Politikaya Yön Veren Gizli Aktörler: Düşünce Kuruluşları

ABD’den Türkiye’ye düşünce kuruluşları politikanın neresinde? Karar alıcıların arkasındaki görünmez el nasıl çalışıyor? Gaziantep Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Recep Şehitoğlu, Fokus+’a özel değerlendirmelerde bulundu. İşte detaylar…
Fokus+
Düşünce Kuruluşları
16 Mayıs 2025

Politika sahnesinde karar alıcıların arkasında duran, stratejiler üreten ve uluslararası diplomasinin yönünü belirleyen kritik aktörler kimler? Peki bu kuruluşlar nasıl bu kadar etkili hale geliyor? Hükümetler ve devletler neden onlara ihtiyaç duyuyor? Türkiye bu alanda nerede duruyor ve daha etkili olmak için hangi adımları atmalı? 

Gaziantep Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Recep Şehitoğlu, Fokus+ için yaptığı özel değerlendirmede, düşünce kuruluşlarının küresel ve ulusal politikadaki rolünü masaya yatırdı. ABD’den Türkiye’ye uzanan çarpıcı örneklerle, bu kuruluşların nasıl birer "yetenek havuzu"na dönüştüğünü ve Türkiye’nin neden daha fazla düşünce kuruluşuna ihtiyaç duyduğunu anlattı. 

İşte politikanın görünmeyen mimarları ve Türkiye’nin bu alanda atması gereken stratejik adımlar… 

 

Düşünce kuruluşlarının temel işlevi nedir ve neden önemlidirler? 


"Düşünce kuruluşları, politika yapıcıların bilinçli karar almalarına yardımcı olan organizasyonlardır. Uluslararası siyaset transferi işiyle meşgul olan bu kuruluşlar aynı zamanda strateji üretmektedirler. Genellikle odaklarında dış politika ve kamu diplomasisi bulunmaktadır."  

Düşünce kuruluşları hangi yollarla politika sahnesinde görünür hale geliyor? 


"Düşünce kuruluşları politika sahnesinde oldukça görünür oyuncular haline gelmektedir. Bunu da politikacılara ve kamuoyuna yönelik çalışmalar yaparak, sempozyumlara, basın toplantılarına ve siyasi konuşmalara ev sahipliği yapmak suretiyle gerçekleştirmektedirler. Bunun yanı sıra Track II diplomasi uygulayarak bulundukları ülkelerde dış politikada karar alıcılara yardımcı olabilmektedirler."  

ABD'de düşünce kuruluşları nasıl bir rol oynuyor? 


"ABD’de göreve başlayan hemen her başkan, 'üst düzey ve orta düzey' atamalarında muhakkak surette düşünce kuruluşlarından istifade etmektedir. ABD bir anlamda düşünce kuruluşlarını 'yetenek havuzu' olarak değerlendirmektedir.  

Örneğin; Bir önceki dönem ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, The Center for Strategic and International Studies (CSIS) adlı düşünce kuruluşunda kıdemli araştırmacı olarak çalışmakta iken, Obama döneminde Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Başdanışman Yardımcısı sonrasında Biden döneminde ise Dışişleri Bakanı görevlerine getirilmiştir. Yine önceki dönem Central Intelligence Agency (CIA) Başkanı William J. Burns daha önce Carnegie Uluslararası Barış Vakfı adlı düşünce kuruluşunun başkanı olarak çalışıyordu."  

Düşünce kuruluşlarının tipolojileri nelerdir? 


"Düşünce kuruluşları, kuruluş amaçları ve faaliyetleri itibarıyla birtakım farklılıklar arz etmektedir. Her ne kadar “sivil” görünümde olsalar da hepsinin kuruluşu ve faaliyeti/misyonu itibarıyla sivil olduklarını ifade etmek yanlış bir değerlendirme olmayacaktır. 

Pennsylvania Üniversitesi Fels Hükümet Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı ve Düşünce Kuruluşları ve Sivil Toplumlar Programı Direktörü James G. McGann’e göre, düşünce kuruluşlarının 7 farklı tipolojisi bulunmaktadır: Özerk ve bağımsız, yarı bağımsız, hükümete/devlete bağımlı, yarı devlet/hükümet ilişkili, üniversiteye bağlı, siyasi partiye bağlı, kurumsal-kâr amaçlı."  

Düşünce kuruluşlarının uluslararası ilişkilerdeki rolü nedir? 


"Düşünce kuruluşları, uluslararası ilişkiler disiplinine hizmet edecek şekilde diplomatik eğitimler sunmakla beraber staj imkânları da sağlayabilmektedirler. Özellikle yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim alan ve geleceğin akademisyenleri olarak değerlendirilenlere mentörlük/rehberlik sağlayarak yeni nesil uluslararası ilişkiler uzmanlarının yetişmesine öncülük edebilmektedirler."  

Türkiye'de düşünce kuruluşlarının durumu nedir? 


"Türkiye’deki düşünce kuruluşu sayısı 69’dur. Bu durum nazar-ı dikkate alındığında henüz kat edilmesi gereken çok yol olduğu görülecektir... Batı toplumlarında hükümetler ya da dış politikada karar alıcılar düşünce kuruluşlarından çok büyük oranda istifade etmektedirler. Türkiye’de ise bu durum henüz istenen düzeyde değildir."  

Türkiye'nin düşünce kuruluşu kültürünü geliştirmesi için önerileriniz nelerdir? 


"Türkiye’nin kendine yeterli, ön alıcı, caydırıcı ve proaktif bir bölgesel ve küresel aktör olması yönünde geldiği noktayı uluslararası ilişkiler disiplini çeperinde değerlendirecek olursak düşünce kuruluşları alanında daha çok çalışma yapması gerekmektedir... Devlet/hükümet düzeyinde bir iş birliği şarttır. Çünkü Türkiye’deki düşünce kuruluşlarının büyük çoğunluğunun yüzleştiği en büyük problemlerin başında finansal kaynak oluşturamama ve insan kaynağı temin etmede zorluk gelmektedir. 

Türkiye'de düşünce kuruluşlarından yetişen önemli isimler var mıdır? 


"Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) üyeleri arasından Turgut Özal, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan gibi Cumhurbaşkanları çıkmıştır. 

Bugün Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı olarak görev yapan İbrahim Kalın, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) kurucu başkanıydı. Daha sonra Başbakanlık’ta Müsteşar Yardımcısı ve Kamu Diplomasisi Koordinatörü olarak görev aldı. Akabinde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü oldu.  

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, daha önce SETA İstanbul Genel Koordinatörü olarak görev yapıyordu. Sayın Altun’un başkanlığındaki kurum, bünyesinde bulundurduğu Kamu Diplomasisi Dairesi Başkanlığı ile Türkiye’nin kamu diplomasisinin koordinasyon görevini üstlenmektedir. 

Dışişleri Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Burhanettin Duran, daha önce SETA Genel Koordinatörü olarak çalışıyordu. Sayın Duran aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurulu üyesi. 

Milli İstihbarat Akademisi (MİA) Başkanı Prof. Dr. Talha Köse, daha önce SETA’da Toplum Masası Direktörlüğü ve Brüksel Masası Direktörlüğü görevlerinde bulundu.  

Daha önce İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı olarak görev yapan Dr. Öğretim Üyesi Hakkı Uygur, bugün MİA Başkan Yardımcısı olarak çalışmaktadır.  

Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurulu üyelerinden Doç. Dr. Çağatay Özdemir, Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Prof. Dr. Kılıç Buğra Kanat, Prof. Dr. Mehmet Akif Kireççi, Prof. Dr. Muhittin Ataman ve Prof. Dr. Murat Yeşiltaş gibi isimlerin hepsi düşünce kuruluşu kökenlidir. Bazılarının düşünce kuruluşlarındaki aktif görevleri devam etmektedir.  

Yine bugün Azerbaycan Büyükelçimiz Prof. Dr. Birol Akgün, daha önce Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) başkanıydı. Daha sonra Türkiye Maarif Vakfı (TMV) Mütevelli Heyet Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalıştır.  

Hakeza Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Şahin, bir dönem SDE’de Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Örnekler daha da çoğaltılabilir…” 

Düşünce kuruluşlarının küresel etkisi nasıl ölçülüyor? 


"McGann’in inisiyatifiyle her yıl Global Go To Think Tank Index Report yayınlanmaktadır. Bu rapor, önde gelen akademisyenleri ve analistleri işe alma ve elde tutma becerisi; mali destek, kalite ve istikrar; karar vericilere ve politika elitlerine yakınlık ve erişim gibi kriterleri dikkate alarak bir düşünce kuruluşu anketi sunmaktadır."  

Türkiye'nin düşünce kuruluşları alanında atması gereken adımlar nelerdir? 


"Düşünce kuruluşlarının terörle mücadele, ülkemize yönelik casusluk faaliyetleri, stratejik istihbarat ve istihbarat diplomasisi gibi alanlara da odaklanması gerekmektedir... Düşünce kuruluşlarının faaliyetlerinin kamu otoritesi nezaretinde tek merkezden koordinasyonunun sağlanması zorunludur. 

Bu çerçevede bir mevzuat çalışmasına ihtiyaç vardır. Türkiye’deki sivil düşünce kuruluşları Dernek ya da Vakıf olarak kurulmak zorundadır. Bu da beraberinde birtakım finansal sorunlar getirmektedir. Örneğin bu kuruluşlara kamu kurumları doğrudan finansal destek sağlayamıyor. Vakıf gelirleri ya da bağışlarla ayakta kalabiliyorlar. Bu durum da düşünce kuruluşlarının sürdürülebilirliğini sekteye uğratmaktadır. Bu sebeple ilgili kurumların düşünce kuruluşlarıyla doğrudan çalışabilmesi için bir bütçe kaleminin olması gerektiğini düşünüyorum. Mesela, Almanya menşeli düşünce kuruluşu ve Avrupa’daki düşünce kuruluşlarının “Mercedes Benz”i olarak ifade edilen Stiftung Wissenschaft und Politik (SWP), Alman Şansölyeliği tarafından fonlanmaktadır."