Arap Birliği Zirvesi’nde “Mısır’ın Gazze Planı” Kabul Edildi


Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Es-Sisi, dün Kahire’de düzenlenen olağanüstü Arap Birliği Zirvesi'nde, ABD Başkanı Donald Trump’ın “Ortadoğu’nun Rivierası” planına alternatif olarak hazırlanan Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına yönelik planı açıkladı.
Sisi, dün başkent Kahire’de düzenlenen Filistin konulu olağanüstü Arap Birliği Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, “kapsamlı” olarak nitelendirdiği planın, Gazze halkına zarar vermeden yeniden inşayı amaçladığını vurguladı.
Zirvenin sonuç bildirisinde ise Mısır’ın planının kabul edildiği duyurulurken, Arap liderler herhangi bir tehcir planını reddettiklerini, İsrail’in saldırılara son vermesini talep ettiklerini ve bölgede adil bir barışa ulaşma çabalarını desteklediklerini vurguladı.
Mısır’ın Gazze planı
Mısır’ın yeniden inşa planı, altı aylık bir geçici aşamada Gazze Şeridi’nin idaresi için bir komitenin kurulmasını içeriyor.
Filistin yönetimine bağlı çalışacak söz konusu komitenin, Filistinli herhangi bir gruba mensup olmayan teknokratlardan oluşması öngörülüyor.
Gazze’de yerinden edilmiş insanlar için yedi bölgede 1,5 milyondan fazla insanı barındıracak geçici konutlar inşa edilmesini içeren planın maliyetinin 53 milyar dolar olması bekleniyor.
Gazze’nin yeniden inşası için sunulan Arap planı üç aşamayı kapsıyor.
Altı ay sürmesi beklenen ilk aşamada, enkazların kaldırılması, patlamamış mühimmatın temizlenmesi ve iki yıl içinde 200 bin geçici konteynerin kurulması planlanıyor.
İkinci aşamada ise Gazze Şeridi’nde iki buçuk yıl içinde 200 bin konut ve bir havaalanının yanı sıra ticari bir liman, bir teknoloji merkezi ve sahilde oteller inşa edilmesi planlanıyor.
Mısır’ın planında ayrıca iki devletli çözümün, hem uluslararası toplum, hem de uluslararası hukuk açısından en uygun çözüm olduğu ifade edilirken, Gazze Şeridi’nin Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulandı.
Söz konusu planda, sivillerin hedef alınarak öldürülmesi ve Gazze’de büyük insani acılara neden olan benzeri görülmemiş düzeydeki şiddet de kınandı.
Ayrıca ateşkesin sürdürülmesi ve anlaşmada ikinci aşamaya geçilerek savaşın tamamen sona erdirilmesi, yeniden inşa ve Filistinlilere yardım sağlanması yönündeki çabalar da desteklendi.
Arapların Filistin davasına bağlılığı
Filistinli yazar ve siyasi analist Ahmed Atawna, Arap Birliği Zirvesi’nden çıkan sonuçların, özellikle ABD’nin baskıları ışığında karşı karşıya kalınan büyük zorluklara rağmen, mevcut siyasi gerçeklikle orantılı olduğunu söyledi.
Atawna konuya ilişkin Fokus Plus’a yaptığı özel açıklamada, zirveye katılan Arap liderlerin, ABD ve İsrail tarafından öne sürülen tehcir etme planlarını açıkça reddettiğini ve bu önerilerle hiçbir şekilde ilgilenmediğini vurguladı.
Bu tutumun, Arapların Filistin davasına ve Filistinlilerin devredilemez haklarına yönelik büyük desteğini teyit ettiğini ekledi.
Filistinli siyasi analist, zirvede Filistinlilerin Gazze Şeridi’nde kalmaya devam edeceklerine vurgu yapıldığını da belirtti.
Bunun da, Filistinlileri Gazze Şeridi’nden çıkarmayı amaçlayan planlara doğrudan bir yanıt niteliğinde olduğunu söyledi.
Atawna, “Zirve sonuçlarının en önemli özelliklerinden biri, tüm Arap ülkelerinin bu tutumu benimsemiş olması, herhangi birinin geri adım atmamış veya farklı bir tutum takınmamış olmasıdır. Bu da Filistin’in pozisyonunu güçlendiren açık bir Arap mutabakatını teyit ediyor” diye konuştu.
Söz konusu zirvede, Arap dünyası için Filistin davasının merkezi bir mesele olduğunun görüldüğünü söyleyen Atawna, “Sonuç bildirisinde, Arap devletleri ve halklarının Filistinlileri meşru mücadelelerinde destekleme kararlılığı vurgulandı” dedi.
Sonuç bildirisinde, Filistin Yönetimi’nin iç işlerini yönetmedeki rolünden bahsedilmesine rağmen, Filistin direnişinin feshedilmesi ya da silahsızlandırılması konusuna değinilmediğini söyleyen Atawna, açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü:
“Zirve, Filistin mücadelesini Filistinlilerin haklarıyla ilişkilendirerek, direnişi bu hakların önünde bir engel olarak göstermeye çalışan İsrail’in argümanlarına karşı Filistinlilerin söylemini güçlendirdi.”
Zirve kararlarının uygulanması karşısındaki güçlükler
Atawna açıklamasında, “Zirvenin önündeki en büyük zorluk, alınan kararların pratik adımlara dönüştürülmesinde yatıyor” diyerek, Suudi Arabistan’da düzenlenen son Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesi de dahil olmak üzere, daha önceki toplantılarda çıkan kararların uygulanmadığını belirtti.
Zirvenin başarısının sadece güçlü siyasi bildirilerin yayınlanmasına değil, aynı zamanda Arap ülkelerinin kararlarını eyleme dönüştürmekle beraber, İsrail ve ABD’nin politikalarına karşı koyma becerisine de bağlı olduğunu vurguladı.
Atawna, önümüzdeki dönemde Arap dünyasının bu kararlara ne kadar bağlı kalacağının sınanacağını ancak bunların tam olarak uygulanmasının mümkün olup olmadığından şüphe duyduğunu belirtti.
İsrail ve ABD’nin politikalarının reddedilmesini olumlu bir adım olarak değerlendiren Filistinli siyasi analist, “Bu kararlar sahada somut pratik adımlara dönüştürülmediği sürece Arapların tutumu tamamlanmış olmayacaktır” diye konuştu.
İsrail’in tutumu ve iki devletli çözümün reddi
Filistinli siyasi analist Yaser Ez-Zaatra ise Mısır’ın planının, kapsamlı teknik ve yapısal detaylarına rağmen, siyasi düzeyde yeni bir şey getirmediğini, 2002 Beyrut Zirvesi’nden bu yana önerilen Arap Barış Girişimi’nin geleneksel çerçevesi içinde kalındığını belirtti.
Zaatra dün sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, İsrail’in bu planı reddettiğini resmen açıklamasına ve Batı Şeria’yı ilhak etmeyi ve sahada yeni gerçekleri dayatmayı amaçlayan politikalara girişmesine rağmen, 1967 topraklarında iki devletli bir çözümden tekrar tekrar söz edilmesinin, Arapların tutumunda bir değişiklik olmadığının göstergesi olduğunu ekledi.
İsrail’in artık Filistinlilerle herhangi bir siyasi sürece girmekle ilgilenmediğini vurgulayan Zaatra, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve sağcı hükümetinin yerleşim birimlerini genişletmeye ve Batı Şeria üzerindeki kontrolünü pekiştirmeye devam ederken, Knesset’te oybirliğiyle bir “Filistin devleti” kurulmasının reddedildiğini ifade etti.
Bu tutumun Mısır’ın planının uygulanma şansını zorlaştırdığını belirten Filistinli siyasi analist, İsrail’i yayılmacı politikalarından geri adım atmaya zorlayacak hiçbir garantinin bulunmadığını, bunun da net bir siyasi vizyona sahip olmayan herhangi bir yeniden inşa sürecini zayıflattığını ekledi.
Filistinlilerin plana ilişkin görüşleri
Zaatra, özellikle doğrudan hareketin silahsızlandırılmasına değinmediği için Hamas’ın Mısır’ın planını kabul ettiğini belirtti.
Gazze Şeridi’ni altı ay boyunca yönetecek bağımsız bir komite kurulması ve ardından Gazze Şeridi’ni Batı Şeria ile birleştirecek yeni düzenlemelerin yapılacağına ilişkin planın, Hamas’a bir meydan okuma anlamına gelmediğini vurguladı.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın ise çekincelerine rağmen, planı isteksizce kabul ettiğini ve iç siyasi ortamın kendisine sınırlı seçenekler dayattığını fark ettiğini belirtti.
Zaatra, Abbas’ın, görevden alınan eski El Fetih liderlerinden Muhammed Dahlan’ın Gazze’deki etkisini ve İsrail’in varlığında Batı Şeria’da kontrolü sağlamanın zor olduğunu bildiğini de ekledi.
Ayrıca Abbas’ın son yıllarda izlediği müzakere yolunun çıkmaza girdiğini ve bunun da kendisini hem içeride, hem de dışarıda zor tercihlerle karşı karşıya bıraktığını ifade etti.
İsrail’in tehditlerinin bölgesel boyutu
Filistinli siyasi analist, X hesabından yaptığı paylaşımda ayrıca İsrail’in son tehditlerinin Filistin’le sınırlı kalmayıp, Suriye ve Lübnan’a kadar uzandığını, Mısır ve Ürdün’ün ulusal güvenliğini de hedef aldığını vurguladı.
Bu tırmanışın işgal politikalarındaki bir değişimi yansıttığına dikkat çeken Zaatra, İsrail’in artık Filistin topraklarında yeni gerçekleri dayatmakla sınırlı kalmadığını, aksine Arap ülkelerine ek zorluklar getiren bölgesel güvenlik ortamını yeniden şekillendirmeye çalıştığını belirtti.
Zaatra, “İsrail, onlarca yıldır resmi Arap duruşuna bu düzeyde bir küçümsemeyle yaklaşmamıştı” ifadelerini kullanarak, Arap ülkelerinin tutumlarını görmezden geldiğini ve yayılmacı politikalarını dayatmaya devam ettiğini açıkladı.
Bu durumun, Arapların Filistin sorununa yönelik siyasi yolunun, artık İsrail’in katı tutumu nedeniyle geçerliliğini yitirmiş olan diplomatik çözümlere dayalı geleneksel yaklaşımlardan uzaklaşarak yeniden değerlendirilmesi için bir gerekçe olabileceğini de sözlerine ekledi.