NATO Yetkilisi: Türkiye NATO'nun Köprü Kurucusu Haline Geldi


Trump yönetiminin ikinci döneminde NATO ittifakının geleceği, savunma harcamaları tartışmaları ve Avrupa'nın stratejik özerkliği konuları yeniden gündeme geldi. ABD Başkanı'nın %2 savunma harcaması hedefini tutturmayan ülkeleri savunmayacağını ima eden açıklamaları, ittifak içinde endişelere yol açarken, aynı zamanda Avrupa ülkelerinin kendi sorumluluklarını artırması yönünde baskı oluşturuyor.
Bu süreçte Türkiye'nin NATO içindeki rolü de öne çıkıyor. İkinci büyük orduya sahip olan Türkiye, hem geleneksel bir müttefik olarak hem de Rusya ve Çin gibi rakip güçlerle diyalog kurabilen köprü ülke konumuyla dikkat çekiyor. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşında arabuluculuk rolü ve Suriye'deki gelişmelerdeki etkili konumu, Türkiye'nin çok boyutlu diplomatik kapasitesini gözler önüne seriyor.
Transatlantik ilişkilerin geleceği ve bölgesel güvenlik dinamikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için Fokus+ olarak NATO eski Genel Sekreter Yardımcısı Jamie Shea ile bir röportaj gerçekleştirdik. Shea, yönelttiğimiz sorulara şu şekilde cevap verdi:
Trump'ın NATO'ya yönelik eleştirel tutumuna rağmen ittifak hala güçlü mü?
Başkan Trump hem ilk döneminde hem de Beyaz Saray'a dönüşünden sonra bazen NATO'nun faydasını sorguladı, bunu saklamaya gerek yok. Ayrıca ABD'nin, NATO savunma harcaması taahhütlerini yerine getirmeyen ülkeleri savunup savunmayacağı konusunda şüphe uyandırdı.
Ancak daha olumlu tarafa bakalım. NATO'dan çekilmedi. ABD hala NATO'nun önemli bir parçası. Pentagon geçen hafta Baltık Denizi'ne bir uçak gemisi gönderdiğini açıkladı. Avrupa'daki ABD birlikleri hala orada, Avrupa'daki Amerikan nükleer silahları da öyle.
Günlük perspektiften bakıldığında şu ana kadar hiçbir şey değişmedi. Belki hikayenin olumlu tarafı, 32 müttefikten neredeyse tamamının ya GSYH'nin %2'sini savunmaya harcıyor ya da İspanya, İtalya, Kanada, Belçika gibi ülkeler bu yıl %2 hedefine ulaşmayı vaat etti. Trump "%2'nin altındaki müttefikleri savunmayacağım" diyorsa, iyi haber şu ki büyük çoğunluğu, özellikle Rusya'ya en açık olan Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini savunmayı kabul ediyor.
Avrupa stratejik özerkliği kavramını nasıl tanımlıyorsunuz?
Bu, ne demek istediğinize bağlı. Brüksel'den konuşuyorum ve burada 20 farklı tanım var. Bazıları için bu, ABD'den tamamen bağımsız bir Avrupa askeri gücü anlamına geliyor. Ancak benim görüşüm bu değil.
Duruma bakıldığında, Avrupa'nın ABD ile güvenlik ortaklığını sürdürmesi çok daha iyi. NATO tarihine bakarsanız, transatlantik ilişkide her zaman krizler olmuştur. Farklı düzeylerde Amerikan taahhüdü, farklı sayılarda askeri birlik veya nükleer silah, farklı stratejiler. Hiçbir zaman tamamen sessiz bir ilişki olmamıştır ama hayatta kalmıştır çünkü her zaman her iki tarafın da çıkarına olmuştur.
Benim için Avrupa stratejik özerkliği şu anlama geliyor: Birincisi, Avrupa ABD'ye bağımlılığını azaltmalı, Amerikan desteğini kaybetmemeli ama bağımlılığı azaltmalı. Örneğin, Avrupa NATO'nun ihtiyaç duyduğu askeri güçlerin yaklaşık %50'sini sağlamalı. Askeri harcamaların da yarısını üstlenmeli ve NATO topraklarının geleneksel savunmasında günlük yükün daha fazlasını üstlenebilir konuma gelmeli.

Türkiye'nin NATO'daki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye sadık bir müttefiktir. NATO'da ikinci en büyük orduya sahip, İzmir'deki LANDCENT gibi önemli NATO karargahlarına ev sahipliği yapıyor. İncirlik ve Diyarbakır gibi önemli hava üslerini sağlıyor. NATO erken uyarı radarlarına ve NATO'nun taktik nükleer silahlarına da ev sahipliği yapıyor.
Türkiye NATO için çok önemli, özellikle kolektif savunma açısından. Ukrayna'ya çok yardım etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kolaylaştırdığı Rusya-Ukrayna tahıl anlaşması, arabuluculuk rolü bunun örnekleri.
Türkiye iyi bir NATO müttefiki ama aynı zamanda Rusya ve Çin'le diplomatik köprü kurucu olarak işlev görme imkanına sahip. Bu, nihayetinde Ukrayna'da barış müzakereleri olacağı zaman çok faydalı olacak. Bazen F-35'ler veya S-400 konularında anlaşmazlıklar yaşıyoruz ama şu anda Türkiye-NATO ilişkisini özellikle güçlü olarak tanımlıyorum.
Türkiye'nin çok kimlikli yapısı neden bu kadar değerli?
Türkiye oldukça eşsiz bir ülke çünkü Batı'nın bir parçası ama aynı zamanda Müslüman bir ülke olarak İslam İşbirliği Teşkilatı'nın ve Şangay İşbirliği Örgütü'nün de parçası. Balkanlar'da, Orta Doğu'da çıkarları var. Gazze konusunda çok aktif. Suriye'deki geçişte önemli rol oynuyor. Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinde büyük etkisi var. Orta Asya'da önemli ilişkileri var.
Dünyada Türkiye gibi bu kadar farklı kimliğe sahip ve bu kadar farklı yönlere bakan az ülke var. Sudan'da ve Afrika Boynuzu'nda da büyük bir aktör. Bu, diplomatik müzakerelerde ve köprü kurmada Türkiye'yi özellikle değerli kılıyor.

Türkiye'nin arabuluculuk başarıları neler?
Türkiye ilk tahıl anlaşmasını kolaylaştırdı, ne yazık ki uzun sürmedi ama Ukraynalıların Karadeniz üzerinden tahıl ihraç etmesine izin verdi. Rusya ve Ukrayna arasında çok sayıda esir takası müzakere etti, yüzlerce Ukraynalı askerin Rus esaretinden kurtulmasını sağladı.
Biden yönetiminin sonunda Wall Street Journal muhabiri Evan Gershkovich'in serbest bırakıldığı büyük esir takasını hatırlıyor musunuz? Bu takas Ankara Havaalanı'nda gerçekleşti çünkü Türkiye tarafından yönetildi. Bu, Türkiye'nin ne kadar faydalı olduğunun başka bir örneği.
En önemli şey dürüst olmak, şeffaf olmak, kartları masaya koymak ve müttefiklerle istişare etmek. NATO budur - müttefiklerin birbirlerine açık, şeffaf ve dürüst olması, fikir ayrılıkları olduğunda bile.
Suriye'deki gelişmelerde Türkiye-İsrail işbirliği mümkün mü?
Suriye şu anda çok önemli bir geçiş yaşıyor. 14 milyon Suriyeli yerinden edildi, 500 binden fazla Suriyeli Esad ve güçleri tarafından öldürüldü. Hepimizin insani ve jeopolitik nedenlerle Suriye'nin istikrarında çıkarımız var.
Türkiye neredeyse 3 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptı, dolayısıyla güçlü bir çıkarı var. Suriye'deki Kürt güçlerle olan ilişkiler de Türkiye için önemli. Türkiye'nin jeostratejik ve insani nedenlerle geçişin başarılı olmasını istemesi çok meşru.
İsrailliler de kendi güvenlikleri için, Golan Tepeleri ve diğer konularda, daha güvenli, istikrarlı, daha demokratik bir Suriye rejiminde büyük çıkarları var. Bu nedenle, jeostratejik aklın Tel Aviv'in Ankara'ya karşı değil, Ankara ile çalışmak istemesi gerektiğini umuyorum.
Ankara ve Tel Aviv geçmişte, askeri alanda da dahil olmak üzere güçlü ilişkilere sahipti. Filistin konusunda ciddi inişler çıkışlar yaşadılar. Ama Suriye'de işbirliği yapmaları için güçlü jeopolitik çıkarları var çünkü başarılı bir geçiş hem Türkiye'nin hem de İsrail'in güvenliğine fayda sağlayacak.