Lübnan-Suriye Sınırında Gerilim Tırmanıyor: Sırada Ne Var?

Hizbullah milislerinin 3 Suriyeli askeri öldürmesinin ardından iki ülke arasındaki gerilim arttı. Suriye Savunma Bakanlığı olayla ilgili olarak Hizbullah’ı suçlarken, örgüt suçlamaları reddetti.
Tasaheel Abukmeil
Lübnan-Suriye Sınırında Gerilim Tırmanıyor: Sırada Ne Var?
18 Mart 2025

Lübnan merkezli Hizbullah’ın üç Suriyeli askeri kaçırıp öldürmesinin ardından iki ülke arasındaki sınırda gerilim yükseldi. 

Suriye Savunma Bakanlığı olayla ilgili olarak Hizbullah’ı suçlarken, örgüt suçlamaları reddetti. 

Şam tarafından yapılan açıklamaya göre Hizbullah milislerinden bir grup, Suriye-Lübnan sınırında, Humus’un batısında üç askeri pusu kurarak kaçırdı ve Lübnan topraklarına götürerek öldürdü. 

Bu gelişmeler ışığında, Suriye güçleri Lübnan sınırında bulunan Kusayr kırsalındaki varlıklarını güçlendirirken, Lübnan ordusu da bölgeye askeri takviye gönderdi. 

Taraflar arasındaki bu son gerginlik, sınırları kontrol altına almak, sınırların milisler tarafından silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapmak veya bölgesel çatışmalar çıkarmak için kullanılmasını önlemek amacıyla yeni Suriye yönetimi ile Hizbullah arasında daha geniş kapsamlı gerilimleri yansıtıp yansıtmadığı konusunda soru işaretlerine neden oldu. 

İran’dan yeni hamle 

Washington’da bulunan Arap Merkezi’nde araştırmacı olan Rıdvan Ziyade, İran’ın, Suriye’nin kıyı kesimindeki rejim kalıntılarını harekete geçirme girişiminde başarısız olduğunu ve planlarını uygulamak için Hizbullah’a yöneldiğini belirtti. 

Ziyade, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, İran ve İsrail’in görünürdeki farklı hedeflerine rağmen, yeni Suriye’nin istikrar ve güvenliğini baltalama konusunda mutabık olduklarını vurguladı. 

Beşar Esad’ın desteklenmesinde kilit bir rol oynayan Hizbullah’ın, Suriyeli sivillere karşı “en kötü mezhepsel katliamları” gerçekleştirdiğinin altını da çizdi. 

Lübnan devletinin, çatışmaların başından bu yana Hizbullah’ın Suriye’ye müdahalesini engelleyememesini eleştiren Suriyeli araştırmacı açıklamasına şu ifadelerle devam etti: 

“Bugün Lübnan devletinin, Esad’ın devrilmesinden sonra bile, Hizbullah’ın Suriye sınırını ihlal etmesini ve Suriye ordusunu hedef almasını bir kez daha engelleyemediği anlaşılıyor. Hizbullah’ın eylemleri ve hareketleri nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerin çöküşünü izlediği için bu devletin rolünün ne olduğunu bilmiyorum.” 

Suriyeli gazeteci Macid Abdulnur de sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Lübnan devleti, Suriye-Lübnan sınırını kontrol etmenin yanı sıra Suriye devletinin güvenliğini baltalamaya çalışan ve iki ülke arasında çatışmalara yeni bir kapı açmaya çalışan kontrolsüz milisleri engelleme sorumluluğunu taşımaktadır.” ifadelerini kullandı. 

Abdulnur, Suriye devletinin, Lübnan’ın milislere karşı daha sert bir tutum takınması için baskı yapmak üzere Arap Birliği’nden özel oturum talep etmesi gerektiğini vurguladı. 

Arap Birliği’nin aldığı kararların etkisiz olduğunu belirten Abdulnur, “Ancak bu durumun iki ülkenin de çıkarına olmayan bir yöne kaymaması için siyasi ve diplomatik baskının harekete geçirilmesi gerekiyor.” dedi. 

Neden Hizbullah? 


Harmoon Çağdaş Araştırmalar Merkezi’nde araştırmacı olan Ömer İdlibi ise Suriye’nin Hizbullah’ın sınır çatışmalarına karıştığı yönündeki suçlamasının, yerel halkın çatışmaya karışan aktörlerin niteliği, kimin ateş ettiği ve Suriye güçlerini kimin tuzağa düşürdüğü konusundaki bilgilerine dayandığını söyledi.   

Hizbullah güçlerinin sınırda ilk kez çatışmaya girmediğini, ancak askeri operasyonların son haftalarda azaldığını söyleyen İdlibi, şu ifadelerle devam etti: 

“Son çatışmalar münferit olaylar değil. Bilakis Hizbullah’ın sınırın her iki tarafında, özellikle de Suriye içindeki Kasr, Kuseyr ve Tartus bölgelerinde devam eden askeri hareketliliğinin bir parçasıdır.” 

Hizbullah’ın son dönemde silah sevkiyatı yaptığını ve bunun da tekrar tekrar çatışmalara yol açtığını belirten İdlibi, “Son çatışmalarda güdümlü füzelerin kullanılması, bunların bireysel veya aşiret değil, eğitimli unsurların saldırıları olduğunun kanıtı.” ifadelerini kullandı. 

İdlibi, Lübnan ve Suriye arasındaki sınırın belirlenmesinin, güvenlik durumunun kontrol altına alınması için gerekli bir adım olduğunun altını çizerek, “Ancak mevcut siyasi durumda bu mümkün değil. Suriye geçici hükümeti bu dosyayı açmak için anayasal yetkiden yoksundur.” şeklinde konuştu. 

Lübnan toprakları içerisinde silahlı grupların bulunmasının asıl olduğuna vurgu yapan İdlibi, “Bu da Lübnan ordusu ile Beyrut’taki güvenlik makamlarını birinci derecede sorumlu kılıyor.” dedi. 

İdlibi, Suriye’deki yeni yönetimin karşı karşıya olduğu en büyük zorluğun güvenlik araçlarının zayıflığı olduğunu söyleyerek, Suriye güçlerinin çatışmaları önlemek için önleyici adımlardan ziyade reaktif tedbirlere güvendiğinin altını çizdi. 

Şam ile Beyrut arasındaki istikrarsız ilişkilerin, sınırın kontrol altına alınması ve silahlı grupların sınırı ihlal etmesinin önlenmesi yönünde net resmi iş birliği mekanizmalarının kurulmasını engellediğini de sözlerine ekledi. 

Çözüm sınırların belirlenmesi 


Öte yandan, Lübnanlı askeri Uzman Naci Maaleb, iki ülke sınırındaki gerginliğin, yeni Suriye rejiminin Hizbullah’ın Suriye’ye müdahalesini sona erdirme çabalarıyla bağlantılı olduğunu ve bunun da Şam’ı hassas bir konuma soktuğunu aktardı. 

Maaleb, Lübnan’ın Suriye sınırındaki Canta kentinden Hermel’e kadar uzanan sınır bölgesinin Hizbullah için stratejik bir merkez konumda olduğuna vurgu yaptı. 

Bu bölgenin silah ve füze depoları ile eğitim tesislerine sahip olmasının, İsrail’in hava saldırılarının sürekli hedefi haline getirdiğini de ifadelerine ekledi. 

Maaleb, söz konusu bölgelerdeki güvenlik sorununun uyuşturucu ve mal kaçakçılığının ötesine geçtiğini vurgulayarak, “Silahlı gruplar yıllardır resmi gözetimin yokluğundan faydalandı ve bu da durumu daha da kötüleştirdi.” dedi. 

Lübnan ile Suriye arasındaki sınırın belirlenmesinin, güvenliğin sağlanması konusunda temel çözüm olduğunu dile getiren askeri uzman, “Silahlı unsurların yasadışı hareketine izin veren Sykes-Picot Anlaşması’nın tarihi mirası nedeniyle sınırlar hala belirsizliğini koruyor.” diye konuştu. 

İki ülke arasında sınırın belirlenmesinin, Lübnan ordusunun yasadışı geçişler üzerinde kontrol kurmasını sağlayacağını ve sınırların milisler ve organize örgütler tarafından ihlal edilmesini önleyeceğini de sözlerine ekledi. 

Lübnan ordusunun rolü 


Lübnan ordusu, İngiliz ordusu tarafından sağlanan, sofistike bir gözetleme sistemi ile desteklenen sınır ötesi sızmaları önleyecek askeri ve teknik kabiliyetlere sahip, ancak bu kararların uygulanmasını engelleyen siyasi engellerle karşı karşıya. 

Maaleb, Suriye topraklarında bulunan Hizbullah’a ait silahların yanı sıra Lübnan’dan Suriye’ye silah kaçakçılığı yapılmasının güvenlik durumunu daha da karmaşık hale getirdiğinin altını çizdi. 

Lübnanlı askeri uzman, krizin kontrol altına alınması için Lübnan ve Suriye orduları arasında ortak güvenlik koordinasyonu, Lübnan güçlerinin sınırda daha etkin bir şekilde konuşlandırılması ve güvenlik tehditleriyle başa çıkma ve gerginliğin tekrarlanmasını önleme mekanizmalarını tanımlayan net bir siyasi karar alınması gerektiğini de sözlerine ekledi.