Trump’ın Gazze Planı: Ölü Doğan Anlaşmalara Yeni Bir Örnek

Araştırmacı Mehmet Emin Cengiz, Trump’ın 20 maddelik Gazze planını ve bu planın bir dayatma olmasının nedenini Fokus+ için kaleme aldı.
Mehmet Emin Cengiz
251003ZK_Web_-_Trump%E2%80%99%C4%B1n_20_Maddelik_Gazze_Plan%C4%B1-_%C3%96l%C3%BC_Do%C4%9Fan_Anla%C5%9Fmalara_Yeni_Bir_%C3%96rnek-Mehmet_Emin_Cengiz.jpg

03.10.2025 - 17:21  |  Son Güncellenme: 03.10.2025 - 17:48

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ABD Başkanı Trump’ın göreve gelmesinden bu yana geçen 8 aylık kısa sürede kendisiyle dördüncü görüşmesini gerçekleştirip Gazze meselesini ele aldı. İsrail tarafından son 2 yılda tam teşekküllü bir soykırıma maruz bırakılan Gazze için hazırlanan ateşkes planının duyurulmasından önce Netanyahu, Trump’ın baskısıyla Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’den telefon aracılığıyla İsrail’in Doha’da Hamas liderlerini hedef alan ve bir Katar vatandaşının da ölümüne neden olan saldırısı için özür dilettirildi. Bunun akabindeki basın toplantısında da Netanyahu çok memnun bir görüntü vermedi.

Kameralar karşısına geçen Trump, Gazze için hazırlanan 20 maddelik ateşkes planını duyurdu. Büyük oranda İsrail’in istekleriyle örtüşen planda ilk bakışta şunlar göze çarptı:  

Trump’ın ateşkes planı

  • Gazze, komşularına tehdit olmayacak şekilde radikal unsurlardan arındırılmış terörsüz bir bölge olacaktır. İsrail güçleri, rehinelerin serbest bırakılmasına hazırlanmak için üzerinde anlaşılan hattın gerisine çekilecektir.  
  • İsrail'in bu anlaşmayı kamuoyu önünde kabul etmesinden itibaren 72 saat içinde sağ ve ölü dahil tüm rehineler teslim edilecektir. Tüm rehineler serbest bırakıldığında İsrail, müebbet hapis cezası almış 250 mahkûmu ve 7 Ekim 2023'ten sonra gözaltına alınan bin 700 Gazzeliyi, bu bağlamda tutuklanan tüm kadın ve çocuklar dahil olmak üzere serbest bırakacaktır.  
  • Gazze geçici olarak teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesi tarafından yürütülecek olan bir geçiş yönetimi altında idare edilecektir.  Komite, nitelikli Filistinliler ile uluslararası uzmanlardan oluşacak, bunun denetim ve gözetimi ise uluslararası bir geçiş organı olan "Barış Kurulu" tarafından sağlanacaktır. Bu kurulun liderliğini ve başkanlığını Donald Trump üstlenecek, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'ın aralarında yer alacağı diğer üyeler ve devlet başkanları daha sonra ilan edilecektir.  
  • Hiç kimse Gazze'yi terk etmeye zorlanmayacak, ayrılmak isteyenler bunu serbestçe yapabilecek ve geri dönmekte özgür olacaktır.  
  • Hamas ve diğer gruplar, Gazze'nin yönetiminde doğrudan, dolaylı ya da herhangi bir şekilde hiçbir rol üstlenmeyeceklerini kabul ederler. Tüneller ve silah üretim tesisleri dahil olmak üzere tüm askeri, terör ve saldırı altyapısı imha edilecek ve yeniden inşa edilmeyecektir. Bağımsız gözlemcilerin denetiminde Gazze'nin silahlardan arındırılması süreci söz konusu olacak, bu silahların üzerinde anlaşılmış bir devre dışı bırakma süreciyle kalıcı olarak kullanılmaz hale getirilmesini ve bunun bağımsız gözlemcilerle doğrulanmasını içerecektir.  
  • ABD, Gazze'ye derhal konuşlandırılmak üzere geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) oluşturmak üzere Arap ve uluslararası ortaklarla çalışacaktır. ISF, Gazze'de güvenlik taraması yapılmış Filistinli polis güçlerini eğitecek ve destek sağlayacaktır.  
  • İsrail, Gazze'yi işgal ya da ilhak etmeyecektir. ISF kontrolü ve istikrarı sağlarken, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Gazze'nin güvenli hale gelmesi ve artık İsrail, Mısır veya vatandaşlarına tehdit oluşturmaması amacıyla IDF, ISF, garantörler ve ABD arasında silahlardan arındırmaya ilişkin olarak mutabık kalınacak standartlar, aşamalar ve takvimler çerçevesinde geri çekilecektir. Uygulamada, IDF işgal ettiği Gazze topraklarını geçiş otoritesi ile yapacağı anlaşmaya göre kademeli olarak ISF'ye devredecek ve böylece süreç, tamamen çekilme gerçekleşene kadar devam edecektir. Ancak Gazze'nin yeniden ortaya çıkabilecek herhangi bir terör tehdidinden tamamen güvenli hale gelmesine kadar bir güvenlik hattı muhafaza edilecektir.
  • Hamas'ın bu teklifi geciktirmesi ya da reddetmesi durumunda yukarıda belirtilenler, genişletilmiş insani yardım operasyonu dahil olmak üzere IDF'den ISF'ye devredilen terörden arındırılmış bölgelerde uygulanmaya devam edilecektir.
  • Gazze'nin yeniden kalkınması ilerlerken ve Filistin Yönetimi'nin reform programı eksiksiz bir şekilde uygulandığında Filistin halkının arzusu olarak tanıdığımız kendi geleceğini tayin hakkı ve devlet olma yönünde güvenilir bir yolun oluşması için koşullar nihayet yerini bulabilir.’’

Anlaşma maddelerine bakıldığında adeta kolonyal bir planın Gazze ve Hamas’a dayatıldığı görülüyor. Öngörülen plan 2003’te Irak’ın işgal edilmesi sonrası Paul Bremer liderliğinde Bağdat’ta kurulan uluslararası Geçici Koalisyon Yönetimi’ni andırıyor. İngiltere Eski Başbakanı Tony Blair gibi Irak Savaşı nedeniyle Orta Doğu karnesi bir hayli kötü olan bir ismin de oluşturulması planlanan yönetim kuruluna eklenmesi, dahası ABD Başkanı Trump dışında taslak metinde ismi geçen tek kişi olması, ironik durumu ve vaziyetin vahametini net şekilde ortaya koyuyor.  

Irak’ı tarumar etmiş başarısız bir planın benzer bir versiyonunun bu kez Gazze için tatbik edilmesi ve başarılı olması temenni ediliyor. Dolayısıyla kendisine mutlak bir yenilgi ve teslim dayatılan Hamas ve yapıyla beraber hareket eden diğer örgütler tarafından bu planın kabul edilmesi zor. Nitekim Netanyahu, Trump’ın Gazze planını duyurmasından sonra yayımladığı ve İbranice konuştuğu bir videoda Hamas’ın 7 Ekim sonrasında İsrail’i izole etmeyi planladığını; ancak şu anda tam tersinin yaşandığını söyledi.  

Tüm dünyanın, özellikle de Arap ve İslam dünyasının Hamas üzerinde baskı kurarak yapıyı izole ettiğini ve Trump’ın planını kabule zorladığını belirten Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze’de kalacağını ve bir Filistin devletine tamamen karşı olduğunu da zevkle anlattı.

Esasında, uzun zamandır İsrail ve destekçileri Gazze’yi Filistinlilerin meşru haklarını müdafaa eden herhangi bir direniş yapısından soyutlayacak bir hale getirmeyi ve Gazze’de İsrail ile uyumlu bir şekilde çalışacak bir yapı kurmayı amaçlıyordu. Batılı devletlerin iki devletli çözüme dair vurgularının altında da temelde bu yatıyor.  

İsrail’e ciddi bir tehdit oluşturmayan Filistin Otoritesi gibi bir yapıyı ön plana çıkarmak-ki Filistin Otoritesi’ni bile Tel Aviv yeterince yumuşak ve uyumlu bulmadığı için kabul etmiyor-bunun üzerinden Filistin’in devletleşme meselesini teorik düzeyde gündemde tutmak da esasen buna hizmet ediyor. Dişleri sökülmüş, uyumlu, en iyi ihtimalle bazı temel ‘belediye hizmetlerini’ sağlayan ama ciddi bir askeri güvenlik gücü olmayan, önemli dosyalarda kendi kararlarını kendisi alamayan, dolayısıyla ‘devlet’ olma statüsünden bir hayli uzakta bir yapının İsrail ve destekçileri tarafından arzu edildiği ortada. Trump’ın planı da bu amaç doğrultusunda ilerliyor.  

Planda Filistinliler için olumlu kısımlar ise soykırımın durdurulacak olması, insani yardımların Gazze Şeridi’ne girmesinin sağlanması, Gazze’de yerinden edilmiş 1,5 milyondan fazla insanın Gazze dışına zorla göç ettirilmeyeceği, kalışlarının teşvik edileceği, gitmek isteyenlere dönüş imkanı sağlanacağının kabul edilmesi. 

Ancak planın büyük oranda Filistinlilerin failliğini de ortadan kaldıran bir tarafı olduğu rahatça söylenebilir. Halihazırdaki denklemin tarafları İsrail-ABD ve Hamas-Filistinliler değil. Bunun yerine plan ABD-İsrail ve Hamas’a baskı yapacak Arap ve İslam ülkeleri arasında kurgulanmış halde.  

Hamas’ı sahneden tamamen silmeyi amaçlayan anlaşma, İsrail’in 1982 Beyrut işgalini ve akabinde Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Tunus’a sürülmesini de anımsatıyor. Plana karşı çıkıp Gazze’den çıkmak isteyebilecek Hamas mensupları için Filistin’e komşu olmayan adreslerin sürgün yeri olarak gösterilmesi muhtemel bir senaryo.  

Verili şartlar altında anlaşmayı kabul ettiği takdirde Hamas’ın toplumsal desteğini kaybetmesi de ihtimal dahilinde. Dolayısıyla Hamas muhtemelen Arap ve İslam ülkelerinin (Türkiye dahil) desteklediği anlaşma için barış çabalarını övecek, öneriyi görüşmeye başladıklarını bildirecek ve sonrasında revize isteyip süreci uzatmaya çabalayacaktır.  

Fakat yapının bölge ülkelerinin çok ciddi bir baskısı altında olduğu da izahtan vareste. Bu minvalde Gazze soykırımının durdurulması ve en azından Filistinlilerin Gazze’deki varlıklarının devamı için bölge ülkeleri Hamas’ı bahse konu anlaşmayı kabul etmeye zorlayacaklardır. Bu nedenle anlaşmanın uygulanma ihtimali zayıf da olsa var.  

Daha çetrefilli bir mesele de şu: ateşkes ilan edilse dahi İsrail’i anlaşmayı bozmaktan menedecek bir mekanizma yok. Hamas dayatılan teslim şartlarını kabul etse dahi İsrail Hamas’ın anlaşmaya uymadığı bahanesiyle Gazze’deki katliamlarına yenilerini ekleyebilir. Trump’ın, Hamas anlaşmayı kabul etmediği takdirde İsrail’i bütün gücüyle destekleyeceğini söylemesi de İsrail’i teşvik edecek bir faktör.  

Sözün özü, anlaşmanın şu anki hali özelde Gazze’nin genelde Filistin meselesinin çözümü için olumlu bir katkı sunmaktan uzak. Trump’ın 20 maddelik Gazze ateşkes planı Filistinliler için adil bir çözüm ya da onurlu bir çıkış önermeyen, sorunu öteleyen, ileride yeni bir radikallik dalgasını tetikleyecek, dolayısıyla da meseleyi daha da kronik bir hale getirecek bir anlaşmadan fazlası değil. Bu nedenle Filistin meselesi noktasında ölü doğmuş girişimlere/anlaşmalara bu metinle bir yenisi eklenecek denilse yeridir.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.