bölgeyi bırakacak. Üçüncü ve en kritik madde ise güvenlik garantisi. Bu, NATO üyeliği ya da ABD-Avrupa eksenli bağlayıcı savunma taahhüdü şeklinde olabilir. Avrupa, bu çerçeveyi Trump’ın Alaska’ya yanında götürmesini ve Putin’e sunmasını istiyor. 

Tarafların temel talepleri: Derin uçurum 

Moskova, dört işgal altındaki bölge ile Kırım’ın resmen Rus toprağı olarak tanınmasını, Ukrayna’nın NATO’ya asla girmemesini ve askeri kapasitesinin ciddi biçimde sınırlandırılmasını istiyor. Kiev ise tam tersi yönde bir pozisyonda. Tüm işgal altındaki toprakların geri verilmesini, NATO üyeliği veya eşdeğer güvenlik garantilerini, ayrıca Rusya tamamen çekilene kadar askeri ve ekonomik desteğin sürmesini talep ediyor. Ortak bir zemin şimdilik görünmüyor. 

Alaska’dan çıkabilecek üç senaryo 

En iyimser olasılık, Avrupa planına uygun bir ateşkesin sağlanması. Bu, tarafların toprak tavizi vermeden silahları susturması anlamına gelir. Trump’ın Putin üzerinde ekonomik baskı kurma imkânı var. Rusya’dan petrol alan ülkelere yüksek gümrük tarifeleri getirerek ikincil yaptırımlar uygulayabilir. Ancak Hindistan ve Çin, bu tür adımlara karşı çıkıyor ve misilleme kapasitesine sahip. Çin’in nadir toprak elementleri ihracatını kısıtlama tehdidi, Washington için ciddi bir koz. 

İkinci ihtimal, Ukrayna açısından felaket niteliğinde bir anlaşma. Trump ve Putin’in Kiev’in kabul edemeyeceği şartlarda uzlaşması, Rusya’nın tüm hedeflerine ulaşması ve Ukrayna’nın kırılgan bir güvenlik düzenine mahkûm olması anlamına gelir. Kiev’in böyle bir anlaşmaya imza atmaması halinde savaşın suçlusu olarak gösterilmesi riski var. 

Üçüncü olasılık ise görüşmelerin sonuçsuz bitmesi. Putin, temel taleplerinden geri adım atmazsa bu senaryo kaçınılmaz. Trump, yine de Rusya’ya yeni yaptırımlar getirebilir veya Ukrayna’ya ek silah desteği verebilir. Ancak ilgisini kaybetmesi de mümkün. 

Önümüzdeki süreç: Maksimum baskı ve dayanıklılık 

Alaska zirvesi, savaşın seyrini değiştirecek bir dönüm noktası olmaktan çok, tarafların niyetlerini test eden bir buluşma olabilir. Putin’in taviz vermeye niyetli olmadığı şu aşamada pek çok uzman tarafından dile getiriliyor. Yine de Trump’ın son haftalarda Avrupa liderleriyle daha yakın temas kurması ve Putin’e karşı daha mesafeli bir dil kullanması dikkat çekiyor.  

Alaska’dan somut bir sonuç çıkmasa bile, Moskova’ya karşı maksimum ekonomik baskı ve Kiev’e kesintisiz askeri destek, gelecekte anlamlı bir diplomasi için tek gerçekçi zemin olarak öne çıkıyor. 

Önümüzdeki haftalar, savaşın diplomatik geleceği açısından kritik olacak. Masada ya gerçekçi bir ateşkesin temelleri atılacak ya da savaş, yeni bir oyalama perdesinin gölgesinde devam edecek. Alaska’da verilecek mesajlar, bu yol ayrımının ilk işaretlerini gösterecek. 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.