Terörsüz Türkiye, Van Saha Gözlemleri ve Marjinal Sol-PKK Çatışması


Bu yazıma Terörsüz Türkiye ve PKK’nın feshi sürecine ilişkin, kısa süre önce Van İlinde gerçekleştirdiğim saha çalışmasına dair gözlemlerimi paylaşarak başlamak istiyorum. Van ilinde toplumun farklı kesimleriyle temas ederek, kapsamlı mülakatlar yapıp sürece ilişkin bakış açılarını anlamak için çaba sarf ettim. Çok uzatmadan şunu söyleyebilirim ki tüm kentte büyük bir coşku var. Siyasi görüş ve demografik yapı fark etmeksizin hemen herkes büyük ölçekte süreci destekliyor ve geleceğe dair hiç olmadığı kadar umut dolu. Özellikle sürecin Devlet Bahçeli tarafından başlatılmış olması, insanların zihninde sahiciliğini ve olabilirliğini ciddi anlamda artırmış durumda. Terörsüz Türkiye hedefinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde bir devlet projesi olarak yürütüldüğünün farkındalar ancak burada Devlet Bahçeli’nin bölge halkın ile duygusal bir bağ kurduğunu ve duyguların yönetilmesi adına çok önemli bariyerleri oradan kaldırdığını da görmek gerekiyor. Kürtler çok duygusal bir halk ve bu anlamda sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi adına duyguların yönetilmesi gerçekten önemli.
İnsanlar terörden, çatışmalardan, güvenlik tedbirlerinden artık yılmış durumdalar. PKK’nın devreden çıkacağı bir atmosferde, demokratik taleplerinin daha fazla karşılanacağı, ekonomik refahın artacağı bambaşka bir dönemin arifesinde oldukları hissindiler. Bu bağlamda, Öcalan’ın Kandil’i zorla da olsa ikna edebileceğini ve örgütün silahsızlanma sürecinin başlayacağına dair olumlu beklentileri var. Burada Öcalan’ın yaptığı çağrı ve akabindeki hareket tarzına önem veriyorlar. Öcalan’ın ideolojik ve örgütsel açından artık PKK’nın miladını doldurduğu ifade etmesi büyük bir etki oluşturmuş.
Ancak olası provokasyon ihtimallerine de dikkat çekiyorlar, sürecin hızlı bir şekilde nihayete ermesi gerektiği herkesin ortak fikri. Biraz yaşını almış insanlarla konuştuğunuzda geçmişin travmalarının hala etkili olduğunu görebiliyorsunuz, ancak Ak Parti iktidarı ile birlikte iktidarın/devletin bölgeye ve Kürtlere bakış açısının ne kadar olumlu bir şekilde değiştiğinin de hakkını da elbette teslim ediyorlar. Süreç eğer başarılı olurda PKK’nın askeri/örgütsel terör ağı elimine edilebilirse, örgüte müzahir kesimlerin dahi Türkiye’ye dair aidiyetlerin yeniden tahkim olacağı, Kürt siyasal alanının çeşitleneceği, demokrasi içinde hak ve özgürlüklerinin alanının genişleyeceği bir dönemin kapısı da aralanmış olacak. Yine herkesin vurguladığı bir tespit olarak sadece Türkiye’deki değil, bölge coğrafyasındaki Kürtlerin de yönü yeniden Türkiye ve Anadolu coğrafyasına doğru dönecek. Türkiye’nin bölgesel nüfuz ve etkisi daha da artacak. Türkiye dış politikasındaki yeni paradigma olan “Bölgesel sahiplenme” gerçek anlamda daha da güçlü bir şekilde tezahür edebilecek.
Marjinal Sol ve PKK ayrışması
Öcalan'ın çağrısı ve akabinde 5-7 Mayıs 12. Kongre kararlarıyla PKK'nın silah bıraktığını ilan etmesi sonrası, marjinal sol terör örgütleriyle PKK arasında ciddi bir ayrışma yaşanıyor. Özellikle MLKP'nin Öcalan ve Kandil'i hedef alan açıklamalar yapması durumun ciddiyetini ortaya koyarken, PKK liderlerinden Duran Kalkan örgüt medyasıyla röportaj yapıp, eski müttefiklerine yanıt vermiş;
"Buradan kalkarak PKK 48 yıldır silahlı direniş yürütüyor, 41 yıldır 15 Ağustos temelinde gerilla savaşı veriyor. Şimdi bu kadar savaşıldıktan sonra niye savaşı bırakıyor diyorlar? Peki, bu halk hep savaşacak mı? Kürtlerin ömrü hep savaşla mı geçecek? Bazıları çok akıllı! Bu kadar savaş istiyorlarsa kendileri savaşsınlar. O kadar savaş aşığıysalar durmasınlar, savaşsınlar, ellerinden alan mı var?"
MLKP’nin bir bildiri yayınlayarak, Öcalan’ı ve PKK’nin 12. kongresini “tasfiyeci, teslimiyetçi, revizyonist ve sapmacı” olarak gördüğünü açıklaması ciddi bir kırılmaya işaret ediyor denilebilir. İlk olarak Mazlum Abdi'nin Ahmed eş Şara ile Fırat’ın doğusuna ilişkin yaptığı anlaşma; “Siyasal Aleviciler” ile PKK arasında ciddi suçlamaları beraberinde getirmişti, şimdi ise Öcalan'ın çağrısı ve Kandil'in fesih kararıyla MLKP ve diğer marjinal sol ile PKK arasında büyük bir kırılma yaşanıyor. Birbirlerini ihanet ve teslimiyetle suçluyorlar.
İlgili tartışma ve hesaplaşmalar, Öcalan’ın yeni paradigma ve ideolojik değişiminin DEM başta olmak üzere PKK ve müzahir yapıların artık marjinal sol yapılardan arınmaya neden olacağının da bir işareti oldu. Süreç başarılı olursa, Kürt Siyasal alanının hep ciddi anlamda değişeceğini hem de çeşitleneceğini öngörebiliriz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.