Mısır’ın Güneyinde Yeni Tehdit: Hızlı Destek Kuvvetleri Sınırı Zorluyor

Sudan’daki iç savaş Libya ve Mısır sınırlarına taşındı. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin, Halife Hafter güçlerinin desteğiyle Mısır sınırına ilerlemesi, Kahire’yi alarm durumuna geçirdi. Bölge gözlemcilerine göre bu saldırı, Sudan’daki savaşın artık bölgesel bir krize dönüştüğünün işareti.
Muhammed Ata  
 Mısır’ın Güney Sınırında Yeni Tehdit Hızlı Destek Kuvvetleri, Hafter Güçlerinin Desteğiyle İlerliyor - Muhammed Ata.jpg

25.06.2025 - 16:56  |  Son Güncellenme: 25.06.2025 - 17:02

Sudan’da süren çatışma ülke sınırlarının ötesine taşarak, daha geniş bir bölgesel krizin patlak vermesine yönelik bir tehdit yarattı. 

Tehlikeli bir gelişme olarak, Sudan, Mısır ve Libya arasındaki hassas sınır üçgeni, Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter’e yakın güçler tarafından desteklenen Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından ani bir saldırıya tanık oldu.  

Hartum bu hareketi “açık bir saldırganlık” ve “bölgesel ve uluslararası bir komplo” olarak nitelendirdi. 

Sudan ordusu, Genel Komutanlığı tarafından 11 Haziran’da yapılan resmi bir açıklamayla, saldırıları püskürtmeye yönelik savunma adımlarının bir parçası olarak Mısır ve Libya ile olan sınır şeridi bölgesini boşalttığını duyurdu. 

Söz konusu duyuru, Sudan ordusunun daha önce yaptığı bir açıklamada “sınır noktasına yönelik hedefli ve benzeri görülmemiş bir saldırı” olarak nitelendirdiği, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Mısır ile sınır üçgenini hedef alan saldırısından bir gün sonra yapıldı. 

Açıklamada, bu saldırının Libya’daki Halife Hafter güçleri tarafından desteklendiği ve BAE’nin bölgedeki vekilleri aracılığıyla yönettiği uluslararası ve bölgesel bir komplonun uzantısı olduğu vurgulandı. 

 

Economist'in Libya, Mısır ve Sudan arasındaki sınır üçgenini gösteren haritası  

Sudan savaşın başından bu yana General Halife Hafter’i, Libya’nın doğusundaki güçlerini silahlandırarak ve silah tedarik ederek Hızlı Destek Kuvvetleri’ni desteklemekle suçluyor. 

Hartum, BAE’yi de geçtiğimiz ay, doğrudan silahlı insansız hava araçları (SİHA) ile düzenlenen saldırılar da dahil olmak üzere Hızlı Destek Kuvvetleri’ni desteklemekle suçladı. Abu Dabi ise tüm bu suçlamaları reddediyor. 

Hafter güçleri de son saldırıya karıştıklarını reddederek, komşuları için hiçbir zaman bir tehdit olmadıklarını ve olmayacaklarını ileri sürdü. 

Sudan ordusunun suçlamasını ise, ülkede yaşanan iç krizi dışarı aktarma ve hayali bir dış düşman yaratma girişimi olarak değerlendirdi. 

Sınır güvenliğinin sağlanması gerekli 

Bu gergin ortamın ortasında, Sudanlı askeri analist Amer Abbas, Libya-Sudan sınırındaki mevcut güvensizliğin, BAE’nin doğrudan desteğiyle Hızlı Destek Kuvvetleri için büyük miktarda askeri teçhizatın Libya’nın doğusu üzerinden geçişine izin verdiğini vurguladı. 

Konuya ilişkin Fokus Plus’a özel açıklama yapan Abbas, binlerce savaş aracı, silah ve ağır mühimmat içeren bu malzemenin tamamen hava yoluyla taşınamayacağını dile getirdi. 

Tüm bunların, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) raporları ve çeşitli haberler tarafından belgelendiği üzere deniz yoluyla kaçırıldığını ve daha sonra Hafter güçlerinin desteğiyle Libya toprakları üzerinden karadan girdiğini ekledi. 

Abbas, Libya güçlerinin eşlik ettiği Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Sudan topraklarından yaklaşık 60 kilometre içeriye girdiğini belgeleyen görüntülerin ortaya çıkmasının ardından, sınırda son günlerde yaşananların çatışmayı doğrudan bir çatışmaya dönüştürme tehdidi taşıyan tehlikeli bir gelişme olduğunun altını çizdi. 

Sudan’ın, Libya ya da Mısır gibi komşu ülkelerin hiçbirinin, gerilimi arttıracak ve bölgede daha fazla istihbarat müdahalesine kapı açacak böyle bir tırmanışta herhangi bir çıkarı olmadığına da dikkat çekti. 

Abbas, tüm bölgenin yıllardır “Yeni Orta Doğu” projesinin bir parçası olarak haritalarının yeniden çizilmesine yönelik bir girişime tanık olduğu konusunda uyardı. 

Bu bağlamda, bölgesel ve uluslararası güçler sınırlarındaki güvenlik çemberini parçalayarak Mısır’ı kuşatmaya çalışırken, Mısır’ın “fırtınanın gözü” haline geldiğini söyledi. 

Abbas, Sudan ve Libya arasında 2010 yılında imzalanan Ortak Kuvvetler Anlaşması’nda öngörüldüğü gibi, güvenlik koordinasyonu ve sınır kontrolü düzenlemelerine geri dönülmesinin, bu son derece karmaşık koşullar altında acil bir bölgesel gereklilik olduğunu dile getirdi. 

İç içe geçmiş bağlamlar: Kahire, Abu Dabi ve Hafter 

Yaşanan bu gerilimler, Kahire, Abu Dabi ve Hafter’i birbirine bağlayan karmaşık çıkar ve ittifaklar ağından ve söz konusu sınır bölgesinin stratejik öneminden bağımsız olarak anlaşılamaz. 

Kahire uzun süredir Libya’da General Halife Hafter’in önde gelen destekçilerinden biri olarak, batı sınırlarını güvence altına alması ve silahlı grupların sızmasını engellemesi için Hafter’e kapsamlı askeri ve siyasi destek sağlıyor. 

Ancak basında yer alan haberlere göre, Kahire’nin Hafter’in bağımsız hareket etmesinden ve Mısır ile koordinasyon sağlamadan Moskova ve Abu Dabi ile ittifaklarını güçlendirmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmesinin ardından iki taraf arasındaki ilişkiler son zamanlarda soğudu. 

Bu durum, özellikle Hafter güçlerinin Libya, Sudan ve Mısır arasındaki sınır bölgesine düzenlenen son saldırıya Hızlı Destek Kuvvetleri ile birlikte katılması ve bunun Mısır’ın ulusal güvenliğine doğrudan tehdit oluşturması nedeniyle Kahire’yi hassas bir konuma sokuyor. 

Kahire, Hafter’in bölgede Libya ve Sudan’daki hesaplarını karıştırabilecek yeni denklemler dayatma girişimlerine karşı giderek daha temkinli davranıyor. 

Öte yandan Hafter’in destekçilerinden biri olan BAE’nin Sudan’daki Hızlı Destek Kuvvetleri’ne önemli ölçüde askeri ve lojistik destek sağladığı belirtiliyor. 

Yeni bir gerilim aşaması 

Sudanlı siyasi analist Ammar el-Arki’ye göre bu gerilim, önemli sonuçlar doğuracak olan ciddi bir gelişmeyi temsil ediyor. 

Arki, bu gelişmelerden ilkinin, Hafter’e bağlı güçlerin BAE’nin desteğiyle son saldırıya katılmasıyla savaşın yerel çerçevesinin ötesine geçerek daha geniş bir bölgesel nitelik kazanmaya başlaması olduğunun altını çizdi. 

Sudan, Mısır ve Libya arasındaki sınır bölgesi, üç ülkenin güvenliği için stratejik ve hayati bir bölge olarak kabul ediliyor. 

Bu bölgenin istikrarsızlaştırılması, Kahire’nin ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak gördüğü silah kaçakçılığına ve silahlı grupların sızmasına kapı açabilir. 

Fokus Plus’a değerlendirmede bulunan Arki, “Son saldırı, Mısır’ın tepkisine yönelik bir testi temsil ediyor” dedi. 

Saldırının, Mısır’ın güneybatısına yakın bir yerde gerçekleştiğine dikkat çeken Arki şu ifadelerle devam etti: 

“Bu da Kahire’nin sabrının doğrudan bir testi veya onu daha açık bir pozisyona çekme girişimi olarak anlaşılabilir. Aynı zamanda Mısır’ın sınırlarının artık kontrolsüz silahlı yayılmanın yaratacağı kaosa karşı hazır olmadığı mesajını da vermektedir.” 

Arki, “Saldırı sadece Sudan’ı değil, Libya ve Mısır da dahil olmak üzere tüm sınır üçgeninin istikrarını tehdit ediyor ve 2011 sonrası yaşanan kaos senaryolarını akla getiriyor” diye ekledi. 

Mısır’ın yanıtı bekleniyor 

Mısırlı araştırmacı Samar İbrahim ise gelişmelere ilişkin Fokus Plus’a yaptığı açıklamada, “Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Mısır sınırlarına dayanan son hamlesi, bu kuvvetlerin komutanı Hamideti’nin sürekli olarak Mısır’ın Sudan ordusuna verdiği askeri destekten bahsetmesi bağlamında da anlaşılabilir” dedi. 

Sudan konusunda araştırmacı olan İbrahim, söz konusu saldırının, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Kuzey Darfur eyaletinin başkenti Faşir şehrini kontrol etmek için devam eden girişimlerinin bir parçası olarak gerçekleştiğinin altını çizdi. 

Sudan’ın batı bölgesindeki dört eyaleti kontrol eden Hızlı Destek Kuvvetleri’nin, ülkenin batı bölgesini tamamen ele geçirebilmek için aylardır bu eyaleti kontrol etmeye çalıştığı biliniyor. 

İbrahim, Sudan-Libya sınırındaki bu bölgenin Sudan ve Afrika Boynuzu ülkelerinden Libya’ya ve oradan da Avrupa’ya gelen yasadışı göçmenler için bir geçiş noktası olarak görülmesi nedeniyle jeopolitik açıdan önemli olduğuna işaret etti. 

Bu bağlamda, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin bu hamlesiyle, Avrupalılara yasadışı göçün kontrolünde rol oynayabileceği mesajını vererek, Sudan ordusuna karşı siyasi desteklerini kazanmaya çalıştıklarını vurguladı. 

Mısır’ın bundan sonraki tutumu ve üç ülke arasındaki sınır bölgesinde yaşanacak gelişmeler, önümüzdeki haftalarda bu bölgesel gerilimin sonucunu belirleyecek gibi görünüyor. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.