Filistin Mücadelesinde Bir Yiğit Kadın Direnişçi: Halide Cerrar


Filistin’de 2023 Ekim’den beri devam eden savaş ve katliam süreci Trump’ın ABD Başkanlığı döneminin başlamasıyla birlikte, biraz da apar topar ateşkes yapılarak sona erdi. Her ne kadar süreç kırılgan ve yeniden sıcak çatışmaya dönüşmeye müsait olsa da rehine takasını da içeren nispeten kapsamlı bir ateşkes anlaşmasına varılabildi.
[Bu noktada belirtmek gerekir ki takasa konu İsrail vatandaşlarına “rehine/hostage” denilirken, Filistinlilere “tutuklu/prisoner” denilmesini, Batı basınında kullanılan bu tümüyle politik ve aşağılamaya dönük tanımlamaların Türk ve Arap basınında da aynen kullanılmasını utanç verici buluyorum. Batı’da kasıtlı yapılan ve zihinsel arka planda; İsrail “tutuklamaya muktedir ve ehil bir güçken”, Filistinlilerin “sadece rehin alabilecek barbarlar” olduğuna dair bir üst-alt kültür ve egemen-tâbi düzleminde eşitsiz otorite çağrışımı içeren bu politik kullanımı reddediyorum. Ya hepsi rehinedir veya hepsi tutuklu; Türkçede de bu tür kullanımlara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.]
Rehine takası gerçekleşirken, 16 Ocak’taki ilk aşamada Hamas öncelikle üç kadın rehineyi serbest bırakırken, İsrail tarafı da 90 Filistinli rehineyi bıraktı. Bu 90 rehinenin 69’u kadın, 21’iyse genç, içlerinde 15 yaşında çocuklar da var. Tahmin edileceği üzere, İsrailli rehineler sağ salim, sağlıklı ve hepsinin yüzleri gülüyor; Filistinliler ise acıdan ve kötü muameleden izler taşıyan yüzleri ve umutsuz bakışlarıyla dikkat çekiyor. Esir takası kapsamında serbest bırakılan Filistinli Rağad Amru, “Filistinli direnişçiler, İsrailli kadın esirlere hediyeler sunarken biz saçımızdan, başörtümüzden sürüklendik” diyerek, maruz kaldıkları muameleyi dile getirdi.
Ancak kadın rehineler arasında biri var ki diğerlerinden daha çok tanınan bir isim, bir siyasetçi, milletvekili, üstelik Filistin siyasetinin sol/sosyalist kanadına mensup bir isim; Filistin direnişinin sembol isimlerinden Halide Cerrar’dan bahsediyorum.

Medyaya yansıyan iki fotoğrafıyla kamuoyunun gündemine girdi Cerrar: Birkaç sene önce tutuklanırken elleri kelepçeli ama gülen dirençli yüzüyle herkese umut veriyordu Halide. Ancak birkaç gün önceki tutukluluktan rehine takasıyla kurtarılırken, saçları tamamen beyazlamış, güleç yüzü solmuş, aylardır tecritte ve tek başına bir hücrede tutulmuş olmanın etkisiyle bitkin ve hasta haliyle görmüştük kendisini bu sefer.
Cerrar’ın politik geçmişi ve mücadelesi
Filistin mücadelesi başından beri kadınların hep çilesini çektiği, erkeklerle birlikte omuz omuza işgale karşı direndiği bir seferberlik hali olarak dikkat çeker. Ancak İzzeddin el-Kassam, Emin el-Hüseynî, Yasir Arafat, Şeyh Ahmed Yasin, Mahmud Abbas, Edward Said, Mahmud Derviş, İsmail Heniyye, Yahya Sinvar gibi her kesimden lider kadrosu ve entelektüeller hemen hemen bütünüyle erkeklerden oluşur. 1970’lerin silahlı mücadele ortamında güçlenen sol/sosyalist gelenek içerisinde Leyla Halid ve Delal el-Mağribi gibi kadınlar bireysel/toplu eylemleriyle ve örgütler arasında ön plana çıksa da sürükleyici kadın liderlere pek rastlanmaz, genelde arka plandadır Filistinli kadınlar.
Bu genel şartlar altında, Halide Cerrar’ın sol/sosyalist kesim içindeki politik mücadelesi ayrıca dikkat çekici görünüyor. 1963’te Batı Şeria’nın Nablus şehrinde doğan Cerrar, Ramallah’taki Birzeit Üniversitesinde siyaset bilimi eğitimi aldı. Cerrar’ın eşi Gassan da İsrail işgal güçlerince daha önce 14 sefer tutuklanan ve 11 yılını hapishanelerde geçirmiş bir direnişçi ve aktivist.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) yöneticilerinden olan ve Filistin Yasama Konseyi’nde Ebu Ali Mustafa Bloku'nu temsil eden insan hakları savunucusu Cerrar, Addameer Tutuklulara Destek ve İnsan Hakları Birliği yönetim kurulu üyeliği ve Filistin Yasama Konseyi’nin Tutuklular Komitesi başkanlığı görevlerini de yürüttü. Filistin kadın hareketinin de aktif üyelerinden olan Cerrar, İsrail yetkililerinin savaş suçları nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde hesap vermeleri mücadelesinde de yer alıyor. Cerrar, Gazze’ye saldırılardan topraklara el konulmasına ve yerleşimlerin inşasına, toplu tutuklamalar ve hapislere kadar Filistin halkına karşı süren İsrail suçlarına ilişkin şikâyet ve dosyaları uluslararası mahkemeye götürmekle görevli Filistin komisyonunun da bir üyesi.
Cerrar ve işgal rejimi hapishaneleri
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içindeki en büyük ikinci politik grup olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FHKC) önde gelen liderlerinden Halide Cerrar, gerek insan hakları savunucusu olması gerekse Filistin siyaseti ve yasama kurumları içindeki etkin rolünden dolayı, öteden beri sıklıkla İsrail işgal idaresinin hedefinde olan bir isim.
İlk olarak 1989’da, İntifada döneminde, bir kadın yoldaşının hapsedilmesine itiraz mahiyetindeki 8 Mart protestosundan dolayı İsrail tarafından tutuklanmıştı Cerrar. Aradan geçen 30 yıldan fazla süreçteyse, çoğu yıldırma amaçlı idari tutukluluk bahaneleriyle olmak üzere, ömrünün önemli bir kısmını hapishanelerde geçirdi. Bilhassa son on yılın çoğunu tutsak olarak yaşadı. 2017’de tutuklandıktan hemen sonra babasını kaybetmiş, bundan dört yıl sonra da kızı hayata veda etmişti ancak Cerrar’ın hapishaneden çıkmasına da babasının ve kızının cenazesine katılmasına da izin verilmedi.
Kızı Süha’nın Temmuz 2021’deki cenazesine katılamamış, bunun üzerine bir gülle beraber şu notu yollamıştı: “Sana bir öpücükle veda etmekten beni mahrum bıraktılar. O yüzden sana bir gülle veda ediyorum.”
İki ay sonra tahliye olduğunda da ilk olarak Süha'nın mezarına koşmuş ve uzun uzun mezarına sarılmıştı kızının.

Cerrar’ın bilhassa 7 Ekim 2023’te başlayan Gazze Savaşı –tek taraflı katliam demek daha doğru olacak belki de- sürecindeki son tutukluluğuysa, tüm bu cezaevi deneyimleri arasındaki en ağır koşulların dayatıldığı dönem olacaktı. Gazze’deki katliama ilaveten Batı Şeria’da da Filistinli direnişçilere sert koşullar dayatan İsrail, 26 Aralık 2023’te Halide Cerrar’ı da diğer yüzlerce Filistinliyle beraber tutukladı.
Aylarca tek başına bir hücrede tutulan, görüş yasağı konulan ve sağlığı giderek kötüleşen Cerrar, birkaç ay önce Ağustos 2024’te gönderdiği bir mektupta içinde bulunduğu sıkışmışlık halini şu sözlerle dile getiriyordu:
“Her gün ölüyorum. Hücre, havanın girmesine bile izin vermeyen küçük, kapalı bir kutu gibi. Hücredeki tek şey bir tuvalet ve onun üstündeki küçük bir pencere, buraya transfer edildikten bir gün sonra o da kapatıldı. Bana nefes alacak yer bırakmadılar, hatta hücre kapısındaki ufak göz bile kapalı. Sadece çoğu zaman nefes almak için yanına oturduğum küçük bir açıklık var. Hücremde boğuluyorum. Nefes alabileceğim ve hayatta kalabileceğim oksijen moleküllerini bulabilmek için saatlerce bekliyorum.”
***
Hapishanedeyken babasını ve kızını kaybeden ama mücadelesinden geri adım atmayan bu yiğit kadın, Halide Cerrar, rehine takasının ardından nihayet sınırlı da olsa bir tedavi imkanına kavuşacak. Ancak onu tanıyanlar ve ailesinin sözleri, bu güçlü ve kararlı kadının tedavisinden sonra yeniden Filistin davası için direniş mücadelesine başlayacağını kaydediyor.
Sol/sosyalist gelenekten gelen Halide, şüphesiz mücadelesine kaldığı yerden devam edecek, hür ve bağımsız Filistin’i kurma yolunda halkının yanında olacak. Bu noktada Türk kamuoyunda oluşan algıları biraz da düzeltmek açısından belirtmek gerekir ki; Filistin mücadelesi ve direniş sadece Gazze’den ve Hamas’tan ibaret değil, sadece Ramallah ve Fetih’ten de ibaret değil. Sayısız sol/sosyalist, milliyetçi, İslamcı vd. irili ufaklı politik oluşumlar omuz omuza –doğal olarak bazen de birbiriyle rekabet halinde- bu mücadeleyi yürütüyor ve hemen her gün bedel ödüyorlar.
Kamuoyuna düşen, bu yapılar arasında ayrım yapmak ve birini diğerinden fazla yüceltip direniş blokunu ayrıştırmak değil, hepsini hür ve tam bağımsız Filistin mücadelesinde desteklemek. Hamas’ın hem Fetih liderlerinden Mervan Barguti hem FHKC’nin sol/sosyalist liderlerinden Halide Cerrar hem de diğer seküler grupların temsilcilerinin de rehine takaslarında serbest bırakılmasına yönelik müzakerelerdeki ısrarı, bu konuda Türk kamuoyuna da örnek ve yol gösterici olmalı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.