Yeni Suriye'de Yabancı Savaşçıları Ne Bekliyor?
![Ahmet_Yusuf_Özdemir.jpg](/sites/default/files/styles/65x65/public/author/Ahmet_Yusuf_O%CC%88zdemir.jpg.webp?itok=PMK794ix)
![Yeni Suriye'de Yabancı Savaşçıları Ne Bekliyor?](/sites/default/files/styles/1094x630/public/news/Yeni-Suriye_de-Yabanc%C4%B1-Sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1lar%C4%B1-Ne-Bekliyor-.jpg.webp?itok=e1RK93Ok)
Suriye ayaklanmasının kısa sürede iç savaşa evrilmesiyle birlikte “yabancı savaşçılık” konusu hiç olmadığı kadar uluslararası güvenliğin önde gelen sorunlarından birisi haline geldi. Elbette, Suriye yabancı savaşçılar olgusunun ilk örneği değildi. 1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline karşı Afgan direniş gruplarıyla dayanışma için ülkelerini terk ederek bölgeye gelenlerden tutun, 1936-39 yıllarında İspanya İç Savaşı’na katılanlara kadar pek çok örnek bulmak mümkün. Coğrafya, dil, din, ideoloji fark etmeksizin modern devlet sisteminin krize girdiği hemen her yerde yabancı savaşçı örneğine rastlamak mümkün.
Bir insanın kendi toplumunu geride bırakarak, kendisini veya ailesini birincil derece, fiziksel anlamda etkilemeyen, kilometrelerce uzakta bir ülkede yaşanan bir savaşa katılmak için seyahat etmesi elbette merak uyandıran bir eylem. İnsanların bu eylemi hangi motivasyonlarla gerçekleştirdiği sorusu ilk akla gelen ancak cevaplanması en imkansız sorulardan birisi. Farklı soruları çoğaltmak mümkün. İnsanlar nasıl savaş bölgesine ulaşıyorlar? Savaş sahasında, yerel savaşçılara kıyasla savaşın gidişatına nasıl etkileri oluyor? Veya neden belli savaşlar diğer savaşlara göre daha fazla yabancı savaşçı çekiyor? Örneğin, neden on binlerce yabancı savaşçı Suriye’ye geldi de Filistin’de Gazze’de savaşmak için benzer bir kitlesel seferberlik görülmüyor?
Her bir soru başlı başına ayrıca tartışmayı gerektiriyor elbette. Ancak bugün Suriye’nin içinde bulunduğu durum başka bir soruyu sormamızı gerekli kılıyor. Halihazırda Suriye’deki yabancı savaşçıların akıbeti ne olacak? Bu sorunun cevabına geçmeden önce kavramın karmaşıklığını ortaya koymakta fayda var. Bu karmaşıklık ilerleyen dönemlerde yeni Suriye rejiminin önündeki en temel soru işaretlerden birisi olacağa benziyor.
Yabancı kavramının tanımı
Söz konusu yabancı savaşçılık olduğunda yabancılığın nasıl tanımlandığı gibi genel bir soru ortaya çıkıyor. Suriye’de Uygur, Özbek, Tacik, Çeçen gibi farklı milletlerden yabancı savaşçılara rastlamak mümkün. Kişi kendini Suriye’ye yabancı olarak görüyor olabilir veya Suriyelilerin bir kısmı tarafından öteki olarak karşılanıyor olabilir. Ancak bağlı bulunduğu grupla organize bir şekilde hareket ettiği düşünüldüğünde de herkesin kendisini yabancı olarak görmediği de bir gerçek. Yine de on seneye yakın bir süre Suriye’de savaşmış, bir kısmı aileleriyle birlikte Suriye’de yaşayan ve Beşar Esed’in devrilmesiyle birlikte tarihin doğru yerinde durdukları onaylanmış kişilerin sadece bu ülkenin yasal vatandaşları olmadıkları için “yabancı” olarak tanımlanıp tanımlanamayacakları sorusu geçerliliğini koruyor.
![](/sites/default/files/inline-images/Ads%C4%B1z%20tasar%C4%B1m%20-%202025-01-08T172813.103.png)
Yabancı savaşçılığın olumsuz bir algıya neden olmasının temel nedeni Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tecrübesiydi. 2013-19 tarihleri arasında faaliyet gösteren gruba güncel rakamlarla 80 farklı ülkeden 53 binden fazla kişinin katıldığı veya katılmak için çabaladığı ortaya konuldu. Bu, yabancı savaşçılık tarihinde hiç ulaşılamayan ölçekte bir rakam. Bu durum konuyu Suriye öncesi ve Suriye sonrası şeklinde ayırmamıza neden oluyor. Yabancı savaşçılık sadece savaşın yaşandığı ülkeyi veya kişinin vatandaşı olduğu ülkenin sorunu değil aynı zamanda transit olarak kullanılan, sınır komşusu ülkeler için de bir tehdit içeriyor. Uluslararası kamuoyunun gündemine IŞİD’in hilafet ilanının ardından gelen yabancı savaşçılar konusu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2178 sayılı kararıyla ilk defa hukuki bir zemine oturtuldu ve yeni bir kavram ihdas edildi; yabancı terörist savaşçılar.
Yabancı terörist savaşçılar kavramının olguyu tanımlamaya yardımcı olmak yerine karmaşıklaştırdığının altını çizmek gerekiyor. Hızlı gelişen ve şok etkisi yaratan siyasi atmosfer karşısında uluslararası kuruluşların paniğe kapılmasının çarpıcı bir örneği aslında 2178 sayılı karar. 29 Haziran 2014 tarihinde hilafet iddiasında bulunan ve ismini İslam Devleti olarak değiştiren IŞİD’e karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 24 Eylül 2014’te 2178 sayılı kararı yürürlüğe koydu. Daha önce belirli bir devletin iç sorunu olarak yorumlanan terörizm, “silahlı çatışmayla bağlantılı olanlar” ibaresiyle teröristi silahlı çatışmanın tarafı olarak konumlandırılmaktaydı. Yabancı terörist savaşçılık “silahlı çatışmalarla bağlantılı olanlar da dahil olmak üzere, terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi, planlanması veya hazırlanması ya da terör eylemlerine iştirak edilmesi veya terör eğitimi verilmesi veya alınması amacıyla ikamet ettikleri veya vatandaşı oldukları devletlerden başka bir devlete seyahat eden kişiler” olarak tanımlanıyor. Kararda “Irak Şam İslam Devleti, El Nusra Cephesi ve El Kaide'nin diğer hücreleri, iştirakleri, ayrılan grupları veya türevleri” gibi örgütlere üye olanlara referans yapılıyordu. Dolayısıyla terörizm tanımında anlaşamayan dünya ilk defa terör örgütlerinde mutabık kalmıştı.
Suriye’de komuta kademelerine Türk, Uygur ve Ürdünlü atandı
Aradan geçen on yılın ardındansa bugün bambaşka bir Suriye ile karşı karşıyayız. 7 Aralık 2024 tarihine kadar direniş gruplarına katılmış olarak kabul edilen yabancı savaşçılar, Esed’in ülkeyi terk etmesiyle yeni kurulan devletin organik birer parçası haline geldiler. Suriye ordusunu yeniden organize eden Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm’ın (HTŞ) yaptığı açıklamada komuta kademesine Türk, Ürdünlü ve Uygur bir grup ismi atadığını duyurması dikkatlerin yeniden yabancı savaşçılık konusuna çevrilmesine neden oldu. Bu konu kamuoyunun gündemine geldiği ilk günden itibaren sayısal detaylara fazlasıyla önem atfediliyor. Ancak bugün için özelde Suriye’de herhangi nüfus sayımı benzeri bir uygulamaya uygun ortam olmadığından ve genel ölçekte halen daha konunun yasadışı olarak algılanmasından kaynaklı olsa gerek Suriye’de HTŞ safında kaç yabancı savaşçı olduğunun net bir cevabı yok. Tahminler bu sayının 5 bin civarında olduğu yönünde.
![](/sites/default/files/inline-images/Ads%C4%B1z%20tasar%C4%B1m%20-%202025-01-08T173638.936.png)
Müslümanlara destek ortak paydasında bir araya gelen yabancı savaşçıların safında savaştığı muhalif grupların kazandığı örnekler sınırlı olduğundan HTŞ ile bağlantılı yabancı savaşçıların da akıbetinin ne olacağına dair cevabı tarihsel örneklerde bulmak oldukça güç. Suriye örneğinde bu kişilerin vatandaşlık alarak topluma entegre edilmesi durumu ilk akla gelen çözümlerden. Ancak bu ihtimal de sorunsuz değil. Burada 1992-1995 arasında süren Bosna savaşı bir örnek olay olarak ipucu verebilir.
Yugoslavya’nın dağılmasının ardından patlak veren savaşta Bosna safında savaşmak için bölgeye ülke dışından gelen gönüllüler önemli birer aktör oldular. Dayton Anlaşmasıyla birlikte kriz nihayete erdiğinde yabancı gönüllüler başlığı altında bu duruma özel bir maddeyle ülkeyi terk etmeleri gerekliliği doğdu. Böyle bir durumda, bazıları savaş başlamadan önce Yugoslavya’da yaşayan, bazılarıysa savaş sırasında Bosna’ya gelmiş ancak ülkelerine dönmeleri durumunda can güvenliğinden endişe edilen kişilere Bosna hükümeti vatandaşlık imkanı sağlayarak ülkede kalmalarına meşru zemini oluşturdu. Ancak konu burada kapanmayacaktı. İç ve dış politikada rüzgarlar tersi yönden esmeye başlayınca vatandaşlık alarak Bosna toplumunun parçası haline gelmenin olumsuz tarafları da ortaya çıkacaktı. Amerika Birleşik Devletleri’nin 11 Eylül 2001 tarihindeki saldırıların ardından küresel çapta başlattığı “terörle savaş” politikası kapsamında Bosna’daki ABD konsolosluğuna terör saldırısı gerçekleştireceğinden şüphelenilen 6 Cezayir asıllı Bosna vatandaşı, Ocak 2002’de ABD’ye teslim edilerek Guantanamo hapishanesine götürüldüler. Bu isimlerden beşi 2008 yılında biri 2013 yılında ama hepsi de delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakıldı.
Çin’in baskılarından kaçarak Suriye’de kendilerine yeni bir hayat kuran Uygurlar veya Rusya’nın Çeçenistan’daki politikasından rahatsız olarak bölgeye gelen kişilerin vatandaşı oldukları ülkelere geri dönmeleri durumunda kendilerini bekleyen akıbeti tahmin etmek güç değil. Bu nedenle şehirleri 13 yıllık bir savaşın ardından yerle bir olmuş, ekonomisi çökmüş bir ülkenin yeniden ayağa kalkması için çabalayan Suriye geçiş hükümetinin önünde zorlu bir süreç var. Bu yeniden yapılanma sürecinde yabancı savaşçılar bir tehdit unsuru olarak lanse edilmeye çalışılacaktır. Suriye devriminin taşıyıcısı bir hareket olarak HTŞ kendisi üzerinden küresel güçlerin Suriye’ye yeniden yabancı savaşçılık tehdidini öne sürerek müdahil olmaması için elinden geleni yapacak kadar tecrübeli bir grup. Atılan adımlarla Suriye’nin yabancı savaşçıları davet eden veya teşvik eden farklı örgütlerin eğitim sahası ve bölge ve küresel sistemi tehdit eden bir ideolojinin gelişme alanı olmayacağının altı çiziliyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.