Osmanlı Tarih Yazımından Portreler: Âşıkpaşazâde

Araştırmacı Enise Aktaş, Osmanlı tarih yazımının öncülerinden Âşıkpaşazâde’nin hayatını, Tevârîh-i Âl-i Osmân adlı eserinin içeriğini, tarihçiliğinin özelliklerini ve Osmanlı’nın ilk dönemlerine dair verdiği bilgilerin tarihsel ve kültürel önemini Fokus+ için inceledi.
Enise Aktaş
Osmanlı-Tarih-Yazımından-Portreler--Âşıkpaşazâde

04.07.2025 - 16:07  |  Son Güncellenme:04.07.2025 - 16:10

Gerçek adı Derviş Ahmed olan, edebî mahlası ise Âşıkî olarak bilinen tarihçimiz, daha çok büyük dedesi Âşık Paşa’ya nispetle Âşıkpaşazâde olarak tanınır. Hayatına dair bilgiler neredeyse tamamen kendi kaleme aldığı Tevârîh-i Âl-i Osmân (Büyük Osmanlı Tarihi) eserine dayanmaktadır. Kendi beyanına göre, Hicri 803 (Miladi 1400) yılı civarında, Amasya sancağına bağlı Mecitözü kazasının Elvan Çelebi köyünde dünyaya gelmiştir.  

Henüz küçük yaşlardan itibaren bir zaviye çevresinde büyümüş, Anadolu ve Rumeli’de çok sayıda sefer ve yolculuğa katılmış, devrin tanınmış şahsiyetleriyle tanışma imkânı bulmuştur. Gençlik döneminde bir süre Geyve’de Yahşi Fakih’in evinde kalmış, böylece tarih yazımındaki ilk esin kaynaklarından biriyle doğrudan temas kurmuştur.  

Seksen yaşına geldiğinde eserini yazmaya başlamış, 1484'te yaşı 85'e vardığında eserini tamamlamıştır. Tahminen bu tarihten bir süre sonra vefat etmiştir. Türbesi, İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Âşık Paşa Camii’nin bahçesindedir. 

Âşıkpaşazâde ve Osmanlı'nın ilk dönem tarihi 

Âşıkpaşazâde Tarihi olarak bilinen Tevârîh-i Âl-i Osmân, Osmanlı tarihinin ilk dönemlerini anlatan ve birincil kaynak olarak kabul edilen temel eserlerden biridir. Bu eser, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan (1299) II. Mehmed dönemi sonlarına (1478) kadar olan yaklaşık 180 yıllık dönemi kapsamaktadır. İlk bölümleri büyük ölçüde Yahşi Fakih’in kayıplara karışmış olan manzum tarihine dayanmakta, Yıldırım Bayezid devrine kadar bu geleneğin izlerini taşımaktadır. Niğbolu Savaşı’nı anlatırken Umur Bey’in rivayetlerine dayanmış; II. Murad ve II. Mehmed dönemlerini ise bizzat gözlemlerine ve çeşitli derlemelere dayandırarak kaleme almıştır. 

Âşıkpaşazâde’nin kendi anlatımına göre, Anadolu ve Rumeli’deki pek çok sefere katılmış, hac yolculuğu sırasında Konya’daki Sadreddin Konevî Dergâhı’nda bulunan Şeyh Abdullah-ı Makdisî’den tasavvufî ilimler öğrenmiştir. İstanbul’un fethinde de yer almış, bu önemli olayı da eserinde detaylı biçimde işlemiştir. Bu yönüyle Âşıkpaşazâde Tarihi, yalnızca bir tarih kaynağı değil, aynı zamanda yazarının şahsi deneyimlerini aktardığı bir hatırat niteliği de taşır. 

Eserin sadece tarihî olayları sıralamakla kalmaz; yazarın duygu ve düşüncelerine, yorumlarına da yer verir. Osmanlı tarih yazıcılığı açısından önemli bir kırılma noktası olan bu yaklaşım, tarihin nesnel bir anlatımından ziyade halk anlatı geleneğini de içeren bir anlatım tarzını beraberinde getirir. Bu sebeple Tevârîh-i Âl-i Osmân, sadece bir tarih kitabı değil; mensur ve manzum bölümleriyle halk hikâyeciliği özelliği de taşıyan edebî bir metindir. Âşıkpaşazâde’nin dili oldukça sade ve anlaşılırdır. Ayrıca eserde yer yer şiirlere de rastlanır; bu şiirler, olaylara duygusal bir boyut katarken anlatımı da güçlendirmiş olur. 

Âşıkpaşazâde tarihinde dini-milli unsurlar 

Âşıkpaşazâde’nin tarih yazıcılığındaki bir diğer önemli yönü ise dini ve milli duygulara yaptığı vurgudur. Osmanlı sultanlarını “gazâ erleri”, yani İslam uğruna savaşan kahramanlar olarak tanımlar. Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecinde büyük rol oynayan Ahîlik kurumlarına, özellikle Gaziyân-ı Rum, Abdalân-ı Rum, Bacıyân-ı Rum gibi topluluklara dair verdiği bilgiler, sosyal tarih araştırmalarının derinleşmesine olanak sağlar. Bu yapılar, yalnızca askerî mücadelelerde değil, Anadolu’da İslâmî-Türk kimliğinin yerleşmesinde de etkili olmuşlardır. Âşıkpaşazâde bu topluluklara dair verdiği bilgiler ışığında, Osmanlı’nın kurucu unsurlarının manevi temeller üzerinden var olduklarının da altını çizmiş olur.  

Eser şekil ve içerik bakımından dönemin Siyer kitaplarına benzerlik göstermektedir. Bu açıdan menakıbname ve destan geleneğine yakın olduğu söylenebilir. Olayların hikâyeleştirilerek aktarılması, kahramanlık anlatılarının yer yer destansı bir dil ile verilmesi bu yönüyle örtüşmektedir. Ancak onu diğer anlatıcılardan ayıran en temel fark, anlatılan olayların bazılarının kendi şahitliğine dayanması ve bu tanıklığın esere kattığı tarihî değerdir. Bu durum, Âşıkpaşazâde tarihçiliğini  Osmanlı tarih yazım geleneğinde hem geleneksel hem de gözleme dayalı yapısıyla özel bir konuma yerleştirir. Âşıkpaşazâde’nin eseri, sadece tarihçiler tarafından değil; halk edebiyatı araştırmacıları, kültür tarihçileri ve Osmanlı sosyal yapısını inceleyen akademisyenler tarafından da büyük ilgi görmüştür. Eserin çeşitli bölümleri zaman içerisinde modern Türkçeye aktarılmış, ve okurların ve araştırmacıların erişimine sunulmuştur.  

Âşıkpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân eseri Osmanlı tarih yazıcılığında standartları belirleyen ilk metinlerden biri olarak dikkat çeker. Özellikle son dönemlerde Osmanlı tarihçiliğinin vazgeçilmez bir kaynağı haline gelmiştir. Âşıkpaşazâde’nin tarih yazıcılığı, hem içerdiği gözlem gücü hem de halk diliyle olayları yorumlama kabiliyetiyle çağdaşlarından ayrılır. Tarihsel gerçekliği halk anlatılarıyla harmanlaması, onu sadece bir tarihçi değil, aynı zamanda bir anlatıcı ve gözlemci olarak da kıymetli kılar. Bugün Osmanlı’nın ilk dönemlerine dair yapılan pek çok akademik çalışma, Âşıkpaşazâde’nin verilerine dayanmaktadır. Bu nedenle onun bıraktığı miras, tarih disiplinin yanı sıra, Türk düşünce dünyası ve kültürel hafıza bakımından da oldukça kıymetlidir. 

 


Kaynak: 

  • Âşıkpaşazâde. Tevârîh-i Âl-i Osmân. Haz. Nihal Atsız. İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949. 
  • Âşıkpaşazâde. Tevârîh-i Âl-i Osmân. Haz. Kemal Yavuz – Yekta Saraç. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2003. 
  • İnalcık, Halil. The Ottoman Empire: The Classical Age 1300–1600. London: Phoenix Press, 2001. 
  • Kafadar, Cemal. Between Two Worlds: The Construction of the Ottoman State. Berkeley: University of California Press, 1995. 
  • Imber, Colin. The Ottoman Empire, 1300–1650: The Structure of Power. London: Palgrave Macmillan, 2002. 
  • Karamustafa, Ahmet T. Sufism: The Formative Period. Edinburgh: Edinburgh University Press, 2007.