Netanyahu’ya Ortak Tepki: Avrupa'dan ve İsrail'den Muhalif Sesler

Avrupa, Netanyahu'nun politikalarını sert bir şekilde eleştiriyor ve somut adımlar atıyor; İngiltere silah ihracatını askıya alırken, İspanya İsrail ile AB anlaşmasını gözden geçirmeyi önerdi. İsrail içindeki muhalifler de hükümetin dış ilişkilerini zayıflattığını ve ülkeyi yalnızlaştırdığını belirtiyor.
ali zalat
Netanyahu-Avrupa’nın-Öfkesiyle-Karşı-Karşıya,-İsrailliler-Endişeli-.jpg
27 Mayıs 2025

İsrail’e yönelik desteğin azalması yani rüzgarın tersine dönmesi artık bir spekülasyon ya da münferit bireysel tutumlar gibi görünmüyor. Avrupa siyaset sahnesi, geçtiğimiz hafta bu konuda atılan dikkate değer adımlara tanık oldu.  

Avrupa’nın etkili başkentlerinin güçlü ve koordineli tutumları sonucunda, İsrail veya askeri kurumlarını hedef almayan, bunun yerine sert eleştirilerini doğrudan Başbakan Binyamin Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetine yönelten, benzeri görülmemiş geniş bir ittifak ortaya çıktı.  

Gözlemciler tarafından “radikal” olarak nitelendirilen bu değişim, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik sürdürdüğü savaşın yıkıcı ve devam eden yankıları ortasında gerçekleşiyor.  

Daha da çarpıcı olanı, Netanyahu’nun giderek artan yalnızlığının artık sadece Avrupa’daki hükümetler veya ilerici çevrelerle sınırlı kalmamasıdır.  

Netanyahu hükümetinin yürüttüğü politikaların tetiklediği siyasi deprem, İsrail’in Avrupa’da onlarca yıldır sahip olduğu geleneksel desteğin temellerini sarsmaya başladı ve hatta yakın zamana kadar Tel Aviv politikalarının en güçlü savunucuları arasında sayılan çevrelere kadar ulaştı.  

Avrupalı sesler yükseltiyor  

Üst düzey Avrupalı liderlerin son birkaç günde yaptığı, bu derin değişimi yansıtan açıklamaları oldukça dikkat çekti.  

İlk olarak, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, 20 Mayıs tarihinde Madrid’de düzenlediği basın toplantısında, Netanyahu’ya doğrudan eleştiride bulunmaktan çekinmedi.  

Sanchez konuya ilişkin açıklamasında, “Netanyahu hükümetinin Gazze’de tanık olduğumuz eylemleri tüm insani normları ve uluslararası hukuku ihlal ediyor. Avrupa buna sessiz kalamaz ya da eylemsizlikle suç ortağı olamaz” dedi.  

Bunun ardından, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da yaptığı açıklamayla bu eğilimi destekledi.  

Fransız lider, 21 Mayıs’ta Le Monde gazetesinde yer alan açıklamasında, “Netanyahu hükümetinin benimsediği yaklaşımın sadece bir çıkmaza ve daha fazla şiddete yol açtığı konusunda defalarca uyardım. Farklı bir yol izlemek için uluslararası alanda ortak baskı yapmanın zamanı geldi” ifadelerini kullandı.  

İngiltere Başbakanı Keir Starmer ise 22 Mayıs’ta Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada uluslararası toplumun sabrının tükenmekte olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:  

“Gazze’deki insani felaketin boyutu, yardımların engellendiğine ilişkin devam eden haberler ve Batı Şeria’daki artan yerleşimci şiddeti göz ardı edilemez. Netanyahu hükümetinin politikaları hem İsrailliler hem de Filistinliler için barış ve güvenliğin sağlanmasını imkansız hale getiriyor.”  

İsrail muhalefeti: Dünyayı kaybediyoruz  

İsrail’in kötüleşen uluslararası konumuna ilişkin uyarılar sadece başka ülkelerle sınırlı kalmadı, Tel Aviv’deki muhalif sesler de arttı.  

Ülke içinde, savaş ve yansımalarının yarattığı yaygara arasında, İsrail eski Başbakanı ve ana muhalefet lideri Yair Lapid oldukça ses getiren bir açıklama yaptı.  

Netanyahu hükümetinin tam bir stratejik başarısızlık olduğunu vurgulayan Lapid, “En önemli müttefiklerimizle ilişkilerimizi mahvediyorlar ve İsrail’i izole bir devlete dönüştürüyorlar. İsrail’in uluslararası statüsünden geriye kalanları kurtarmak için seçimler hemen yapılmalıdır” dedi.  

Ulusal Birlik Partisi Başkanı ve savaş kabinesinin eski bakanı Benny Gantz ise, “İsrail’in ulusal güvenliği, dünyayı ve uluslararası toplumu göz ardı eden aşırılık yanlısı politikalarla gerçekleştirilemez. Ortaklarımızla aramızdaki güveni yeniden tesis edecek ve İsrail için hayati önem taşıyan uluslararası desteği sürdürecek farklı bir vizyona ihtiyaç var” diye konuştu.  

Haaretz ve Yediot Aharonot gibi büyük gazetelerden önde gelen siyaset yorumcuları da Netanyahu’nun kişisel siyasi çıkarlarını devletin itibarı ve geleceğinin önünde tuttuğuna, dünyanın sabrının tükenmekte olduğuna ve uyarıların eskiden dost olan ülkelerden gelen somut eylemlere dönüştüğüne dikkat çeken analizler yazdı.  

Ayrıca, Gazze’den gelen yıkım görüntüleri ve hükümetteki aşırı görüşlü bakanların açıklamaları nedeniyle İsrail’in Orta Doğu’da bir “demokrasi vahası” olduğu yönündeki havanın zayıfladığına ilişkin analizlere de yer verildi.  

Bu bağlamda bazıları, bu itibar kaybının sadece diplomatik yansımaları olmayacağı, ekonomik, kültürel ve akademik boyutlara da uzanabileceği konusunda uyardı.  

Avrupa: Kınamadan somut eyleme  

Avrupa’da giderek büyüyen bu eğilim, İsrail’de de artan endişelerle birleşince artık sadece açıklamalarla sınırlı kalmadı.  

Geçtiğimiz hafta, bu konuda kayda değer pratik adımlar da atıldı.  

İngiltere bu konuda iki önemli karar açıkladı. Bunlardan ilki, İsrail’e yönelik silah ihracat lisansı başvurularının askıya alınması oldu.  

İkincisi ise, Batı Şeria’da şiddet olaylarına karışan bir dizi İsrailli yerleşimciye yaptırımlar uygulamasıydı. 

Öte yandan, önemli bir diğer adım olarak, İspanyol Parlamentosu geçen hafta, hükümeti Avrupa Birliği’nden (AB) İsrail ile Ortaklık Anlaşması'nı gözden geçirmesini talep etmeye çağıran bir yasa tasarısını ezici bir çoğunlukla kabul etti.  

Gözlemciler, geleneksel desteğin kesilmesinin yanı sıra Yair Lapid ve Benny Gantz gibi etkili İsrailli figürlerden gelen uyarılarla birlikte, bu adımların Netanyahu ve hükümeti üzerinde büyük bir baskı oluşturduğuna inanıyor.  

Batı’nın hem siyasi hem de askeri desteği İsrail için hayati önem taşıyor. Bugün acilen sorulan ve Tel Aviv ile işgal altındaki Kudüs’teki siyaset yorumcuları tarafından da sorulan soru şudur:  

Netanyahu bu gittikçe güçlenen uluslararası uzlaşıya ne kadar daha meydan okumayabilir? Peki İsrail, içeride ve dışarıdaki pek çok kişiye göre belirsiz bir geleceğe sürükleyen politikaları için ne bedel ödeyecektir?