Yeni Suriye'nin İsrail Sınavı: Çatışmadan Bölgesel Simetri Diplomasisine

17.07.2025 - 14:29 | Son Güncellenme: 04.09.2025 - 15:04
Bu gelişme, sadece Suriye’deki iç siyasi bir değişim olmayıp, bölgesel dengelerin yeniden şekillenmesine ve yeni Suriye ile İsrail arasındaki ilişkinin geleceğine dair yeni soruların ortaya çıkmasına yol açtı.
Suriye-İsrail çatışmasının bağlamları
Suriye, İsrail devletinin kuruluş ilanından bu yana onu tanımayı reddetti ve 1948’de İsrail'e karşı yürütülen savaşa giren ilk ülkelerden biri oldu.
İsrail, özellikle Filistin meselesindeki kararlı duruşu ve direniş hareketlerine verdiği destek nedeniyle, Suriye’yi kuzey cephesindeki en büyük tehdit olarak gördü.
Gözden Kaçmasın
Uzun yıllar boyunca, bu gerginlik tırmanma ve gerileme aşamalarından geçti. İsrail, 1967 savaşında Suriye’nin Golan bölgesini işgal etti ve çekilmesini talep eden uluslararası kararlara rağmen bölgeyi elinde tutmaya devam ediyor.
Suriye-İsrail cephesi, özellikle 2011’den sonra, İsrail’in Suriye’nin iç çöküşünden faydalanarak İran varlığını ve müttefik milisleri hedef alan hava ve füze saldırılarını yoğunlaştırmasıyla dönem dönem gerginliklere sahne oldu.
Suriye’de iç savaş yaşanan yıllarda, Suriye ordusunun konvansiyonel kapasitesinin azalması ve İran’ın varlığının daha belirgin hale gelmesiyle güç dengesinde bir değişim yaşandı ve İsrail ülkeye yönelik askeri müdahalesini yoğunlaştırdı.
İsrail, uluslararası caydırıcılığın yokluğundan ve uluslararası güçlerin güneydeki bazı bölgelerden çekilmesinden faydalanarak, ülkede nüfuz alanlarını genişletme imkanı buldu.
Yeni Suriye ve İsrail’in diplomasi adımları ve gerilim
Esed rejiminin düşmesinin ardından Şam’da yeni bir hükümetin kurulmasıyla birlikte, İsrail’le nasıl başa çıkılacağı konusunda ülke ve bölgede bir tartışma başladı.
Bu görüşler sessiz diplomasiden, caydırıcılığı arttıran bir strateji benimsemeye kadar uzandı.
Bu bağlamda yeni Suriye hükümeti, Golan Tepeleri’ni geri alma ve egemenliğini savunma hakkından vazgeçmeden doğrudan çatışmadan kaçınmaya çalıştı.
Suriye hükümeti, bu süreçte ikili bir tutum benimsedi. İsrail işgaline karşı uluslararası forumlarda diplomatik eylemleri yeniden harekete geçirmeye çalışırken, aynı zamanda tehditlerin artması halinde güç kullanımına da kapıyı kapatmadı. Ancak doğrudan bir askeri çatışmaya girmekten kaçındı.
İsrail’in hırsları, korkuları ve politikaları
İsrail, Esed rejiminin düşmesini hem bir tehdit, hem de bir fırsat olarak gördü. Tel Aviv, ulusal önceliklerini yeniden düzenleyecek ve işgal altındaki Golan’ın alınmasını ciddi bir şekilde talep edecek güçlü bir yeni Suriye’nin ortaya çıkmasından korkuyor.
Ayrıca Suriye’nin özellikle Türkiye ve Katar ile yeni bölgesel ittifaklara açılmasından ya da Rusya ve Çin ile ilişkilerini güçlendirmesinden de endişe ediyor.
Öte yandan İsrail, Suriye’nin güneyinde haritayı, kendi güvenlik çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden şekillendirmek için bir fırsat görüyor.
Bu nedenle, Suriye merkezi kararının bir süreliğine dağılmış olmasından ve büyük güçlerin net kırmızı çizgiler koyma konusundaki isteksizliğinden faydalanarak hava saldırıları yoluyla önleyici bir saldırı stratejisine devam ediyor.
Sınır bölgelerindeki gelişmeleri ilgiyle takip eden İsrail, yerel gruplar ya da güvenlik ağları aracılığıyla dolaylı etkisini de güçlendirmeye çalışıyor.
Aynı zamanda, ilhakı pekiştirmeyi amaçlayan yerleşim ve genişleme projeleri yoluyla işgal altındaki Golan’da yeni bir oldubittiyi dayatmayı planlıyor.
Suriye’nin çatışma seçenekleri
Yeni Suriye hükümeti, çok düzeyli bir stratejinin formüle edilmesini gerektiren karmaşık bir bölgesel gerçeklikle karşı karşıya kaldı.
Bu bağlamda, mevcut en önemli seçenekler aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1-Uluslararası arabuluculuk ilkesinin kullanılması için diplomatik kapasitenin etkinleştirilmesi
Yeni Suriye hükümeti, Esed rejiminin yıkılmasının ardından elde ettiği bölgesel ve uluslararası destekten faydalanarak, Golan meselesini BM ve BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) taşıyabilir.
Ayrıca, özellikle ABD ve Rusya arasındaki uluslararası dengelerden yararlanarak, ahlaki ve hukuki açıdan güçlü bir konumdan barış müzakerelerinin yeniden başlatılması için baskı yapabilir.
2-Zorlayıcı diplomasi için bir seçenek olarak Ankara ile ortak savunma anlaşmalarının imzalanması
Türkiye ile savunma işbirliği, yeni hükümetin önündeki en önemli seçeneklerden biri olarak görülüyor.
Ankara ile askeri ve güvenlik koordinasyonu sadece İsrail’i caydırmakla kalmaz, aynı zamanda Suriye’nin artık hava saldırıları ve ihlaller için açık bir saha olmadığı yönünde bölgesel mesajlar da verir.
Karşılıklı savunma anlaşmaları, ortak tehditler karşısında stratejik bir ortaklık kurulmasına katkıda bulunabilir.
3-Ortak bir bölgesel yol inşa edilmesi ve çelişkilerin yönetilmesi
Suriye, Türkiye, İran ve Körfez ülkelerine açılarak, bölgedeki rakip eksenler arasında arabulucu veya köprü rolü oynayabilir.
Ürdün, Lübnan ve Irak ile istişari bir yol oluşturarak bölgesel bağışıklığını güçlendirebilir ve İsrail’in tek taraflı eylemlerine karşı bir denge oluşturabilir.
4-Uluslararası kurumlarda egemenlik ve hegemonya ilkesinin istismar edilmesi
Yeni Suriye hükümeti, tüm uluslararası forumlarda egemenlik söylemini harekete geçirebilir ve İsrail’i uluslararası hukuk çerçevesi dışında saldırılar gerçekleştiren işgalci bir güç olarak gösterebilir.
İnsan hakları raporları ve önceki BM kararları, uluslararası medya ve hukuki kampanyalara paralel olarak baskı aracı olarak kullanılabilir.
5- Ulusal güvenliği korumak için teknolojiden yararlanılması
Tüm zorluklara rağmen Suriye, müttefikleriyle siber savaş ve hava savunma alanlarında işbirliği yaparak savunma yapısını geliştirebilir.
Erken uyarı sistemlerinin kurulması ve teknik araştırma merkezlerinin faaliyete geçirilmesi İsrail’in askeri teknolojideki üstünlüğünün etkisini azaltabilir.
6- Alt kimlikler ve mezhepçilikten kaçınılması ve iç sorunlarla ilgilenilmesi
İsrail’e etkili bir şekilde karşı koyabilmek için Suriye hükümeti iç bölünmeleri ele almalı ve alt kimlikleri aşan kapsayıcı bir ulusal proje inşa etmelidir.
Vatandaşlık ve sosyal adaletin teşvik edilmesi iç cepheyi güçlendirecek ve İsrail’in sızma girişimlerini veya yerel krizlerin istismarını önleyecektir.
7- Suriye ulusal yaklaşımı ve söyleminin yönetilmesi
Devletin, siyasi gerçekçilik ile haklara bağlılığı dengeleyen birleşik bir ulusal söylem benimsemesi önemlidir. Gereksiz provokasyonlardan kaçınmalıdır. Ancak zayıflık ya da geri çekilme de göstermemelidir.
Dengeli bir söylem, Suriye’yi dünyaya uluslararası hukuka saygı duyan ve meşru haklarını talep eden bir devlet olarak yeniden sunabilir.
İsrail’in yeni Suriye ile karşı karşıya olduğu sınav sadece askeri bir meydan okuma değil, aynı zamanda etkili ve dengeli bir dış politika oluşturma becerisinin de sınanmasıdır.
Esad sonrası dönem doğaçlama yapma zamanı değil, aksine fırsatlardan yararlanan ve tehditleri akıllıca yöneten düşünceli stratejiler oluşturma zamanıdır.
Golan’ı geri almak ve tam egemenliğe ulaşmak ülkede meşru hedefler olmaya devam ediyor, ancak bu hedefler, güncel bölgesel ve uluslararası denklemlere uygun yeni araçlar gerektiriyor.





