Azmi Bişare: İsrail ile Normalleşme Suçluya Verilen Bir Ödüldür

Arap Araştırma ve Siyaset Çalışmaları Merkezi Başkanı Dr. Azmi Bişare, Gazze konulu ateşkes görüşmelerinde ele alınan temel konunun İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi olduğunu söyledi. Ateşkesin, İsrail’in saldırılarının sona ereceği anlamına gelmediğini ve İsrail’in saldırı düzenleme özgürlüğünü koruyabileceğini vurguladı.
Azmi_Bişare.jpg
Azmi Bişare İsrail ile Normalleşme Suçluya Verilen Bir Ödüldür

18.07.2025 - 17:05  |  Son Güncellenme: 28.08.2025 - 11:11

Bişare, Al Araby TV’ye verdiği özel röportajda, fiili bir garanti olmamasına rağmen uluslararası, bölgesel ve İsrail genelinde ateşkese doğru ilerleyen bir atmosfer olduğunu söyledi.   

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İsrail’in erken seçimlere gittiğinin farkında olduğunu söyleyen Bişare, bu seçimlere yüksek bir popülarite oranıyla girmek istediğini vurguladı. 

İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik savaşı sürdürerek daha fazla hedefe ulaşamayacağını anlamaya başladığını kaydeden Bişare, ateşkesin İsrail’in saldırılarının sona ereceği anlamına gelmediğini, hatta tıpkı Lübnan’da olduğu gibi İsrail’in saldırı düzenleme özgürlüğünü koruyabileceğinin altını çizdi. 

İsrail’in İran’a yönelik son saldırılarına değinen Bişare, Tel Aviv’in Tahran’a etkili bir şekilde acı verici bir darbe indirdiğini ve ülkeye nüfuz etmede ne kadar başarılı olduğunu gösterdiğini belirtti. 

İran liderliğinin, bu nüfuz ve yeniden yapılanmayla mücadelede büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu da vurguladı. 

İran’ın nükleer projesinin bu savaşla sona ermesinin pek olası görünmediğine dikkat çeken Bişare, bunun Netanyahu’ya Orta Doğu’daki stratejik durumu ve İsrail’in bölgedeki hakimiyetiyle övünme fırsatı verdiğini belirtti. 

İsrail’in güç mantığının, kendisine bölgesel bir karşı çıkış olmazsa uluslararası alanda kabul görebileceği konusunda uyardı. 

İsrail ile normalleşen bazı Arap ülkelerin İsraille ortak toplantıları

Soykırım döneminde Arap ülkeleri ile İsrail arasında normalleşmeden söz edilmesini şaşkınlıkla karşılayan Bişare, bunu “suçluya ödül, Filistin halkına ise sırtından bıçaklama” olarak nitelendirdi.  

Desteklenen normalleşmenin “hiçbir ödülü olmadığını ve işgal altındaki toprakların geri verilmesini garanti etmediğini” dile getirdi. 

Bişare, herhangi bir ülkede normalleşme ile ekonomik ve sosyal ilerleme arasında bir bağ olduğunu reddederek, ulusal haklar konusunda ısrar etmenin buna engel olmadığını söyledi. 

Bölgedeki temel sorunların, özellikle mezhepçilik çözülmedikçe hiçbir uluslararası yardımın buna izin vermediğini ekledi. 

Ateşkes görüşmeleri 

Bişare, ateşkes anlaşmasının duyurulması konusundaki en büyük engelin İsraillilerin Gazze’den geri çekilme konusundaki uzlaşmaz tutumu olduğunu belirtti.  

Gazze içinde, bir kısmını teslim etseler bile, kilometrelerce uzanan bir güvenlik çemberi oluşturduklarını da ekledi. 

İsrail’in “insani kent” olarak adlandırdığı Refah’ın aslında bir toplama kampı olduğunu dile getiren Bişare, Netanyahu’nun, savaş bittikten sonra Gazze Şeridi’ndeki ablukayı sürdürmeyi ve insanların Gazze Şeridi’nde yaşamaya tahammül edememesi için yerinden etme projesi kapsamında yeniden yapılanmayı engellemek istediğini söyledi. 

Ancak Bişare, uluslararası ve bölgesel iklimin, hatta İsrail’in iç ikliminin bir anlaşmaya elverişli olması nedeniyle, çekilme konusunda İsrail’in tutumunda değişiklik olabileceğini de dışlamadı. 

Topun İsraillilerin sahasında olduğuna dikkat çeken Bişare, Netanyahu’nun Haredilere askerlikten muafiyet yasası veya bütçe konusunda anlaşamadıkları için erken seçime doğru gittiğinin farkında olduğunu dile getirdi. 

Netanyahu’nun bu seçimlere yüksek bir popülariteyle girmek istediğini söyleyen Bişare, şu anda İran’la savaştan bu yana en yüksek popülariteye sahip olduğunu da ekledi.

Ateşkes sonrası Gazze 

Bişare, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının temel amaçlarından birinin, Gazze Şeridi’ndeki stratejik durumu değiştirmek ve kendisine düşman hiçbir silahlı gücün sınırlarında bir daha ortaya çıkmamasını sağlamak olduğunu vurguladı.  

Bu amacın, Gazze için olduğu kadar Lübnan için de geçerli olduğunun altını da çizdi. 

Ancak savaş sonrası Gazze’ye ilişkin müzakerelerin, “güvenlik düzenlemeleri” başlığı altında, ateşkes anlaşmasının ardından gelen 60 günlük döneme bırakıldığını belirtti. 

Bu başlığın tuhaf olduğunu, çünkü sanki Gazzede hiç insan yokmuş gibi, tek önemli kaygının “İsrail’in güvenliği” olduğunu ima ettiğini belirtti. 

Bişare, İsrail’in planının Gazze Şeridi’ndeki nüfusun en aza indirilmesi, hatta tamamen tehcirine dayandığını belirtti. 

Öte yandan, Hamas’ın bu savaştan sonra Gazze’nin kontrolünü elinde tutamazsa, hareketin teknokrat bir hükümeti kabul ettiğini halihazırda duyurduğunu kaydetti. 

Bişare, İsrail’in tıpkı Lübnan’daki Hizbullah’a yaptığı gibi direnişi silahsızlandırmaya çalışarak daha da ileri gittiğine vurgu yaptı. Ancak, konunun henüz müzakereye açılmadığını belirterek, böyle bir hedefe ulaşma olasılığını reddetti. 

Gazze’deki direniş hareketlerinin İsrail’le dost güçler olmadığını ya da bunu kabul edecek şekilde ilişkilerini normalleştirmediklerini ifade etti. 

Ancak uzun süreli bir ateşkes üzerinde anlaşılması halinde, yeniden yapılanmanın sağlanması koşuluyla silahın kullanılmayacağına dair taahhütte bulunulabileceklerini kaydetti. 

İsrail hareket özgürlüğünü koruyor mu? 

Bişare, herhangi bir ateşkesin İsrail’in saldırılarını durduracağı anlamına gelmediği uyarısında bulunarak, Lübnan’da uyguladığı senaryonun Gazze için de geçerli olabileceğini kaydetti. 

Bunun İsrail için yeni bir askeri model teşkil ettiğinin altını çizerek, Lübnan’da olduğu gibi ateşkes durumunda bile uygun gördüğü zaman vurma hakkını saklı tuttuğunu söyledi. 

İsrail’in Gazze içinde de askeri harekat özgürlüğünü elinde tutmasının muhtemel olduğunu vurgulayan Bişare, ancak bu senaryonun yine de halk için savaşın devam etmesinden nispeten daha iyi olduğunu belirtti. 

Ateşkesin, İsrail saldırılarının durdurulması anlamına gelmediğinin altını çizen Bişare, “Lübnan bunun bir örneği ve İsrail’in insani yardım şehri olarak adlandırdığı Refah, aslında bir toplama kampı” dedi. 

Bişare, İsrail’in müzakereleri her an durdurabileceğine işaret edip, savaşı durdurmak için gerçek bir garanti olmadığını vurguladı, ancak geleneksel anlamda savaşın sona erdiğini belirtti. 

İsrail ordusunun Gazze’deki savaşı sürdürerek daha fazla bir şey elde edemeyeceğini anlamaya başladığını, çünkü İsrail’in son günlerde sadece evleri bombaladığını ve artık gerçek hedefleri olmadığını dile getirdi. 

Ancak hala kötü niyetli olduklarını, yani ateşkese gitseler bile hava saldırısı yapma haklarını koruyacaklarını vurguladı. 

Tarihte çok nadir görülen bir kombinasyon 

Bişare, Filistinlilerin karşı karşıya olduğu büyük zorlukların yanı sıra Gazze’ye yönelik ablukanın devam etme olasılığı ve dünyanın bununla nasıl başa çıkabileceği gibi küresel düzeyde devam etmesi gereken bir mücadeleden bahsetti. 

İster semboller ve davranışlar düzeyinde, ister içerik düzeyinde olsun, son sözü kendisinin söylediğinde ısrar ederek “denklemdeki en güçlü taraf olmakta ısrar eden” ABD Başkanı Donald Trump’a atıfta bulunan Bişare, bir süper gücün başkanıyla karşı karşıya olduğumuz gerçeği de dahil olmak üzere bazı çarpıcı paradokslar üzerinde durdu. 

Bunu, “modern tarihte ve belki de tarih boyunca cehalet ve narsisizmin bir araya geldiği çok nadir bir kombinasyon” olarak nitelendiren Bişare, dünya liderlerinin bu tuhaf olguyla nasıl başa çıkacaklarını öğrenmeye çalıştıklarını, çünkü kendi deyimiyle “kötülüğü durdurmak istediklerini” belirtti. 

Bişare ayrıca, Netanyahu’nun Trump’la nasıl başa çıkacağını “çabuk öğrendiğini” belirtti.

ABD başkanı Donald Trump ve İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu

Ayrıca, uluslararası alanda aranan bir savaş suçlusu olan Netanyahu’nun Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesi, BM İnsan Hakları Özel Raportörü Francesca Albanese’nin Gazze’deki soykırım katliamları hakkında konuştuğu için cezalandırılması gibi “saçmalıklardan” bahsetti. 

İsrail’in İran’a yönelik saldırısından sonra ne değişti? 

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına değinen Bişare, İsrail’in saldırı öncesinde elde ettiği temel başarıların, başta İran’ın müttefiklerine, yani bölgedeki vekillerine yönelik saldırılar olmak üzere, savaşı başlatmasını mümkün kıldığını söyledi. 

Bu bağlamda en önemli darbenin Lübnan’da Hizbullah’a karşı vurulduğunu söyleyen Bişare, Hizbullah’ın artık eskisi gibi güçlü bir bölgesel güç olarak sınıflandırılmadığını, ancak Lübnan içinde bir tür gücünü koruduğunu belirtti. 

Esed rejiminin çökmesinin ardından Suriye’yi hedef alan bombardımanlara ve Suriye devletinin askeri kabiliyetlerinin ortadan kaldırılmasına da atıfta bulunan Bişare, İsrail'in Suriye’de yarattığı durumu düzenlemeler ve anlaşmalar yoluyla kalıcı bir hale dönüştürmek istediğini sözlerine ekledi.