Suriye'de Kritik Dönem: Doğu'da Büyük Çatışma Kapıda Mı?

27.08.2025 - 13:15 | Son Güncellenme: 27.08.2025 - 13:21
Son haftalarda Suriye sahasında hem askeri hem siyasi düzeyde gelişmeler hızlanıyor. The National gazetesinin ortaya çıkardığı bilgilere göre, Suriye ordusu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolünde olan Rakka ve Deyrizor’a geniş çaplı bir operasyon hazırlığında.
Bu askeri hazırlıklar, aynı zamanda SDG’nin Kuzeydoğu Suriye’de kendi siyasi projesini sağlamlaştırmak için düzenlediği konferanslarla kesişiyor.
Suriye ordusu operasyona hazırlanıyor mu?
Suriye ordusu, Rakka ve Deyr ez-Zor'un kontrolünü ele geçirmeye yönelik geniş çaplı saldırıya hazırlık olarak Palmira yakınlarındaki çöl bölgesinde yaklaşık 50 bin asker toplamaya hazırlanıyor. Bu hazırlıklar devam ederken etkin bazı faktörler de mevcut.
Gözden Kaçmasın
ABD'nin Rolü: Suriye ordusunun SDG'ye karşı düzenleyeceği herhangi bir askeri operasyon, ABD'nin yeşil ışığı olmadan başlamayacak. Bu da Fırat'ın kuzey ve doğusundaki kontrol haritasında köklü değişikliğin ABD tutumuna bağlı kaldığı gerçeğini yansıtıyor.
Fokus Plus'a konuşan Suriyeli araştırmacı Samir Saifan’a göre, ABD yönetimi içinde de farklı görüşler var. Beyaz Saray ve Dışişleri, SDG’ye baskı yaparak Şam’la uzlaşmasını isterken; Pentagon, örgütün taleplerine destek verilmesi gerektiğini savunuyor.
İsrail'in Tutumu: Geçtiğimiz haftalarda Şam’a yönelik hava saldırısı düzenleyen Tel Aviv’in tavrı da belirleyici. Saifan’a göre, İsrail Fırat’ın doğusunun Şam’ın yönetiminin kontrolüne girmesini istemiyor; bölgenin zayıf ve kırılgan kalmasını tercih ediyor.
Arap Aşiretleri: Şam yönetiminin, SDG içindeki Arap savaşçılara güvenmesi dikkat çekiyor.
Bu durum, örgüt içinde çatlaklar olduğunu ve kritik anda yerel kopuşların yaşanabileceğini gösteriyor.
SDG’nin çıkmazı
SDG, Washington ve Paris’in arabuluculuk yaptığı görüşmelere rağmen kontrol ettiği bölgeleri Şam’a devretmeye yanaşmıyor. “Özerk yönetim” modelinde ısrarcı olan örgüt, artan baskılarla karşı karşıya.

ABD’nin, Şam’la imzalanan 10 Mart Anlaşması’na uymaları için SDG'ye baskı uyguladığı öne sürülüyor.
Türkiye doğrudan müdahale etmeyeceğini açıklasa da, PKK ve uzantılarının nüfuzunu azaltma stratejisiyle uyumlu olarak SDG'ye karşı sınırlı herhangi bir Suriye operasyonunu destekleyebilir. Saifan, Türkiye'nin SDG konusunu ulusal güvenlik meselesi olarak gördüğünü, ancak Amerika'nın onayı ve yeşil ışığı olmadan herhangi bir askeri eylemde bulunmayacağını belirtti.
Bu nedenle Amerika'nın bölgeden çekilmesini bekleyip SDG'ye karşı askeri operasyonu desteklemeyi düşünüyor, ancak bu şu an gerçekçi değil.
Arap aşiretleri ise, örgüt içinde en kalabalık gücü oluşturmalarına rağmen, Kürtlerin bölge kaynaklarını tekelleştirdiği gerekçesiyle giderek uzaklaşıyor.
Şam’ın mesajı: “Birlik kanla değil”
Saha hazırlıklarına paralel olarak, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara İdlib ileri gelenleriyle yaptığı görüşmede dikkat çeken bir mesaj gönderdi.“Suriye’nin birliği kanla değil, siyasi uzlaşıyla sağlanmalı.” dedi.
Bu sözler, Şam’ın iki yönlü stratejisini yansıtıyor. Bir yandan kamuoyuna “siyasi çözüm istiyoruz” mesajı veriliyor. Diğer yandan, SDG ile müzakereler sonuçsuz kalırsa askeri seçeneğin masada olduğu da hatırlatılıyor. Saifan, Suriye’nin gelecekte daha fazla savaştan kaçınmak için “Suriye’nin birliği kanla değil, siyasi uzlaşıyla sağlanmalı.” yaklaşımı sürdürmesi gerektiğini vurguluyor.
SDG’nin Konferansları Hamlesi: Krizi Gizlemek mi?
Artan baskılar karşısında SDG, Haseke ve Rakka’da “Ortak Tutum” ve “Anayasal İlkeler” başlıklı istişare konferansları düzenledi. Ancak bu toplantılar, çözümden çok krizi büyüttü.

Arap aşiretleri Haseke konferansına katılımı büyük oranda reddetti. En önemli aşiret şeyhlerinin bu konferanslara katılmaması, SDG'nin köklü bir sosyal tabana sahip olmadığını gösterdi.
Suriye hükümetinin bu konferansları protesto ederek Paris müzakerelerinden çekilmesi, Şam'ın bu konferansların düzenlenmesini kendi meşruiyetine doğrudan meydan okuma olarak gördüğünü doğruladı.
Kürt Ulusal Konseyi'nin kendisi katılımı reddetmesi, Kürtler arasında özerk yönetimin geleceği konusunda bölünmüşlüğü ortaya koyuyor.
Bölgesel ve uluslararası hesaplar
Türkiye, Şam’a örtülü destek veriyor ama aynı zamanda SDG üzerinde baskı kurmayı sürdürüyor. Türkiye'nin bu stratejisi, “terörsüz bir Türkiye” vizyonu çerçevesinde şekilleniyor.
Öte yandan ABD, Hem Ankara ve Şam’la ilişkileri korumak hem de SDG’nin ani çöküşünü engellemek istiyor. Ancak Washington’un SDG'ye verdiği güvence “sonsuz” değil, sık sık “uluslararası korumanın bir gün bitebileceği” mesajı veriliyor.
İsrail'e gelince, Özellikle Süveyda’da daha görünür biçimde sahneye çıkıyor. Bu da Şam’ın kuzeydoğuya yönelik adımlarını daha temkinli atmasına yol açıyor. Tel Aviv’in önceliği, Fırat’ın doğusunun Şam’ın mutlak kontrolüne girmemesini sağlamak.





