BM Raporları: İsrail, Gazze’deki Tarım Arazilerini Sistematik Olarak Yok Ediyor

Birleşmiş Milletler raporlarına göre, İsrail Gazze’deki tarım arazilerinin yüzde 78’ini güvenlik gerekçesiyle Filistinli çiftçilerin kullanımına kapattı. Abluka ve bombardımanlar tarımsal üretimi derinden etkilerken, milyonlarca kişi ciddi gıda güvenliği riskiyle karşı karşıya.
ali zalat
BM Raporları İsrail, Gazze’deki Tarım Arazilerini Sistematik Olarak Yok Ediyor
30 Mayıs 2025

Gazze Şeridi şu anda, İsrail’in gıda güvenliği başta olmak üzere hayatın her alanını hedef alan sıkı ve sistematik bir ablukası altında yaşıyor. 

Binlerce Filistinli aile için yaşam kaynağı olan tarım arazileri, İsrail'in 19 aydır devam eden soykırım savaşında “gıdayı bir silah haline getirmeye” yönelik kasıtlı politikasıyla yüz binlerce çiftçi için yasak hale geldi. 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Birleşmiş Milletler Uydu Merkezi (UNOSAT) tarafından konu hakkında yakın zamanda ortak bir değerlendirme yapıldı. 

Buna göre İsrail’in, Refah vilayetinin tamamı, Beyt Lahya, Beyt Hanun ve Gazze'nin kuzeyi gibi tarım arazileri de dahil, güvenlik çitinin etrafındaki kısıtlı alanları genişletmesi nedeniyle Gazze Şeridi’ndeki tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 78’i Filistinli çiftçilerin kullanımına kapatıldı. 

Rakamlarla ifade etmek gerekirse, raporlar kalan tarım arazilerinin yüzde 17,6’sının İsrail bombardımanı ve saldırıları nedeniyle doğrudan zarar gördüğünü ve ekilebilir arazilerin yüzde 5’in altına yani yaklaşık 688 hektara düştüğünü gösteriyor. 

Bu da, kıtlık riski altında olan 2,1 milyonluk bir nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için oldukça yetersiz kalıyor. 

Savaştan önce tarım sektörü

Savaştan önce tarım sektörü 

Tarım sektörü, Gazze Şeridi’nde 7 Ekim 2023’te patlak veren savaştan önce ekonomik ve sosyal açıdan önemli bir dayanaktı. 

Filistin Tarım Bakanlığı’nın tahminlerine göre sektörde yaklaşık 70 bin işçi çalışıyor ve bu da tarım sektöründeki iş gücünün yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor. 

Tarım arazileri, Gazze’nin merkezindeki Han Yunus, Refah, Gazze’nin kuzeyi, Beyt Lahya ve Beyt Hanun şehirleri arasında 15.000 hektardan fazla alana yayılmış durumda. 

Gazze Şeridi’nde tarımsal üretim, halkın günlük geçimini oluşturan domates, biber, salatalık, patlıcan gibi sebzeler, buğday ve arpa gibi tahıllar, bazı bölgelerde narenciye, incir ve nar yetiştiriciliğinin yanı sıra çiftlik hayvanları için yem gibi bir grup ana ürüne odaklanıyor. 

Gazze savaştan önce, gıda sektöründe ihtiyaçların büyük bir bölümünü karşılayan aktif bir tarım alanıydı. Ayrıca Gazze’deki sınır kapılarından Avrupa Birliği’ne (AB) başta çilek ve gül olmak üzere sınırlı miktarda tarım ürünü ihraç ediliyordu. 

Tarım arazilerinin buldozerlerle yok edilmesi

Tarım arazilerinin buldozerlerle yok edilmesi 

İsrail, Gazze Şeridi’nin doğu sınırı boyunca tarım arazilerini hedef aldı, özellikle Refah ve Han Yunus vilayetlerinde sınır çitinin yakınındaki geniş arazileri sistematik olarak buldozerlerle yıktı. 

Aynı zamanda, sulama şebekeleri ve tarımsal depolama sistemlerinin hedef alınmasının yanı sıra seralar da tahrip edildi. 

Bu da binlerce dönüm arazide ekimin durmasına ve on binlerce çiftçinin yerinden edilmesine yol açtı. 

Sonuç olarak kuzeyde, Beyt Lahya ve Beyt Hanun gibi bölgeler boğucu bir kuşatmaya maruz kalırken, tarım arazilerine erişim de tamamen engelleniyor. Ayrıca, tekrarlanan topçu atışları sonucunda ekinler ve tarımsal yapılar büyük hasar görüyor. 

Öte yandan, uydu görüntüleriyle desteklenen son raporlar BM yetkililerini bu konuda alarma geçirdi. 

Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Filistin Topraklarındaki Temsilcisi Marco Ferloni bu ayın başında düzenlenen basın toplantısında şu ifadeleri kullandı:  

“Tarım arazilerinin tahrip edilmesi ve devam eden abluka, halkın kendi gıdasını temin etme kabiliyetini zayıflattığı için Gazze’deki durum bizi derinden endişelendiriyor. Bu durum, gıda güvenliği ve sosyal istikrarı tehdit ediyor.” 

Ferloni, Filistinlilerin topraklarını ekip biçme imkanına sahip olmasının çok önemli olduğunun altını çizerek, “Çiftçilik sadece bir gelir kaynağı değil, ulusal kimlik ve onurun bir parçasıdır” dedi. 

BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini ise, “Filistinlilerin tarım arazilerine erişiminin herhangi bir bahaneyle kısıtlanması insan haklarının açık bir ihlalidir ve Gazze’deki insani krizi daha da derinleştirmektedir” diye konuştu. 

Filistin Tarım Bakanı “Gazze’deki tarım sektörü, kuşatmaya rağmen en dirençli sektörlerden biri oldu, ancak tarım arazileri ve ekipmanlarının tekrar tekrar yok edilmesi tüm kalkınma çabalarını baltalıyor ve uluslararası toplumun acil müdahalesini gerektiriyor” diye konuştu. 

İnsani ve ekonomik yansımalar

İnsani ve ekonomik yansımalar

Bu politikalar, Gazze Şeridi’nde tarımsal üretimin neredeyse tamamen çökmesine, tarım işçileri arasında işsizlik ve yoksulluk oranlarının hızla artmasına neden oldu. 

Bunun sonucunda Gazze’nin uluslararası insani yardıma olan bağımlılığı artarken, uygulanan abluka bu yardımları büyük zorluklarla karşı karşıya bırakıyor. 

Bu koşullar altında, BM ve insan hakları örgütlerinin raporları, özellikle çocuklar ve hamile kadınlar arasında yetersiz beslenme oranlarının artışının yanı sıra sağlık ve ekonomik koşulların kötüleşmesine yol açabilecek gıda krizi konusunda uyarıyor. 

Uluslararası tepkiler 

İsrail, savaşta gıdanın bir silah olarak kullanılmasına yönelik yaygın uluslararası kınamaya rağmen, güvenlik gerekçelerini öne sürerek tarımı durdurma ve abluka uygulama politikasını sürdürüyor.  

Diğer yandan uluslararası örgütler, Filistinlilerin geçim kaynaklarına ve tarıma erişiminin yeniden sağlanması için çağrıda bulunuyor. 

Gazze Şeridi’ndeki gelişmeler, tarımsal altyapıya yönelik saldırıların yalnızca savaşın bir etkisi olmadığını, aynı zamanda İsrail’in gıdayı “baskı ve soykırım aracı” olarak kullanma yönündeki sistematik stratejisinin bir parçası olduğunu ortaya koyuyor. 

Bu yaklaşım devam ederken, Gazze halkının gıda güvenliği tehlike altında olmaya devam ediyor. 

Bu durum da, Gazze’de kötüye giden insani krizi durdurmak ve Filistinlilerin yaşam ve geçim haklarını korumak için acil uluslararası eylem çağrısının gerekli olduğunu gözler önüne seriyor.